bildirgec.org

cümle hakkında tüm yazılar

CÜMLE KURMANIN YAZILMAMIŞ HAZİN BİYOGRAFİSİ

neoberg | 19 February 2008 15:30

Okulumuzun çıkacak dergisini neredeyse tek başıma yapıyorum.Burada yayınlanmak amacıyla derlenen bir yazı çok hoşuma gittiği için paylaşmak istedim.

Ağzımızdan çıkan ilk kelimeyle yüreğimizi ısıttık,yüzünüzü güldürdük,neşeniz olduk.Bize neden cümle kurmanın ızdıraplı,çetrefilli,riskli bir yol olduğunu söylemediniz de,kelimenin mutluluğuyla avunduk yıllarca.Cümle kurmanın acemisi olduk,muzdaribi,yorgunu olduk.Bir cümle kurarak,bir kalbi kırdık.Bir cümle kurarak,bir başlangıca imza attık.Bir cümle kurarak bir filmin “SON” yazısının harflerini oluşturduk.Bir özne ve bir yüklemin yeterli olduğunu söyleyen dilbilgisi kitaplarının basitliğinin aksine,hayatımız hangi cümlelerde özne olmanın ve hangi yüklemleri yüklenmenin ağır tercih sınavlarıyla geçti.Hangi cümlede ‘ben’ olacaktık?Hangi ‘biz’e katılacaktık?Kim için ‘sen’,kim için ‘siz’,kim için ‘o’ olacaktık?’-Di’li geçmiş zamanlarımıza eklenecek,’-yor’ ekli fiiler belirleyecekti,’-ecek’lerimizi.Ve bizi asla ilgilendirmeyecekti,elalemin ‘-miş’leri.Bizim için ‘-dır’ların kesinliği olacaktı,gözümüzle gördüğümüz ya da gözümüzle görmüş kadar kesin olan.Kimi zaman ‘gizli özne’ olsak da bir ‘ben’ olarak var olacak,faili olmadığımız filleri üstlenecektik.Kimi zaman ‘edilgen’ bir fiilde gizleyecektik kendimizi.’Ben’ diye yükseltecektik sesimizi,gurur duyulası cümlelerde ve kısık sesle dile getirilen bir savunma cümlesindeki yarım ağızla söylenecekti yine aynı ‘ben’.İlk ‘anne’,ilk ‘baba’ kelimeleri dökülürken ağzımızdaniaklınızdan uçuverdi söylenen sözlerin geri alınamazlığı.Ve biz,müfredat lisanıyla konuşan öğretmenlerimizden bir kompozisyon konusu olarak öğrnedik,dilin kemiğinin olmadığını bir atasözü olarak.Biz, ‘seviyorum’ cümlesinin öznesi olmanın ağırlığı kadar, bu cümlenin söyleyicisi ve muhatabı olmanın ayakları yerden kesici başka bir ağırlığını da bizzat yaşayarak öğrenmek zorundaydık.Yürümeyi düşerek öğrendiğimiz gibi, cümle kurmanın zorlu güzergahını da, yanlış zamanda, yanlış muhatablara, yanlış kelimelerle kurulmuş cümlenin pişmanlık raporuna eklenmesiyle öğrendik.Ama dizimizdeki yaralar kadar kolay geçmedi,dilimizdeki ve kalbimizdeki yaralar.İlk cümlelerimiz kalbimizle paraleldi.Kalbimizde ne varsa, cümlelerimizde de o vardı.Sonra kalbimizi gizlememiz gerektiğini öğrendik,nerden öğrendiysek.Bu ayrışma o kadar yoğunlaştı ki, kalbimiz sızlar, cümlelerimiz yalanlarla kirlenir oldu.Hayat, cümle kurma satrancı haline geliverdi.Her kelime bir hamle, her imalı söz bir ‘şah’, her cevap verilemeyen cümle bir ‘mat’ oluverdi. O insanın içini ısıtan, yüreğine su serpen, aklını karışıklıklardan, beynini bulanıklıklardan, hayatı karamsarlıktan kurtaran cümleler azaldı. ‘Seni seviyorum’lar çoğaldı ama, kalpteki sevgilerden çok daha fazla. ‘Ben’ler arttı, benliklerin şımarması oranında.Hayatı, cümle kurmanın, kuramamanın, cümlelere muhatap olmanın ızdıraplı, çetrefilli, riskli yolu biçimlendirdi. ‘Anne’ sözcüğünün sevimliliğiyle başlayan hayat, her zaman aynı sevimlilikte bitmedi.Yapılacak hesaplar arasına, kurulan cümlelerin sorumluluğu da eklenerek verildi son nefesler.

AYRILIKTAN SONRA

SNT | 09 February 2008 11:08

Seninleyken hem havalarda uçtum, hem yerlerde süründüm. Hem sevinçten ağladım, hem acıdan, çaresizlikten, günahtan..

Şimdi bir noktada, Dönülmez Akşamın Ufkundayım.

Ne bir kapı kaldı ardımda yarı açık, ne de bir umut.

Sadece ne kadar süreceği bilinmeyen bir bekleyiş var bugünümde.

Dilerim yanında yaşadığım pişmanlıklardan büyük olmasın sensiz yaşayacağım günlerin pişmanlığı.

Hiç diyemedim sana “sevgili”

Adını anamadım dost sohbetlerinde. Adlarınızın anıldığı işittim, dinledim, duymak istemeden, bilmek istemeden.

Milyonlarca tanım ve çeviri içieren site LingoZ

spy1983 | 06 November 2007 15:59

LingoZ, Dünyanın en büyük sözlüğü olmaya ve siteyi dil soruları için topluluk kaynağı oluşturmaya adamış olan bir online komünitedir. Dünyanın önde gelen çeviri yazılımı sağlayacılarından biri olan Babylontarafından sağlanan bir servis olan LingoZ da, milyonlarca tanım, çeviriler içeren Babylon‘un sözlükleri yer almaktadır. Ayrıca siz de yeni kelimeler, tanımlar ve mevcut tanımlar için çeviriler, sözlükler ekleyebilir, yorumlarda bulunabilir, oy kullanabilirsiniz. Bu yararlı siteye buradan ulaşabilirsiniz.

Yazmaya Dair

siirimsi | 30 October 2007 16:58

Belki de yaşamdan beklediğin her şey, burada, bu kelimeler arasındadır, kimbilir?...
Belki de yaşamdan beklediğin her şey, burada, bu kelimeler arasındadır, kimbilir?…

Yazmaya Dair,

İlk başlarken kendim için, diyordum, yeniden yazmanın, başlamanın mutluluğu yeterli, bu huzuru, bu ince köprüyü kurmak hayatıma bir anlam katacak, başarmanın yüceltilme duygusu bana yeterli diyordum… Her zaman kanaatkar bir insan olmama rağmen yazmakta bunu başaramadım sanırım… Başladım, devam ettikçe duygular başka yönlere kaydı sanki… Yazdıkça yenileniyor, her konuda, her cümlede yazacak bir yön keşfetmeye çalışıyor buluyorsunuz kendinizi… Hele de bir konuya, düşünceye odaklandıysan bir hayalet gibi beyninde kurtlar dolana dolana sarıyor sayfalarını, günlerini, düşüncelerini, beynini kemirir oluyor yazacakların, ister istemez… Nasıl yazsam, ne yazsam, çok güzel olmalı, çok okunmalı, beğenilmeli, beğenildikçe büyümeliyim düşüncesi, yazdıkça büyümenin hırsı ve arzusu kelimelerinin arasında hapsediyor yazılarını… Kendim için_leri aşan, özgürce yazmayı sınırlayan bir şey bu… Belki de ben yazmaya başlayınca dünya sallanacak, yazılarımla bir depremi yaşatacağım duygusu ve bencilce düşünceleri kapladı mütevazi düşüncelerimi… Halbuki ne yer sallanıyor, ne de gökte bir kıpırdanma var… Bu, insana has bir duygu da olsa, herkesin başına gelebilir, her insan ister bunu, deseniz de bu konumdan memnun olmadığımı söylemeliyim… Çünkü yazmak öyle bir şey ki, olağan, sıradanlığı yaşatan bir eylem olmalı, bir akıntıya atmalısın kendini, ama kurtarılmayı beklememelisin. Yazdıkça kendini yenileyen ve akıntıdan kendi çırpınışlarınla bir dala tutanabileceğin bir sel bu… Her yağmurda yıkanan, arınan bir saflık duygusu olmalı… Yoksa sahteciliği kelimelerin arasından kurtaramazsın… Yazmak bencilliği sevmiyor çünkü, hapsi sevmiyor, dünyada en çok özgürlüğü seven olgu bu yazma eylemi… Kelimelerin hapsi müebbet bir susuşa, arada bir de görüşe çıksan da, güneşe uzaktan bakmaya itiyor gitgide. Ne yazarsan yaz, istediğini aktaramıyorsun elinde olmadan, doğallığı kaybediyorsun çünkü… Saflığını kaybettikten sonra da yazdıklarının bir anlam taşıması mümkün değil… Tıpkı yaşamdan saydığın her an gibi, gerçekten hissetmedikçe yaşamış sayılmazsın çünkü… Yazmanın tutkusu ise ne aşka benziyor, ne evliliğe, ne sadakate, ne de kendine ihanete… Nasıl etmeli, ne yapmalı da bu hapsi özgürlüğe çevirmeli bilmiyorum ama, bunu da aşabileceğimden eminim… Hangi geçilmez köprüleri geçmedim ben, hangi ferkul’ u yenmedim ki… Bunu da başarabilirim, eminim…

klişe cümle sözlüğü

cemtar | 15 August 2007 18:26

bu sitede herhangi bir kelimeyi arattığınızda [ingilizce] o kelime ile ilgili deyim ve klişe cümlelere ulaşabiliyorsunuz.
Örnekse;

book

kelimesinin sonuçları şu şekilde çıktı:

throw the book attake a page out of your booktake a leaf out of your bookread him like an open bookhe’s an open bookby the bookin my black bookdon’t judge a book by its covermessed up like a Polock’s checkbookCan’t judge a book by its cover

telekomdan dinamik ip’ lere ambargo

create | 16 May 2007 09:02

Artık dinamik ip’lerimiz de yok. Rapidshare paralı ama aslında o kadar değil düşününce. Para vermeyelim diye en güzel çözüm modemi resetliyoruz. Ama artık onuda yapamıyoruz nedeni ise telekoma telefon açtığımda bana görevlinin dediği cümleler şunlar; Artık dinamik ip’leri günlük değişiyoruz demesi, yani artık günde 1 ip ile idare edicez.

Ohha olduğum Advertorial

kopanisti | 21 March 2007 12:17

Sabah erken kalkmışım kahvemi içerek tivide haberleri izliyorum vakit geçirmek için, kanallardan birindeki haberlerde yeni bir kremin tanıtımı yapılıyor, advertorial dediğimiz trendy reklam yani.
Beyazlar giymiş doktor edalı titiz, düzgün makyajlı üstelik çirkin de sayılmayan vede sarışın da olmayan bir bayan krem hakkında sorulan soruları yanıtlıyor, potansiyel müşteri bayanlara bilgiler veriyor.
Kısa tırnaklarıyla daha da güzel duran narin ve bakımlı sağ elindeki kremi kameralara doğru gösterirken tatlı bir gülümseme ile kırmızı rujlu dudaklarını aralıyor ve şu cümle dökülürken ağzından dilinin pembeliği de gözümü okşuyor

”Bu krem Türkiye’de henüz yok, dünyada da olduğunu sanmıyorum.”

”E” siz Potkal’da anakik cümle.

kopanisti | 04 February 2007 20:06

Anakik, tersten de okununca aynı anlamı veren cümleye denir.

Halk arasında bilinen en yagın örnek :
ANASTAS MUM SATSANA.

Rekorun 5 kelimelik bu cümlede :
EY EDİP ADANADA PİDE YE.
olduğu sanılırken……………

Ersin Tezcan’ın bu kitabındaki şu cümle oldukça usta işidir :
KIL ARAP İKİ NAMAZ AMA ZAMAN İKİ PARALIK.

Ersin Tezcan, alfabenin 29 harfinden biriini, e’yi kullanmadan bir yapıt ortaya koymuş. Dünya edebiyatında yalnızca Fransız yazar Georges Perec, Ernest Vincent Wright, İtalyan oyun yazarı Lope de Vega denemiş bunu daha önceeri. Türk edebiyatında ilk kez Ersin Tezcan başarmış. Kitabın türünü roman ya da öykü diye niteleyenler var. Ancak yazar, türü için “bulunç akışı yöntemiyle yazılmış iç çekmecelerim” diyor.

Okunabilirlik Nedir?

buz dokuz | 11 October 2006 17:34

İngilizceye çevirince “readability” oluyor, ama readability hem “okuma yeteneği” hem de “okunabilirlik” anlamına geldiği için farklı iki kavram çıkıyor karşımıza. Kısaca anlatıvereyim: Birincisi aletlerin hassasiyeti anlamında, yani misal bir terazi var, 1 gram okuyabiliyor (veya 1 grama hassas desinler bence, daha guzel), bu durumda terazinin ölçüğü değerler hep 1 gram, 2 gram, 7 gram şeklinde olacaktır. Söz konusu terazi bize gelip “4.5 gram çıktı?” diyemez, çünkü “readability”si 1 gramdır.
İkincisi de asıl kurcalayacağımız konu, yani bir metnin okunabilirliği, okunabilitesi, “öff ne diyor bu yeaa” sı.