bildirgec.org

bilim kurgu hakkında tüm yazılar

Astroboy

brum | 24 December 2008 18:02

Bir bilim adamı, kaybettiği oğlunun yerine geçmesi için inanılmaz güçlere sahip olan bir robot çocuk yapar. Bir şekilde gizliliği ortadan kalkan robot çocuk, kısa zamanda tüm dünyanın tanıdığı bir süper kahraman haline dönüşür ve uzaylılar, dünyayı tehdit etmeye başladığında dünyayı kurtaracaktır…
22 Ekim 2009 da gösterime girmesi planlanan filmin seslendirmelerini Kristen Bell, Nicolas Cage, Eugene Levy yapıyor.
Filmin fragmanını buradan(QuickTime) yada şuradan(Flash) seyredebilirsiniz.

Johnny Mnemonic

emsvizyon | 20 December 2008 14:50

işte keanu reeves‘i matrix‘e taşıdığına inandığım film johnny mnemonic. 1994 yılında senaryosu yazılmaya başlanan matrix‘in çekimlerine 1997’de başlandı işte aynı akımın daha doğrusu matrix’i besleyen kaynağın bir parçası olan jonhhy mnemonic‘de bu yıllarda gösterime girdi, 1995 yapımı cyber-punk film’in yönetmeni Robert Longo, başrollerini de tabiki Keanu Reeves ve Dina Meyer paylaşıyor. konusu, şirketler için beynini bir bilgi taşıyıcısı gibi kiraya veren Johnny Mnemonic’in ( Keanu Reeves ) taşıdığı bir bilgi için kötü adamlar tarafından kovalanmasından ibaret aslında. bu kötü adamlar bilginin kaynağı ve bilginin gönderildiği şirketleri ortadan kaldırmışlardı, sıra taşınan bilginin ele geçirilmesiydi.. johnny, bilgiden kısa sürede kurtulmak zorundadır çünkü bilgi beyninde ne kadar uzun süre kalırsa o kadar hasara neden olmaktadır, ayrıca kötü adamlar da peşindedir… johnny, çocukluk anılarını sildirerek beyninde daha fazla boş alanlar yaratmıştır. içinde bunun da huzursuzluğunu taşırken, öyle ya da böyle bu bilgi dışarı çıkacaktır ve sonu kötüdür…

Pitch Black | Derin Karanlık

emsvizyon | 16 December 2008 10:57

bundan 7-8 sene önce bir internet kafede çalışırken her akşam gider VCD kiralardık, o zamanlar 56K bağlantı ile film indirmek, hadi yeltensen bile indirilecek film bulmak ne mümkün… işte öyle akşamlardan birinde, rastgele film seçmeye başlamıştık, çünkü hoşumuza giden tüm filmleri kiralamış ve izlemiştik… işte Pitch Black | Derin Karanlık da o filmler arasındaydı… kafedeki en arka bilgisayara geçip filmi taktık ve izlemeye koyulduk… başlangıcında hemen kalitesiz ve bir o kadar da saçma olacağı düşüncesine kapıldım, bir bilim kurgu filminde aradığım görselliği bulamamıştım ilk başlarda.. taki konusu sarmaya başlayana kadar… kısaca değinirsek eğer, mahkum taşıyan bir uzay gemisinde başlıyor olay. hapisane olarak kullanılan bir gezegene ulaşmaya çalışırken yolda bir göktaşı fırtınasına yakalanıyorlar ve yakınlardaki bir gezegene acil iniş yapıyorlar (gezegen de nedense yaşama elverişli çıkıyor) kötü bir inişin ardından, kurtulmanın yollarını arayan müreddebat ve mahkumlar, birlikte çalışarak o gezegende hayatta kalma ve kurtulma savaşı veriyorlar…

the ROCKETEER

emsvizyon | 07 December 2008 10:11

hikayemiz; ikinci dünya savaşı sırasında nazilerin geliştirdiği bir çeşit sırt roketinin, gösteri pilotluğu yapan Cliff Secord’un eline geçmesiyle başlıyor. 1991 yapımı filmin yönetmeni Joe Johnston, başrollerini ise Bill Campbell ve Jennifer Connelly paylaşıyorlar… 30’lu ve 40’lı yılların kült bilim-kurgu magazininden beyaz perdeye aktarılan ve ülkemizde roket adam ismiyle sinema ve tv’ler de gösterilen film bence hakettiği ilgiyi görememiş eğlenceli bir yapım. zamanı için oldukça güzel görsel efektlere sahip olan the rockeeter, hızlı ve sıkmayan bir tempoda ilerliyor.

biraz geleceğin dünyası biraz da daima genç gibi filmlerin havasında, ancak rokeeter muhtemelen bu iki filme ilham olmuştur ki hepsinden eski bir yapım. izlenmeli,izletilmeli,saklanmalı… fragman

Daima Genç

emsvizyon | 05 December 2008 10:23

ülkemiz tv ve sinemalarında daima genç ismiyle gösterilen 1992 yapımı forever young, lost sayesinde ismini en ücra köşelere kadar duyurmayı başaran J.J. Abrams tarafından yazıldı ve Steve Miner tarafından yönetildi. başrollerini Mel Gibson ve Jamie Lee Curtis’in paylaştığı film, değişik bir tür, hatta bilim-romantik diye de isimlendirebileceğimiz bir serüven. oldukça beğendiğim bu duygu yüklü hikayenin konusu kısaca şöyle:

Bicentennial Man

emsvizyon | 21 November 2008 17:51

insanı insana anlatan bir robot filmi daha, tv’lerimiz de zaten bir çok kere gösterilmiş olan Bicentennial Man bence türünün en güzel örneklerinden. izlememiş olanlar için kısaca konusuna değinmek gerekirse film; “hatalı” üretilmiş bir insanımsı robotun gelişimi ve kendini arayışını resmediyor önce. özgürlük ve aile kavramlarının yanı sıra “yaşam”ın aslında ne olduğunu, var olmanın ne demek olabileceğini bize “aşk” diliyle de anlatmaya çabalıyor. bizi biz yapan özelliklere vurgular yapan film spielberg’in yönettiği artificial intelligence gibi acıklı olmasa da oldukça yüklü duygular barındırıyor…

başrollerinde: Robin Williams ( robot, Andrew Martin )
Sam Neill ve Embeth Davidt ‘in oynadığı film’in yönetmeni Chris Columbus. gösterime girdiği yıl sinemalarımızda da oynayan bu 1999 yapımı film bence koleksiyonluk bir eser. hikayesini Asimov’un aynı adlı öyküsünden alan film de son sahne oldukça dokunaklı, hele ” yakında görüşürüz ” sözü bir sahneye nasıl dehşet bir anlam yükleyebilir muhakkak görülmeli! gerçi ilginç anlatımlarla bezeli, sıkmayan ve süprizlerle dolu sahneleri de cabası… trailer

Sky Captain and the World of Tomorrow

emsvizyon | 03 November 2008 10:21

nasıl da gözden kaçar bilinmez ama, yönetmenliğini kerry conran‘ın yaptığı ve jude law ile gwyneth paltrow‘un bulunduğu 2004 yılı’na ait sky captain and the world of tomorrow muhteşem bir retro-fantastik bilim-kurgudur…
jude law kahraman bir savaş pilotu, gwneth paltrow ise meraklı bir muhabirdir. 30’lu yıllarda geçen ama insanı cezben o ironisiyle yüksek teknoloji dolu bir macerayı sunan film‘in görselleri bence muhteşem…

hikaye basit, dünyayı yok etmek isteyen “çılgın” bir bilim adamı ve onu durdurmaya çalışan bir kahraman… ancak, havada yüzen uçak gemisi sahnesi olsun, hem havada hem deniz dibinde gidebilen uçakları olsun harika bir hava estiriyor… kesinlikle görülmeli…

trailer

Deliliğin Dudaklarındaki Islık

neceff | 24 October 2008 12:06

Clive Barker‘ın romanlarında korku kültü bir sis bulutu gibi çöker okuyucunun üzerine. Sis dağıldığında, zihninizi delip geçen fantastik dünyalar kalır geriye, o da kana bulanmış bir şekilde. Barker, kitaplarındaki kısa öykülerle üstünüze başınıza kan sıçratır adeta. Malzemesi, içerdeki veya dışarıdaki; ama daima devinim halindeki kan damarlarıyla insanın ta kendisidir. Ölüm, kan gölünün ortasında bir anda yükselen gizemli bir adadır adeta. Sonsuzluğun yeni bir boyutunu sunar okuyucuya. Ölümle yaşam arasında kalan varlıklar, tam da Barker’ın bahsetmeyi en çok sevdikleri arasındadır ve bu varlıklar illa ki deliliğin sularında yelken açan paramparça bilinçlere sahiptir.

Onun kaleminde insan malzemesi öyle bir şekil alır ve öyle bir teşhir edilir ki, öyküleri okurken tüm derinizi kaldırıp bizzat görmek istersiniz kendi içinizi. Öykülerinde, bir yanda üst üste yığılmış insan etlerinden oluşturulan tepeler savaşa tutuşturulur, diğer yanda yaydığı karanlıktan ötürü bugüne kadar gölgede bırakılan gecenin çocuklarına ya da ayın döllerine, gece ekspresiyle taşınır insanoğlu kurban olarak.

Bilim Kurgunun Yolculuğu

murti37 | 23 October 2008 12:08

Bilim kurgu yazarları ve kitapları sadece beğenenlerin değil beğenmeyenlerin de sürekli gündeminde olmuştur. Bazılarına edebiyatın kaçış noktası olarak görülen bilim kurgu adına yazılmış güzel bir yazıyı sizlerle paylaşmak istedim. Bakalım bilim kurgu serüveni nasıl başlamış, ne durumda ve nereye gidiyor? Lütfen buyrun.