bildirgec.org

başkent hakkında tüm yazılar

Portre: Melih Gökçek

hayalicindegecti | 30 December 2008 16:53

Melih Gökçek (Biz İ‘sini kullanmayalım da Emin Çölaşan gibi korkunç rakamlardaki tazminatlara kurban gitmeyelim!!!) tam 3 dönemdir Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve şimdi 4. döneme talip.
Bunu kendisi, ‘Belediyecilik, yapılarak ögrenilen bir iş, okulu yok, 3 dönem bu işi yaptım, hala öğrendim diyemiyorum, bu yüzden bir döneme daha talibim‘ diye izah ediyor. Aslında onu siz de çok iyi tanıyorsunuz,

Kuğulu Park
Kuğulu Park

Kuğulu Parkı ‘kuşa çevirme’, Türkiye’nin yüz akı Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni ‘yok etme’ gibi eksik kalan girişimlerine tanık oldunuz. Başkentin havasını, sözde fakir fukaraya usulsüz dağıttığı kömürle nasıl zehirlediğini, başkentlileri Kızılırmak’tan getirtiverdiği arsenikli suya nasıl mahkum ettiğini gördünüz.
Peki şöyle biraz daha geriye gidip, Gökçek son 3 dönemde başkan olarak Ankara’da neler denemiş? Neleri başarmış? Nelerde yanılmış? Bir hatırlayalım mı?

1-Ankara ve yeşil alanlar:

Cumhuriyet Coşkusunu Yaşamaya Gidiyoruz !

self respect | 01 November 2008 13:40

Cumhuriyet Coşkusunu Yaşamaya Gidiyoruz !

Bu Kamil Koç’un reklam sözü. 29 Ekim – 10 Kasım arası ankaraya gidiş geliş 20 ytl.

Herkesin gitmesi için yapılmış uygulamaya bende katılıp Ankaraya gideceğim ve Atamı yerinde ziyaret edeceğim.

Bağdat

ustaninduasi | 08 October 2008 15:07

Bağdat doğuyor

Bağdat’ın yapımına 772 yılında başlanılmıştır. Abbasiler’in baştan beri Bizans’a yakın olmasından ve şehre tam olarak hakim olamayacaklarını bildiklerinden, Emevi başkenti Şam’a tedirgin yaklaşmışlardı. Bunun üzerine Bağdat’ı kurmaya karar verildi.

Halife Mansur’un işaatsını emrettiği Bağdat’ın kuruluşuna dair oldukca ilginç ve kökleri geleneksel sembolizmden beslenen rivayetler vardır. Bu rivayetlerden birinde; Bir keşif heyeti ‘hali (boş)arazi’ olan Bağdat’ın bulunduğu yöreye gönderilir. Havasını suyunu ve nehirle ulaşımını göz önünde bulunduran halife orasınını uygun bulur.

Ancak bir başkentin kurulması için bu gerekce yeterli olmazdı. Bölgede yaşayanları çağırarak, dört mevsimde havasının nasıl olduğunu sorar. Dahası, adamlarını gönderip onların bir süre orada kalıp gözlem yapmalarını ister. Kendisinden asırlarca sonra yaşamış olan İbn haldun’un başkentlerin yer seçimi için söyledikleri mukaddime’sinde aynen şöyledir: ” Şehir dağ başında yüksek ve sarp bir tepenin üzerinde ya da ağaç ve taş bir geçilemedikce ulaşılamıyacak bir tarzda çevresi, bir nehir yada deniz tarafında kuşatılmış olması gereklidir. Hastalıklardan koruna bilmek için havadar, insanların geçimlerini sağlaya bilmeleri içinde tarım alanlarına yakın olmalıdır.” İşte Bağdat bu tariflerin hepsine çok uygundur.

Tarihçiler Bağdat yakınlarında ki bir kilisenin rahibinin kadim kitaplardan kendisine ulaşan bilgilere dayanarak, bu şehri ancak milas(hırsız) isimli bir kişi kurarsa yaşayacağını, onun dışında kim kurarsa kursun uzun ömürlü olmayacağını naklederler. Bunu duyan halifenin adamları kendisine bu durumu anlattıklarında Mansur; ” Allah’a yemin ederim ki, benim bir lakabım da miklas’dır.” Der ve çocukken bir ceylan çalıp satmasına ve o parayla arkdaşlarına hediye almasına binayen kendisine o lakabın verildiğini, ancak zamanla unutulduğunu söyler.

Bu rivayetin doğru olup olmadığı burada bizi doğrudan ilgilendirmiyor. Koca bir rahibin “Kitaplarımızda böyle yazıyor” Demesini ciddiye alması daha önemli. Anlaşılıyor ki, Masur döneminde antik şehirlerin kuruluşunda benzer efsane ve kehanetler hala önemini koruyordu.

İlginç ve gözden kaçırılan bir ayrıntı, Halife Mansur’un İmam-ı Azam Hanife’nin de bir şekilde Bağdat’ın harcında tuzu bulunmasında ki ısrarıdır. Bağdat’ın inşatı başlayınca Ebu Hanife, tuğla ve kerpiçlerin sayımı ve inşaat eminliğiyle görevlendirilmiş, hatta sayım konusunda kendine mahsus bir teknik geliştirmiştir.

Besmeleyle şehre ilk kerpici koyan halife, bu günü müneccimlerinin tasvifi üzerine seçmiştir. Sehl-i Nezbaht, Güneşin yay burcunda olmasının şehrin uzun ömürlü olmasına delalet ettiğini söyler kendisine. Ve ekler: “Yıldızlardan anladığım kadarıyla hiç bir halife bu şehirde yatağında ölmeyecek!.”

Gariptir, Halife Mansur Hac yolunda, oğlu Mehdi Ruz’da, onun oğlu İsabad’da, Harun Reşit Tus’da, Emin, Dicle’nin doğu yakasında. Me’mun Bedendunda, Mu’tasım, Vasık ve Mütevekkil Samarra’da öldüler. dolayısıyla bu garip tevafuk çımış oldu.

Başkentler kıskanç olurlar. Yanı başında Dicle’nin batı yakasında inşaa edilen Rusale ve Kerh şehirlerinin kendisinde nufus koparmasından duyduğu üzüntü henüz geçmemişken, bu defa Mu’tasım’ın başkent olarak inşa ettiği Samarra çıkmıştır Bağdatın karşısına. Gerçi eni konu Bağdat, halifelerin tekrar sinesini onlara açacaktır ama tarif edilmez bir kıskançlıkda girmiştir Bağda’la Abbasi halifelerinin arasına.

bir Bağdat manzarası
bir Bağdat manzarası

Hafif.org’ un suyu arsenikli çıktı!

buddhala | 26 August 2008 10:55

Öyle bir belediye başkanı düşünün ki, koltuğunda oturduğu şehrin suyu arsenikli çıkınca, topu önce suyun değerlerini alan üniversiteye atıyor. Sonra üniversiteden bu iddiaya yalanlama geliyor ve koltuk sevdalısı “bilahare Gazi Üniversitesi Gazetecilik Yüksek Okulunu bitiren Gökçek Gazeteciliği okuyan…” bu şahıs aynı sorunun mensubu olduğu partinin bir türlü saflarına katamadığı şehrin de suyu arsenikli diye aldığı gazetecilik eğitimi icabı basın açıklaması yapıp kendi beyin ölçeklerinde çözüm üretiyor. Bu adam Melih Gökçek ve en son kendisini yalancı gösteren ODTÜ’ nün binalarını kaçak diye yıkma kararı aldı. Niye aldı sizce: Ego tatmini mi, çürümüşlük belirtisi mi, 18. Türk Büyüğü olduğu için mi yoksa iki dönem üst üste koltuğa oturmanın getirmiş olduğu yürekle mi?

Türkiye’nin yeni sloganı: Herkese açık

makaleci | 29 December 2007 12:05

Türkiye’nin 2008 reklam kampanyalarında kullanılacak görseller ve görsellerin alt sloganı belirlendi.

Reklam kampanyalarında kullanılacak görsellerin alt sloganı, “Turkey, Open for everyone – Türkiye, Herkese açık” olacak. “2010 İstanbul Kültür Başkenti” afişlerinin sloganı ise “Promise of life – Yaşam vaadi.” Detaylar burada ve şurada