bildirgec.org

bilinç hakkında tüm yazılar

Bilgili ve bilinçli olmak

aggali | 14 May 2009 13:20

Dikkatli okuyunuz!………

(“Dostlar, Romalılar, vatandaşlar, beni dinleyin… Ben buraya Sezar’ı gömmeye geldim, övmeye değil.

İnsanların yaptıkları fenalıklar arkalarından yaşar, iyilikler ise çoğu zaman kemikleriyle beraber gömülür gider. Hadi Sezar’ınkiler de öyle olsun. Asil Brutus size Sezar’ın haris olduğunu söyledi; eğer böyleyse, bu ağır bir suç. Sezar da bunu pek ağır ödedi.

Şimdi burada Brutus’le diğerlerinin izinleriyle, çünkü Brutus şeref sahibi bir zattır; zaten hepsi, hepsi şerefli kimselerdir, evet müsaadeleriyle burada Sezar’ın cenazesinde söz söylemeye geldim. O benim dostumdu, bana karşı vefalı ve dürüsttü; lakin Brutus haris olduğunu söylüyor ve Brutus şerefli bir zattır.

Benim fikrim senin fikrini döver.

aggali | 09 May 2009 19:09

Son zamanlarda dikkatimi çeken birşeyler var hafifte. Bir çeşit “benim fikrim senin fikrini döver” mantığı görüyorum. Açıkçası hiç hoşuma gitmemekle birlikte, bunu bir toplumsal yansıma olduğunu da bilmiyor değilim.

Ancak bu durumun; okuyup yazan kesimde olması (hafif yazarları bence toplumdaki çoğu insana göre eğitimli) ve eleştirilere tahammül sınırının epey aşağılarda bulunması sebebi ile bu yazıyı yazmaya karar verdim.

Fikirler birbirleri ile çelişebilir, bundan daha doğal birşey yok. Ancak fikir sahipleri bunu anlayışla, hoşgörü ile kabul etmekten kaçınırlarsa, işte o zaman yanlış olan şeyler var demektir. Çağdaşlık bana göre hoşgörünün egemen olduğu toplumlarda ortaya çıkar.

Seçim Körlüğü: Ne İstediğinizi Bilmiyorsunuz

denizkar | 23 April 2009 17:45

Algı değişiklikleri ile kendi uzmanlık alanlarında bile çok basit testlerde hata yapan uzmanları duymuşuzdur: bir şarap uzmanının kırmızı ve beyaz şarabı ayırt edememesi (karartılmış bardaklar içinde) veya sanat eleştirmenlerinin bilgisayar tarafından rastgele çizilmiş çizgilere bakarak çok derin anlamlar görmeleri gibi. Böyle öykülerden hepimiz zevk alırız çünkü kişiler bir konuda gerçek otorite olduklarını iddia etmeyi arzularlar. Peki ama eğer gündelik seçimlerimizi nasıl yaptığımızı incelemeye kalkarsak.. Uzmanlar uzmanlıklarının el verdiği ölçüde ve bu limitler içinde hata yaptıklarında kabul görebilirler ama peki ya bizler kendimiz üzerine en uzman kişiler olarak hata yaptığımız zaman bu kabul edilebilir bir hata olur mu?

Gerçek seçimimiz gizlice değiştirilse bile sorulduğunda seçimimizi şiddetle savunuyoruz. Fotoğraf: Peter Cade / Getty
Gerçek seçimimiz gizlice değiştirilse bile sorulduğunda seçimimizi şiddetle savunuyoruz. Fotoğraf: Peter Cade / Getty

Bu sorunun cevabı bazı illüzyon numaraları kullanılarak bulunmaya çalışılmış. Katılımcılara sunulan alternatifler üzerinde bazı numaralar yapmaktansa habersiz olarak kişilerin seçim sonuçları üzerinde numaralar yapılmış ve nasıl tepki verdikleri kaydedilmiş. Örneğin, ön çalışma olarak katılımcılara insan yüzü fotoğrafı çiftleri gösterilmiş ve daha çekici olanı seçmeleri istenmiş. Bazı denemelerde kişilerden, seçim yaptıktan hemen sonra seçimlerinin arkasında yatan nedenleri açıklamaları istenmiş.
Habersiz olarak, bazı denemelerde çift-kart illüzyonu ile seçtikleri yüz aslında seçmedikleri yüze ait fotoğrafla değiştirilmiş. Genel yargı, böyle bir değişiklik olduğunda çok büyük ihtimalle hepimizin bunu hemen fark edeceği yönünde. Fakat sonuçlar %75 oranla katılımcılar illüzyona kandıklarını ve aslında seçmedikleri yüzü neden seçtiklerine dair açıklamada bile bulunduklarını gösteriyor. (deney videosu)

Programlamada Yeterliliğin 4 Aşaması

osmanxx | 20 April 2009 12:19

Bir insan psikolojisi ve çalışmanın temel önemi bilinçaltı ve bilinçli düşüncenin analizidir. Sigmund Freud bizim ruhsal enerji akışını ilk açıkça tanımlayan kişi oldu.

Bir fikir edinmeye kalktığımızda düşüncelerimiz, duygularımız, kararlarımız ve motivasyonumuz işin içine girer. Bilinç; mantıklı ve kontrol edilebilir ama bilinçaltına göre çok küçük. Bilinçaltı; karışık, mantıksız ve irrosyonel ve büyük.

Bilinçaltını ve bilinci programlama üzerine uygulayıp var olan 4 aşamada inceleyelim.

1- Bilinçdışı Yetersizlik

Hakan genç bir web geliştiricisidir. Hakan eski bir hukuk öğrencisi, ve arkadaşlarının bilgisayarlarını iyi tamir edebildiği için evinin yakınlarında bir bilgisayarcıda işe girdi. Ve orada 6 ay içinde web geliştirmeyi, programlama dillerinini, yazılım uygulamalarını öğrendiğini idaa etti.. Hakan aslında çılgın ve acımasız bir kopyala/yapıştırcıydı. O sadece başarılı olmayı düşünen hırslı birisiydi. Burada ki problem Hakan, bunları öğrenebileceğinden beyni habersiz, bundan dolayı asla öğrenemez. Şartlanmış. O genellikle boş forumları ve sosyalleşme sitelerini ziyaret eder. Ne yazık ki Hakan şuan bu yazıyı okuyan bilgisayar kurtlarından daha fazla para kazanıyor.

Hakan bir bilinçsiz beceriksiz.

Dilin Yozlaşması

mcen | 25 January 2009 10:43

Dil, bir toplumun kültürünü ve karakterini yansıtan en önemli varlıktır.
Dilimiz gelecek nesillere aktaracağımız koca bir miras. Ancak bunun bilinçsizliği dili yozlaştırmamıza neden oldu. Lâf arasına sokuşturduğumuz yabancı kelimeler ve düşüncelerimizi kısa yoldan nasıl anlatırız fikri , dilimizin basitleşmesine yol açtı. Üstüne üstlük bir de mantıksızlık eklenince, dilin yok olmasındaki tehlike farkında olmadan had safhaya ulaşıverdi.
Geçenlerde çarşıda gezerken bunun birkaç tane örneğine rastladım. Vatandaş gitmiş üçüncü sınıf lokantasının ismini “Lokanta Restaurant” koymuş. Daha bir havası olsun diye koyduğu açıkça belli ama mantıklı düşünülmediği de ortada.
Üniversite bittikten sonra alanda uzmanlaşmak adına “yüksek lisans” yapılır. Ancak ben bunun “mastır yapmak” olarak adlandırılmasına karşıyım. Bir de bunu Türkçe bir kelimeymiş gibi “master” yerine “mastır” olarak yazmak mantığın sınırını zorluyor.”Master” ‘ ın kelime anlamı “uzman” veya “usta” dır. Şimdi kelimeleri yan yana getirelim. “Usta yapmak”, “uzman yapmak” . Hiçbir anlam taşımadığı açıkça ortada.
Başka bir yozlaşma etkisini internet üzerinden hissediyoruz. Sanal sohbet ortamlarında kullanılan kısaltmaları anlamak için kafa yormak gerekiyor. Öyle kısaltmalar var ki beş-on dakikada zor çözebiliyorsunuz. Bu işin abartısı ama bunun böyle olduğunu da biliyoruz. Ancak geçen yıllarda bir sohbet odası yöneticileri dili iyi kullanım adına önemli bir adım attı. Eğer, üye Türkçe yazım kurallarına uymaz ise sistemden uzaklaştırılıyor. Bu da kullanıcıyı dili iyi kullanıma itiyor ve dilin gelişim ve korunumunda önemli bir adom oluyor.
Son olarak şunu söylemek gerekirse dilimizin korunumu , milletimizin irade ve vicdanına bağlıdır.Unutmayalım ki dil, toplumun kültürünü oluşturan ve onu ayakta tutan CANLI bir varlıktır.

Rüyanızı kaydedip izleyebileceksiniz!

behman | 15 December 2008 12:01

Geceleri uyurken istemdışı gördüğümüz şeylere “rüya” diyoruz. ister rüyada yaşadıklarımız, isterse rüyayla gerçek arasındaki zaman farklılık arzediyor. gerçekte yaşadığımız bazı kayda değer şeyleri (ister acı, ister tatlı) bilinçaltımıza itiyor ve görmezden geliyoruz. işte geceleri vücudumuzdaki rahatlama ve gevşemeden dolayı, bilincimizi kaybediyor gibi beynimizdeki bilinç kapılarımızı da aralıyoruz ve orada saklı duran herşey rüya alemine akıyor. sabah kalktığımızda bazılarını (ki genelde bu uyanmaya yakın görülen rüyalardır) hatırlıyor, bazılarını hatıramıyoruz. artık bu derde son veriyor japon bilimadamları. geliştirdikleri alet sayesinde gece yada gündüz farketmez, gördüğümüz rüyaları bu alete bağlanarak kaydedebileceğiz ve sonra bunu izleyebileceğiz.

Ampülleri Değiştirin

keremx | 01 December 2008 16:18

AMPÜLLERİ DEĞİŞTİRİN

Çocukken, ampül deyince aklımıza; saçı olmayanlar, gelirdi. Argo ve kaba, ancak çocukların çok hoşuna giden bir ifade tarzıdır bu.

http://www.birebir.net/goster.asp?d=ampul

“Ampülleri değiştirin”, başlığının konusu keller değil, bu maddeyi geçiyorum….

Ampül kavramı Ak partinin kuruluşundan sonra, tercih ettiği sembol sebebi ile muhalif söylemlerin de sembolü oldu. “Ampülü söndürmek”, “Ampülü değiştirmek” isimleri ile kitaplar yazıldığı gibi, ampül ile başlayan nice muhalif slogan üretildi.

Animaaal !!

pillibebekkuyuda | 20 November 2008 14:12

İsyan ediyorum..

İstanbul dan sıkılmış, biraz da yorulmuş, bir kadın, kafasını dinlemek üzere, alıp başını bir adaya gidiyor.
Adanın dinginliğini yaşamak üzere, küçük yürüyüşlere başlıyor..Kimbilir ne problemleri var boyunu aşmış, belki şiir yazacak, belki aşkını kaybetmiş, belki ağlayacak, her yer ona dar gelmiş, atıvermiş kendini uygun bulduğu bir yere..
Ve onyedi yaşlarında bir inşaat işçisi tarafından, kuytu bir köşede sıkıştırılıp, tecavüze uğruyor..