bildirgec.org

bayram hakkında tüm yazılar

YAŞAMIN MERKEZİNDEKİLER

derin9 | 07 September 2008 13:31

Yaşamın merkezinde olan insanlar vardır. Ya seversin veya sevmezsin, ister çekip gidersin ama bu insanlar mutlaka olur. Kimi insandır, kimi kenarından bile geçmez, kimi aydınlıktır, kimi çiçekli, mavi, yeşil… Kimi böcek misali; uğur böceği veya hamam böceği… Senin onu koyduğun yere göre değişir. Çok sevdiklerin vardır, babam gibi, babalar gibi… Merkezdedir hep. Taht gibi koltuğunda adil, yürekli, helal, sıcacık, başını ellerine koyduğunda duyduğun huzur gibi…
Sevmediğin ama bunu söylemediğin insanlar vardır. Özel sektör sömürülerindenseniz, patronunuz, patronunuzun birinci ve hatta ikinci göbekten yakınları. Bunlar uğur böceği gibi görünseler de aslında hamam böceğinden farksızdırlar. Koloniler halinde yaşarlar. Hiçbir şeye güçleri yetmez. Masalarında duran kalemi bile sizden isterler. Sonuçta babalarının uşağı olma gibi bir durum sözkonusu… Patron delidir, ne yapsa yeridir.

30 Agustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

self respect | 30 August 2008 09:45

30 Agustos Zafer Bayramımız kutlu olsun.

GÜNÜN ANLAMI VE ÖNEMİ

Birinci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Türk milletinin bu durumu kabul etmesi elbette mümkün değildi. 19 Mayıs 1919’da Atatürk’ün Samsun’a çıkmasıyla, lideriyle kucaklaşan Anadolu, Atatürk’ün önderliğinde Kurtuluş Savaşı’nı başlattı. Amasya Genelgesi’nin yayınlanmasının ardından Erzurum ve Sivas Kongreleri yapıldı. Daha sonra 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelen Atatürk, 23 Nisan 1920’de TBMM’yi kurdu. Böy-lece hem memleketin yönetimi halkın iradesine verilmiş oluyordu. Hem de Kurtuluş Savaşı’nın merkezi Ankara oluyordu.
TBMM meclisi yaptığı görüşmelerde yurdun durumunu ve kurtuluş çarelerini aradı. “Misak-ı Millî sınırları içinde vatanın bir bütün olduğu ve parçalanamayacağı görüşü”nden hareketle, düşmanla mücadele kararı alındı. Oluşturulan düzenli ordularla savaşa girildi. İlk başarı, Doğu’da Ermeni çetelerine karşı kazanıldı. Daha sonra, Batı cephesinde, Yunanlılarla, I. İnönü ve II. İnönü Savaşları yapıldı. Bu savaşların kazanılmasıyla Yunanlılar’a büyük bir darbe indirilmiş oldu. Bunun üzerine Yunan ordusu yeniden saldırıya geçti. Saldırı üzerine Mustafa Kemal, or-dularına: “Hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır. Bu satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” emrini verdi.
Türk askeri, büyük bir azim ve fedakârlıkla bu karara uydu. 23 Ağustos ve 12 Eylül 1921 tarihleri arasında yapılan Sakarya Meydan Muharebesiyle, Türk milleti 1699 Karlofça Antlaşmasından beri ilk defa toprak kazanmaya başlıyordu. Sakarya Savaşı, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği önemli bir savaş olarak da tarihe geçti. Bu zafer sonunda, TBMM tarafından, Mustafa Kemal’e “gazi” unvanı ve “Mareşal” rütbesi verildi.
Türk tarihinin dönüm noktalarından biri olan Sakarya Savaşı’ndan sonra, büyük bir taarruzla düşmanı tamamen yok etme kararı alındı.
1922 yılı Ağustosuna kadar, hazırlıklar tamamlandı. Güneydeki Türk birlikle-ri, büyük bir gizlilik içinde Batı cephesine kaydmld”. İstanbul’daki cephane depolarından silah ve cephane kaçırıldı. İtilaf Devletleri tarafından tahrip edilerek kullanılmaz hâle getirilen toplar onarıldı. Yeni silâhlar satın alındı. Ordumuza taarruz eğitimi yaptırıldı. Bu hazırlıklardan sonra, Gazi Mustafa Kemal’in başkomutan-lığını yaptığı ordumuz, 26 Ağustos 1922’de düşmana saldırdı. Bir saat içinde düşman mevzileri ele geçirildi. 30 Ağustos’ta düşman çember içine alındı. Sağ kalanlar esir alındı. Esirler arasında Yunan Başkomutanı Trikopis’te vardı.
Bu savaş, Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık
Meydan Muharebesi olarak adlandırıldı.
Büyük Tarruzun başarıyla sonuçlanmasından sonra düşman, İzmir’e kadar takip edildi. 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla yurdumuz düşmandan temizlenmiş oldu. Hain düşmanın, haksızca ve alçakça işgaline “dur” diyen ve kanımızın son damlasını akıtmadan yurdumuzu bırakmayacağımızı dünyaya ispatlayan bu büyük zaferi her yıl, 30 Ağustos günü, bayram yaparak kutluyoruz.

Nerede o eski günler….

kalamara | 25 August 2008 12:04

Dünyamızın hızla kirlendiğ , insanlar arası ilişkilerin çok basitleştiği, saygı ve sevginin neredeyse kalmadığı şu günlerde “Nerede o eski günler” cümlesini sık kullanır olduk. Aslında dünyanın bu hale gelmesinin başrol oyuncuları bizleriz. Yolda yürürken selam vermeyi unutan, muzun kabuğunu denize fırlatan, piknik ateşini tam söndürmeden giden, arabanın camından izmarit fırlatan, arkadaşının konuşmasına fırsat vermeden bağırıp onun kalbini kıran, iki adımlık yere araba ile gidip sonra küresel ısınma muhabbetleri yapan bizleriz…
Eskiden bayramlar bile daha güzel ve anlamlıydı. Çünkü bayram sabahı neşe ile kalkılır, namaza gidilir ve gelince hemen kahvaltıya oturulur. Sonra erkenden komşu, eş, dost, akraba ziyaretine başlanırdı. Minikler de durumdan faydalanıp şeker kapma olayına girişirlerdi hemen.Ramazanlar da şimdiki gibi sönük geçmezdi.Büyükler küçüklere daha bir sevgiyle yaklaşırken, çocukluğumuzu yaşardık sınırsızca, o güzel yemeklerin tadı ve başkalarına da tattırmanın keyfiyle…Ama şimdi bu gibi birliktelikler ve duygular azalmış durumda. Yiyeceklerin bile tadı yok! Pazardan domates alıyorsunuz hormonlu, salatalık hormonlu vb. Her gıdanın içinde ya hormon, ya katkı maddesi mutlaka birşey var.

Şekerbank iş başvuru formu.

guney01 | 05 July 2008 10:35

Şekerbank türkiye çapında güvenilir bir banka.daha çok bireye yönelik çalışan bu banka bana hep bayramda şeker dağıtan çalışanlarını hatırlatıyor.sizde bayram arifesinde şekerbank çatısı altında şeker dağıtmak istiyorsanız bu linkten başvurunuzu yollayabilirsiniz yada açık pozisyonları görebilirsiniz.

Yokluğun Resmini Yapabilir Misiniz?

hakem78 | 17 June 2008 09:54

Henüz 10 yaşlarında, ilkokul 5. sınıf öğrencisiydim. İki odalı, dedemden kalma, ahşap merdivenli bir evimiz vardı. Tuvalet ve banyosu dışarıdaydı. Bir de çardağı vardı. Yazın, yaşadığımız yer olan Alanya; bilirsiniz aşırı sıcak olur. Ama çardakta oturması, hoş sohbetleri, akşamları serin serin uyuması güzel olurdu.Evimizin akarsuyu yoktu. Duş kelimesinin anlamını, yatılı okula gidince öğrenmiştim. Evimize yakınlarda bir çeşme vardı. Ablamlar ve kardeşimle oradan bidonlarla su taşırdık evimize. Yemekte, içmekte ve temizlikte kullanırdık bu suyu. Çamaşırlar dere kenarına kurulan sıcak su kazanlarında ve taşların üzerlerinde yıkanırdı. Kül ile beyaz çamaşırlar kaynatılır hem bembeyaz olur hem de yumuşacık bir hal alırdı. Yemeklerimiz odun ateşinde, etrafı balçıkla sıvanmış siyah tencerelerde pişerdi. Ocak mı? O da ne? Anneme sorsanız böyle bir cevap verir ya da ateş yaktığı yeri gösterirdi.

Resimli derbi tarihi

Gwain | 26 April 2008 09:51

Yılın derbisi gelip çatmışken buradaverilen resimli derbi tarihini, hem okumamış arkadaşların okumasını sağlamak, hem de hoş bir nostalji yaşamk amacıyla buraya taşımak istedim.

İşte resimli derbi tarihi

Maç tarihi: 10.06.1959

Maç tarihi: 14.06.1959

Yarın Çocuk Bayramı(Dünyada Tek Çocukluğun Kutlandığı Bayram)

self respect | 24 April 2008 08:00

Dünyada, tek 23 Nisan çocuk bayramı olan bizim ülke bununla gurur duyulmalı…

Atatürk’ün bize ve çocuklarımıza armağan etmiş olduğu bu bayramı bütün dünya kabullenmiş ve kutlamaktadırlar.

M.E.B bugün için yapmış olduğu site
Atartürk’ün büyük bir önder olduğu buradan belli. Birçok ülkede çocukların öldürüldüğü ve işgençe gördüğünü düşünürsek…

Atam’ın asil davranışından dolayı birkez daha teşekkürler.

sms’e yenilen mendil

sinnerxx | 25 December 2007 13:05

“Ahhh Ahhh evladım. Nerede o eski bayramlar” diye bir şerzenişte bulunan büyüklerimize hak verip vermeme konusunda birçok kez kararsız kalmışımdır. Bu nedenle şöle bi sesli düşünme gereksinimi hissettim.

Acaba gerçekten eski bayramlar şimdikilerden daha mı keyifliydi. Yoksa yaşlanan büyüklerimiz hersene geçmişin özlemini mi duymaktaydı?

Bayram gelenekleri teknolojinin nimetlerine yavaş yavaş yenilmeye başladılar. Bu su götürmez bir gerçek. Eskiden bayramlaşma için öpülen ellerin yerini şimdilerde 160 karaktere sığdırılmış tebrikler aldı.

türkcell’in bayram zammı

sinnerxx | 25 December 2007 12:02

Ramazan Bayramı öncesinde beklediğimiz kontör zammı Kurban Bayramına kadar sarktı. Peki neden Türkcell zamlarını bayram öncesine getirmekte bu kadar ısrarlı.

Geçen sene Ramazan Bayramında yürürlüğe giren fiyatlar ile son zamdan sonra yürürlüğe giren fiyatlar arasında 100 kontorde 1,5 ytl tutarında bir artış var.

Kısacası en çok sms ve aramanın yapıldığı dini bayramlar Türkcell için çok karlı. Bildiğiniz üzere Vodafone ve Avea zamlarını değişik tarihlerde ve bayramla alakasız dönemlerde yapmışlardı. türkcell ise geleneği sürdürdü ve yine bayram döneminde zam yaptı.

bayramdan sonra..

dasein | 25 December 2007 06:21

Özlemiş miyim.
Delirmiş mi.
Virgülsüz
Ya da
Sadesiz.

Her şey, bıraktığım gibi.
Klasikçe.
Olduğu gibi.
İşlerimi yapmalıyım.
Birikmemiş.
Yeni çıkın.
Yeni, beyaz, bir kalem var.
Bayramlaşmanın artığında
Yeni bir şeyler aranan birinin
Yeni bir kalemi.

Kolay ekilmiyor
İlk iş günü.
Parmaklar değdikçe
Klavyenin parmaklıklarına.
Kolay görünmüyor
Bırakılmış ya da adına bakılmadan bitirilmiş işlerin
Yüzüne yeniden, tekrar bakmak
Bayramın araladığı günlerden sonra
Kolay gösterilmiyor.
İşlerin elinden tutup, çevirmek.
Bir su bardağı
İçinde toz çiçek çayı.
Yudumyudum
İş işten geçti.
Odam aynı, masamın kıvrımları aynı yerlerinden dokunuyor.
Yemek listesi aynı sıralanışta.

Hiç kolay değil bayramdan sonra işte olmak.