bildirgec.org

bilim hakkında tüm yazılar

Marie Curie 2

massay | 15 October 2009 13:03

1.kısım

Evlenmelerinin ardından Marie ve Pierre Curie, fizik okulundaki harap bir hangarı laboratuar olarak kullanıp deneylerine başladılar. Evlendikleri yılın 28 Aralık tarihinde Wilhelm Conrad Röntgen, “ X ışınları” keşfini resmi olarak duyurdu. Hemen ardından “Radyoaktivite” buluşunda Curie’lere ortak olacak olan bilim adamı Henri Becquerel, Uranyum’un kendiliğinden ışın yaydığını keşfetti. Becquerel’in yaptığı deneylerde bir fotoğraf filmi üzerine konulan Uranyum, filmi karartıyordu.

Bu bilimsel gelişmeler, Curie’lerin deneylerine yön verdi kuşkusuz. Onları hırslandırdı.

Yıl 1898. Çalışma defterinin 6 Şubat tarihli sayfasında Marie, çalışmalarını ve deneylerini not ettiği bölümün altına hangarın damının aktığını, içerisinin rüzgârla dolu olduğunu ve ısısını yazar, paralelinde protesto edercesine on tane nida işareti koyar. Bu zor koşullarda çalışmanın da Curie’leri hırslandırdığını, birbirlerine duydukları aşkı büyüttüğünü yıllar sonra kızına anlatacaktır Marie.

Yıl 1898. Marie, zehirli bir element olan Thorium üzerinde çalışırken uranyum gibi ışın saçtığını keşfetti. Böylece Becquerel’in 1896 yılında “Becquerel ışınları” adını verdiği buluşu daha genelleştirmiş ve adını “Radyoaktivite” olarak değiştirmiş oldu. Bu yeni buluş, Pierre ve Marie’nin uykularını kaçıran, tehlike sınırlarını unutturan sorular doğurdu. Sorular da cevapları.

Marie Curie 1

massay | 10 October 2009 18:10

Uygarlıkların gelişmesinde üstün nitelikleriyle ışık saçan, insanlık yolunu aydınlatan ünlü ya da isimsiz pek çok bilim adamı etken olmuştur. Bu üstün insanlar arasında ise Madam Cruie’nin ayrı bir yeri ve örnek bir yaşamı vardır. Kuşkusuz, pek çoğumuzun yaşantısından alacağımız dersler olacaktır.
7 Kasım 1867’de Varşova’da, Manya Sklodowska adında bir kız doğdu. Annesi baş öğretmen, babası ise St. Petersburg Üniversitesinde yüksek fen eğitimi görmüş bir fizik- matematik öğretmeniydi.
Sarışın, ela gözlü, solgun ve ince bir çocuktu Manya. Sınıflarda yaşı en küçük öğrenci olmasına rağmen daima birinci oldu. Ailesi yoksulluk içinde yaşıyordu, öyle ki, annesi çocuklarının ayakkabılarını kendisi yapardı. Manya çok iyi Rusça biliyordu, Rus lisesine devam etti. 9 yaşında ablası Zozia’ı tifüsten, 11 yaşında iken annesini tüberkülozdan kaybetti. Manya, liseyi kardeşleri gibi altın madalya alarak bitirdi. Boş zamanlarında Fransızca ve Rusça fizik, tıp ve sosyoloji kitapları okurdu. Filozofları ve şairleri de okuyor ve kadın işçilere gönüllü dersler veriyordu. Bir ara ablası Bronia’yı Paris’te Tıp Fakültesinde okutabilmek için zengin bir ailenin yanına mürebbiye olarak girdi. Bu sırada evin büyük oğlu ile aralarında bir gençlik aşkı doğdu, fakat gencin ailesi evlenmelerine izin vermedi, çünkü Manya bir mürebbiyeden başka bir şey değildi. Manya ileride anılarında şöyle diyecektir: “BAŞ KURALIM; NE KİŞİLERİN, NE DE OLAYLARIN BENİ ALT ETMESİNE İZİN VERMEMEK OLMUŞTUR.”
Manya, nihayet 1891’de 24 yaşındayken fizik eğitimi için Paris’e gider. Villette’de ablası Bronia ile doktor olan eniştesi Casimir’in yanında kalmaktadır. Koltuğunun altında eski deri bir çanta, yanakları kış rüzgârından kızarmış olarak durağa koşar ve imperial diye bilinen üç atın çektiği iki katlı bir omnibüse yetişir. Sonra Doğu garından ikinci bir omnibüs ve Sorbonne Üniversitesi.
Manya adı artık Fransızcaya çevrilmiş, Marie Sklodowska olmuştur. Marie, Sorbonne’de Fizik Fakültesi öğrencisidir artık. Ayda 100 frankla geçinmek zorundadır. Bu nedenle, Sorbonne’a yakın tavan arasında bir oda tuttu. Bilim uğruna rahatını fedaya hazırdı. 15 frankla kiraladığı bu çatı altındaki hizmetçi odasında ısıtma, elektrik ve su yoktu. Tavandaki tek küçük pencere dama açılır ve odaya ışık verirdi. Marie bu odayı bütün serveti ile süsledi: demir bir karyola, bir iskemle, bir masa, bir leğen. Polonya’dan getirdiği büyük bavulu hem elbise dolabı, hem de koltuk olarak kullanıyordu.
Sonra anılarında ömründe en sevdiği yerin o yoksul tavan arası olduğunu itiraf etmiştir. Marie, yol giderlerini azaltmak için Sorbonne’a her gün yürüyerek gidip gelir.

HAYAL VE GERÇEK

massay | 06 October 2009 17:34

BİLİM KURGU YAZARLARI BİRÇOK ŞEYİ DAHA GERÇEKLEŞMEDEN ÇOK ÖNCE DÜŞÜNMÜŞLERDİ.

  • Casuslukla suçlanan devlet düşmanı Amerikan uyruklu bilim kurgu yazarı C. Cartmill.
    Bu genç 1944 yılında CIA ajanlarının ağlarına takıldı, çünkü ” Deadline” adlı öyküsünde büyük ayrıntıları ile bir atom bombasının nasıl işlediğini yazmıştı. Fakat o bunu bilemezdi. O sırada atom bombası ABD’nin en iyi saklanan sırlarından biriydi.
    İlk deney atom bombası, kitabın yayımından bir yıl sonra Amerika’da Arizona çölünde patlatılmıştı. Cartmill, bir casus olmadığını kanıtlamayı başardı. Onda çevresini saranların çoğunda olmayan büyük bir hayal gücü vardı.
    Cartmill, yarın neler olacağını noktası noktasına tahmin eden tek yazar değildi. Bilim kurgu yazarları çoğu kez bilim adamlarından daha büyük etki yarattılar. Onlar, birçok şeyi gerçekleşmeden çok önce hayallerinde yaratmışlardı.
  • Amerikalı Neil Armstrong Ay’a ayak bastığı zaman, birçok insan hayalinde çoktan Ay’da yaşamıştı. Jules Verne, Ay’a gidiş projesini uzun yıllar önce, o zamana göre bütün ayrıntılarıyla “Ay’a Seyahat” ında açıklamıştı. Onun bu açıklamaları, yıllar sonraki gerçeğe hayret edilecek kadar uymaktaydı.
  • Yörüngesinde sabit kalan uydular. Bu uzay cisimleri önceden hesap edilmiş bir yörüngede bulunurlar, bu sayede de daima dünyanın üstünde aynı bir noktada kalmaları sağlanmış olur. Bu fikrin patentini alacak biri bugün çoktan “köşeyi dönmüş” olurdu. Arthur C. Clarke böyle bir şeyin gerçekleşmesinden 20 yıl önce onu düşünmüştü. Fakat nedense böyle bir fikrin patentini almak hatırına bile gelmemişti. Bunun yerine bu dahiyane prensibinin ayrıntılarını bir Bilim Kurgu dergisinde yayımladı.
  • Aşı. İnsanların hastalıklara karşı aşı olmaları 1796 da başarıyla gerçekleşmişti. Oysa hastalık yaratan mikroplara karşı bu silahı ingiliz Francis Bacon ilk olarak 1627 de düşünmüştü.
  • Bugün hepimiz için çok olağan görünen şeylerin gerçekleşmesi için uzun yıllar geçmiştir. 1861’de Philip Reis’in çalıştırdığı ilk telefon da 1627’de bütün ayrıntılarıyla Francis Bacon tarafından düşünülmüştü.
  • 1850 yılında ilk metoroloji istasyonu kurulmuştu. O da 1627 yılında yine Bacon tarafından düşünülmüştü.
    1627 yılında yayınladığı “Yeni Atlantit” adındaki kitabında Bacon, bir denizaltıdan bile söz etmiştir. İlk laser 1960′ da gerçekleşti. Ölüm ışınları adı altında çok daha önce Isaac Asimov’un “Reason” adlı kitabında ve J.T. Mc Inlosh’un “The Bliss of Solitude” unda laserden söz edilmişti.
  • Gelecekte de bugün bir bilim kurgu yazarının düşünüp yazdığı, gerçekleşecektir. Amerika firmaları buna öylesine inanmaktadırlar ki, geleceğe ait romanları sürekli olarak dikkatle taramakta ve işe yarayan fikirleri araştırma konusu yapmaktadırlar.
  • Ve
    Robert Oppenheimer’in ( atom bombasının babası ) ünlü sözü:
    “Sokakta oynayan çocuklar, fizikteki en önemli sorunumu çözebilirler, çünkü onların, benim çoktandır yitirdiğim, duygusal bir algılama yöntemleri vardır.”

Popüler bilim e-dergi: NetBilim

anadoluca | 04 September 2009 18:32

NetBilim Eylül09 sayısı
NetBilim Eylül09 sayısı

Hem ücretsiz olsun hem de bol içerikli olsun. Nanoteknoloji‘den genetiğe, fizikten elektroniğe, kuantum bilgisayarlara ve teknolojiye kadar geniş çeşitlilik olsun. NetBilim popüler bilim e-dergisi bu özellikleriyle ilk üç sayısı yayınlandıktan sonra ara verilen e-dergiolarak tekrar yayında. İlk sayısı yayınlandığında bildirgec.org‘da bildirilmişti. Şimdi tekrar yayındalar.
İşte buradan 4.sayıyı indirebilirsiniz. Bu sayının ana konusu ise CERN!

Lady Wonder ve Akıllı Hans

nazokiraze | 11 August 2009 09:25

1927 yılında Lady Wonder ismi bazı kişiler için pek çok şey ifade ediyordu. “Konuşan at” olarak ün salan Lady Wonder o kadar önemsenmişti ki, petrol bulmak ya da kaybolan bir kızın cesedinin bulunması için kendisinden yardım bile istenmişti.

Lady Wonder harflere bakarak kafasını sallamak suretiyle insanların adını söyleyebilen bir attı. Sorulara harfleri sayarak cevap verir ve herkesi buna inandırırdı.

Psişik olarak tabir edilen hayvanların içinde belki de en ünlüsü olan Lady Wonder, gözleri önünde yaptığı gösterilerden ikna olmayan dönemin ünlü sihirbazlarından biri tarafından bir sınava tabi tutuldu. Tanımadığı kişilerin adını bilen ve bunu harflerin yazılı olduğu kağıtlar aracılığı ile yapan atın yanına giderken sihirbaz sahte bir isim kullandı.

Saydam Alüminyum : Maddenin Yeni Hali

beyazkorsan | 31 July 2009 19:33


ScienceDaily

Oxford Universitesi’nden bilim adamları FLASH lazer ışınından bir kısa darbe kullanarak alüminyum atomlarından bir çekirdek elektronu uzaklaştırmayı başardılar. Atomlarından elektron kaybeden alüminyumun kristal yapısının bozulmadan, yüksek ultraviyole radyasyona karşı tamamen saydamlaştığı görüldü.

Oxford Üniversitesi, Fizik Bölümünde görevli Prof.Justin Wark : “Bizim ortaya çıkarttığımız daha önce kimsenin görmediği, maddenin tamamen yeni bir hali. Saydam alüminyum sadece bir başlangıç. Bizim meydana getirdiğimiz maddenin fiziksel özellikleri, büyük gezegenlerinden içlerinde oluşan durumlara eş değer. Bununla birlikte, çalışmalarımız, yüksek güçlü lazer patlamalarının oluşturduğu “minyatür yıldızların” yaradılışında meydana gelen olayları anlamamıza da olanak tanıyacak. Belki bir gün, nukleer füzyonun gücünü dünya üzerinde zırhlayabileceğiz.” dedi.

Makalenin tamamını okumak için tıklayınız

Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Yasa Tasarısı

mahirgul | 19 July 2009 11:24

Sen Kurtar
Sen Kurtar

Yenilenebilir Enerji Kaynakları yasa tasarısının (YEK) gündem dışı kalması ile ilgili olan tüm şüpheler haklı çıktı ve doğalgaz lobisinin zaferi kesinleşti.

Tabi bu olay basında çok çok az yer aldı. Tüm dünyayı etkileyecek bu kadar önemli olayların basında yer almasını bekleyemeyiz tabiki. Çünkü basın dediğin bir kukladır ve sadece görünmesi isteneni yayınlar. Neyse bu konu daha derin.

Doğalgaznedir; Bildiğimiz üzere doğalgaz da bir fosil yakıt (Çoğumuz biliyoruz sadece bilmeyenler için yazdım). Şimdi fosil yakıtların (gaz yada katı) doğaya zararlı olduğu bilinmekte olduğu halde biz neden Yenilenebilir enerji kaynakları yerine fosil yakıt kullanmaya devam ediyoruz? Bu soruyu yıllardır soruyoruz, yazıyoruz, çiziyoruz. Benzer soruları nükleer enerji üretimi içinde soruyorduk. Doğaya zarar vermeyen sistemleri geliştirmek dururken neden halen daha kendi kuyumuzu kazmaya devam ediyoruz.

Marsta yaşam izleri bulundu mu? Uzay ve gezegenler de hayat var mı?

NLPMaster | 20 June 2009 13:55

uzayda yaşam varmı?
insanoğlunun her daim aklını kurcalayan bu sorulara bilim bir cevap daha buldu.

özellikle mars üzerinde yaşam olabileceğine dair beklentimi bu keşif daha da artırdı desem bilmem ne dersiniz arkadaşlar.

yapılan son araştırmalara göre mars gezegeni üzerinde göl bulunmuş. haber burada
konu ile ilişkili olabilecek uçan daire de yer alan bilim, uzay, gezegen, uof vb. konulu bazı yazılar da şöyle: ufo uzay ve bilim yazıları