Sanki hayvanlar bir şekilde konuşup kendilerine iyi davranan bu insanoğlunun adresini veriyorlardı birbirlerine. Kedisi, köpeği, hatta bir ara kargası, hiç eksik olmazdı. Bazısı gelir, kalıcı olurdu. Bazısı birkaç gün takılır, kendine geldikten sonra yoluna giderdi.
Her katında bir dairenin olduğu dört katlı eski bir apartmanın altındaki iki dükkandan biriydi babamınki. Arka tarafta, birkaç ağaç ve yıkılmaya terk edilmiş kömürlükten ibaret, neredeyse hiç kullanılmayan bir bahçe vardı. Tam karşıda, yıllarca bilmemne kurumunun kullanılmayan arsası olarak kaldıktan sonra bir şekilde belediyeye geçerek düzenlemesi yapılmış bir park vardı. O zamanlar şu spor yapma aletlerinden yoktu henüz. Onun yerine, bir kaydırak, birkaç tane de salıncak vardı. Biraz çimen, birkaç tane de ağaç dikmişlerdi. Bu yüzden de eski apartman birden kıymete binmişti; o iç içe mahallede karşısında park var diye.
resimler alıntıdır
Küçük esnaftı babam. Ne alıp sattığı mühim değil; büyümüş de küçülmüş, küçüldükçe de küçülen bir esnaftı. Eskiden beri hayvanlara düşkünlüğü vardı; ama işler giderek küçülürken insanlardan daha fazla kopup hayvanlara daha fazla bağlandığını da fark etmiyor değildim. Arada sırada dükkanın önünde oturup bir çayını içen birkaç mahalleliden başka kimseyle görüştüğü yoktu.