bildirgec.org

basketbol hakkında tüm yazılar

Haftasonu ne yapılır?

cekirge | 29 January 2003 15:13

tam bir hafta gecikti günlük. Hatta daha da fazla.

iki hafta önce bizim basketbolcu arkadaşlardan biri 19 ocakta izmitte maçları olduğunu söylediğinde çok sevindim. İzmit benim doğduğum büyüdüğüm ve okuduğum yer. Her fırsatta gitmek isterim oraya. Benim için iyi bir fırsattı bu basket maçı, hem ELOY’u da tanıma fırsatı bulacaktım.

Sabah erken saatte yapılan yolculuk sonrası öğlen 12′ de İzmite vardık. Ben maçı 2 de başlayacak diye bildiğimden planımı ona göre yapmıştım. Maçın ilk yarısından sonra stadtan çıkacak, eski arkadaşlarıma kısa ziyaretler

yaptıktan sonra İzmitteki amcamları arayıp gece onlara geleceğimi bildirecek sonra da Gölcük’e geçecektim, saat 4 civarında. Fakat işler umduğum gibi gelişmedi (ne zaman oldu ki!) maç saat 13:00 teymiş ve maç sonuna kadar beklemem gerekiyormuş (koçun ricası). Hal böyle olunca 14 ü geçti stadtan çıkmamız. Adamlar hemen döneceklerdi ve Gölcük’e de uğrayacaklardı geçerken. Tamam dedim ben götüreyim sizi gideceğiniz yere zaten Gölcük’ e gidecektim bende. Peh ne kadar zormuş parkedecek yer bulmak. Bir de altınızda minibüs varsa…

Sonunda basketçilerden ayrılıp minibüs durağına vardığımda saat 16 yı geçiyordu. Adres te oldukça ilginç. 8 nolu minübüse bin, 17. adada in. Bir de tembihlemişti. Şoföre söyle diye. Minübüsün geleceğinden tam ümidi kesmişken minibüs yanaştı durağa. Amma da çok bekleyeni varmış. Eh şoföre söyleyemedik kalabalıkta nerede ineceğimizi bir de en arkaya kaldık. Umarım duraklarda yazıyordur durak isimleri diye düşünürken bir bayan bindi minibüse. Hah 17. ada da inecek. Neyse vardık 17. adaya. Minibüsten inince çağrı bırak demişti ELOY. Kontör de yok mecburen ödemeli arama yaptım. Bu arada ben minibüsten indiğimde karşı durakta iki tane genç bekliyorlardı. birinin elinde de cep telefonu. Bana epey bir dikkatli baktıktan sonra telefonla ilgilenmeye başladılar. Bende bu arada ödemeli aramamı yaptım ve oda ne?!. aradığınız numaraya ulaşılamıyor diye bir mesaj. bir daha denedim. aynı mesaj. Hah karşıdaki iki genç te duraktan ayrılıp hızla uzaklaşmaya başladılar. Tamam dedim baktılar tipe verdiler notu, tüyüyorlar şimdide. n’apacağım diye düşünürken bir baktım yukarıdan biri geliyor etrafa gülücükler saçarak bir yandan da elini kaldırıp gel der gibi elini sallıyor. Bir etrafıma bakındım şöyle civarda bir hatun var mı diye.

Ne olur ne olmaz temkinli olmak lazım. 🙂 Kazasız belasız buluştuk derken eve girer girmez bulaşık makinası bozuldu (tam da bana bezelye yemeğini ısıtırken). Hah dedim uğursuz adam olacağı buydu. Neyse bezelye çok güzeldi (o kadar açtım ki içinde et olduğunu bile umursamadım) ve büyük ihtimalle Volkan yapmıştı. 🙂 Hayır ELOY yemek yapamaz demiyorum. Yumurtalı yemekleri güzel yapıyor. Sadece fazla vakti olmuyor yemek yapmaya. 🙂 Ne demişti menemen yemeği için?

Volkan’dan daha önce bahsetmişti ELOY, benim onlara gittiğim gün o da yola çıkıyormuş, Eloy bir yandan benimle uğraşmaya çalışırken bir yandan da Volkan ile ilgilenmek zorunda kalıyor odaya bir girip bir çıkıyordu (Bak o zaman baya kahrolmuştum zamansız geldiğimi düşünürek, bir saat sonra gelsem ne olurdu ki?). Volkan gittikten sonra muhabbet yavaş yavaş ısınırken, tuttu sobayı yakacağım dedi. yok zaten içerisi iyiydi dedim ama dinletemedim. bir yandan sohbet etmeye çalıştı bir yandan da sobayı yakmaya. Bak hala söylüyorum yakmana gerek yoktu…

Vampirler evet bir ara bundan bahsettik. Kulağını ısıran tamil miydi yoksa thelaw mı? unutmuşum. 🙂 Buffy yi izledikten sonra mı bahsettik? Yoksa Angel den sonra mı? Ahh Rock müzik. gecenin ana konulardan biriydi..

Konuştuklarımızı fazla aktarmak istemiyorum. 🙂 Ayrıca şunu belirteyim televizyonla arası pek iyi değil. Tabii Buffy ve Angel yoksa. Çıt bile çıkarmıyor ya izlerken. Walla nefes almaya korktum ses çıkaracağım diye. 🙂

Bütün gece konuşmayı planlamış olmamıza rağmen akşam yemeğinden sonra başlayan baş ağrısı ve mide bulantısı (zaman zaman oluyor bu bana sanırım migren) iyice halsiz düşürünce erkenden yatmak zorunda kaldım. Bu arada

evinin hiç bekar evine benzemediğini aktarmadım buraya kadar. Çok güzel dekore edilmiş bir ev. Hiç belli olmuyor bekar evi olduğu. Yatak odası da güzel. Epey zora sokmuş zaten taksitleri.

Sabah kendimi affettirmek istediğimden kahvaltı hazırlamaya karar verdim. Ekmek ve gazete aldım bu arada kapıyı açık bıraktım. Döndüğümde zili çalmamak için. Masayı hazırladım. Ana!. Ee çay yok ortalıkta. Evet haddim olmayarak bütün mutfağı karıştırdım çay bulacağım diye. N’apalım süprizi bozup kaldırdım çocuğu. Tahminimden kolay oldu. Seslenir seslenmez uyandı. Ne kadar da kolay bir yerdeymiş. Olması gereken yerde, ocağın hemen üstünde ama kimin aklına gelir ki bir güğümün içinde çay olacağı 🙂 (bak zamanları karıştırdım. Menemen mi yapmıştın) Güzel bir kahvaltıdan sonra bazen bilgisayar(kaç defa resetlendi o öyle?) bazen müzikle ilgilenip bolbol sohbet ettik. İki erkek neden bahseder ki? Ya futbol, ya politika ya da kadınlar. Aslında sonuncusunu kadınlar da başbaşa kalınca çok konuşuyor ya!, neyse. Ben ne futbolu ne de politikayı sevmem 🙂 Ahh kadınlar…

O kadar dalmışız ki muhabbete ve bilgisayara (ipucu vereyim mi bilgisayarda neyle uğraştığımız hususunda?… yok yok söylemem) ne diyordum o kadar dalmışız ki neredeyse Angel kaçıyordu. Bağlantı kopmasa kaçmıştı da 🙂

Sonrasında akşam yemeğinde üzerine kaşar rendelenmiş acılı sucuk. Ayhh şimdi bile içim yandı. (tamam abarttım sadece benim için fazla acıydı) muhabbet muhabbet ve ayrılık vakti.

Bundan sonrası kesinlikle kendi şanssızlığım. sırasıyla bulaşık makinasının bozulmasında, sobanın yanmamasında ve bilgisayarın habire resetlemesinde benim katkım (şanssızlığımla) olmadığını varsaysam da, son olay tamamen şahsımın şanssızlığı.

Gölcük merkeze inmek için minübüse bindiğimde ELOY şoföre yabancı olduğumu ve terminal için uygun bir yerde indirmesini söylemişti. Bir ara epey ara sokaklarda ilerleyince ben de şoföre tekrar hatırlatmıştım terminale gideceğimi. Sonra bir baktım eski terminale ulaşıyoruz, şoföre yaklaşıp durumu aktardığımda demez mi ben unuttum seni!?. ya otobüse kalmış 10 dakika… dedi karşıya geç minibüse bin tamaşta ineceğim de tamam. geçtik karşıya bindik minibüse. kaldı 5 dakika minibüs bekliyo hala sonmuş saati gelmeliymiş. Saati geldi. gidiyoruz. Adama söyledim yabancıyım terminale gideceğim tamaş mıdır tabaş mıdır orada indir beni. tamam tamam dedi iyi

dedik bizde. Ee tamam da İzmit yolundan çıkıyoruz. Kaptan Terminal. Allahım bu da unutmuş neyseki zamanında söylemişim yoksa gideceğiz bir yerlere. velhasıl otobüs kaçtı, kaldık sonraki otobüse. Şans ilk defa burada güldü. 🙂 Muavin asker arkadaşım çıktı. Yanımdaki astsubaya inat asker muhabbeti yaptık yol boyunca. eve girdiğimde saat 04:20ydi ve mesaiye sadece 3 saat 40 dakika kalmıştı 🙂

Pazar günü Robert Horry’nin 3’lüğüyle bitti. Adam ne zımbaladı be.

LesClaypool | 27 May 2002 11:03

Bu pazar(27.05.2002), süper bi kahvaltı yaptım. Formula1’e baktım.

DVD kiraladım(John Malkovich olmak), onu izledim. Akşam 10:00’da kankalar aradı, dışarı çıktım. Yeni bi mekan açılmış oraya gittik, kimse yok tabe pazar diye ama canlı müzik var. Çalan gruptan rica ettik “2 parça çalabilir miyiz” diye. İzin vermedi kırolar, “1 saat doldurmalısınız, bi de cover çalmalısınız” dediler gıcık gıcık. Lan olm bi biz varız kime cover çalacaaz, hem biz bi saat çalmak istemiyoz, 2 şarkı çalacaaz öylesine. Bız de çıktık ordan. Başka bi mekana gittik. Blues filan çalıyodu, çok sıkıldık. Sonra saksafon çalan adam Karakan’dan söyledi(evdeki ses), kafayı yedik zıplamaktan. Sonra eve gittim, basket maçı vardı. Patates kızarttım o saatte üşenmeden. Sacremento 26 sayı öndeydi, son saniyede Robert Horry yavşağı 3’lüğü zımbaladı, maçı Lakers aldı. Yani 48 dakkalık maçın 47.58 dakkasını Sacremento önde götürdü ama maçı Lakers aldı. Aslında Sacremento’yu tutuyordum ama uyurken “aadi Horry, yaw bu basketbol süper bişey” gibilerinden de bişeyler düşündüğümü hatırlıyorum.

Hidayet ve Gooool!!

neshter | 03 April 2002 11:55

Bu vaka baya komik..

Yurdum insanınından ilginç bir tablo..Anlatmadan edemiycem!

Birkaç arkadaşla yurtta gece 3-4 civarı televizyon odasında Saclamento-Lakers maçını izliyoruz..

Hidayet de oynuyo maçta..(iyi de oynadı o maçta)..

Maç normal sevrinde devam ediyor, güzel hareketlere karşı küçük tepkiler,(alkışlar falan)veriliyor..Mevzuya dönelim..

Lakers 2 sayıyla öndeydi saclamento hucumu, hidayet bir 3lüük denedi ve basket oldu aman allahım!!

birisi koltuğundan fırladı “GOOOOOOOL” diye haykırdı!

Televizyon odası yıkılacak gibi oldu herkes bağırıyor falan..Aşırı bir sevinç var..

Arkada birkaç kişi ise kahkahalara boğuluyordu allahtan ses çoktu da pek tepki gelmedi..

Hala aklıma geldikçe gülüyorum ..Yazayım da siz de gülün dedim

kanald

ghostgilt | 22 January 2002 08:55

kanald hep benı sasırtıyor her hafta mac oluyor ama mac saatını ve gununu son zamanda ogrenıyorsun

www.kanald.com.tr adresıde yetersız acaba hıdayetın all-star macını ve sonrakı asıl all-star macını pespese gosterırlermı NBA action da sadece geceleri oluyor. aslında D kanalı basket konusunda cok özverili, hususen Ender Bilgin cok cabalıyor basketbol severlere macları sunabilmek için. Ama biz de hep daha fazlasını istemeliyiz.

sokmak ya da sokmamak

raindown | 10 September 2001 00:53

basketbol milli takımı, avrupa şampiyonası finalinde yugoslavya’ya yenildi. ne güzel de gaza gelmiştik…

bizi gaza getiren en önemli şey, herhalde bunda hepimiz hemfikrizdir; turnuva öncesinde çekilen reklam filmi ve o reklam filmi için yapılan athena’nın malum şarkısı: “uh a dev adam onikiii dev adam”.

Bütün bunların bilinçli bir kampanya şeklinde yapıldığını söylemeye gerek yoktur herhalde. kampanyayı yapan, aynı zamanda milli takımın sponsoru olan garanti bankasının da reklam ajansı olan Young & Rubicam Reklamevi. Zaten büyük ihtimalle bu kampanyayı da Y&R’ın Garanti ekibi hazırlıyordur. hani şu su satan çocuk, mazhar alanson’un “alo alo orası neresi” ve yine alanson’un takside pantolonunu çıkardığı reklamı yapan arkadaşlar. Başlarında da Türkiye’nin en iyi reklamcılarından biri olan Serdar Erener var.