bildirgec.org

balık hakkında tüm yazılar

İkea’da İsveç Gıda Marketi

Chat Noir 1 | 01 July 2008 11:11

İkea’yı evimiz için hoş tasarımlı mobilyalar aksesuarlar alabileceğimiz bir alışveriş merkezi olarak biliyoruz ancak şimdi ikea’da İsveç gıda marketi açıldı.Evinize isveçten bir lezzet götürmek isterseniz burada çeşitli kurabiyeler, lezzetli reçeller,uygun fiyatlı balık ve deniz ürünleri bulabilirsiniz.Ben mavi kızılcık reçelinin tadına baktım gerçekten hoştu.İsveçlilerin geleneksel yiyeceklerinin örneklerini bulabileceğiniz bu marketteki ürünler ile ilgili detaylı bilgilere buradan ulaşabilirsiniz.Ayrıca şunuda söylemeden geçemeyeceğim.Normalde 15 yada 20 ytl’yi bastırmadan bir karidesi koklayamazsınız bile.Tabi haliçte balıklara yem olsun diye satılan 1-2 ytl’lik karidesler hariç.Burada boyutları küçük olsada özel soslu ve rokalı karidesli bir sandviçin 2ytl’ye satıldığına tanık oldum.Ayrıca üst kattaki bir restaurantta ise 4.50 ytl’ye karidesli salata yiyebiliyordunuz.Bununla birlikte 1.50 ytl’ye iki sosisli sandviç ve sınırsız içecek alabiliyordunuz.Gözlerime inanamadım.Bu kadar ucuz fiyatlarla hiç karşılaşmamıştım.Bana kalırsa yolunuz düşerse bir ziyaret edip tatlarına bir bakın derim.

ilginç suşi sanatı

xerre | 26 June 2008 23:57

ilginç suşiler
ilginç suşiler

yiyeceklerden yapılan albüm kapaklarını ve yine yiyeceklerden yapılan heykelleri hatırlarsınız. bu işlerde uzmanlığını kanıtlayan japonlar şimdi de kendi mutfaklarına has olan suşiye el atmışlar. suşiyi ne kadar seversiniz ya da yer misiniz bilemem ama gayet güzel işler çıkaran japonların bu suşili uğraşları görülmeye değer.
bunun dışında şu sitede de suşiden bişeyler yapmaya çalışmışlar ama bir öncekiler gibi iç açıcı sayılmazlar.

ilginç suşiler
ilginç suşiler

BALIK DOKTORU

lorienn | 29 May 2008 13:08

Eğitim görmeden doktor olunur mu? Aslında doktor sıfatını kendime vermemden rahatsızlık duyabilecek sayın hekimlerimizden şimdiden özür diliyorum. Ben kendi balığımın doktoruyum ve dün akşam kendi kendime yaptığım küçük bir törenle doktor ünvanını kendime verdim bile.

bu benim paluğun yakinidir. bir nevi akrabadur
bu benim paluğun yakinidir. bir nevi akrabadur

Balığımın adı yok. 4 yıldır bizimle. Bildiğimiz Japon balığı. Kuyruk süper, al yıldızlı bayrağım gibi dalgalanıyor ufak akvaryumunda. Gövde maşallah neredeyse iri bir istavrit kadar (tamam abartıyorum idare edin). Aileye ilk katıldıklarında iki kişi (tane) idiler. Diğeri ona 1 yıl eşlik etti. Cinsiyetlerini tam bilemesem de başlarda her ikisine futbolcu adı verdik. Azimli çıktı köftehorlar. Hani diğeri birinci yılda pes etmiş diyeceksiniz. Yavrum çocuğum iyi dayandı yine. Ciddi bir fanus patlaması sonucunda salon vitrininin arkasına hızlı bir yolculuk yapmışlardı o günlerde. Kimi zaman değişiklik olsun diye yerini değiştirmek istediğim vitrini “ağır yaaa” bahanesiyle yerinden kıpırdatmaya yanaşmayan ev ahalisi o an züppermen, örümcek ve hatta böööcükadam edasıyla azman vitrini olağan üstü bir stille yerinden çekmiş, akvaryum kumları ve taşları arasından iki balığı kurtarmıştık. O an kazazedelerin yara ve berelerini fark edemedik. Yeni bir fanus alındı hemen bizimkiler yeni evlerine geçtiler. Sonra bir ara dikkatlice bir baktım da bakmaz olaydım; “Aman Tanrıııııımmmmm” çığlığım evi yerinden oynattı. Ve hatta bizimkiler çığlığın ardından o azman vitrinin zangırdadığını ve hatta küçük fanus içinde ufak çapta bir tsunami oluştuğunu söylediler. Ama ben inanmadım. Manzara gelmiş geçmiş en azılı korsanları kıskandıracak boyuttaydı. Balıklarımdan birinin tek gözü maalesef yaralıydı. Sanırım fanus kırıldığında hain bir cam parçası… Canım derya kuzusu korsan balığımın façası vardı artık. Bir ara mini minnacık bir parça kumaşla yaralı gözünü kapatmayı düşündüysem de yine ev halkı bu fikrime “deli misin?” diyerek konuyu kapattılar. Benim karizma korsan (keşke adı korsan olsaydı diye hayıflandım bir an) bir yıl sonra ansızın hakkın rahmetine kavuştu. Ruhu şad olsun mekanı derin dondurucu oldu. Kendisini çok özlediğimde açarım naaşına bakar iç geçiririm… Canım korsanım!

Halikarnas Balıkçısı

Siradanbiri | 28 May 2008 17:32

Mavi sürgün
Mavi sürgün

Hafifte kimi zaman edebiyat testlerinin baş sorusu
yazarımız. Bodrum’da yaşaması, gerçek adının Cevat Şakir Kabaağaçlı olması ve yazar olması, hakkındaki popüler bilgiler. Fazla bilinmeyen, bilinse de pek ilgilenilmeyen yanı ise tarihçi ve araştırmacı olmasıdır. Oxford mezunu bir tarihçidir.
Ön adının Musa olması, annesini hamileliği sırasında rüyasında Musa Peygamberi görmesi ile ilgilidir.
İstiklal mahkemeleri tarafından, Bodrum’da kalebentlik olarak verilen üç yıllık cezanın affı sonrası İstanbul yerine orada kalmayı tercih etmiştir.
Aganta Burina Burinata en çok bilinen eserlerindendir.

Hep Biz Balıkları Seyredecek Değiliz Ya!

zabun | 21 May 2008 20:27

Fishloft balıklar için yapılmış bir nevi gözlem kulesi. Silindir şeklindeki ürün, bir ucu açık, öteki ucu kapalı şeffaf plastikten yapılmış. Açık olan ucu havuz zeminine balıkların geçebileceği kadar bir ara bırakılarak sabitleniyor. İçerisindeki hava pompa ile boşaltılırken oluşan vakum havuzdaki suyu çekerek bir su sütunu oluşturuyor. Fishloft sayesinde, bahçenizdeki havuzda volta atmaktan sıkılan balıklarınız, şöyle etrafta olan biteni kolaçan etmek için yukarılara çıkıp bakabilir.

Balık İşkencesi

zkaramanli | 19 May 2008 16:21

Dikkat! Bu yazı korku, tehlike ve bazı şiddet unsurları içerebilir. 😉

BCXSY Design Studio tarafından tasarlanan bu akvaryumdaki asıl amaç içerisindeki balğıa “görsel metafoz” yaşatmakmış. Şirketin, işin ucunu kaçırmış tasarımcıları tarafından dizayn edilmiş bu akvaryum, içindeki balıklara bitmek tükenmek bilmeyen bir labirentin içindeymiş hissi veriyormuş. Fotoğrafları ve detaylar daha ilginç..

Karaburun’da…

kopanisti | 30 April 2008 13:55

Evet nerde kalmıştık. Hah tamam tekneyi Saipaltı barınağında emniyete aldıktan sonra Karaburun’a iniyoruz. Belediye Başkanı minübüs ile ring seferi organize etmiş, hazır olanları İskele’deki pansiyonlara transfer ediyor. Sıcak su ile duş almak iyi geliyor, temiz kıyafetler giyip kokular sıkarak dışarıya atıyoruz kendimizi, iskelede biraz yürüyüp dağları yeşilliği seyrediyoruz. Karaburun birkaç özel şeyle çok meşhurdur.

Enginar, belki de Türkiye’nin en güzel enginarı burada yetişir. İlk ürünü İstanbul’dan gelip tarladan kaldırır götürür konserveciler, ikinci hasat da taze taze satılır, bir kısmını köylüler yol kenarında kurdukları tezgâhlarda ve merkezde haftada 2 gün kurulan pazar yerinde satarlar. Enginarın en lezzetli zamanı kafasının bir hanım yumruğu büyüklüğüne ulaştığı zamandır, 2o dakkada pişer, çok leziz olur, bunun yanında bakla da yetiştirilir tarlalarda. Tamamen organik mis gibidir.

4 adet enginar alırsınız saplarını keser dış yapraklarını beyazlar gözükene kadar koparırsınız bu arada limonla ovmayı unutmazsanız enginar kararmaz, bıcakla uç kısımlarını keser atarsınız, içini bir kaşık yardımıyla oyar tüylerinden ve sert iç yapraklarından arındırır suda biraz bekletirsiniz, ister bütün ister 4 parça ister ikiye bölerek. Yarım kilo da bakla ayıklarsınız onları da suya atarsınız ki kararmasın. Onlar suyun içinde banyolarını yaparken 2-3 tane taze soğanı beyaz ve yeşil kısımlarını birlikte ince ince kıyarsınız, dereotunu ayıklayıp onu da ince ince kıyarsınız. Çelik tencereye enginarları, üstüne baklaları, üstüne kıyılmış taze soğanları koyarsınız miktarını isteğinize göre ayarlayıp şeker ve tuz ilave edersiniz, yarım su bardağı su ekleyip kısık ateşte 20 dakika pişirirsiniz, mis gibi olur. Bunu bir servis tabağına alırsınız ki tencerede sıcakta kalıp pişmeye devam etmesin, soğumaya dursun. Soğuyunca üstüne Karaburun’dan aldığınız zeytinyağını salataya döker gibi bocalarsınız, en üstüne de kıyılmış dere otunu serpiştirirsiniz.
Tırnak içinde söylemeliyiz, yemeğe bilerek, pişerken zeytinyağı eklemiyoruz, çünkü 80 dereceyi geçen sıcaklıkta zeytinyağı özelliğini, sağlığını, aromasını kaybediyor ve artık zararlı madde üretmeye başlıyor.

Balıklar ve Bitkiler

karbeyaz | 21 April 2008 18:00

Fransız tasarımcı Mathieu Lehanneur, iki canlı organizmanın yani bitkiler ile balıkların birbirleri ile uyum içerisinde yaşamalarından esinlenerek, yiyebileceğimiz bitkileri üretmek için yerel nehir projesi buzdolabı akvaryumunu tasarladı. İçerisine tatlı sularda yaşayan balıkları koyduktan sonra içerisinde bulunan balıklar suyu gübreleyerek bitkinin büyümesini sağlayacak. Yerel nehir düşüncesi, Locavore felsefesinden temel alınmıştır. Bu tasarım 25 Nisan’da New York’ta sanatçılar galerisinde tanıtılacak.

Renk Değiştiren Akvaryum

umitkilic | 05 April 2008 20:30

Akvaryumların renk değiştirmesini sağlayan bir cihaz üretildi. USB ile akvaryumun renkleri değişiyor. Mavi, yeşil, mor ve kırmızı olmak üzere 4 farklı renk tercihi mevcut. Akvaryumun camı bu 4 renge göre değişiyor.

Akvaryumun değeri yaklaşık 30 YTL. Ayrıntılı bilgi için buraya tıklayınız.