bildirgec.org

dans hakkında tüm yazılar

senin sanat dediğin nedir arkadaş? (vol2)

shakaci | 20 June 2008 14:46

beethoven
beethoven

sanat‘ın ne olduğunu açıklamaya yönelik ilk yazımda sormuştum “sanat nedir?” diye. bildirgeç kullanıcılarından azımsanmayacak derecede hoş cevaplar aldım;

ilk olarak zee bir öneride bulundu ve konuyu ‘nedir?’ şeklinde değil ‘ne değildir?’ olarak tanımlamalıyız, dedi. ekinoksah‘ın tarifi farklıydı, aslında sanat insanın içgüdüsüdür, dedi ve ekledi: “Sanat kendi kendine olan şeyleri ‘ben yaptım’ demektir.” sanat nesnel olarak algılanmayan şeyleri tanımlama taraftarı olmamaktır, diyen theaob konuya farklı bir boyut kazandırdı. agurbuz, biSGen, samethings, gockmens, Kreston bu konuda fikirlerini bizlerle paylaşan diğer kullanıcılar.

SON

semaszen | 05 April 2008 00:12

parçaSON

Her vakit yazılar yazıyorum ama sonları olmuyor. Hayatım da buna benziyor işte benim. Bir kişi oluyorum. O kişinin sonu yok. Sonra başka kişi oluyorum. O kişinin yeri yok. Çünkü verdiğim tüm sözlerin bir sonu yok, sonucu yok. Bu başkalarını değil en çok beni kapsıyor. Kendime verdiğim sözleri tutamıyorum. İşte bu beni başka bir kişi yapıyor. Bunun da sonu yok. Tamamlamadım daha hiçbir ilişkimi, tamamlamadım daha kendimi, parçaladım daha çok. Parçalandım daha çok. Tamamlamadım daha hayatımı daha yapacak çok şeyim var. Gidemem hiçbir yere. Olamadığım çok kişi var. En çok kendim. En çok çocukluğum. Olamadığım çok şey var. Sonu gelmemiş bu kadar iş bırakılıp gidilir mi benim çok işim var.
Somutlaştırıyım mı hislerimi? Bir kişinin en çok gözlerinde somutlaşır hisler. Yüzü güler. Dudakları güler. Sözleri güler. Ama gözleri söyler ne anlatmak istediğini. Gözler tanır başka bir insanı en çok gözlerinden. Ve en çok da saniyelerin sonu yoktur gözler salıverdiğinde hislerini. Birkaç saniye anlatır gerekeni. Çünkü bilenir duygular keskinleşiverir hele de doğru insana baktığında.
Ve bir yerlerde bir şarkı başlar insanın içinden. Herkesin şarkısı bir başka mırıldanır. Her bir insanın ritmi farklıdır hayatta. Tercihler vardır her adımda. Hayatta iyi bir dansçı ya da kötü bir dansçısındır. Ya da sadece dansçısındır. Adımların doğru olduğuna kim karar verir peki? İzin mi vermeli başkalarının adımlarımızı karıştırmasına. Özgür mü bırakmalı yoksa? Yaşamı kabul etmezsin hayır yaşama seni kabul ettirirsin işte bu noktada. Ve senin şarkın başlar. Senin dansındır şimdi sadece kendi adımlarınla bir başkasınınkiyle değil. Başkaları yön vermez hayatına, yalnızca pusula olur. Hangi yöne gideceğine sen karar verirsin yine. Sonu yoktur kısıtların kendimize koyduğumuz.
Toprağa girer vücut, tek olur, yağmura karışır, rüzgarı şaşırtır. Bir bedenin nefesinde çok olur yine sonu yoktur tekrar tek olana dek.

SON

Fındıklı Nescafe 3ü1 Arada ile Fıngırda

vil | 27 March 2008 09:09

Digital McCann ekibinin Nescafe Fındık Aromalı 3ü1 Arada kampanyası için hazırladığı oyun çok eğlenceli; adı da “Fıngırda”. Baştan sona renkli grafiklerle donatılmış oyunda karakterini oluşturup tarzını yaratıyorsun; makyajını tamamlayıp kostümünü de beğendikten sonra seçtiğin eğlenceli figürlerle dans etmeye başlıyorsun. Şovunu arkadaşlarınla paylaştıkça işin eğlencesi daha da artıyor. Dansına güvenen piste gelsin!

Babalar ve Biricik Kızlarına…

atakner | 16 December 2007 15:18

Kız çocuğunun babaları için herzaman ayrı bir yeri vardır… Bu terlik, ayakkabı karışımı zamazingo babalarının ayağına basarak yürümeye yada dans etmeye bayılan kızlar için düşünülmüş. Minicik ayaklar üşümesin diye…

Ayrıntılar için şuradan::::

Çal Oynasın

Battlehammer | 06 December 2007 01:03

Advergame olarak adlandırılan ve Reklam ile oyunun bir arada sunulmasına dayanan reklam biçimi gün geçtikçe daha çok tercih edilen bir yöntem haline geliyor. Özellikle standart reklam biçimlerinden yararlanması zor olan firmalar, mecralarının darlığını bu alternatif yollar ile kapatmaya gayret ediyor

Reklam yapmanın hayli güç ve sınırlı olduğu alkollü içki pazarı da alternatif yöntemlerın son derece sık rastlandığı bir dal.

Onuncu Köy

Dejavuu88 | 30 November 2007 11:45

Boşluk dedikleri bu mu?
Hislerimi nerede kaybettim ben,
Kime emanet ettim ruhumun bandajlı duyumsayışlarını.
Hiçbir bakışın ısıtamadığı iklimlerde ateşlerde yürüdü yalın ayak duygularım.
Başa sarıyordu her şeyi, kendini tekrarlayan kuşağın birbirine benzeyerek farklılaşacağını bekleyen insanları. Ait olamadım, yol ayrımlarında “garip” sediler hep. Benim ruhumdu gölgesiz suretler senfonisinde sahnede dans eden ve bendim mızıka sesine tav olan, bülbül sesinde serenata tüm sözcükleri harcayan. Bulutlara dur diyen yoktu, bende hızlı saydım seneleri. Düşündüğüm hep birkaç durak sonrasıydı ve hep onuncu köye gönderdiler beni.
Deniz fenerime yaslandım,ışığımdı ve bir gün herkesi kıyımda buldum.