bildirgec.org

belgesel hakkında tüm yazılar

YAŞAMDAN KISSALAR – YAŞATMAYA HİSSELER – 2

firatocal | 07 July 2010 23:59


Ntv ve 4 / 4 lük belgeseller … Bu ay ntv kanalının belgesel kuşaklarını kaçırmamanızı tavsiye ederim.. The Cove ve Food Inc.orjinal isimleriyle karşımıza çıkacak olan Koy ve Gıda Ltd. belgeselleri , yıla damgasını vuran ve büyük ses getiren yapımlar… Koy , yerel japon balıkçıların yunusları avlarken nasıl insanlık dışı hareketlere kalkıştıklarını belgesi olan bir başyapıt… Gıda Ltd. ise , gıda sektöründe hangi alengirli cengiz oyunlarının döndüğünü anlamamıza ve bu sayede yeme içme alışkanlıklarımızı bir kez daha gözden geçirmemize katkı sağlayan ibretlik bir belgesel…

Documentarist – İstanbul Belgesel Günleri

queennothing | 18 June 2010 10:09

Belgesel sinemanın önemi ve değeri üzerine ülkemizde gerçekleşen oldukça geniş içerikli bir etkinlik olan Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, bu sene üçüncü yaşını kutluyor. Dünyadan; otuz beş farklı ülkeden, yüz yirmi belgeseli bünyesinde toplayan etkinlik, 22 ile 27 Haziran tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek. Ek olarak, Documentarist’te “Yeni Yetenek Ödülü” diye adlandırılan bir de yarışma olacak. Yeni nesil belgesel yönetmenlerini teşvik ve keşif amacıyla düzenlenen bu yarışma 1000 Euro gibi bir ödül vaat etmekte.

4 TL gibi düşük bir ücretle İstanbullu belgesel sinema severlerin katılabileceği etkinliğin programına buradan; gösterimi yapılacak filmlerin listesine de buradan ulaşabilirsiniz.

Kayıp Otobüsün Yolcuları

oingo boingo | 26 May 2010 09:46

Gidişi olmayan bir ayrılış düşünün. Sabahın erken saatlerinde. Uyanmanız gerekti; her sabah olduğu gibi. Ve işe gitmek tabi ki. Bu da her sabah olduğu gibi.

Fakat o sabah ki, 13 Mayıs 1964 sabahındaki ayrılış, bir başka ayrılıştı ekmeğinin peşinde olan, Larnaka’nın Türk kesiminde yaşayan 11 Türk canı için. Geri dönüşün ne yazık ki olamayacağı bir ayrılıştı.

Yine her sabah olduğu gibi, otobüslerde yerlerini aldılar. İki otobüstüler; aynı anda aynı yere hareket eden iki otobüs. Fakat aynı yere ulaşamayacak iki otobüs.

yasaklı film Faces Of Death

nazokiraze | 02 April 2010 09:54

Belgesel tadındaki Faces of Death 1978 yılı yapımı bir yapımdır. İlkinin fazla ses getirmesinden ve 46 ülkede yasaklanmasından sonra devamı da (5 bölüm daha) çekilen bu filmdeki otopsi, kürtaj, intihar ve benzeri şiddet içeren sahneler yıllar sonra yarısına yakınının gerçek olmadığı öğrenilince esrarangiz havasını kaybetmiştir. (Bu açıklamayı yönetmen John Alan Schwartz ve makyaj uzmanı Allan A. Apone yaptı) Yine de o döneme göre yarıdan fazlasının gerçek olması bile insanı ürpertmekte belki de açıklamalar doğru değildir. sahnelerin bazıları polis kameralarından, eski gerçek kayıtlardan, savaş belgesellerinden, doktor, acil müdahele çekimlerinden toparlanmış.

21 yaş sınırına rağmen pek çok yerde yasaklanmış olan bu yapım insanların ölümle yüzyüze gelmesini amaçlıyor. (bilgi)

bir belgesel başyapıtı Baraka

nazokiraze | 31 March 2010 11:52

Joseph Chemple’in “The Power of Myth‘inden aldığı ilhamla bu belgesel başyapıtını ortaya çıkaran Ron Fricke, Baraka ile tabiatı ve insanı sorguluyor.Her bir karesi ustalıkla yakalanmış, fotoğraf tadında yapılan bu eserde dünyanın çeşitli yerlerindeki insanların ibadetleri, yaşayışları ard arda soluk kesecek güzellikte yer alıyor, Kudüs’ten aniden Brezilya ormanlarına gitmek an meselesi. Budistler, Hindular, Müslümanlar, Yahudiler tüm kültürler iç içe.

Belgeselde ne bir anlatım ne de bir mesaj var, yerlerin isminden başka bir şey yazmıyor.Ödüllü bu belgeselin tasarlanması yıllar sürdü, 6 kıtada ve 24 ülkede çekildi.

MAVİ YOLCU,İNKILAP

il mare | 08 March 2010 15:59

Gene o baş ağrılarından biriyle uyandım bu sabah.Gözlerime de pişkince yayılanından,bütün bir gün boyunca,ölecekmişim,ölsem de hiç üzülmeyecek ve kimseyi de üzmeyecekmişim gibi hissettireninden… Suratımı asıp çekilmez olduğum,evde sayemde kavgalar çıkarttırdığım,hiç soru sormayıp sorulanlara da cevap vermediğim,içerimde ne varsa hepsini kendime sakladığım sabahlardır ki,her ne kadar bir kaşık suda boğulası, hırçın bir yaratık gibi gözüksem de,ben gözlerimdeki ağrıya rağmen,kendimde hoşuma giden çok şey bulurum aslında.Her zaman konuşurken o gün sessiz kalmanın farkındalığı ile ve onun da yarattığı farkındacıklıklarla sıkı bir dost ilişkisine girerim tüm gün,fazla duygusallaşırım,daha önce düşünmediğim şeyleri düşünür,hiç tanışmadığım ayrıntılarla el sıkışırım, ve ne varsa bende o güne dair,hepsi ,arka fonda duygusal bir müzik eşliğinde hüzünlü bir masal anlatıyorlarmış da ben de günümü bu masalı dinlemeye ayırmışım gibi,hiç çıkarmadığım geceliklerimle karşılarına kurulurum.Cam kenarına…

İSTANBUL – Meeting of Souls (2009)

ashg | 03 March 2010 13:40

Türkiye ile Almanya arasındaki birçok Avrupa ülkesinden çok daha eskiye dayanan ve yadsınamayacak kadar güçlü bir işbirliği var. Ne de olsa “Alman yenilince biz de yenik sayıldık” daha ilkokul sıralarında Birinci Dünya Savaşı’nın naif bir sunumunu yapan tarih derslerindeki sonuç buydu. Almanya’nın İkinci Dünya Savaşı’ndan büyük bir yenilgi ile çıkması ülkenin demografik yapısını olumsuz yönde etkilemişti. Almanya genç nüfusunun büyük bir kısmını bu savaşta kaybetmişti. 60’lı yılların başında Almanya’nın gerçekleştirdiği Türk işçi alımı iki toplum arasındaki ilişkiler için yeni bir çığır açmıştı. Almanya’ya göç eden aileler bugün aralarında İsmail YK’dan Fatih Akın’a kadar ilginç bir kültürel çeşitlilik içeren kuşaklar ortaya çıkmasını sağladılar. Zaman zaman ırkçı eylemlerin hedefi olan Türkler bugün Alman siyasetinde söz sahibi oldular. İki toplumun birbirine bakışı zaman içinde olgunlaştı ve yeniden şekillendi. “İSTANBUL – Meeting of Souls” belgeseli bu değişen bakış açısının belki de son ürünü. Augsburg’lu bir genç olan (henüz 23 yaşında) Michael Hehl’in yönettiği belgesel oldukça yalın ve oryantalist olmayan bir bakış açısı ile İstanbul’u farklı bir bakış açısı ile ele alıyor. Belgesel büyük bir ihtimalle ülkemizde gösterime girmeyecek. Ama yönetmen katıldığı festivaller ve gerçekleştirdiği özel gösterimlerle filmini daha çok seyirciye ulaştırmayı planlıyor. Michael Hehl ile kendisi ve belgeseli üzerine konuştuk.

Michael Hehl
Michael Hehl

Seni yönetmen olmaya iten neydi?

Film, çocukluk yıllarımdan bu yana ilgimi çeken bir konu olmuştur. Yani bu benim için bir bakıma hareketli resimlere olan sevgi, öteki bakıma resimlerle insanları heyecana sürükleyecek bir öykü yaratmaya provoke edilmek. Birde çekilmiş olan resimlerin sonuçta uyumsuz olmaları korkusuna karşı süregelen mücadele eklenebilir. Film çekmek, yaşamı bir parabol olarak eklemeye benzer. Benim için iyi bir film, iyi bir rock müzik parçasına benzer: parçanın akortları birbirine öylesine uymalı ki, dinleyicinin duygusal seviyesine inilebilinsin. Film çekiminde ise öykü, resimler ve özellikle oyuncuların sergilediği oyun birbirlerine öylesine uymalılar ki, seyirci etkilensin. Beni filme bağlayan en önemli nokta da, oyuncularla beraber çalışmak, çünkü onlar filmin kalbini oluşturuyorlar ve seyircilerin onların aksiyon ve gösterilerine inanabilmeleri gerekiyor. Bütün bunları oluşturmak ve ortak bir çalışma haline getirmek beni her defasında tekrar heyecanlandırıyor.