bildirgec.org

çocuk hakkında tüm yazılar

ANADAN,BABADAN,YARDAN AYRI

pillihafif | 09 September 2010 12:09

Yarın bayram. Sadece yatacağız ve kalkacağız. Bitti işte bu kadar. Arefe günü öğlen saatlerinde başlardık banyo yapmaya. İlk önce en küçük kardeş yıkanırdı. Saçlar büyük bir özenle taranır,kremler sürünürdü ellere pamuk gibi olsunlar diye. Banyo faslı bittikten sonra annem yaprak sarması yapmaya koyulur,bizde etrafında çember oluştururduk. Akşam olunca babam ellerinde poşetlerle gelir,ellerine koşardık hem yardım hem içinde ne olduğunu öğrenme maksatlı,merak ağır basardı…
Akşam yemeği bittikten sonra saatler hiç geçmezdi. Offf hemen bayram gelseydi…Annem tatlı şerbetiyle uğraşırken,erkenden yatağa girerdik,erkenden sabah olsun diye. Öncesinde bayramlıklar başucuna konurdu ama ütüsü bozulmayacak şekilde,yanıbaşında gıcır gıcır ayakkabılar…
Bayram sabahı günün ilk ışığıyla uyanırdık bizde. İlkin annem uyanırdı,babamı bayram namazı için uyandırırdı. Babam gelince kahvaltı çoktan hazırdı,bizde öyle… El öpmeler ve tabiki bayramın en cezbedici yanı harçlıklar. Sonra dökülürdük köy yollarına uzun kuyruklar şeklinde. Köyde bayram bambaşkaydı. Son güne kadar gezer eğlenirdi çocuklar. Ev gezmeleri büyüklerle birlikte,tatlılar,muhabbetler ve pekiştirilen dostluklar….Zaman acı geçti. O köyler çoktan boşaltıldı. Bizler büyüdük. Köy muhtarımız yok ki artık şekeri ilk o dağıtsın. Bakkal Rüstem efendi ağır bir hastalıktan yıllar önce hayatını kaybetti. Büyük şehirlerde bayramı karşılar olduk. Anadan,babadan,yardan ayrı…

Yolun Açık Olsun Birtanem…

firatocal | 02 September 2010 14:20

Bana çektirdiğin tüm acılar için şükranlarımı sunuyorum sana ey sevgili… Bende açtığın her yara , hayat bataklığı içinde çırpınan çaresizliğimi bana daha iyi anlattı… Kendime olan körlüğümü , yalancılığımı ve yabancılığımı bir kere daha fark etmemi sağladı…

Sonsuz kere teşekkürler sana , bütün dünyamı yıktığın , kalbimi per perişan bir viraneye dönüştürdüğün için… Gözyaşlarıma hiçbir zaman acımaman ne kadar doğru kararlarmış her defasında… Tüm erkekler hiçbir zaman büyüyemeyecek çocuklardı senin için… Issız terk edilmiş oyun parklarındaki hayat boyu yapayalnız kalmayı hak eden sahipsiz ruhlardı onlar… Ne de haklıydın bıçak kadar keskin ve soğuk sözlerinde bir tanem…

Canın ne zaman yansa, o güne kadar yaşadığımız bütün güzel şeyleri tutuşturuverirdin tafralı basit bir tartışmanın cılız ateşiyle… Ve geçip karşısına zevkle seyrederdin üzerlerine tir tir titrediğim anılarımın yavaş yavaş çığlıklar içinde yanışlarını… Kendimi yeniden ve daha açık anlamamı sağladığın için , yaşadıklarımdan çok daha öğretici olan ortak günahlarımız için müteşekkirim sana…

Sana kızamıyorum… Senden nefret edemiyorum… Çünkü ruhumu ve bedenimi paramparça eden sözlerin ve hareketlerin , karanlığa gömülü ve hiçbir zaman girmeye cesaret edemediğim derinliklerimi keşfetmeme yaradı…

HelloPhone

Lorilleux | 01 September 2010 15:01

HelloPhone
HelloPhone

Bugünlerde herkes cep telefonu istiyor. Büyükler telefonlarını yenilemenin peşindeyken, minikler ise yaşlarına bakmadan cep telefonu istiyorlar. Kendi telefonunuzu bir bardak kolanın içinde bulmak istemiyorsanız, telefonunuzu küçük çocuğunuza vermemeniz en mantıklısı. Onun telefon baskısından kurtulmak içinse en mantıklısı bir tane HelloPhone satın almak.

gece…

firatocal | 17 August 2010 11:08

üşüyen düşlerimi şefkat dolu elleriyle örten sırdaş dostumdur gece… gözlerimi kapatıp tüm savunmasızlığımla kendimi bıraksam bile , bilirim bana ihanet etmeyeceğini…

bazen özlem dolu aşk kokan bir sevgili olur , bazense koruyup gözeten , başını güvenle yasladığın bir anne … dalıp gidersin düşler diyarına mehtap kokan , yakamozun ışıl ışıl aydınlattığı elleriyle…

yaşam yorgunu bedenimi , ayrılık bitkini ruhumu dinlendiren kendinden emin , yalnızlar rıhtımıdır kadim dostum gece… dobradır , dostların en harbisi… kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği gerçekleri düşlerime fısıldayan acı gün dostumdur…

sırtını hiç dönmez bana… gün boyu aklıma gelmese bile adı , güneşle veda
laşma anımda tüm affedi
ciliğini giyinip , güler yüzüyle karşılar onca karanlığın arasın dan … ayrılığın şiirini yazdırır kalp kırıklıkları üstüne… elimi kesse de kırıntıları , acıtmaz gün boyu canımı acıttığı kadar herşey onunla…

KONUŞMA YASAĞI

mavilikler | 11 August 2010 10:02

Bir gün için konuşmak yasak olsa… Diğer her şey tıpatıp aynı kalsa ama. Sabah yataktan çalar saatin sesiyle kalksan yine, hemen banyoya geçsen. Güzelce bir duş alıp gelsen kendine.

Kendinle başbaşa geçirdiğin bu süreçte konuşmamak hiç zorlamasa da seni, ‘diğerleri’ görünmeye başladığında boğazın isyan etmeye başlasa hemen… kendisi yoluyla dışarı çıkmaya uğraşan bir şeyi serbest bırakmasına izin vermen için sürekli zorlasa seni. Ama sen ısrarla kararlılığını sürdürerek o şeyi geri göndermesini söylesen ona. Hatta bir aracıya gerek duymadan direkt o şeye söylesen: “Kes sesini!” diye…

Herkes senin kadar kararlı olsa bu yasağa uymaya… İnsanlar bir günlüğüne sussa. Evden çıkıldığında komşuya rastlansa ve alışkanlıkla söylenen kuru bir ‘günaydın’ olmadan, sadece gözlerle günaydınlaşılsa. Gözler işin içine girince, gerçek bir dilek olarak ulaşsa bu ‘günaydın’ o komşuya. O da aynı dileği gönderse gözleriyle. İlk kez iki komşu güne bir diğerine iyi dileklerde bulunmakla başlamış olsalar böylece. İlk kez gerçekten gözgöze gelseler.

müdafaa

kemalcanizm | 03 August 2010 18:08


bilemedim çünkü
mutluluğa ayıracak vaktim yoktu
tuzu yoktu ekmeğimin
yaşımın merhameti yoktu
talaşlı bir yolda
telaşlı bir gurbet yolcusu
neyi düşünebilir ki dönmekten başka ?

üzerine gitmedim sevdaların
kendimi sevecek kadar
aklım yoktu..

sustum ve dinledim
meğer gözümün gördüğü yer
yüreğimin kabul ettiği kadar meşru

münkir sayıldım

bilemedim..

keçi sütü tüketelim

nazokiraze | 08 July 2010 21:34

Uzmanlar tarafından anne sütüne en yakın olan sütün keçi sütü olduğu yıllardır sürekli açıklanan bir konu, ancak ülkemizde süt denince akla nedense keçi sütü pek fazla gelmemekte.

Geçmiş dönem Türkler’de koyun ve keçi eti, sütü tüketimi en baş sıralarda yer alırken günümüzde bu tüketim oldukça azalmış durumda. Yazılanlara göre gerçi oralarda yaşayanlar daha iyi bilirler ama İtalya ve Fransa’da (güney kesiminde) keçi sütünden yapılan peynir ve benzeri ürünler inek sütü ürünlerinden daha pahalıya ve daha fazla oranda satılıyormuş. Keçi sütü mucizesi

PİRAYE

pillihafif | 01 July 2010 11:53

Ne kadar izin verebilirdi kendine? Kendine ne kadar zamanda dönebilirdi? İlk defa çalışmamaya karar verdi, çalışması lazımken hemde,bu önemli araştırmayı yapması lazımken…
Kapattı dosyaları.Tertemiz bir kağıt bulmalıydı çocuk kalbi saflığında.
O severdi çocukları…İşte boş sayfa karşısında,kalem sağında.Silgiyi hiç kullanmayacak.Son defa yazacak o’na…Ciddiydi.Kararlı.Kan akmazdı damarlarından ,ne en ana-sından ne en kılcalından bıçak değsede…
Ah…Bu olmamalıydı.Yağmur çiselemeye başladı.Çiseleme evrende durdurulmalıydı…
Derin bir soluk aldı çürümüş ciğerlerine ve başladı…

Piraye…
Sana canım demeyeceğim.Canım çok acıyor çünkü.Çünkü acıtmak değil niyetim.
Piraye…Kadınım! Seni o yağmurlu gece,hasta yatağında bırakıp gittiğim o gece sırtımdaki kurşunların hiçbir ehemmiyeti yoktu.Seni hasta yatağında bırakıp,kapıyı varlığımdan haberdar olma diye usulca kapadığım o gece…
Piraye…
Ruhum….
Bağırmalarım kulaklarıma azap veriyor.Sus pus ruhum aciz değil bu durumdan ama kulaklarım hasta yatağında acıdan kıvrandığın vakit karşı koyamadığım acı iniltilerini sarıyor ha bire eski bir plak gibi beynime.Beynim ki şimdi darmadağın…
Pirayem mektubunu dün aldım.Ah zaman!Mektubunu daha dün aldım…Ne sıcak başlamışsın,her satırda bir kez daha yandım.

Baş koyduğum yoldaki dostum,arkadaşım,canım ,sevdam,cananım. Hangi sevgi sözcüklerini sıralasam anlatamam sana olan sevdamı.Anlatamam ne kadar çok özlediğimi,nasıl yandığımı…Ama bunlar hakkım değil şu dakika sevdalım.
Bu coğrafyada çocuklar ölüyor,yaraları sağılamadan.Özlemin buram buram acıtırken içimi,haksızlık ettiğimi düşünüyorum onlara,tüm insanlığa,aşk ile yanınca…Sevdayı elimin tersiyle itiyor gibi görünerek,kalbimin sandığına kilitliyorum, umutla açabilmeyi düşleyerek.
Ölmeyen çocuklar iyileşir mi dersin?Ben mutlu mesut gözüm arkada kalmadan yaşayabilir miyim artık?Varabilir miyim yanına? Gelsem yaşadığın topraklara uğrar mısın bana?
Yağmur çiseler mi yine sen yanımdayken?Sen bırakır mısın bu kaçışları ?
Sadece bana kalır mısın?
İtiraf ediyorum yoruldum.Düşünmekten,savaşmaktan,acımaktan,kanamaktan!
Hastalandığında çocuklar, hastaneye yatırmak istiyorum onları.İnanılmaz şartlarda açlık, sefalet çekiyorlar.Tüm bunların ortasında sevdaya med-cezirlerim.
Ama düşünmemeliyim.İnsanlığa haksızlık etmemeliyim.Çünkü sevdaya çok var daha.Mutluluğa…Sana çok..!
İşgal edilen topraklar acıyı eşelerken yüreklerde,kanımızın son damlasına kadar savaşacağız diyor analar,babalar…
Siyah kazağını ben yokken de giyiyor musun ?
…Geceler soğuk burada.Ayaz hat safhada.Minicik eller kıpkırmızı,ya soğuktan ya kandan!
…Ayna buldum bir tane.Gözlerimi severdin.Baktığımda gözlerine,dalıp giderdim.Sen yokkende çocuklar ölmeye devam ediyor yine,yaraları sağılamadan hemde…Sen yokken o çok sevdiğin adam hergün yaralanıp,sonunda ölüyor.Sonra küllerinden geri toplanıyor dağılmak için.Sen yokken siyah kazağını hiç giymiyor.Yokken sen haberlere bakıyor,kuşlara yem atıyor,arada martılarla konuşuyor…Sen yokken piraye,deniz o mavi deniz değil artık ama,kahretsin yağmur yine çiseliyor…Demişsin ya sende,şimdi çok daha iyi anlıyorum devam edemeyeceğim bende…

çamurdan kamyon

lavinya76 | 17 June 2010 09:39

Güneşin en tepeye çıkıp ortalığın sessizliğe gömüldüğü vakitlerdi. Köpek bile ne gelip geçeni ne başka bir şeyi umursamıyor badem ağacının kupkuru toprağa düşen gölgesinde şekerleme yapıyordu.

Çamura belenmiş minik parmaklarına bakarak yaşını hesaplamaya çalıştı. “Hani bana parmağına” gelmeden bitirmişti saymayı. Başını sola doğru hafifçe devirip, büktü boynunu. Daha çok vardı okula başlama yaşına.
Köpeğin uzandığı ağacın gölgesine o da oturdu. Ay çekirdeğini kemirmeye çalışan kuşlara bir taş fırlattı… Git şurdan pis kuş, o bizim yeme onu!

SENİNLE KADIN SENİNLE ÇOCUK AMA HEP SENİNLEYİM

il mare | 08 June 2010 10:38

Şimdi nefesimi sıkıca tuttum.Dayanabildiğim kadar hapsedeceğim içime kokunu.Olabildiğince sandıklarına saklayacaklar seni hücrelerim.Ben nefesimi bıraksam da onlar zamanı geldiğinde kokunu çıkaracaklar benim için.

Beni küçük bir kız çocuğuyken aldın yanına,kendimi en kadın sandığım bir anda…Tüm yalancı kadınsı tavırlarımla seni kazandım sanırken sen rollerimi unutturdun bana…Kadın olmama gerek yoktu,kadınımsı olmaya ya da şuh bir bakışa…Sen beni büyütmek için almıştın yanına…