bildirgec.org

bilmek hakkında tüm yazılar

Bilmek İstiyorum !!!

Cali Kusu | 15 February 2011 10:41

Kuşların ağladığında neden öldüğünü bilmek istiyorum. Gözyaşının gücü öldürmeye yeter mi? ya da bir damla yaş için ölmeye değer mi?Köpeklerin neden bukadar sadık olduğunu bilmek istiyorum. Değer bilmeyen insanlara böylesi sadık varlıklar neden veriliyor? Sadakatin anlamını bilmeyenlere sadık dost lazım mıdır?

KALEM !!!

Cali Kusu | 30 January 2011 16:35

İnsanın çabalarından bir tanesi de kendini ifade edebilmektir. Kendini ifade ettiği kadar özgürdür. Ne istediğini, ne yaptığını, ne yapabildiğini ifade edebildiği kadar hâkimdir kendine ve kelimelerine.İfade etmenin tek yolu konuşmak değildir. İfade aracı yalnızca dil ile sınırlandırılamaz. Konuşarak olduğu gibi insanoğlu kendini yazarak da ifade edebilir. Hatta dilin anlatamadıklarını da anlatır. İnsanoğlunun kullandığı en muhteşem iletişim aracıdır. Yeri geldiğinde dilimizden, kılıcımızdan bile daha keskindir.Kalem insanın en büyük silahıdır. Tarihlerin, topların, tüfeklerin deviremediği dağları, padişahları iki çift söz ya da iki satır yerle bir edebilir. Gücü eşsiz, yetkisi sınırsızdır kalemin. Dilin anlatamadıklarını iki satırlık bir yazı çok basit bir şekilde açıklayabilir. Yazdıklarımız, yazacaklarımız bizi bize anlatmaya yeter aslında. Ben beni bana konuşarak anlatamam. Kendi kendime konuşamam. Ben içimde, aklımda ne varsa kalemimle paylaşırım. Kalemimde zamanı geldiğinde unuttuklarımı bana tek tek hatırlatır. Benim tek güvenilir dostum kalemimdir. Ben anlat demeden anlatmaz, ben yaz demeden yazmaz. Sahip olabileceğimiz en sadık arkadaştır. Kalem insanın gerçek yoldaşıdır.

Yılan Gibi İnsan

Cali Kusu | 29 January 2011 11:37

Hayatta bazı benzetmeler yapmadan kuramıyoruz bazı cümlelerimizi. İnsanız nede olsa, illaki kıyaslamadan edemiyoruz karşımızdakini, yanımızdakini, yakınımızdakini. iyi yada kötü, en çok ne yakışırsa on an için dilimize onu söyleriz…

Kızıl Dinginliğim

astral | 04 September 2010 11:34

Arabada gittiğimiz anları hatırlıyorum. Yüzüne bakamadığım anları…

Duyduğum melodiyi hiç unutmayacağım. Ne çok yerde duymaya başladım o an sonrasında.

Belki kaçıyorum senden doğru. Düşünmemeye çalışıyorum. Belki de çok da düşünmüyorum. Hal bu ya, düşünsem dertlendirmezdim seni bu denli. Git istememiştim, güzellik. Bazen boyunduruğumuz altına almaya çalışıyoruz, belki fark ederek belki de fark etmeyerek.

Şu saatlerde sıcak bir şehre giderken, yüzün gülmüyorken ve sebebi benken; bilmiyorsun bizim şarkılarımızdan birini dinlediğimi.

duyu

astral | 18 January 2010 11:11

Mırmırım senin beni sevdiğini nereden biliyorum, biliyor musun? Seninle tartıştık diyelim, hoşnut olmadığımız bir şey var: İçime oturuyor hiçbir şey yapamıyorum, bağlanıyorum. Keyifsizlik ki, nasıl! (Çifte anlamlı: Hem sensizlik, hem keyif alamamak ve sensiz olduğum için keyifsizlik; hoş bu, üçte anlam oldu ama olsun.) Sonra düzeliyor kış, sonrası ilk baharın ilk yaprakları gibi yemyeşil ve huzur doluyor içim. Sırf dünyamda, sen huzurlu olduğunu biliyorum diye.

İnandıklarımın altına imzamı atacağım bir şey var ki, deli çok deli bir telepati var aramızda. (Deli çok deli olan başka şeylerde var aramızda elbet ama konu dağılır.) Ben senin huzurunu da, huzursuzluğunu da hissediyorum, cayır cayır hissediyorum hem de. Altı yüz kilometre ötedeymişsin, hah; gülerim. Rodrigo’nun gitar konçertosundan daha etkili olan bir şey varsa bu evrende varlığım, o da; senin varlığın. Ben onu hissediyorum. Diyelim biz az biraz bozuktuk, düzelttik; sen ‘bana çaktırmıyorsun halini ve bozukmuşuz gibi davranıyorsun hala.’ İstediğin kadar böyle davran diyelim, işlemez. Ruhum senin nasıl olduğunu biliyor, sanırım sıkıntım da sevincim de bundan.

‘kim, kimin rehberi denizim?’

astral | 11 January 2010 17:35

Kimin, ‘kimin rehberi’ olacağı belli olmaz. Seninle telefonda konuşurken bir ses duydum meleğimden bölmeyeyim dedim, sonra düşündüm duyduklarım üzerine.

Hani sen dolmuşta gelirken beni bana anlatmıştın ya, hatırladın mı; o an acayip şeyler söylediğini hatırlıyor musun? Fark ettim o an konuşanın sen olmadığını ama sustum dinledim. Kimin ne zaman rehberlik edeceği de belli olmaz. İçindeki ışık engin senin, çok engin.

Erdemlisin. Erdemli olmaya çalışmakla da olmayacak bir şey erdem, içte olmalı. Doğuştan gelir.

meditasyonyapalim.com
meditasyonyapalim.com

beyaz kemikten toka 3 (susmak ve itaat etmek)

astral | 25 December 2009 12:09

Bölüm üç…
Bu hikaye, dört kadın, dört kuşak ve bir tokanın hikayesidir…

Susmak ve itaat etmek…

Havva saçında kemik beyaz bir toka, ağzında sigara gün boyu temizlik yapar, çocuklara bağırır, sonra baş edemediği noktada çocuklara afyon verir ve küçük bir dinlenme verirdi kendine. Yedi oğlanla uğraşmak kolay mıydı?

Kız ona yardımcıydı ama hepsine birden verirdi otu. Hem bu yaygındı. Zararlı olabileceğini hayatı boyunca düşünmeyecekti. Çocukların çocuklukları yarı otla geçecekti.

zaman

astral | 14 December 2009 13:22

Bir gece yarısı.

‘Çalmayan telefon ya da açılmayan telefon ne olurmuş?’

hissettiğin anlar… Zamanın durmadığı zamanlar. Zamanın seni kaile almadığı zamanlar…

Dünyanın sesinin seni kaile almamasından, yok olmaktan çok daha fazla korktuğun zamanlar… (ki, yok olmaktan korkmuyorum, içimde birçok şey yok olduğunda yok olma korkusu da kalmadı.)

Zaman akıyor, o deli zaman. Beni deli etmek için ve akıl sağlığım ne kadar bende kalırdiye beni test eden, test eden ve deli eden zaman…

Dünyanın üzerime geldiği bu zamanlarda, tüm dünyadan korkuyorum. Evet, ne olacağını bilmiyorum çünkü. ‘Ne olursa olsun banane’diyemiyorum.

Bekle ve Gör!

bige | 02 September 2009 15:15

http://www.flickr.com/photos/28064608@N08/2865432933/
http://www.flickr.com/photos/28064608@N08/2865432933/

Senin olacağım, daha önce hiç görmediğin rüyalar seni bulacak, benimle. Uyanmak istemeyeceksin ama bu acemilikten olacak. Çünkü uyansan da yanında olduğumu göreceğini bilmiyor olacaksın, tam bir acemi aşık edicem sen. Saçmalayacaksın, şaşkınlığını ört bast etme çabaların seni daha çekici yapacak ama şaşkınlığını gidermeyecek. Bense seni o hâlinle seviyor olacağım, istiyor olacağım tüm bedenimle, kuvvetimle!

Benim fikrim senin fikrini döver.

aggali | 09 May 2009 19:09

Son zamanlarda dikkatimi çeken birşeyler var hafifte. Bir çeşit “benim fikrim senin fikrini döver” mantığı görüyorum. Açıkçası hiç hoşuma gitmemekle birlikte, bunu bir toplumsal yansıma olduğunu da bilmiyor değilim.

Ancak bu durumun; okuyup yazan kesimde olması (hafif yazarları bence toplumdaki çoğu insana göre eğitimli) ve eleştirilere tahammül sınırının epey aşağılarda bulunması sebebi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Fikirler birbirleri ile çelişebilir, bundan daha doğal birşey yok. Ancak fikir sahipleri bunu anlayışla, hoşgörü ile kabul etmekten kaçınırlarsa, işte o zaman yanlış olan şeyler var demektir. Çağdaşlık bana göre hoşgörünün egemen olduğu toplumlarda ortaya çıkar.