bildirgec.org

casino royale hakkında tüm yazılar

Russell Crowe’la aksiyona devam:The Next Three Days (2010)

dnz81 | 16 January 2011 16:15

The Next Three Days (2010),film afişi
The Next Three Days (2010),film afişi

(2007) In the Valley of Elah (hikaye ve senaryo yazarı,yönetmen),(2006) Letters from Iwo Jima(senaristi),(2006) Casino Royale (senaristi),(2006) Flags of Our Fathers (senaristi),(2006) The Last Kiss (senaristi),(2004) Million Dollar Baby (senaristi) ve (2004) Crash (hikaye ve senaryo yazarı,yönetmen) olan Paul Haggis‘in suç,polisiye ve aksiyon dolu yeni filmi The Next Three Daysyakında Türkiye’de de gösterime girecek!

Sualtı fotoğraf stüdyoları: Yıldızlar büyük tank içinde

turictanyel1 | 07 September 2009 16:32

Pinewood Studyolarında reklam, klip ve çeşitli televizyon şovları için kullanılan devasal su tankı bir çeşit film seti olarak kullanılıyormuş ve 1.2 milyon litre su hacmine sahipmiş. Boat That Rocke , Bourne Ultimatum, Atonement, Elizabethve Casino Royale gibi filmlere ev sahipliği yapmış.

Oyuncuların komforu içinse suyun sıcaklığı her zaman 32 derece civarında tutuluyormuş.
Keira Knightley, Myleene Klass, Sharon Stone ve Matt Lucas gibi oyuncuların bu tank içinde vermiş olduğu pozlardan bazıları:

Orson Welles

queennothing | 31 July 2009 09:24

George Orson Welles, 6 Mayıs 1915 tarihinde Kenosha / Wisconsin, Amerika’da dünyaya geldi. Henüz 9 yaşındayken, 10 Mayıs 1924’te sarılık hastalığı yüzünden annesini kaybeden Orson, daha çocukluğunda özel biri olduğunu belli etmişti. 2 yaşında, akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilen Orson, 3 yaşında, her türlü yazılı medyayı okuyabilir hale gelmişti. Shakespeare‘in eserlerini rahatlıkla kavrayabilen Orson, 15 yaşına bastığında babasını kaybetti. Rahat kavrayabilen zekası sayesinde okulda da adından sıkça söz ettiren Orson, öğretmeniyle birlikte Shakespeare eserlerinin toplandığı bir kitap hazırladılar. Genç yaşta başardığı işler, Orson’un hayatta ne istediğini bulmasına da yardım edecekti. 14 Kasım 1934 tarihinde Virginia Nicholson ile hayatını birleştiren Orson, aynı yıl sinemaya atıldı. İlk oyunculuk ve yönetmenlik deneyimini “The Hearts of Age” adlı 8 dakikalık yapım sayesinde birarada yaşayan Orson, filmde eşi Virginia’yı da gösteriyordu. Yıl, 1937 olduğunda Christopher adında bir oğlan babası olan Orson, 1938 yılında senaryosu, yapımcılığı, yönetmenliği ve başrolünü üstlendiği ikinci kısa metraj filmi “Too Much Johnson“ı çekti. Yapımda, eşi Virginia’nın yanısıra, Mary Wickes, Arlene Francis, Joseph Cotten gibi isimler de yer alıyordu. 1940 senesinin Şubat ayında, eşinden boşanan Orson, 1940 yılında, Edward Ludwig’in yönetmenliğini üstlendiği “Swiss Family Robinson” adlı yapıma sesini kullanarak katkıda bulundu. 1 sene sonra Dünya Sineması’nda yepyeni bir devri başlatacak olan “Citizen Kane“i çekti. Yapımcılığını da üstlendiği filmin senaryosunu, 1953 yılında hayatını kaybeden, Oscar Ödüllü aktör Herman J. Mankiewicz‘le birlikte yazan Orson, filmde ‘Charles Foster Kane‘ karakterini canlandırıyordu.

Kimse olamayan adam / Peter Sellers’ın yaşamı ve ölümü

sahaf1976 | 12 March 2009 18:01

Her gün takındığımız sayısız maskenin hangisi biziz?
Benlik dediğimiz şey aslında o maskelerin toplamı mı? Peki ya ruhumuz acıtıldığında hangi birinin arkasına saklanır ve her geçen gün daha fazla teşhirci ve röntgenci bir sapkına benzeyen bu toplumla hangisinin aracılığıyla uzlaşırız? Hangi maske bizim de sevilmemizi ve onaylanmamızı, tüm suçlara öyle ya da böyle ortak olmuşken kendimizi masum hissetmemizi sağlar?
Daha sorulabilecek o kadar çok soru varken, maskelerin ardına saklanabilmeyi bir teknik ile içselleştirmiş, oyunculukla hayatını kazanan insanları biz hangi maskemizle kucaklarız? Gerçek midir onlara beslediğimiz sevgi yoksa kısa ömürlü bir kibritin alevi kadar gelip geçici midir? Reddedişlerimizle olduğu kadar yerli yersiz alkışlarımızla da boğazındaki yağlı urganın ucunu tuttuğumuz kaç oyuncu, sanatçı vardır?

koleksiyon için doğru tercih
koleksiyon için doğru tercih

Orjinal adı, “The Life and Death of Peter Sellers” olan film; tanıyanların büyük bir çoğunluğunun Pembe Panter serisi ile hafızalarına kazınan İngiliz asıllı oyuncu Peter Sellers üzerinden tüm bu sorulara ve daha fazlasına oldukça sert yanıtlar üretiyor ve bu yolla bambaşka sorulara da yol açıyor.

Roger Lewis’in aynı adlı kitabından uyarlanan ve Stephen Hopkins‘in yönettiği, 2004, ABD yapımı filmde baş rolleri, Geoffrey Rush, Charlize Theron, Emily Watson ve John Lithgow paylaşıyorlar. Belgesel formunda bir kurmaca olarak değerlendirilebilecek film sinema tarihinin önemli bir kilometre taşı olan Sellers üzerinden bir sanatçının trajik yaşamına tanık ediyor izleyiciyi.
Filmde asıl adı Richard Henry Sellers olan Peter Sellers’ın hem sanat hayatı hem de özel hayatı neredeyse mükemmel denebilecek bir kurgu maharetiyle içiçe anlatılıyor, yanı sıra Geoffry Rush zaman zaman diğer karakterleri de canlandırarak hem filmin anlam katmanlarını zenginleştiriyor hem de seyirci için müthiş bir seyir zevkini ilmek ilmek işliyor.
Filmin sinemalarda gösterilmeden televizyonlara verilmiş olması, Geoffry Rush’ı fazlasıyla hakettiği Oskar ödülünden etmiş olsa da, oyuncu bu filmdeki performansıyla 2005 yılında Altın Küre ödülünü aldı.
Geoffry Rush’ı ve müthiş oyunculuğunu bir başka yazının konusu olarak askıya alıp Peter Sellers’a dönelim.

peter sellers

schizophrenia13 | 23 November 2008 10:11

peter sellers
peter sellers

peter sellers ya da ailesinin verdiği isimle richard henry sellers 1925 yılında southsea, ingiltere’de doğmuş. peter takma adını ailesinden alan sellers, protestan bir baba ve musevi bir annenin oğlu olarak eğitime kuzey ingiltere’de bir katolik okulunda başlamış. oyuncu bir aileden gelen sellers ailesiyle birlikte sahip oldukları kumpanyada çalışmış, oyunculuğun yanısıra sellers ukulele, banjo, davul gibi enstrumanları çalabiliyormuş, dans etmek ise sahip olduğu diğer yeteneklerden birisiymiş. başka kültürlerden insanları canlandırmada ve aksanlarını taklit etmede çok başarılı olmasının belki bir nedeni de 2. dünya savaşı sırasında ingiliz kraliyet hava kuvvetleriyle asya ve avrupa’yı dolaşmış olmasıdır. sellers filmlerinde büründüğü kılıkları dil ve klişelerle besleyebilen ve bunda da çok başarılı olan bir oyuncuydu.

Quantum of Solace

hattisas | 07 November 2008 17:10

Quantum of Solace, bugün itibariyle Türkiye’de vizyona giriyor ve genel kanı filmin talepleri karşılayacağı yönünde. Daniel Craig, kendine yakıştırılan Martini Bond imajını bu film ile üzerinden sileceğe benziyor.

Yönetmen Marc Forster’ın yönetmenliğini yaptığı film, yüksek adrenalin sunan sahnelerle dolu. Araba kovalamacaları, uçak kazaları, tekne patlamaları bunlardan bazıları. Bond’un bindiği herhangi bir aracın motoru ve benzini varsa, muhtemelen hoş bir bayan yanındaki koltukta ona refakatçilik ediyordur ve araç bir başka motorlu araçla çarpışacaktır. Casino Royale’de olduğu gibi meşhur John Barry temalı melodiler filmin sonuna sürüp gitmektedir.Senaryoya göre Bond, uluslararası bir suç şebekesini ortaya çıkarmaya çalışır. Bunun yanında önceki filimdeki aşkı Vesper’ı ondan uzaklaştıran adamın da izini sürmektedir.

Her erkeğin ölmeden önce izlemesi gereken 100 film

mturkmen | 07 February 2008 17:35

Senelerdir erkekler kız arkadaşlarını veya eşlerini sinemaya götürdükleri zaman film seçme konusunda sessiz kalmışlardır. Şimdiye kadar kaç defa sevgilinizi bir Jackie Chan filmine götürebildiniz? Ya da kaç defa romantik duygusal film izlemeye gittiniz?
Artık erkekliği ele alarak her erkeğin ölmeden önce izlemesi gereken 100 harika film listesine göz atarak listeyi tamamlama yoluna gidebiliriz.
Tabiki listeye ekleme yada çıkarma yapabiliriz.

Casino Royale
Casino Royale

The Godfather
The Godfather

Fight Club
Fight Club