bildirgec.org

başıma ne geldi hakkında tüm yazılar

Kardeşim söyledi bende çok güldüm

potasyum | 09 November 2003 03:04

Otobüsle Avrupa yakasına geçiyorduk kardeşimle yolda nuri alço cu abilerin yazdığı “darbelerde evlere nuri alço servisi yapılır” yazısını gördük ve konuşurken laf tecavüzcü coşkun un eski popülaritesini kaybettiği nuri alço nun yükseliş dönemini yaşadığını ikisininde kötü adam olmasına rağmen başka bir kötü adam olan erol taş ın bu ilgiyi hiçbir zaman bulamadığına geldi. sonra erol taş ın millete eziyetten zevk alan kötü adam, tecavüzcü coşkun un ise tecavüz etmekten zevk alan (doğal olarak) bir adam olduğu saptamasını yaptık. biri kötü bi adam ama hiç tecavüz etmemiş diğeri ise kötülük olsun diye değil sadece kendini tutamadağı için sürekli tecavüz etmiş bir adam ama bunların fanları yok nuri alço nun var peki neden işte kardeşimin tesbiti 🙂 NURİ ALÇO = (EROL TAŞ+ T. COŞKUN)/2

LAN, LAN daki bilgisayar, interneti paylaştırmak vs. vs.

potasyum | 09 November 2003 02:54

Bir süre sonra üzerinde biraz çalışıp bunu bir rehber haline getirebilirim ama şimdi aceleye getirip birşeyler yazmak istediğim için günlük olarak sizlere sunuyorum.
Evde kendi bilgisayarımı ve yanımdaki ile 6 kat aşağıdaki dairenin bilgisayarını biribrlerine bağlayarak bir network oluşturduk.
bunun için gerekli malzemeler herbilgisayara ethernet kartı ve bir adet switch (hub da olur ama ısrarlar switch i tavsiye ederim)
daha sonra dedikki biz alalım bi kablo internet parasını ortak ödeyelim ve internete hepberaber girelim mp3 çekelim divx çekelim.
eski bir makine toplayıp (486 bile olur bizdeki p133 mmx) bunu ANAMAKİNE (SERVER) yaptık. Masus büyük harflerle yazdım 🙂 ne kadar da komik geliyor p133 ve ANAMAKİNE 🙂
bu ana makineyi tavan arasına kurduk işletim sistemi olarak ta linux kullandık.
anamakinenin özellikleri 32 MB ram 2 GB hdd işlemci salak bi ekran kartı ve klavye
hepsi bu 🙂
isterseniz harddiskiniz olmadan sadece disketle çalışan linux sürümleri yükleyipte interneti diğer bilgisayarlara paylaştırabilirsiniz.
linuxte interneti paylaştırmak son derece kolay. tek bir komutla bu işi yapabiliyorsunuz.

Son Gün

plumprune | 01 November 2003 00:57

Bugün son gündü, “işte son gün…” diyerek sahile indim önce, otelin suni havasından kurtulmak için, yaklaşık elli metre uzaklıkta olan balıkçı iskelesine gözümü diktim, oraya doğru yol aldım. Yan site sakinlerinden sevgili Cafer Ağa’nın üç köpeğinin tatlı haykırışları ile yolum kesildi, onlarla oynaştım. Denize taş attım, getirdiler; taş kaydırdım, durup beklediler. Her tarafım köpek koktu, tokamı ve ufak çantamsı şeyimi ellerinden zor kurtardım. Evlerine dönmelerini sağlamak olası değil, boş arazide otlayan atları kovalıyorlar, ben nereye gitsem peşimden geliyorlar. E benim ayak bastığım yerler, onların da mülkiyeti sayılır. Tatlı mı tatlı Suzie’ye teslim ettikten sonra iki azman ve bir bidillağı, belirlemiş olduğum hedefime tekrar yönlendim, iskelenin ucuna gidecektim. Deniz, balık ve köpek kokusu sardı etrafımı. Derin derin içime çektim. Sürat motorları, kayıklar, ufak restoranlar derken sonunda uçtaydım. Deniz, yaz sezonunda olmadığı kadar berrak ve davetkar, havanın soğuk olması umurumda değil, ancak altımda bikinim yok, atlayamadım. Hayıflandım, sözde evlerine teslim ettiğim köpekler de burnumun dibinde bitti ansızın. Oturduk üç köpek bir de ben yanyana, bekledik belki yunuslar gelir diye. -Heyecana gerek yok, gelmediler. Zaten hikayemin sonunda da enteresan bişii olacağı yok, herhangi bir beklenti içine girmeyiniz.- Otelde son gündü, son müşteriler de yarın ayrılıyordu; ben de sezonu bitirmenin tadına, balıkçı iskelesinde varıyordum. Yalan söyleyemeyeceğim, geldim geleli bi tane bile kitap okumadım, ama çok yakında gireceğim bir sınava, az buçuk hazırlandım. Çalışma kitabında salak hatalar vardı, sıkıldım, bir kenara attım. Alkol tükettim, saçmaladım, taş topladım. Sabah akşam yoğurt yemeyi ihmal etmedim, sağlam kafa, sağlam kemiklerin üzerinde ikamet eder. 29 Ekim’de İzmir’de olmak istedim, Fransız Bayramında balonlar şişirilip, özel kutlamalar düzenlenen otelde, 29 Ekim için bi bok yapılmadı, rüzgar gibi geldi geçti. Bingo yaptık, allem ettim kullem ettim, çıkan rakamlarla bağlantı kurup, bayramı kutladım. Bu arada sahildeki iskeleden yola çıkıp, bingo (tombala) mevzuuna ben nasıl daldım? Neyse… İskele o kadar muhteşem kokuyordu ki, görselliği geride bıraktı. İçime çektim bol bol kokuyu, belki saklayabilirim diye, ama otel restoranına yaklaştıkça, büyü kayboldu, asabım bozuldu. Odaya çıktım, sukunet, kendim ile başbaşa bir iki saat geçiririm ümidiyle, elime de aldım kitabımı, okuyacağım. Heyhat ne mümkün, odaya daldı, elimdeki kitaba bakmadan, salak muhabbetler açtı. Sustum… cevap vermedim… sallamadım… anlamadı. Israrla uğraşıp, kafamı dağıttı. Attım kitabı, ona baktım. “Son gün, son gün…” diye sayıkladım.

Şimdi öğrendim, son gün değilmiş, bi gün daha varmış…

az once

sui | 31 October 2003 11:14

ben- bilgisayarinizi kapatip acin lutfen o kadin- mouse calismiyor ben- ekranda ne var o kadin- windos (vindos) deskop diyo ben- bilgisayari dugmesinden kapatin o kadin- kapadim aciimmi? ben- evet o kadin- (nerdeyse sadece 2 saniye gecer) acildi yine ayni sey yaziyo. ben- lutfen monitor, ekran, yada belkide televizyon dediginiz seyi degilde bilgisayari, yada kasayi, yada bilgisayarin kasasi, yada harddisk dediginiz seyi kapatin. o kadin- burda 2 tane ana makine var. ben- ? (bana ne yaaa) siz su an kullandiginiz klavye yada mouse un kablosunun ucunun gittigi yeri bulun ishte o cihaz bilgisayar. onu kapatin lutfen. o kadin- tamam….. ama kapanmiyo ben- onun elektrik fisini cekin. o kadin- tamam…. … .. o kadin- cektim. ben- simdi takin. bu arada “aaaa!” diye sesler duyulur o kadin- taktim aciim mi? ben- acin. o kadin- allam yaaa.simdide acilmiyo bu salak sey.. ayh siz gelip baksaniz. ben- bakin bu basit bi problem gelmeme hic gerek yok . siz simdi o taktiginiz prizi iyice oturmusmu diye bi kontrol edermisniz? o kadin- ya pek gorunmuyo elektrik kesildi demin. isik yok. ayh siz gelip baksaniz ya suna.. ben- ? ben sana gelip bi bakicam ama

internet café , gören de bedava sanacak

potatiumk-hafif | 28 October 2003 21:34

kırk yılda bir okul yarım gün oldu , hadi internete gidem dedik, 120 bilgisayarlı internetler fulldu, 2 saat internet café aradık, üstüne üstlük Ekimde olmamıza rağmen kar yağdı. kulaklar dondu, en sonunda bulduk bi tane boş café girebildik. Bayıldık Haftalığı ve çıktık

aynasi istir kisinin de…bu kadar diil yani!

Jazziza | 28 October 2003 13:49

insanlarla uyum icinde calisabilmenin kurallarindan birisi isini haddinden fazla sahiplenmemektir yani isin soz konusu oldugunda duygusal davranmamaktir. yani biri gelip size “abi, bu iyi olmamis daha iyisini denesek” dediginde bunu kisisel alip aslinda size hakaret ediyormus gibi davranmamak gerekir. gecen gun is yerinde bilgisayar’la ilgilenmekle yukumlu arkadasa, “bu salak sey surekli kilitleniyo, uygulamalar kesiliyo, biktim bundan” vb.. diye yakinirken bakislari degisti, durumu direk uzerine alip “oyle deme ama… ” turunden birseyler gevelemeye basladi.
“niye bilgisayar’i enisten yapmis gibi davraniyosun ki? ” demem de sanirim olayin uzerine tuz biber ekti! iki gundur benimle konusmuyo, gonlunu almaya calisiyorum ama nafile! isin garibi bu durumu komik buldugumun farkinda o yuzden bi turlu duzeltemiyorum. komik ama:))

su uyur…ben niye uyumuyorum yaaaa!!!

Jazziza | 27 October 2003 14:10

cok calismaktayim bu aralar ve bu hic hosuma gitmemekte. vucut dinlenip iyi bir uyku alamadigi icin beyin olur olmaz zamanlarda uyku haline geciyor. mesela uyandigimi sanip yuzumu yikiyorum, beyin hic orali olmuyor. gecen sabah, kanepenin uzerinde usul usul sarj olmakta olan cep telefonumu aldim, her zamanki gibi “brain storming!!” (beynim yeterince storm diil ya!) toplantisina yetismek icin evden ciktim. evden cikip cikmadigimi da bir kac kez kontrol etmem gerekti diyorum ya beyin bu aralar benden bagimsiz eylemlerde bulunmakta. ajansa geldim, bilgisayari actim, cantamdan sigarami ve cep tel.imi masanin uzerine cikardim, toplantiya girip ciktim, bir sure sonra hayirdir niye hic arayan yok diye bi bakiim dedim……bir kac saniye olup biteni anlamadim, telefonun ekrani yok! tuslar yerine bir suru numara, tlx vb. isaretler var. evet, cantama televizyonun kumandasini atmisim, masama cikardigimda farketmemisim, o kadar salaklamis bir grupla calisiyorum ki toplantida masanin uzerinde duran kumanda kimsenin dikkatini cekmemis! ne diyim, allah akildan etmesin cok zor cokkk!

DUMURLARDAN DUMUR BEĞEN

orfoz | 25 October 2003 11:06

DUMURLARDAN DUMUR BEĞEN

İşim gereği Beşiktaş-Taksim Dolmuşlarını sık kullanırım.Hatta günde birkaç kez bu hatta mekik dokuduğum görülmüştür. . “Zamanını iyi planlayan kişi”; benim için asla böyle bir ifade kullanılamaz. Herzaman bir yetişme telaşı sabittir vücudumda. Okula ya da işe her seferinde bir, iki dakika gecikirim.Ve nefes nefese.J Dolmuş kuyruğunda yada içinde yolcu dolmasını beklerken, çişi gelmiş biri imajı verdiğimi sanırım. Dolmuş dolmak bilmez genelde veya kuyrukta yeterince kişiyizdir; gelmek bilmez. Neden dolmuş demişler diye çok düşündüm bu zamanlarda.Eminim sizde bu geyiği yapmışsınızdır.Dolsa giderdik zaten. En iyisi bu araçların ismi “Dolacak” olarak değiştirilsin.İnsanoğlu zor durumlar için pratik çözümler arar.Örneğin şehirleşmenin yılan korkusundan kaynaklandığını düşünürüm ben. Yılanlarla uğraşmamak için, ağaçları kesip betonlaşarak, etrafta börtü böceğin ve yılanların yaşamasına imkan bırakılmamış.. Benim gecikmelerimle ilgili çözümüm ise dolmuşun gelmek bilmediği zamanlarda kuyruktaki üç kişiyi örgütleyip, birlikte taksi tutmaktır. Taksimetre bahsettiğim hatta(birçoğunda böyle,hesaplayınız) dört kişinin dolmuş ücretinden daha az yazar ve kişi başına düşen para azalır.Akşamları iş çıkışı saatlerinde Beşiktaşta, Gümüşsuyunda trafik yoğun olur, dolmuşlar gecikir,Taksimdeki kuyruk epeyce uzar. Bir gün iş çıkışı, Taksimden Beşiktaşa gitmek üzere kuyruktaki yerimi aldım. Bu defa acelem yoktu. Sırada yirminci kişiydim ve yine ortada dolmuş yoktu.Hesapladım; gelecek üçüncü dolmuşa binebilecektim.Bekleyecek olmak canımı sıktı ve aynı işe giriştim.Önümdeki üç kişi yaşıtım diyebileceğim gençlerdi. Sarmaş dolaş bir çift ve bir kız. Böyle durumlarda önce çoğunluğa yönelinir ve sözkonusu bir çift ise erkek olana.Bu erkek olanın karar mekanizması olma ihtiyacından kaynaklanır.Bu konuda başka bir başlık altında irdeleme yapmak isterim.Şimdi olay örgüsünü bozmamak için pas geçiyorum. Kuyruktan çıkıp önlerine geldim. ­- Arkadaşlar, dolmuşa vereceğimiz parayla, dört kişi taksi tutarsak, Ortaköye bile gideriz. Böyle durumlarda bir iki saniye düşünülür, tamam denir, ve kuyruktan çıkıp taksiye yönelinir. Önlerinde cevaplarını beklediğim çiftten ERKEKK olanı böyle yapmadı. Bana baktı, kız arkadaşının omzundaki elini daha bir sağlamladı ve Biz Ortaköy’e gitmeyecegiz. Şaşırdım. Anlayamadığını düşündüm.Açıklamaya kalktım. Ben de Ortaköye gitmeyeceğim. Bu yüzden “bile” diyorum. Dolmuşa vereceğimiz… Sözümü kesti. Çarpık bir gülümseme taktı yüzüne. Tamam, ben seni anladım AMA biz Ortaköy’e gitmeyeceğiz. Dumur olmuştum. Kız arkadaşına baktım. O kaşlarını kaldırmış arkadaşının anlayışsızlığına hayretle bakıyor fakat ağzını açmıyordu. Sırada arkamda duran iki adam vardı. Onlara yöneldim.Aynı şeyleri onlara bu kez “Ortaköy” ve “bile” sözcüklerini kullanmadan tekrarladım. Tamam dediler. Çift’in arkasında konuşmaları duymuş olan kıza da hadi dedim. Kız dudaklarını araladı. Kalemtraş’ın Karatahtaya sürtüldüğünde çıkarttığı sesi bilirsiniz. Benzer bir ses çıkartıyordu. Şeyyy, ben Beşiktaş’a gidicektim. Tamam dedim. Beşiktaşa gidiyoruz. Off. Bindik gittik.

Malchik Gay

Ethan | 20 October 2003 00:04

Closer closer closer but you leave me feelin frozen…

t.A.T.u adli sansasyonel grubun albümündeki kalburüstü şarkılardan biri… Ben seviyorum.

Sevgilimi aldattım. Daha önce de aldatmamis miydim? Evet onunla birlikte oldugum bir dönem eski erkek arkadasimla romantik bir aksam yemeginden sonra ayni yataga girmistik. Aslina bakarsaniz bunun nedeni ‘evde yatak olmamasaydi’. Ama neden ciplak yattigimizin cevabi da ‘evde giyecek birsey kalmamis olması’ olamazdi. Genede o gece birsey olmadi. Ufak tefek dokunmalar falan.

Bundan 2 ay sonra su andan 4 ay once ayri oldugumuz bir dönem o bedbaht Amerikaliyla birlikte oldum. Hala köpeklerine asigim aslinda. Sonrada bardan kaldirdigim malafati buyuk herif vardi. Ondan da kurtulmam zor oldu. Fakat bunlardan onla ayri oldugumuz bir donem gerceklesti. Gercekten aldattim mi? Sanmıyorum

Nöbet Mevzuları

redstar | 17 October 2003 16:23

Ulan bu askerlik ne rezil şeymiş bea.Her akşam nöbete kalkmak adama acaip koyuyor. Saat 1.30 da elemanın biri seni dürtüp “kalk ve havanın -7 derece civarında olduğu kulelere nöbetçi götür” diyor. ulan olcak iş mi bu.ben tam sefgilimi görüyordum rüyamda.. küfür ederek sıcak yataktan çık. bazı günler bu iş 4 saat oluyor.. sakın askere gitmeyin. ben ki rahat ve torpilli bir askerim..gündüz elimde internet bağlantısı felan var.. gene de çekilcek gibi değil.kaçın..uzun dönem sakın gitmeyin.