bildirgec.org

bilgisayar hakkında tüm yazılar

Hücrelerim hızla ölüyor

aozkan | 10 April 2002 22:59

Hayatım garip dönemleri oldu, her zaman bir şekilde alıştığım haline döndüler. Ama bu sefer farklı bir şeyler yaşamaya başladım, dur durak bilmeden koşturur oldum.

Efendim konun başı şuna dayanıyor 4 yıllık tıp öğrencisiyim, ilk 4 yılım rutin geçti taki şu 6 hafta öncesine kadar. Kendim için yaşadım 2 yıl deliler gibi tiyatro yaptım, yaptığım işlerden zevk aldım bu sırada tiyatro hızımı kesmedi dağcılık ve scubaya sarıldım, zamanla doğa sporları ilgimi daha fazla çeker oldu, bende o yöne doğru kaydım, hayatımın bir bölümünü şehir dışında okuldan uzakta geçirdim , sonra sakatlanan dizim ve artık deneyimli bir dalıcı olmam nedeniyle kendimi bir anda scuba işinin başında buldum, fark ettimki ben kendime bir uğraş bulmuyorum onlar beni buluyor, tabii bu sırada çocukluğumdan beri vaz geçemediğim bilgisayarla sabahlara kadar seviştim, herşeyi biraz bilme isteği içinde html, asp , php (neden asp+php diye sormayın olay tamamen commodore+basic ikilisinin suçu) öğrendim. Bu arada okulda 4. sınıf oldum ve artık büyüdüğümü kendi dalımda da ilerlemem gerektiğine karar verdim.

Saatlerimi ayırdığım bilgisayar ise nerdeyse yalnızca mailler ve bir alışkanlık halini alan hafife(chatkapi) bakmakdan başka bir işe yaramaz oldu. Kafamda birsürü fikir yalnızca proje olarak tıkılı kaldı. Şimdiyse yaptığım tek birşey var sabah 06:45 de kalkmak evden çıkmak ve sabah viziti için hastalarımı kontrol edip akşam olup leş gibi yorgun eve geri dönmek. Hayatım bu hale geldi acaba yaşadığım bu gerçek hayat provası beni bu hale getiriyorsa ilerde neler olacak. Bakalım göreceğiz pasonun arkasındaki saklambaç bittince…

Lord of the rings teknoloji altyapisi

aksedir | 01 April 2002 18:27

Burada Lord of the Rings filminde kullanınlan bilgisayarlar ve data depolama sistemleri ile ilgili bir dokuman var. Datanın büyüklüğü ve sadece bir film için oluşturulan ortam beni hayrete düşürdü. Sanırım aynı tür olaylar Star Wars filmi için de geçerlidir.

berelerden westernli java’ya

asymptot | 31 March 2002 04:39

java tutorialı ararken rastladım. eğlenceli bir tutorial hatta rahatlıkla rastladığım en eğlenceli tutorial olduğunu söyleyebilirdim az önce bu tutorialı yazan Jos Claerbout‘un kişisel sayfasına girene ve yirmibeş yaşında öldüğünü öğrenene dek. burda da berelerle ilgili sayfası var.

Documentlar nasil Pdf yapilir

caelum | 28 March 2002 21:02

.doc uzantili dosyalari, “you can see but you cant touch” ilkesiyle hareket eden pdf dosyalara donusturen bir site herkesi mutlu eder heralde. Net Distillery Service. Yapmaniz gereken tek sey dosyalarinizi .ps olarak kaydettikten sonra siteye upload edip pdf olarak indirmek. sitede de daha fazla bilgi bulabilirsiniz.

apple logosu nerden geliyor?

vic vega | 15 March 2002 07:39

bletchley park, 2. dünya savaşı boyunca x station olarak bilinen, ingilizlere ait bir şifre çözüm merkeziymiş,.. bazı tarihçiler, avrupa cephesindeki savaşın, bu gizli merkezde yürütülen çalışma sayesinde önemli ölçüde kısaldığını söylüyorlar,.. üstelik bletchley par, aynızamanda modern iletişimin ve bilgisayarın da doğum yeri olarak kabul ediliyor çünkü dahi bir matematikçi olan alan turing, şifre çözen ilk makineyi burada geliştirmiş,.. turing, savaştan sonra, vicdan azabına dayanamayarak, zehir şırınga ettiği bir elmayı yiyerek intihar etmiş,..

apple’ın ısırılmış elma logosu da buradan geliyormuş meğer,..

office XP reklami

labyrinth | 13 March 2002 12:55

Şu aralar dergi, gazete vs. lerde microsoft office XP‘nin reklamı var tam sayfa. Aklımda kaldığı kadarıyla aktarayım:

“Office XP siz kaydetmeseniz de arkaplanda dökümanlarınızı devamlı yedekler. Elektrik de kesilse, program da kilitlense tekrar açtığınızda dökümanınızın son hali önünüze gelir.”

Kendi ağzıyla faka basmak böyle oluyor sanırım. Bizim işletim sistemimiz kilitlenebilir – idare edin – ama en azından yeni office XP’mizle dökümanınızı kurtarırız.

Delirmek istiyorum

beatnick-hafif | 11 March 2002 11:00

Eskiden Alacakaranlık Kuşağı diye bir dizi vardı, hastasıydım. Her bölümü hatırlamıyorum ama genel olarak şöyle bir konsept vardı bence; Hayat belki de gördüğümüz ve bildiğimiz gibi değildir. Tabiî o zaman çocuktum ve mistik/paranormal olaylar beni korkuturdu. Artık “gerçekler” daha çok korkutuyor… Şöyle ki; hayatı bir Alacakaranlık Kuşağı gibi algılamak için paranormal olaylar olması gerekmiyor, hayatın kendisi yetiyor.

Birkaç şey var kafamda dönen, birincisi bu sistemin kendisiyle ilgili, yani yaşamak için uyulması gereken kurallar silsilesi. Örneğin aileden zengin olmak veya lotodan para kazanmak dışında yaşamak için para kazanmak, dolayısıyla çalışmak zorundasın. Bu sefalet dünyasında bırak tembellik hakkını kullanmayı, birileri tarafından kanının emilmesi söz konusu. :Her ne kadar bu durumu tartıştığım tüm insanlar “eee, bunun nesi garip, hayat böyle” şeklinde cevaplar vererek kendimi uzaylı gibi hissetmeme sebep olsalar da, her ne kadar bu duruma alışmak ve bunu kabul etmek gerektiği konusunda hem kendim hem başkaları tarafından sürekli telkine uğrasam da, olmuyor. Ben kendimi klasik bir kHollywoodvarî korku filminin senaryosu içinde ilk ölecekler listesinddeki sarışın güzel kadın veya şişman gözlüklü saf delikanlı gibi hissetmeye devam ediyorum.

Sabahtan akşama kadar bir yerde kanının emilmesine seyirci kalmak zorunda olmak durumu ile başetmeye çalışırken, ikinci bir AK senaryoasuna dahil olmaktan kendimi alamıyorum. The SIMS diye bir oyun var, insanları bir eve yerleştirip hayatlarını devam ettirmelerini sağlıyorsunuz. Adamlar sen söylemeden tuvalete bile gitmiyorlar, sonra mesela altlarına işiyorlar filan.. Nihayetinde bir bilgisayar oyunu ve ne kadar değişken görünse de etki-tepkiler 1’ler ve 0’lardan oluşmak zorunda, yani adam sosyal olduğu zaman mutlu oluyor bilmemne yaptığın zaman bilmemne oluyor filan. Her şey bir kalıp içerisinde ilerliyor, ama atıyorum adamın eline bir kaleşnikof verip yoldan geçenlerin üzerine salamıyorsunuz. Hayır öyle bir seçenek olsa giderr ama programcının hayalgücü ve yasal kısıtlamalar elvermiyor tabiî. Neyse geçenlerde bu oyunun başında zaman öldürürken kendimi o simülasyon kahramanlarından bir igibi hissetmekten alamadım. Yani hayatta bir şeyler oluyor, çoğu zaman senin dışında gelişiyor tüm olaylar ve sen bir SIM gibi tepinmekle, ağlamakla, gülmekle veya altına işemekle yetinmek zorunda kalıyorsun. Tabiî bu da birçok kişiye normal gelenbilir, aslında normal gelmesi daha büyük sorun bence, ama bu normal denilen şeyin ben de sıkıntı yaratmasını engelleyemiyorum ne yazık ki.

Beynim senaryodan senaryoya koşarken acaba sıyırıyor muyum diye düşünüyorum, sonra delirmek istediğime karar veriyorum ve insanın kendi inisiyatifiyle deliremeyeceğini, ancak seni birilerinin delirtebileceğini ya da genetik olarak yine senin elinde olmayan etkiler sonucu delirebileceğini düşünüp daha da dibe batıyorum.

Evet aynen böyle.

bir öküzlük daha

freefreshfish | 11 March 2002 10:25

İki gündür evde bilgisayar başında saçımı başımı yoluyorum. Tam 3 adet cd yandı bitti kül oldu. Bir işe başlıyorum veya özenle hazırladığım playlist’i cd’ye kaydetmek üzere “burn” düğmesine tıklıyorum, tam işin ortasından bir saniyelik elektrik kesintisi oluyor, makine açılıp kapanıyor. Delirmek üzereyim, elektrik arızayı arıyorum, “bir arızamız yok” diyorlar. Sonra bu sabah bir mail geldi şöyle;

Önemli !

Mart ayının 9’u Cumartesi ve 10’u Pazar günleri (daha ne kadar süreceği belli değil) sabah 9:00’dan başlayarak saat 10:00-10:30-11:45 vs.saatlerinde ve sürekli olarak TEAŞ tarafından zamanında bakımı yapılmayan kabloların bozulması nedeniyle çok geç yapılan onarımlar esnasında halka uyurulmaksızın ve düzensiz bir şekilde ardarda yaılan elektrik kesintileri sonucu özellikle Dikmen,Sokullu Harbiye Mah. civarında ev ve işyerlerinde birçok Bilgisayar,Elektrikli Ev Aleti,Kombi vs.arızalanmış bunun yanısıra en basitinden (C.tesi ve Pazar gibi önemli günlerde evlerdeki işler aksamış cihazlar bozulmuş) en kompleksine kadar sorun ve arızalar ortaya çıkmış ve halkımız mağdur olmuştur.

Üstelik yetkililerle yapılan konuşmalarda (Çankaya Elektrik Arıza Tel:418 06 22) telefonlara çıkan yetkisiz ve bilgisiz şahıslar tarafından arızanın en en çok 1 saat içerisinde giderileceği söylenmiş daha sonra neden giderilemediği sorulduğunda terbiyesiz ve ahlaksızca cevaplara maruz kalınmıştır.

Güzel Yurdumuzun ve Şehrimizin en önemli damarlarından birinin nasıl merciler ve yetkililer(yada yetkisiz, bilgisiz, düşüncesiz, bilimsel çalışma ortamından uzak kişiler)tarafından yönlendirildiği,bir kesilip bir açıldığı açısından en azından bu kez ibreti alem olmasını dilerim.

Zavallı mağdur bir Ankara’lı benim gibi delirip, bu maili tüm maillistlere basmış. Bir yere varır mı bilmem ama ben de çıldırdığım için bir duyun görün istedim.