bildirgec.org

çin hakkında tüm yazılar

Karabasan Gerçek Mi, Rüya Mı?

eldegmeden | 02 March 2010 10:51

Halk arasında çok fazla tartışılan ve birçok kişinin hakkında birçok şey söyleyebileceği bir konu karabasan.Bilim buna uyku felci olarak bakarken durmu şöyle açıklıyor; Uyku iki bölümdür: RAM ve NRAM. Ram döneminde vücut fonksiyonları yerindeyken Nram döneminde vücut fonksiyonları sıfırdır. Nram döneminde uyanıp bilinci yerine gelen insan, uyuyan vücudu uyandıramaz ve hareket etmek istediği halde kısa bir felç yaşar. Bilim bunu böyle açıklamaktadır. Fakat bu halk arasındaki birçok efsaneyi çürütmeye yeterli mi ?Halk bu konuya daha dinsel ve dünya üstü bakmaktadır. Her birimiz hayatımız boyunca birçok karabasan hikayesi dinlemişizdir. Bunların birçoğu bilimin uyku felci teorisiyle bağdaştırılabilse de bazıları bu teorinin üzerinde seyretmeyi başarıyor. Çünkü bilim sadece hareketsizliği açıklamış durumda. Fakat birçok hikayede sesler ve görüntülerden de bahsediliyor. Garip kahkaha sesleri, isimler, Arapça cümleler, uyarı tehdit gibi sözcükler, çığlıklar ve birçok farklı ses algıları anlatılan hadiselerde gerçekleştiği söylenen olaylardır. Peki bunlar gerçekten duyuluyor mu yoksa bu sadece insan beyninin o andaki şokuyla kendi ürettiği olgular mı?

gaipten masallar

admin | 11 February 2010 09:40

birrr, kapıyı çalarsam açma

Kımıldamaya bile cesaret edemiyordu. Nefesi, burnunun üzerine kadar çektiği yorganın altında bedenini daha da ısıtıyor, saçlarının terden ensesine yapıştığını hissediyordu. Yatağın ayak ucuna dikilmiş gözleri, az önce orada gördüğünü istem dışı tekrar görmeye çalışıyordu.

Benim dedem çiftçiydi. Gençken sabahları erkenden evden çıkar, 45 dakika kadar yürür, fındık bahçesine gidermiş. Akşam da havanın kararmasına yakın eve dönermiş. O sabah hava hafif soğuk, evden çıkarken anneannemin ördüğü hırkayı almış sırtına. Gündüz çıkarıp asmış fındık dalına, akşam eve dönerken de orada unutmuş. Yürürken soğuktan ürperince aklına gelmiş, hırkayı bahçede unuttuğu. Anneannem de nedense unuttu diye onu bir güzel paralamış. Üzülmüş dedem… Erkenden yatmış. Gece geç saatte, üzerinde bir baskıyla uyanmış. Konuşamamış. Bir güç kaldırmış onu yataktan, ayakları yere basmadan ilerlemiş dedem. Kapı açılmış kendi kendine. Sonra yükselmiş, sabahları yürüdüğü patika yolların üzerinden ilerlemeye başlamış. Bahçeye ulaşmış, hırkayı astığı yere gelmiş. İndirmiş güç onu aşağıya. Tam hırkaya uzanacakken, hırka bir anda sanki görünmeyen bir el tarafından tutulup önünden çekilmiş ve ters yüz edilerek başka bir dala asılmış. Bu esnada içinden kocaman bir örümcek düşmüş yere. Sonra hırka gelmiş sırtına yerleşmiş dedemin. Güç onu tekrar kaldırmış, eve, yatağına kadar getirip bırakmış. Yatağa yerleşince, üstünde hırkayla dedemi heyecan basmış. Kalkmış ayağa, dışarı çıkıp hamağa uzanmış. Sallana sallana uyuyakalmış orada. Sabah anneannemin bağırmasıyla uyanmış; “Deli adam, gecenin köründe ne diye gidip alırsın hırkayı?!” Dedem birşey diyememiş.

Arapça Domain Adresi Yolda

admin | 25 January 2010 16:45

Rusya, Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri, internette kendi dillerinin harfleriyle alan adlarını yazma izni aldılar. Alan adlarını düzenleyen kuruluş Internet Corporation for Assigned Names and Numbers (ICANN)
tarafından alınan bu kararla internetteki Latin harfleri egemenliğinin sona erdiği belirtildi. Bu konu ile ilgili ICANN Yönetim Konseyi Başkanı Peter Dengate Thrush,

Bu gelişmenin uzun bir geçmişe sahip internetin en büyük teknik değişikliği olacağını belirtti.

Ancak; egemenliğin sona erdiği söylenemez kanımca çünkü; internetteki alan adlarının “.com” yada “.org”dan sonra gelen noktaların ardından Latin harfi olmayan karakterler kullanılabilecek. Bunun da teknik nedenlerden dolayı hemen olamayacağı ve bu yılın ortalarından itibaren başlanacağı bildirildi.

en uzun süren saltanatlar-2

nazokiraze | 11 January 2010 12:33

Bu yıl yapılan açıklamaya göre
İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth`in eşi Prens Philip 58 yıla yakın bir süre ile en uzun süre hükümdar olma sıfatını taşıyan kişiler arasına katıldı. Elizabeth ile 62 yıldır evli olan Philip ‘in yanı sıra eşi Kraliçe Elizabeth (II.Elizabeth) dünyanın en uzun süre saltanat süren kraliçelerinden biri.(58 sene)

Kendisini İngiltere Krallığı ile evli olarak ilan eden ve Bakire Kraliçe olarak bilinen Birinci Elizabeth tıpkı İkinci Elizabeth gibi uzun süre tahtta kalmıştır.İngiltere’yi en üst seviyeye getiren kraliçe tam 45 yıl ülkeyi tek başına yönetti ve gerçekten çok başarılı bir yönetim sergiledi.Elizabeth pek çok filme ve edebi esere konu olmuştur, Kanlı Mary olarak bilinen I. Mary’nin kızkardeşi, Boleyn Kızı olarak bilinen Anne Boleyn’in kızıdır.

Kutsal Roma İmparatoru Sigismund dört yıl bu ünvanda kaldıysa da, Macaristan ve Hırvatistan’ı tam elli yıl yönetti.bir kaç kere evlendi ve bir sürü de metresi oldugu söylenir.

Kanunlara karşı gelinmez?!

turritopsis | 08 January 2010 10:09

Kanunlara karşı gelinmez, aksi takdirde ceza alırsınız…
Özellikle bazılarına, hiç…:)

İngiltere‘de toplu taşıma araçlarında kadınların çikolata yemesi, 10 yaşından küçük çocukların çıplak vitrin mankenlerine bakması, otobüste uyuyakalmak yasaktır.

Taksiciler, “Taksi!” diye çağırılmaz, cezası 100$’dır.

XII. yüzyıldan bu yana erkekler eşlerini 21.00’den sonra dövemezler, çünkü komşular rahatsız olabilir.

türkiye’nin en büyük klâvye yarışı başlıyor

dunyaikincisi | 05 January 2010 08:31

Ülkemizdeki önemi ve popülerliği her zaman tartışılan ve hep belirsiz olan bir konu tekrar gündemimizde.

Türk Milli Takımı 2009 yılı Basın Toplantısı
Türk Milli Takımı 2009 yılı Basın Toplantısı

Maalesef özellikle Türkiye’de hak ettiği değeri bulamayan onlarca önemli etkinlik ve mesleki gelişimden biri olan “On Parmakla Klâvye Kullanımı” metodu günümüzde halen iş ve günlük hayatımızı kolaylaştırmaya devam ediyor.

2009 yılı Dünya Bilgisayar-Klâvye Şampiyonu Türkiye!

3 dileğiniz olsa

CihanTurK | 29 December 2009 11:31

Sihirli Lamba
Sihirli Lamba

Neden?

Bir lamba bulursun, lamba tozludur ve lambayı temizlemek için silersin tam silerken olağanüstü bir durum olur ve lambayı elinden düşürürsün sonrada lambanın ucundan garip bir duman çıkar. Dumanın çıkışı tamamlandıktan sonra dumanın içinden bir şey görünür, görünen şey bir cindir.

İşte o sırada lambayı temizleyen, panik şeklinde şaşkın şaşkın lambadan çıkan cine bakar.
Cin der ki; dile benden ne dilersen sahip

Sihirli Lamba
Sihirli Lamba

Adam yüzündeki şaşkınlığı atar ve mutlu olur. Yüzüne bir sırıtış gelir. Başlar cin ile pazarlığa ne kadar dilek hakkın var der. Cin de karşılık verir ve ilk teklifini sunar. Teklif 3 dilekle başlar. İnsan hemen saçma bir dilek de bulunur. Sonra 2 dileği kalır. Adam sonra ki dileklerini daha mantıklı kullanmak ister. Ama adamın çok isteği vardır. Buna rağmen sadece 2 dilek hakkı vardır.

insanlığın anayurdu nerede: Çin?, Afrika?

massay | 18 December 2009 15:07

ÇİN’DE İNSAN EVRİMİNE İLİŞKİN İPUÇLARI…
Günümüzde artık bilim çevrelerinde yer ettiği söylenebilecek genel kanı, insanoğlunun evrimsel anayurdunun Afrika olduğudur. Yürürken iki ayağını kullandığı bilinen en eski hominidin kalıntılarına Kenya’da rastlanmıştı. 4,1 milyon yıllık Australopithecus anamensis‘ten biraz daha genç olan ünlü “Lucy” nin iskeleti ise, Etiyopya’da bulunmuştu.

Bulguların ışığında yapılan değerlendirmeler, araştırmacıları, insanın atası sayılan Australopithecus‘un evrimleşerek “Homo” cinsine
dönüşmesi sürecinin günümüzden yaklaşık 2,5 milyon yıl önce gerçekleşmiş olabileceği sonucuna ulaştırdı.

QİN SHİ HUANGDİ MOZOLESİNİN ESRARI

marjiburcu | 17 December 2009 11:13

Çin’in ilk imparatoru olan Qin Shi Huangdi’nin mezarı tarihi açıdan çok büyük bir öneme sahiptir. İmparator Qin Shi Huangdi’nin sınırsız gücünün ve prestijinin sembolü olan bu mozole, Çin’in Xi’an(Shensi) kentine 30 km mesafelik bir uzaklıkta yer alır. İmparator, M.Ö 221 yılında Çin’de bulunan 7 savaşçı kabilenin tek hükümdarıydı ve efsanevi Çin Setti’de içinde olmak üzere birçok muazzam yapının inşasındaki en önemli hükümdardı.Qin Shi Huangdi’nin mezarını koruyan 7000 savaşçının bir bölümü 1974 yılında bulundu.”Terrakota Savaşçıları” olarak bilinen bu ordu Dünyanın 8. Harikası olarak düşünülüyor

Ingilizce, Çince ve Türkçe

webking | 10 December 2009 12:05

Ingiltere, malumaliniz ingilizce’nin vatanı olması nedeniyle, oxford, cambridge vb. semtlerinde bulununan üniversiteleriyle, çeşitli ülkeleri bir yüzyıl boyunca etkisine almış ve sömürmüş tecrübeli bir ülkedir. Bu dış ilişkiler sonucu ingilizce dünya çapında yaygın ve adeta her insanın bilmesi beklenen bir dil haline gelmiştir. Geçen yıl çin’de bulundum ancak ingilizce konuşulan yerlerin sadece batı toplumları olduğunu bir kez daha anladım. Benim konuşmaya çalıştığım hiç bir çinli insan ingilizce’nin “i” sini bile bilmiyordu. Dünyanın 3’te birinin çinli olduğunu düşünürsek en azından %3’ünün de ingilizce bildiğini farzedersek, dünyadaki en azından %30 insan ingilizce bilmiyor demek oluyor, bu sadece Çin’de tabii bunun dışındaki ülkelerde de mutlaka ingilizce bilmeyenler vardır. Bu da daha yüksek bir oran demek oluyor yani o kadar da iyi sömürememişler dünyanın bu kısmını.
Tabii bu devirde para kazanmak veya bir işe girmek isteniyorsa mutlaka ingilizce bilmek gerekiyor, ve çince bilmenizin pek bir yararı yok, ancak çinlilerin hepsi çince bildiğine göre ve bu da dünyada her üç kişiden biri ise, böyle büyük bir kitlenin konuştuğu dili bilmek özellike iş adamları için kesinlikle bir artı olacaktır. Ingilizce eğitimi mutlaka önemli ve yüzünü batıya dönmüş olan ülkemiz bu nedenle ingilizceyi hızla öğreniyor ve ülkemizin ikinci dili kürtçe veya lazca değil, kesinlikle ingilizce olmuş durumda. Bunda tabii Amerika’nın da etkisi yok değil, malum bu ülkede de değişik bir aksanda olsa bile yine ingilizce konuşuluyor. Amerika’nın nüfusu ise ingiltere’ye oranla oldukça fazla ve daha da önemlisi bu iki ülkenin dış işleri çok kuvvetli. Öte yandan sosyalist bir yapıdaki çin tamamen kapalı bir toplum. Bu nedenle çince, ingilizce’nin hızında yayılamıyor.
Ingilizce veya çince bir yana Türkçe ne durumda diye bir bakarsak durumun acıklı olduğunu söylebiliriz. Bizim Türk menşeili olarak bildiğimiz hiç bir ülke Türkçe konuşmuyor. Bunlar tam tersine Rusça’yı gayet iyi biliyorlar, çünkü ticareti Rusya ile yapıyorlar, onlara bağımlılar ve daha az güçlü olan Türkiye’ye ve diline pek bir ihtiyaçları yok. Hatta Kuzey Kıbrıs Türkleri bile Türkçe’yi mümkün mertebe kullanmamaya özen gösteriyorlar. İlginç’tir, para’nın ve dış ilişkilerin gücü burada ortaya çıkıyor ve ülkenin prestiji’de böylelikle tartılıyor.
Türkçe’mizi ingilizceleştirme çabaları da gitgide yaygınlaşıyor tabii, dürümcü; dürümland, kahveler;cafe, eposta;mail, bakkallar;market, siteler;rezidans oldu bile. Bu isim değişikliğini neden yapıyorsunuz diye sorulduğunda ise alınan cevap hep aynı. “Bu şekilde daha çok insan talep gösteriyor, veya daha şık duruyor” şeklinde. Türk dil kurumu bence bu durumu görüp özellikle yeni giren yabancı kelimelerin yerine, Türkçe olanların bir çok varyasyonunun türetmeli ve gençler arasında hangisinin tuttuğunu test edip bunu yaygınlaştırmalı. Malum genç bir toplumuz ve gençlerimiz dil alışkanlıklarımızı oluşturan kişiler, aslında. Ülkemizin içinde, dilimizde ve kültürümüzde yabancılaşma bizim kaçınmamız gereken şeylerin başında gelmeli. Çünkü dilimiz ve kültürümüz çok güzel, diğer ülkelerin görüp te örnek alması gereken düzeyde. Bu konularda örnek alımlar yerine teknolojik konularda bizden ileri ülkelerden faydalınılabilir, o kadar. O da tabii bizim onlardan daha iyi teknoloji üretebileceğimiz düzeye geldiğimizde bitecektir, ki ülkemizin potansiyeli ve zeki insanlarımızın dünya çapında yaptıkları ortada.