bildirgec.org

bilgisayar hakkında tüm yazılar

başlık girmekten yana değilim

kasif-hafif | 06 March 2002 10:19

bilgisayarın başındaydım, babaannem geldi ve annemle bir süre konuştular, bu arada ben hala bilgisayar(ımı) kullanıyorum. bir müddet sonra babaannemden söyle bir söz çıktı:

bu televizyonu hep tek kişi mi seyredecek…

Pink Floyd diye çağırılmaktan hoşlanan şahsın son 5 yılı…

pinkfloyd | 06 March 2002 10:19

Tarih 5 Kasım 1996. Bilgisayar denen yüce aletle tanışmamın ilk günü. İlk bilgisayarımın özellikleri Pentium 75, 8MB ram, 1 GB harddisk, soundblaster 16 bit ses kartı ve S3 Ekran kartı idi sanırım. 14″ denemeyecek kadar küçük bir monitörle birlikte. Eğer böyle bir bilgisayara sahip olmasaydım, aradan geçen 5 yıl boyunca yaşadıklarımı buraya yazamayacaktım.

Bilgisayar eve geldiği zaman oldukça sevinmiştim. O zamanlar Kanal 6’da yayınlanan HUGO adlı programda yer alan oyunlar bilgisayarımda mevcuttu. Hatırlayanlar bilir, Tren oyunu, Dağ’larda koşan Hugo falan. Herhalde günümün büyük bir zamanını bu oyunları oynayarak geçiriyordum. Hatta bilgisayarı evimizde bulunan eski atari makinaları gibi düşünüp gittiğim yerlerde yanımda götürmeyi düşünmedim değil.

Kolon Ayar Pencereleri

MaGnA | 06 March 2002 10:16

Bazı programlarda Excell tablosu benzeri pencereler vardır ya (listview), hani genişliği ayarlanabilir kolonlar ve altında liste halinde metin… Bazılarında kullanıcı hangi kolonları, ne sırada görmek istediğini ayarlayabilir. Ayar penceresini programcı siz olsaydınız nasıl tasarlardınız? Outlook Express Windows Explorer FlashGet BlackICE Katkılarınız beklenir 🙂

Bilgisayar oyunları hakkında bir hâtırat

admin | 06 March 2002 10:16

1960’larda DEC, PDP10 isimli bir makina yaptı. “The Ten” adıyla çağırılmaya başlanan bu makina bir çok üniverstenin araştırma laboratuarında kullanılmaya başlandı.

MIT laboratuvarlarında “10” için işleri kolaylaştıran bir işletim sistemi yazıldı. İsmi ITS’di. O zamanlar kimse bilgisayaran anlamadığı, anlayanlar da bir kaç iyi kalpli programcı olduğu için herhangi bir güvenlik önlemi düşünülmedi. 70’lerde ARPANet kuruldu. ARPANet, bu günkü Internet’in büyük dedesi idi, okulları birbirine bağlıyordu ve güvenlik hala hiç düşünülmüyordu. O zamanlar, bilgisayarlarla ilgili herhangi bir bilginin “değerli” ya da “gizli” olması tahayyül edilemez birşeydi. Herkes herkesin bilgisayarına giriyordu. Dünyanın düşünce bankası olan MIT’in bilgisayarlarına konan şeyler (eğlenmek için yaptıkları programlar vs.) bütün ARPANet tarafından hemen keşfediliyor ve yayılıyordu.

MIT’in dünyaya kazandırdığı ilk oyun, belki şaşıracaksınız, ama “Maze” adında bir multiplayer 3D shooter’dı. Grafikler harflerden oluşuyor, oyuncular kendi ekranlarında bir labirentin duvarlarını görüyor ve birbirlerini kovalayıp duruyorlardı. Yapıldıktan yıllar sonra bu oyunu Boğaziçi Üniversitesi terminallerinde görme şerefine nail olmuştum. Hızlı ve eğlenceliydi.

İkinci popüler oyun, Trivia’ydı, (soru sormalı oyun) ve ister inanın, ister inanmayın, gerçek dünyada kartlarla oynanan Trivia bu bilgisayar oyunundan çıktı. Oyun aslında bir veri tabanı testiydi ve ARPANet’te korkunç bir furya başlattı. Dünya çapında çekişmeli Trivia maçları dönüyordu. O zamanların araştırmacıları, işlerini mümkün olduğunca eğlenceli kılıyorlardı.

1977’de Willie Crowther ve Don Woods, Adventure isminde bir oyun yarattılar. Bu bir Text-Adventure’dı. Daha doğrusu şu anda bu konseptteki oyunlara adventure dememizin sebebiydi. (bir nevi frijder, aybiyem, cip vakası). ARPANet felç oldu. (Adventure’un dünya bilgisayar endüstrisinin gelişmesini iki hafta geciktirdiği söylenir.) O zamanlar iyi bir oyun çıktığında, ki bütün yazılımlar ve tabii oyunlar bedavaydı, hayat duruyor, herkez oyunu oynuyor, bitirince normal hayatlarına devam ediyorlardı.

Fakat bazıları, oyunu bitirince normal hayatlarına dönmek yerine, “Ben, daha iyisini nasıl yaparım?” diye düşünüyorlardı. MIT’ten Tim Anderson, Marc Blank, Bruce Daniels ve Dave Lebling, bunlardandı. Adventure’un kodunu hallaç pamuğu gibi attırdıktan sonra, masaya oturup bir hikaye ve bir çok harita tasarladılar. Ve Zork’u yazdılar. Zork, bir kelime bile değildi. Bitmemiş projelerinden bahsederken, “Şunun şurasını zorkladın mı, abi?” şeklinde kullandıkları, arkadaş-arası bir terimdi. Zork’çular oyunlarına isim vermemişlerdi. Ama ARPANet, oyunu Zork diye tanıdı. Çok zor bir oyundu. Öyleki, harita çizmezseniz oyunu bitiremiyordunuz. Çünkü örneğin bir labirentin sonundaki kapıyı açmak için gerekli sihirli kelime, labirentin haritasını çıkarınca yazdığınız kağıdın üzerinde beliriyordu. Enteresan birşey daha ekleyeyim, Zork sadece MIT’in PDP10’unda kuruluydu ve ARPANet’ten MIT’yi keşfe gelenler tarafından oynanıyordu. Aynı anda yüzlerce kişi MIT’deki bir makinadan oynayabiliyordu. O zamanlar güvenlik diye birşey olmadığını hatırlayın.

Zork o kadar başarılı oldu ki hemen iki tane daha yapıldı. Bilinen bütün platformlara uygulandı. Şu anda Palm-pilotlar için bile Zork var. Daha sonra bilgisayar oyunu mevhumu ticarileşmeye başladığında parayla satıldılar. 90’larda CD-Rom oyunları dönemi başladığında, Zork, sesli, videolu güzel bir oyun olarak geri döndü. Şu anda bu yeni nesil Zork’ların da üçüncüsü (The Grand Inquisitor) çıkmak üzere.

Trillian

pinkfloyd | 06 March 2002 10:16

Hem ICQ’yu, hem MSN Messenger’ı, hem Yahoo Messenger’ı, hem IRC’yi, hem AIM Instant messenger’ı aynı programın açmasını ister miydiniz? Üstelik bu program 2 MB’lık bir programsa ve bilgisayarı hiç kasmasa… O zaman yazının devamını okuyun…. Bu enfes programın adı Trillian.. Program yukarıda saydığım tüm özellikleri XP tadında görüntüsüyle çok büyük bir hızda yerine getiriyor.. Eğer ICQ kullanıp, Messenger kullanmayan, Messenger Kullanıp ICQ’dan nefret eden veya hala IRC bağımlısı olan arkadaşlarınız varsa bu program tam size göre.. Ve programın boyutu sadece 2,2 MB.. ICQ’dan çok daha hızlı açılıyor ve bilgisayarınızı yormuyor… Programın en sevdiğim özelliklerinden biri şu.. Diyelim bir arkadaşınız size bir site adresini konuşma esnasında verdi.. Ama siz sonra o arkadaşınızın verdiği adresi unuttunuz.. bir bakmışsınız ki ICQ’da History’ye de işlememiş konuştuklarınız.. İşte program konuşmalarınız esnasında birbirinize verdiğiniz tüm linkleri bir yerde tutuyor.. Ve dilediğiniz zaman siz bu linklere ulaşabiliyorsunuz.. Bir Öneri: Programı yüklemeden önce eğer ICQ’nuz açıksa kapatın.. Sebebi, programı kurduktan sonra Program ICQ’ya bağlanmaya çalışıyor ve icq’ya başka birinin bağlı olduğunu söylüyor… Bu hatayı o sırada icq’da veriyor ve icq ağından çıkıyorsunuz.. ve bir süre online olamıyorsunuz.. Ancak icq’yu kapatıp programı kurarsanız problem olmuyor.. Program icq listenizi Trillian’a yerleştiriyor.. İlk yükleme esnasında gerekli ayarları yaparken bu işlemi de gerçekleştirmiş oluyorsunuz… Umarım beğenirsiniz….

Windoz tul kit!

freefreshfish | 06 March 2002 10:16

Windows için birkaç faydalı araç önermek isterim. Gruplara ayrılmış programlar şöyledir arkadaşlar. Hadi kolay gelsin..

Sistem araçları

Antivirus : Norton Antivirüs2000küsür*

Genel Temizlik : System Mechanic(reg., temp, dll gibi vs. çöplükleri temizler)

İnternet araçları

Firewall : ZoneAlarm (evet aynen öle)

Zork meselesi

admin | 06 March 2002 10:16

[“Bilgisayar oyunları hakkında bir hâtırat” isimli yazının ikinci bölümüdür]

Zork aslında varlığını iki oyuna borçluydu. Dungeons and Dragons, -bilgisayarsız oynanan bir masa üstü fantazi oyunu- ve demin de bahsettiğim Adventure isimli, bilgisayara taşınmış, Dungeons and Dragons uyarlaması.

MIT’ci gençlerin sadece kendi eğlenceleri için hazırladıkları zor oyun, MIT’nin sınırlarını aşıp bütün dünyada popülerleşiveriyor. Bu arada okullarını bitiriyorlar (Bir tanesi tıp mezunu). O kadar iyi arkadaşlar ki, okulu bitirince gidecek, beraber olacak bir yerleri olsun diye 1979’da Infocom şirketini kuruyorlar. Infocom’un ilk ürünü de tabii Zork I. Kendilerine bir dağıtıcı arıyorlar. Microsoft, üzgünüz biz Adventure’ı satacağız. Aynı konseptte iki oyun birden satamayız diyor. Bill Gates’in de aslında bir Zork hayranı olduğunu öğrendiklerinde, iş işten geçmiş, Zork’u dağıtma hakları çoktan PS Inc. tarafından alınmış oluyor.

Bu şirket, daha sonra VisiCorp ismini alıp, VisiOn isimli arayüzü yaratacak ve Bill Gates’e Windows’u yaptıracak şirket. Daha doğrusu Bill Gates rekabetinin demir postalları altında ezilecek ilk şirket. Zaten Infocom’cular da PS’den hiç memnun kalmıyorlar ve Zork II ve III’ü kendileri dağıtıyorlar.

Oyunu kişisel bilgisayarlarda (o zamanlar en fazla ram 16K) çalıştırabilmek için çok uğraşıyorlar. Zork, ne de olsa bir 1MB’lik bir Mainframe oyunu. Bunun için Zork Interpreter Program (ZIP, Bilgisayar dünyasındaki etkinin büyüklüğüne bakar mısınız?) diye sıkıştırmalı yeni bir dil yaratıp, oyunu baştan yazıyorlar. Ayrıca değişik bilgisayarlarda çalışabilmesi için, her platforma özel birer de ZIL (Zork Implementation Language) yazıyorlar. Yani sırf Zork çalışsın diye platform sayısı+1 bilgisayar dili yazılıyor. Piyasaya çıkan Zork I, sadece 16K’lık bilgisayarlarda çalışabilsin diye epey kırpılıyor. Ve arta kalan kısımları Zork II ve III’e malzeme oluyor.

Bundan sonra hemen her konuda ve her dekorda geçen bir sürü text adventure çıkıyor. Bilgisayarlar geliştikçe, örneğin standart RAM 48K’ya yükselince bunlara kabul edilebilir resimler de ekleniyor. J.R.R. Tolkien’in Hobbit’i bunlardan biri. Hobbit’in adventure tarihinde özel bir yeri daha var: Bitirebilmek için en az bir kere “THORİN’E SÖYLE BENİ HAVAYA KALDIRSIN” gibi dolaylı bir emir vermeniz gerekiyor. Hobbit ayrıca ZX Spectrum’umla, benim ilk karşılaştığım, ve daha 9 yaşında olup ingilizce bilmediğimden hakkını veremediğim adventure oyunu.

Grafikli oyunların çıkmasıyla, bilgisayar oyunları insanın hayal gücünü kontrol altına almaya başlıyorlar. Metinlerle oynarken, kendiniz tasarladığınız ve tahminen hala dünyada hiç bir bilgisayarın yarışamayacağı güzellik ve çözünürlüğe sahip hayal gücü dekorları, bir kenara itilip kocaman piksel piksel çirkin grafikler burnunuza sokuluyor ve size “Hayır, orası senin hayal ettiğin gibi değil. Aynen böyle!” deniyor.

ZORK I

“Zork’a hoş geldiniz.