bildirgec.org

cezaevi hakkında tüm yazılar

çocuk-cezaevi

gunesligunler | 14 October 2009 11:06

Uyuşturucu satarken yakalanan ve Adana/Pozantı da cezaevindeyken diğer kaderdaşları tarafından dövülerek öldürülüp sonrasında bir iple asılan çocuk, İstanbulda annesini aldattığı gerekçesiyle 12 yaşındaki çocuğun babasını öldürmesi ve yine cezaevinde yaşanacak bir yaşam… Türkiye her sabah böyle haberlere uyanıyor. Çokbilmiş efendiler-medya eğitimsizlikten dem vuruyor sürekli. Oysa sürekli bir eğitim silsilesinden geçip sonu “bu olaylar” olan onca insan var ki. Bu problemde elbet eğitim eksikliği mevcut ama bu sıradan okuma-yazma eğitimi değil: bilinç eğitimi, ortak yaşam eğitimi, renklere saygı eğitimi, erdem eğitimi ve her şeyden önce ne mutlu insanım diyebilmek cesareti ve cüreti… Gazetelerin 3. sayfa haberleriyle yaşamak ülkemiz insanları için bir yaşam tarzı haline geldi. Bu yaşam tarzından en çok çocuklar nasibini alıyor. Henüz 12 sinde çocuklar sokak-cezaevi arasında mekik dokuyor. Gelişen bu sürecin sonuçları çocuklarda tasvip edilmez, insan doğasından uzak, birlikte yaşama aykırı bir gelecek hazırlamakta. Uyanmanın, ayağa kalkmanın zamanıdır. Sokaklarda suçlu değil geleceğin tohumları yeşersin.

Yeşil Yol / The Green Mile…

| 05 March 2009 15:26

YEŞİL YOL / THE GREEN MİLE
Yönetmen: Frank Darabont
Senaryo: Frank Darabont, Senaryo (Kitap): Stephen King
Oyuncular: Tom Hanks, David Morse, Bonnie Hunt, Michael Clarke Duncan, James Cromwell, Sam Rockwell,Barry Pepper
Görüntü Yönetmeni: David Tattersall
Müzik: Thomas Newman

foto: www.forumojen.com

Film, 1930 yıllarının Amerika’sında bir cezaevindeki yeşil yolu anlatır.
“Yeşil Yol”; mahkûmların idama gitmeden önceki yolları, yani elektrikli sandalyeye bağlanmadan önceki geçtikleri yol, hissettikleri son duygular, son iç çekişler ve son yaşanmışlıklar. Film, eski başgardiyan Paul’un yaşlılar evinde ki bayan arkadaşına unutamadığı bir mahkûmu, iri yarı, zenci John Coffey’in öyküsünü anlatır. Bu mahkûm, iki küçük kız kardeşe tecavüz ederek öldürmekle suçlanmış ve bu sebeple yeşil yola girmiştir. Aynı zamanda bu mahkûmun inanılmaz bir yeteneği vardır. Bu yeteneği; her tür hastalığı dokunuşları ile iyi edebilmektedir. Bu sayede, Paul’un idrar yolu rahatsızlığı ve hapishane müdürünün kanserden ölmek üzere olan eşinin hastalığı son bulur.

Hayatımı Değiştiren Filmler – 2 Alkatraz Kuşçusu

izlandadakar | 04 October 2008 11:38

Alkatraz Kuşçusu filminde Burt Lancaster
Alkatraz Kuşçusu filminde Burt Lancaster

Orjinal adı “Birdman of Alkatraz” olan Alcatraz Kuşçusu, 1962 yılında John Frankenheimer ‘ in yönetmenliğinde çevrilen, 147 dakikalık siyah-beyaz görüntüleriyle kült haline gelmiş, adeta ” gölgelerin şiiri ” nitelemesini hakkeden benzersiz ve insanın yüreğine dokunan bir filmdir. Film sonradan renklendirilmiş olsa da, siyah-beyaz görüntüleri değerini asla kaybetmemiş, aksine filmin büyüsünün nereden kaynaklandığını bizlere hatırlatmak istemiştir.

Film gerçek bir öyküden yola çıkmış olup, mahkum Robert Stroud rolünde Burt Lancaster’ i keyifle izlememize neden olurken, Elmer Bernstein’ in Alkatraz koridorlarında yankılanan müzikleriyle de, bizleri mahkum hücrelerinde düşsel bir yolculuğa davet ediyor.

Pete Doherty Kur’an mı okumaya başladı?

makaleci | 29 April 2008 12:32

Habere göre; Kate Moss‘ un eski aşkı olan ve aynı zamanda Baby Shambles’ rock grubunun solisti Pete Doherty, uyuşturucu kullanmaktan dolayı içeride bulunduğu cezaevinde Kur’an okumaya başladı.

İddiaya göre; cezaevinde bir çok Müslüman arkadaş edinen Doherty, İslamiyet’ in kitabını okumaya başladı ve bu okuma sürecini yaşamaya başladıktan sonra bir hayli sakinleşti. Bir başka haber de burada

Yatılı

Cevval Portakal | 10 June 2007 22:34

1 haftalık ayrılıkdan sonra evime geri döndüm yatağımı, bilgisayarımı, odamı, hafifi özlemişim hasret giderme amaçlı birşeyler karalamaya karar verdim.
Bahsettiğim 1 hafta içerisinde keyfi bir seyahate çıkmıştım farklı bir şehirde kaldım gezdim dolandım yeni insanlar tanıdım, değişiklik güzel şey. Konaklama ihtiyacımı orada ailesiyle yaşayan bir arkadaşımın yanında karşılıyordum böylelikle aileyide biraz yakından tanıma şansım oldu. Tanıdıkça bir ailenin bu şekilde dağılmadan durması beni şaşırttı o aileyi çekip çeviren anneye her bakışımda içimden takdirlerimi sundum ne kadar güçlü bir kadın olduğunu anladım.
Beş çocuklu bir aile arkadaşım en ufak kardeş iki abi ikide ablası varmış ablalardan bir tanesi şu anda hayatta değil salonda büyükçe bir resmi çerçeve içinde asılı duruyor. Babanın cezaevinde yatmış olduğunu bir konuşma esnasında öğrendim, ilk başlarda nedenini sormadım aslında hiçbir zaman sormadım, böyle yaraları deşmekten pek hoşlanmam benim özelim hakkında soru sorulmasından da pek hoşlanmam, siyasi suçları yüzünden hüküm giymiş olduğunu arkadaşım kendisi söyledi, şansıma benim geldiğim gün abiside eve gelmişti 1 haftalığına, okuyormuş çok neşeli güler yüzlü biri 27-28 yaşları civarında hazırlık sınıfında okuduğunu söyledi önceden okuduğu okulu 3. sınıfta bırakmış şimdi yeniden sınavı kazanıp yeni bir okula girmiş ona da okulunu neden bırakmış olduğunu sormadım, bir iki gün sonra cezaevine girdiği için okuldan atıldığını kendisi söyledi, samimiyetimizde artmıştı bu iki gün içerisinde, hayatta olmayan abla dağda vurulmuş, pkk olabilirde olmayabilirde dediğim gibi bu tip soruları yöneltmekten kesinlikle kaçındım ancak televizyonda bir şehit haberini birlikte oturup izlerken ailenin pkk’ya hiçde sempatik bakmadığını farkettim, ablanın nasıl öldüğünü öğrendikten sonra salonda duran gülümseyen fotoğrafına gözüm sürekli takılmaya başladı.
Sevgilimde bu şehirde okuyor oraya gitmekteki asıl amacımda onu ziyaret etmekti, haliyle bir süre görüşememiştik. Evin annesiyle konuşurken kız arkadaşımın tavırlarının ölen kızınınkilere benzediğini o yüzden onu çok sevdiğini söylemişti. Evinde kaldığım arkadaşımlada sevgilim vasıtasıyla tanışmıştım dolayısıyla o, bu evin insanlarını benden daha uzun süredir tanıyordu.
Diğer abla ise Almanya’da yaşıyor Türkiye’ye dönemiyor, işkencelerden geçmiş çareyide fırsatını bulduğu gibi kaçmakta bulmuş, o esnada evde olmayan diğer abinin de bu tip bir geçmişi olduğunu farkettim ancak onun ucuz kurtulduğunu bir ara üstü kapalı dile getirmişlerdi. Bir tek arkadaşımın benzer bir geçmişi yok, oda büyük olasılıkla yaşından dolayı ilerisi için birşey söyliyemem.
Dönüşüme iki gün kala iki kardeşinde doğum günleriydi ilginç bir tesadüfdürki abi-kardeş aynı gün doğmuşlar, ikisininde doğum günlerini kutladık birbirlerine hediyelerini verdiler o günün akşamı bir yerde oturup kutlamamızı yaparken abinin nezarete alındığı haberi geldi eve erken döndük ne olduğu konusunda ailenin bir fikri yoktu sadece annenin içeri girip çok kısa bir süre görmesine izin verilmiş o güzel günün akşamı evde bir matem havası esmeye başladı anne ağlamaklıydı ancak gözünden tek bir yaş süzüldüğünü görmedim, tamda oğullarının dönem birincisi olduğuna sevinirken yeniden hayatının altüst olduğunu söyledi o kadar. O akşam abinin maceraları hakkında biraz bilgi sahibi oldum mahkemeye nasıl elinde zincirlerle zafer işareti yaparak çıktığı, kendisinin ve arkadaşlarının ayakkabıları çıkartılıp arandıktan sonra ayakkabılarını tekrar giymeyi reddedişleri ve bunun üzerine soğuk kış gününde üzerinde çıplak ayaklarıyla yürüyecekleri zemine nasıl su dökülüp buz tutması sağlandığı buzlu zemin üzerinde kayıp düşmeleri için nasıl çabalandığı, bunlar gururla karışık hüzünlü bir tavırla anlatılıyordu. Arkadaşımın tahmini önceden sürmekte olan davalarından bir tanesinin sonuçlanmış olabileceğiydi, belkide; polisler hakkında haklı olarak pek iyi düşüncelere sahip olmayan abi kimlik kontrolü esnasında tartışma başlatmıştı ve sonunda içeri alınmıştı herşey mümkündü, neyseki ertesi gün öğlen saatlerinde salıverildi yine neşesinden birşey kaybetmemişti.
Trenime binmeden hepsiyle tek tek vedalaştım, herşeye rağmen güleryüzlerini eksik etmeyen bu insanlara teşekkürlerimi sundum, hepsini içimden ayrı ayrı tebrik ettim.
Eve dönerken abla aklıma geldi düşündümde o ablayı büyük olasılıkla bir türk askeri vurmuştu, eğer ben o dönemde askere gitmiş olsaydım ve orda görev yapıyor olsaydım belkide o evin kızını ben öldürmüş olacaktım böyle düşününce biraz tuhaf hissettim kendimi, orda her ne amaçla olursa olsun ölen herkesin bir annesi bir ailesi olduğunu düşündüm umarım zamanı geldiğinde orada bir annenin evladını öldürmek zorunda bırakılmam.