bildirgec.org

çığlık hakkında tüm yazılar

Evlerimiz eşyaların dilidir.

Siradanbiri | 31 March 2008 11:25

Bir boş sürahinin neler anlattığına kulak vermektir kimi zaman; İlgisiz kalmış bir mutfak, belki de dev bir bidonun ağzına dayatılmış bardaklardan etrafa akan su damlalarında yerlere çizilen yalnızlık resmidir. Tülsüz bırakılmış perdelerdir kimi zaman; silinmeyi unutmuş camların önüne iliştirilmiş, buruşuk, zevksiz kumaş parçalarıdır. Bıkkınlığın buram buram koktuğu is kokusudur. Görene çok şey anlatır. Evler, evlerimiz, insanın suskun dilidir, yaşamların dili. Söyleyemediğimizi, yapamadığımızı çığlık çığlığa haykıran.

Fist of Zen : İşkence Mağdurları

behman | 01 February 2008 23:06

Fist of Zen’in İşkence Mağdurları

Mtv’de ara ara denk geldiğim, izlediğim, izlemekten zevk mi alıyorum yoksa zevkten ziyade bastırılmış “saldırgan” duygularımı tatmin mi ediyorum tam çıkartamıyorum (aslında bu cümle bambaşka bir konu, bambaşka bir tartışma, çünkü program izleniyor ve izleyenler de izlerken gayet zevk alıyor, kahkahalar atıyor. sebep? işkenceden, birilerinin canını acıtmaktan bu kadar çok mu zevk alıyoruz?) ama bildiğim bir şey var ki, bu programdaki işkence uyugulamaları korkunç ötesi.

işkencenin alası ..
işkencenin alası ..

Çığlık

pilli pati | 09 November 2007 22:35

one way
one way

.
Ön Uyarı: Kendini zayıf hisseden bünyelerin aşağıdakileri okumadan, direkt başka bloglara kahkahalarla yollanmalarını tavsiye ederim.*

Hoparlörlerin sesi maksimumda ilettiğini biliyorum. Bütün düzenekler aylar öncesinde tamamlandı. Bulunduğum mekanın şu an için boş ve soğuk olması ne garip! Terkedilmişliğin uzun soluğu yakında değişecek. Ama bunu, mekana anlatmak imkansız… Bir köşeye atılmış boş koliler bile bekleyip görmek zorundalar. Yapmadıkları iş değil!

Dünyanın en ünlü çığlığı

shane | 29 October 2007 16:49

1951 tarihli Distant Drums isimli, başrolünde Gary Cooper’ın oynadığı filmde, kızılderililerin peşinden giden bir grup asker bataklığa kısılır. Bir tanesi, bacağını bir timsahın ısırması üzerine çığlığı basar ve ölür. Bundan iki yıl sonra, The Charge at Feather River isimli filmde, Private Wilhelm isimli bir asker bacağına bir ok saplanması üzerine doğal olarak yine acı dolu bir çığlık atar. Bu, timsah tarafından ısırılan askerin çığlığına çok benzemektedir. İki film de büyük ses getirmeyen yapımlardır ama malum çığlık fazlasıyla ünlü olacaktır.

Karanlık Odadan Mektuplar 6

kadirgunay | 11 September 2007 10:35

Yalnız geçen zamanlarımın birer intikamı gibi bu saatler. Acımasız ve keskin. Olduramadığım her isteğimin, insafsızca yargısı. Kusursuz bir başkaldırış sonrası dayanılmaz acıların başlangıcı. Her bir kırbacın acısına bir sonrakinin hızı ekleniyor. Vücuduma değmeden tenimin sızlamalarını hissediyorum. Acı ama gerçek olan, içimdeki sessiz çığlıkların ruhumdaki yankılarını duyabiliyorum. Kararsız, güçlü ve içler acısı…
Gözlerimde biriken yaşlarımın sıcaklığı içime attığım sevgilerimi besliyor. Öldürmüyor, tam aksine güçlendiriyor. Kanayan yaralarımın o güçlü tırmanışı durmak bilmiyor sanki. Hissettiklerim, daha önce yaşanmamış bir hayat misali. Her bir yara, ölüme götürürcesine karşımda sırıtırken, daha sonra yaşayacaklarımın reklamını yapıyor.

Dayanılmaz acıların, kusursuz afişi…

ÖN YARGI…

akoni | 09 September 2007 13:10

Bu bana ,yakın zaman da gelen bir mail.Sanırım yaş biraz daha olgunlaşınca insanlar daha duygusallaşıyor. Dr. Paul Ruskin, öğrencilerine yaşlanmanın psikolojik belirtilerini öğretirken onlara şu olayı okudu.Hasta ne konuşuyor, ne de söylenenleri anlıyor. Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor. Zaman, yer, ya da kişi kavramı yok. Yalnız, nasıl oluyorsa, kendi adı söylendiğinde tepki veriyor. Son altı aydır onun yanındayım, ne görünüşü için bir çaba harcıyor ne de bakım yapılırken yardımcı oluyor.Onu hep başkaları besliyor, yıkıyor ve giydiriyor. Dişleri yok, yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor. Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde. Yürümüyor. Uykusu sürekli düzensiz. Gece yarısı uyanıp çığlıklarıyla herkesi uyandırıyor. Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada bir neden yokken sinirleniyor. Biri gelip onu yatıştırana dek de feryat figan bağırıyor .Bu olayı okuduktan sonra, Dr. Ruskin öğrencilerine böyle birinin bakımını üstlenmek isteyip istemeyeceklerini sordu. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylediler.Dr. Ruskin, kendisinin bunu büyük bir zevkle yaptığını ve onların da yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler şaşırdılar.Daha sonra Dr. Ruskin hastanın (!) fotoğrafını dolaştırmaya başladı. Fotoğraftaki doktorun altı aylık kızıydı.“ Dinlemeden,düşünmeden,tanımadan sadece bir anlık düşünce zıplamalarıyla ya da çağrışımlarla yargılar,hüküm veririz.. Belki de böylesi daha kolay olduğu için.. Zoru seçmeyiz..Çünkü bir insan ya da bir olay hakkında düşünmek , o kişiyi tanımaya ,yaşadıklarını anlamaya çalışmak dünyanın en zor ve en fazla zaman alan işlerinden biridir. Kendimizle ilgili yanlış bir değerlendirmeye asla tahammül edemezken, başkaları için bu yöntemi bu kadar içimiz rahat kullanabilmemiz ne kadar şaşırtıcı değil mi? Önyargılarımız bizim hayatımızı büyük ölçüde kolaylaştırırken ,başka insanların hayatlarını aynı oranda zorlaştırır.Karşımızdaki kişi bize ne kadar önyargılı davrandığımızı anlatmaya çabalarken , biz çoktan konu ya da kişi hakkında “ karar vermiş olmanın dayanılmaz hafifliği”ni yaşamaya başlarız.Dünya sadece yaşadığımız anda bulunduğumuz yerden gördüğümüz gibi değil..Olaylar da öyle…İnsanlar da…Yapmamız gereken tek şey ( çok zor ve zahmetli de olsa) bakış açımızı 360 dereceye ayarlamak….Unutmayalım ki Tanrı bile insanları hakkında karar vermek için ömrünü tamamlamasını bekliyor…

Karanlık Odadan Mektuplar 5

kadirgunay | 30 August 2007 10:58

Susmanın verdiği rahatlığın yanında terkedilişin hüzünüyle kendime gelmek isterken verdiğin o gülü buldum, kurumuş, solmuş ve eskimiş… İçinde gizlediği sevginin yok olmasını izlerken kırmızının saf hali yerine kusursuz bir siyahlık vardı. Gözlerimden inen iki damla gözyaşı üzerine düşerken attığı çığlık sana verdiğim sevginin ve değerlerin akibetini anlatmak için yeterdi aslında fakat sen duyamadın. Görmek istediğin gibi görüp, duymak istediğin gibi duydun… Ansızın ve açıklama yapmadan. Yaşanan tüm güzellikleri saklamış içinde bu kuru gül. Biriktirmiş… Acıların çığlıklarına kifayetsiz cümleleri eklerken olası bir geri dönüş için hep bir umut beklemiş. Geri dönmek kolay da eskisi gibi sevmek, geri döndüğün kadar kolay mı?