bildirgec.org

başıma ne geldi hakkında tüm yazılar

aktif kablo net çilesi devam ediyor

mizantrop-hafif | 16 September 2003 15:54

Bilgisayarıma sızmaya çalışan biri olduğu konusunda firewallumdan aldığım uyarıdan sonra, bu kişinin IPsini araştırdığımda benim gibi aktif kablo net kullanıcısı olduğunu gördüm. Şirketi kullanıcılarının faaliyetleri konusunda bilgilendirmek üzere teknik servisi aradığımdaysa şöyle bir durumla karşılaştım…

İstanbul şubesi cevap vermiyor. Ankara ve Adana da. Son umudum Konya şubesinde karşıma bir adam çıktı. “Şirketinizde genel tatil mi var?” diye sorduğumda aldığım yanıt (ezik bir ses tonuyla): “Maalesef onun gibi bir şey. Aslında ne olduğunu tam olarak ben de bilmiyorum, ama çalışmalar durduruldu. Ne olacağı belli değil.” Hakikaten neler oluyor ülkemde, neler oluyor yurdum insanının çalıştığı tekelci kablo net şirketinde? Uzanlar bir şirketlerini daha mı kaybediyor?

sil baştan

eceligelenfare | 15 September 2003 16:18

Senelik iznimi kullanmak üzere 1 haftalığına şirketten ayrılmıştım. Döndüğüm de çalınan arabaların parçalanıp satıldığı gibi pc nin parçalarını şirketin muhtelif noktalarından topladım. Cd-Writer bi yanda, speaker lar bi yanda kasa bi yanda.

Tüm parçaları toplayıp voltranı yeniden oluşturdum fekat o amansız eller harddiskimin en küçük byte ına kadar uzanmış. 2 senelik bir birikimin ürünü 1,5 GB lik programlar klasörüm ve 2,5 GB lik mp3 klasörümün yerinde yeller esiyordu.

Gözlerim yaşardı, ağlamak üzereydim. ben o mp3 leri site site dolaşıp adını sanını hatırlamadığım bir sürü grubu keşfedip derin ve zorlu bir eleme sonucu toplamıştım. Ah eşek kafaaa suç bende ne diye yedeklemezsin.

Parkorman’dan tiplemeler

WeaponX-hafif | 15 September 2003 11:22

uraşamicam çok hastayım madde madde yazcam. manzum hale getiremicem.

  • hatunun biri telefonla konuşurken, kapaklanıp yüzüstü havuza düştü. tınmadan konuşmaya devam etti. sonra baktık abla pilot. geldi havuzun yanına çömdü, abdest aldı resmen. daıldık.
  • bi ara çadırın ordaki çimenlerde duruyorum. iki tahta şezlong var. beyaz. birinde bi kız kilitlenmiş gözler açık uyuyor. dierinin üstünde hasırdan bir mat var. hani üstüne minder koyuyorlar minder kirlenmesin amaçlı. tipin biri geldi topless. tarzan rıfkı resmen. 3 dakika boşluğa baktı. sonra hasırı kaldırdı. altında bi velet çıktı. cenin pozsiyonunda gözü açık uyuyor. rıfkı 2 dakika herife baktı kıpırdamadan. sonra üstünü örttü hasırla. arkasında 5 dakika kadar havuza doğru baktı. gömleğini giydi ve gitti.
  • 2 trance (travesti) çadırda geziniyor. 3 tip bunların peşinde. ama tranceler 1.90 falan yapılı şeyler. herifler tipik 1.65’lik yurdum öküzü. vursa devrilecek direkt
  • park orman gitişine biz girerken bi şahin yanaştı. bordo. sarı renkli sisler falan. arka camlarda perde. gençeler siyah gözlüklü. hoparlörler yıtınıyor “alarmaaaaaaaaaaa, dokanmaaaaaaaaaaaaaaa” güvenlik “hadi devam et girişler kapalı” diye bağırıyor. herifler müzikten duymuyor tabi.

  • Love hurts

    threewishes | 10 September 2003 04:56

    Başlığın yazıyla bir alakası yoktur departmanından…

    Don’t dream it’s… Bu bacaklar benim olmamalı tanrım ama bakıyorum evet bunlar bana ait bu bu enine lacivert kırmızı çizgili dizde biten yün çoraplarla kaplı iki sopa bana ait, iyi de üstündeki fosforlu yeşil etek de mi bana ait ah bu olamaz olmamalı bu da bana ait, neyse ki üstümde yağmurluğum var, çıkarken son anda üzerime geçirdiğim tek medar-ı iftaharım (ayağımdaki ceyoları unutmadım hayır beyaz diil şükür lacivert)

    Unbelievable Saat 11 ve sigaram bitti, her sigarası biten tiryaki insan evladının yapacağı gibi bi koşu bakkala gidip almak için kendimi hızla sokağa attım. Gece gece kim görecek psikolojisinde olduğum için üstte tarif edilen, normal zamanda birbirinin yanından bile geçemeyecek bir kombinle kendimi x beyin kuruyemişçi dükkanında buldum

    Genelevdeki kadın değilmi?

    KAVANOZ-hafif | 08 September 2003 23:48

    Hafta sonuydu ve bulunduğumuz yere kedi atsan yere düşmeyecek kadar kalabalık bir ortamdı. Adananın en işlek caddelerinden birindeki bir otobüs durağına yakın bir yerlerde insanların yüz ifadelerindeki, gözlerindeki ve pek çoğunun palyaçoları andıran dış görünüşlerindeki dünyayı keşfetme çabansındayken yoz bir arkadaşımın (kim ne derse desin onu yozluğundan ötürü seviyorum) heyecandan yüksek sesle ve hemen yanıbaşımızdaki bir kadını göstererek ”eci bak bak keranedeki kadına ne kadarda benziyo” diye bağırdığında etraftaki insanların kadına bakışını ve zavallı masum kadının yüz ifadesini hiç unutmam. Bir bayanı toplum içinde rezil etmenin en iyi yöntemi bu olsa gerek!!

    Sayısal ve Biz!

    tobject | 07 September 2003 03:34

    Gecenin bu saati* itibarı ile sayısal lotoda49’u silip* 48 yazaraktan 1trilyon600küsür milyar’ın yarısını garanti bankasının yakında bizi öpeceği bir zamanda kaçıran arkadaşı tokatlamakla meşgulüm sevgili günlük.. her türlü işkence metoduna’da açığım.

    NEO

    bartman | 06 September 2003 18:37

    Gecen gün telefonum çalarken cevap veremedim, tekrar arasın diye cevapsız yapacaktım. Numara servis dışıdır diye bant kaydı girdi. 132’ye telefon açtım numara kimin diye ögrencektim ; 1 hane fazla söylüyorsunuz dediler.Şaşırdım numara doğruydu ama 12 heneliydi.Nasıl oluyor diye sordum bilmiyoruz rahatsızsan savcılığa bildir felan dedilerBelki de NEO arıyordu ama ben kaçırdım

    Hay Cüzdan Gibi…

    Dark-hafif | 05 September 2003 11:49

    4 saatlik bir uykudan uyanıp alelacele çıktım botlarımı bulamadıgımdan spor ayakkabı giymek zorunda kalmıştım. O yagmurda güzel ıslak ayakkabılarla leventteki işimi halletmeye gittim. işimi halledikten sonra beşiktaşa indim. orada bir arkadaşla buluşup yemek yemege gidecektik. mac’e girdik tam menü söyledim parayı verecegim eyvah! cüzdan yok.. kafamdan aşşagı kaynarsular boşaldı.(Hakikatten çok güzel bir tabir, o durumda aynen öyle oluyor) 1-2 dakika safi telaş tabii nerede düşürmüş olabilirim derken minubuste olabilir dedik. Bu arada fatura ödüyecegimden yüklü bir miktarda para allahtan cebimdeydi ama kredi kartı, ehliyet, nufus cüzdanı daha bilumum kimlikde cüzdanda.. neyse hemen maslak minubuslerinin kalktıgı yere gidilip anons yaptırılır. Yok kimse kayıp bir cüzdan bildirmemiş. hemen bankalar aranıp kredi kartları iptal edildi. Ardından leventte ugradıgım yer akla gelip hemen minubuse atlanır levete gidilir oralar kontrol edilir. yok yok yok.. napıcaz beşiktaşa tekrar geri dönülür karakol sorulurki uzakta oldugu ögrenilip nedense yürünür. 15 dakikalık yürüşten sonra karakola varılıp tutanak doldurulur. Sonra bitik bir halde vapura dogru yürünür bu arada yagmur nedense sanki cinslik olsun hiç dinmemektedir. Zaten moralman çöküksün üstüne birde o kadar yagmurda yiyince iyice bir bitik duruma düstüm. üstüne üstlük vapurada kıl payı kaçırıp sırılsıklam vapur bekle… Birde tabii bir yere para ödeyecekken arka cebe uzatılan elin sonucunda eyvah cüzdan yok hissini her seferinde tekrar tekrar yaşa. En nihayetinde eve varılır. içerideki odaya gidilir saçları kurutmak için aynanın öndeki saç kurutma makinesini alınırken cüzdan farkedilir.Aıghhh!!

    başımdan geçen ilginç bir şey

    ELOY | 04 September 2003 11:23

    part one departmanından

    Geçen gece hava almak için dışarı çıkmıştım. Ayaklarımın beni nereye götürdüğünü bilmeden geçiyordum sokakları. Farkında olmadan uzaklaşmışım siteden. Nereye gidiyorum ben diye düşünürken ileride çalılıkların arasından güçlü bir ışık gördüm. Geceyi delercesine gökyüzüne ulaşıyordu. Korktum. Ne olabilirdi ki gecenin bir vakti burada. Ama korkum merakımı yenmeye yetmedi. Gizli gizli ışığa doğru ilerliyordum. Aklımda binbir türlü hikaye ile. Ama yaklaştıkça gözlerim kamaşıyordu ve algım azalıyordu. Işığın ortasında ne olduğunu anlayamadığım dev bir karartı vardı. Daha fazla yaklaşıp yaklaşamayacağımı düşünürken arkamda bir ses duydum. Dönüp baktığımda korkumun merakımı yenmesi gerektiğini anladım, ama çok geçti…

    Kendime geldiğimde yere paralel bir şekilde sırtımdan ama yüz üstü bağlanmış bir şekilde buldum kendimi. Bulunduğum yer çok karanlıktı ve gürültülü. Sanki biraz ötemde dizel motorlar çalışıyordu… evet çalışan bir şeyler vardı ama ne olduklarına dair hiçbir fikrim yoktu. O an aklıma bu karanlıkta çıkabilecek en ufak bir kıvılcımı bile görebileceğim geldi ama nafile sadece karanlık. Bu şekilde daha ne kadar durabileceğimi düşündüm sonra. Neyse ki beynimin kulağımdan akması gibi bir ihtimal söz konusu değildi. Ama bu gidişle ve bu sesle sağır olma olasılığım artıyordu…

    Kendime geldim. Neredeydim, buraya nasıl geldim, beni nasıl bu şekilde bağladılar, neydi onlar gibi öncelikli sormam gereken sorulara geçte olsa varabilmiştim. Geçmişe dair hatırladığım tek şey anlık bir korkuydu. Bir de innervision. Ne öncesi ne de sonrası… anlık korku duygusuyla bişey elde edemeyeceğimi anlayınca –kaldı ki anlıktı- şarkı söylemeye başladım. Inneeerrrrrvisioooooonnnnnnn. Şarkı söylerken sesimi beğenmiştim ilk defa. Ve kendimi çok güçlü hissediyordum. Hatta beni tutan bağlardan bile kurtulabilirdim. Ama sırt üstü aşağı bakan bir pozisyondaydım ve ne kadar yüksekte olduğumu bilmiyordum. Hey diye bağırdım. Sesin yankısından 100m2’lik bir alanda olduğumu anladım yeniden ama bu sefer yere doğru bağırdım. Sesin bana dönüşü 30 salise gibi bir zaman almıştı bundan fazla veya az olamazdı. Yani yaklaşık 100 metre de yukarıdaydım. Bağları koparmaya karar verdim…

    Yukarıdan aşağıya süzülürken çok eğlendim. Ayaklarımın üstüne düşüp elimle biraz destek alınca kendime kızdım biraz. Hemen etrafı aramaya başladım. Gözlerimdeki gece görüşleri açınca etraf daha da netleşti duvardaki düğmeye doğru ilerledim. Sanırım bununla ışıkları yakabilecektim. Ama önce gece görüşü kapatayım. Kör olabilirim. Yaktım ışıkları metal bir yerdeydim zemin ve tavan ve duvarlar metaldi. Dokundum sinterden yapılmış olduğunu anladım. Aslında vurarak bunları parçalayabilirdim ama gerek görmedim. Çokgen bir ortamdı burası ama öyle 6gen 8gen falan değil. Hemen saydım 48i. Ancak bir tanesi dikkatimi çekti genişliği 0.1 mm. Daha dardı diğerlerine göre. Acaba bu çıkış mı diye gittim baktım. Değilmiş. Yukarı baktığımda tekrar yanlış hesap yaptığımı anladım tavan 138.47 m. Yukardaydı. Bu hata payını gelen motor seslerine verdim. Sesi algılamamı zorlaştırmıştı. Yine kızdım kendime onu hesaba katmadım diye.

    Ortam sinterden beklenmeyecek kadar güzel bir ses düzeneği oluşturmuş gibiydi. Böyle düşünmeme sebep olan şey ise 23. köşenin yanında duran mikrofondu. Alıp şarkı söylemeye başladı. Evet evet harika şarkı söylüyorum. Harika şarkı söylüyordum da neden ellerim kocaman ve yeşil ve çirkin ve upuzun tırnaklarım vardı. Hemen gölgeme baktım. Çok çirkin bir yaratık olmalıydım ben. Ama bu tavandan gelen tek ışığın açısıyla da ilgili olabilirdi. Bu ihtimali göz önünde bulundurarak çok çirkin olmadığıma en fazla alien gibi olabileceğimi düşündüm. Tekrar şarkı söylemeye başladım. Sonra birden gizlice izleniyor olabileceğim geldi aklıma. Utandım çok. Kızardım hatta. Sol ayağımın ucunu yere sürtüyor sağa sola sallanıyordum. o kadar utandım yani. Lütfen devam edin sesini duyunca zaten zor zaptettiğim şarkı söyleme isteğim açığa çıktı. Dayanamıyordum… motorlar durdu. İnnervision çalıyordu. Karaoke diye düşündüm ama değildi. Canlıydı. Söylemeye başladım. Sonra spiders. Artık kendime engel olamıyordum orkestra harikaydı. Ben ise muhteşem. Coldplayden Nusrat Fateh’e, ELoy’dan Hamiyet Yüceses’e kadar bir çok parça söyledim. Çok alkışladır beni.

    Tezeği Avuçla Yedik

    llus | 03 September 2003 13:48

    Geçen sene tam da şu günlerde taşındığımız evin kontrat süresi bu ay doldu. Korku dolu gözlerle Nurten abla’nın bizi arayıp cüzzi bir rakam söylemesini bekliyorduk. O gün geldi çattı… Mooonsco aradı ve ev sahibimizi olan Nurten abla’nın ona söylediği rakamı bana telaffuz etti. Ey Nurten duy bizi diyerekten kendisini aradım…
    -Nurten abla meraba ben Redx.
    -ahahahahahah.. hayırdır Redx.
    -(ha) ya nurten abla zam yapmışın kiraya ya diyorum ki akşam eve kaçta gelcen?
    -aahahah 20.30 gibi gelcem gelmeden evden ara yukarı çıkarsın.
    -taaaam.

    Olayın şokunu üstümden atmaya çalışıyordum. Nası olcaktı ki?
    Oha yaw o kadar zam yapılır mı? Eve birde tadilat yaptık, o kadar boyadık, mineflo şey ettik, çiçek yaptık evi…