bildirgec.org

bahar hakkında tüm yazılar

Erguvan

linet | 12 March 2008 10:37

Bahar geldi, bilmiyormuşsunuz gibi tekrar etmemin bir anlamı yok biliyorum ama, bugün dışarı çıktım öğlen Ihlamur Kasrı’ndan bir türk kahvesi içtik arkadaşlarla şehrin içinde cennetten bir bahçe, erik ağaçları çiçek açmış, erguvanlarda açacak.. Nedense içim bir hoş oluyor erguvanlar açınca o inanılmaz renklerimi içimin kıpır kıpır etmesine sebep olan, çocukça bir sevinç kaplıyor içimi, ama hemen az sonra hüzün, bu rengarenk halini bildiğim ağaçları nedense sonbahar hüznü içindeyken düşünüveriyorum bir anda, bu tamamen benim gel-git ruh halimden kaynaklanıyor biliyorum. Bir inanışa göre İsa’ya ihanet eden Yahuda kendini bu ağaca asmıştır. Efsaneye göre bu olaydan sonra önceleri beyaz olan erguvan çiçekleri utançtan ya da kandan kırmızıya dönmüştür. Utançtan kırmızıya dönen bir ağaç şimdi ise insanlar bile utanmıyorlar, ağaçlar mı utanacak… Beklerim fecrini leylaklar açan nisanın, Özlerim vaktini dağ dağ kızaran erguvanın. Yahya Kemal’e bile bu satırları yazdırmış erguvanlar… Daha zamanı değil biliyorum ama olsun az kaldı Nisan başlarında açar bu ağaçlar, eğer İstanbul’da iseniz boğazın bu ağaçlarla aldığı rengi görmenizi tavsiye ederim.. Sanki hafif de okudum daha önce erguvanları ama aradım taradım bulamadım, olsun varsa da var ne yapayım bakın renklerine de içiniz açılsın… Bırakın başbakan 3 çocuk yapın demiş, kadınlar gününde Cahide de kadınlar erkek stripcilere saldırmış, bir yanda çocuğunu cami avlusuna bırakan kadın, diğer yanda hergün angelina ve çocukları ile ilgili haberler (başbakanın sözünü o dinliyor bak) bakın en güzelini Çakar yapıyor adam bikini giyerim dedi oturdu gündeme oysa ben hep giyiyorum kimse haber yapmıyor:) Ayy tamam cıvıttım, çalışmam lazım ama bu hava, güneş, ağaçlar, çiçekler, böcükler offf offff… Offflama der annemm ohhh ohh dee der, hepinize bol ohhh lu bir gün diliyorum…

MUTLU OL İSTİYORUM

| 18 February 2008 15:35

Pencereden vuran güneşle beraber zamanı heceliyorum. Belki bu bir bilmecedir, kim bilir. Birkaç gün öncesine kadardır bakakaldığım, şaşırdığım onca şeyin hüznünü sarmalayıp büyütüyorum kendimi farkına varmadan. Lakin hüzün hala var ve susuyorum dolu dizgin bir yalnızlık içinde.

Saçlarımın kızıllığından olsa gerek güneşe çıplak gözle bakabilenlerdenim. Uzun tellerde sızması zor oluyor diye yağmur altında ıslanamayanlardanım. Ya da yanımda hep şemsiye taşıyorum acaba bu olabilir mi sebebi. Bilmiyorum.

Kaç kişilik bir yalnızlık yaşıyorsun bilmiyorum. Sadece bir tanesi özlediğin sana benziyor bunun farkındayım. Uzakta durup olan bitenleri izliyorsun o halinle. Sessiz sedasız hiç yerinden kıpramadan. Onlar gitse de sen gitmiyorsun. Vaz geçsede vaz geçmiyorsun duruşundan. Yaramazlıklarına karışmıyor, döküp saçmalarını toplamıyorsun. Sadece izliyorsun. Konuşmuyor ve söylemiyorsun… düşüp tökezledikleri zaman yanlarına gelmelerine izin veriyor yaralarını sıvazlıyorsun ve iyileştiriyorsun. Temiz tutmaya çalıştığın, onlara hiç dokundurmadığın kalbinle. Bazen seni de acıtmak isteseler de izin vermiyorsun. Akşama sen uyuyorsun lakin sabaha onlar uyanıyor. Bu yüzden ben yapmadım diyebiliyor ve bütün günahların sebebini onlara yıkabiliyorsun. Çünkü sen gerçekten hiçbir şey yapmıyorsun. Kaç kişilik bir yalnızlığı yaşıyorsun bilmiyorum. Sadece yeni yeni çözüyorum her şeyi. Farkı yeni fark ediyorum.

BAH(YOLCULUK)ARA

| 30 January 2008 15:20

Gün doğuyor, görmüyorsun. Vadilerimde mayınlar çoğalıyor. Gün doğumundan gün batımına… Daralan nadir ufuklarım var erişemeyeceğim kadar güzel. Başım önümde sadece üzülüyorum.

Bir ışık oluyor ilkin avuçlarım, sonra yükselen dağlara benziyor ayaklarım. Yosuna benziyor artık saçlarım. Kırılgan bir gün, kırılgan bir sabah… Susarken konuşuyorum, duymuyorsun. Şimdi yaprağım, yeşile dönüyorum. Ağacım yıkılıyor yaprak askıda kalıyor. Dokunamıyorsun.

Gün yangını lekeler var topraklarımda, sanırım bu defa ölüyorum. Sınırlarımı kendi içime topluyor, izlerini siliyorum gölgelerin. Fark edilmiyor.

Sentezsiz Baharlar Kuşağı Burası.

dasein | 11 January 2008 10:23

Sentezsiz baharlar kuşağı burası.

Kalemi kırık gökkuşakları
İçimizde eziliyor.
Harfler cümbüşlüyordu.
Bir an olurdu ki
Şimdiki anda bir öncekine geçişiverirdik.
Çünkü soslu yalanlar tek gerçeğimizdi.
Gerçekte dağılmak yetisi bir ızdaraptı.
Bir bilmece.
Bir suskunluk.
Çünkü sustukça zaman,
Devinim kazanacaktır dünyasına.
(Bir) havalı bir melodisi oldukça.
Kanı yerde bitmeyecektir.
Bilinesi.
CEzaNlar çekerken gök tanrı,
Susacaktır.
Çok yersizce.
Virgülsüz kaldıraç oturacaktır.
Yerinsiz bir gök dağarcığında.
Başka yarınla bak mevlana-ya
Ancak böyle anlayabilirsin.
İçindekileri.
Seninkiler
Bir toz bulutu.

EVİMDEYİMMM!!!

akoni | 03 December 2007 12:07

Hafif gecesi için Antalya’dan ayrılışım nedeni ile birazcık hafiften ayrı kaldım. Çünkü İstanbul’daki günlerimi yakınlarım, dostlarım, arkadaşlarım ve sevdiklerimle birlikte geçirdim. Benim için güzel bir tatil oldu, aslında giderken bu kadar uzun süre İstanbul’da kalmayı düşünmemiştim ama sevgili gelinimden dönüş iznini almam bir hayli güç oldu. Sizlere hafif gecesinden resimler getirdim, çünkü bunlar sizleri yad ettiğimizin delilleridir. Bu kadehler siz gelmeyenler için kaldırılmıştır. İnşallah bir başka bahara yine birlikte olmak
umuduyla.

MAHKUMLUĞUN TA KENDİSİDİR YALNIZLIK

sonsingle | 31 July 2007 11:33

Yalnız olmanın güçlü olmak anlamına geldiği günümüz dünyasında ,saklanmak ve saklamak zorunda olduğumuz için her şeyimizi tercih gibi görülse bile aslında MAHKUMLUĞUN TA KENDİSİDİR YALNIZLIK…..

Sevmek için herşeyini(neyi kaldıysa)vermeye bu kadar hazırken bile,yalnızsan ;sadece ceza olabilir bu kahrolası dünyanın sana hediye ettiği….

Yine de bahar ben geliyorum hazır olur demişse bir kere ve sen de o inceden gelen sese kulak verebilmişsen;umutların da ağaçların dalları gibi yeşerecek demektir…

Sabretmek erdemdir…..Herkese nasip olmayan…..Ve sabredenler er ya da geç hakkettiklerine kavuşur….

Bahar gibi ol dostum….Bahar gibi güzel,mis kokulu ve umut veren …..

POLEN ALERJİSİ İLE YAŞAMAK

wisdom | 25 May 2007 14:49

Malum, polen alerjisi günlerindeyiz…Çiçeklerin çiftleşmesi ne kadar “doğal” da olsa bizde rahatsızlık yaratıyor, nedendir bilinmez… Belki de bu kadar uluorta çiftleşmelerinden rahatsız oluyoruz, belki de havada bu kadar özgürce süzülmelerinden…Belki şehir hayatına fazla alışık olduğumuzdan, “doğal” hayat ile bütünleşmekte zorlandığımız için yaşıyoruz tüm bu rahatsızlıkları…Sebebi her ne olursa olsun, her yıl benim gibi birçok kişi tam da yılın en güzel aylarında burnu akarak, hapşırarak ve gözleri kızarmış halde dolaşıyor etrafta…Çoğumuz polenlere küfrediyoruz, bazılarımız yağmur duasına çıkıyoruz, kimimiz ise eve kapanıyor…Bazen polen alerjisi olanlar dayanışma derneği kurmayı düşünüyorum…Bu mevsimde hep birlikte güney yarımküreye seyahat edebiliriz mesela…Alerjisiz günler diliyorum…

akşam güneşi gibi

tombik | 15 April 2007 15:19

Ve geliyor yine bahar… herşey kendini tazeleme telaşında çırpınıp duruyor. bu telaş içerisinde bir ses geliyor kulağıma zar zor duyabildiğim. “bahar akşamalarının güneşi gibisin, bazen sıcaklığı ile her şeyi yakan” diyor sanki.. kulak kabartıp iyice anlamaya çalışıyorum ve duyduklarımda yanılmadığımı analıyorum. ne demek istiyor acaba diye düşünmeye başlladığımda, kışın o insanı saran serinliğine alıştı da sıcaktan sıkılıp, sıcaklığı ile herşeyi yaktığından mı yakınıyor diyorum. ama sonra farkediyorum ki bir yakınma değil bu daha farklı hisler barındıyor içinde…nereden mi anlıyorum bunu hemen arkasından dökülen kelimeler sanki bir öncekini tamamlıyor gibi… ve şöyle sesleniyor “bazen suskunluğu ile sert rüzgara karşı koyan…” sesi biraz daha yükselerek. ne demek istedi diye iyice meraklanmaya başlıyorum ve daha sonra biraz daha yaklaşmak için yürümek istiyorum sesin geldiği yöne doğru ama karar veremiyorum hangi yöne gideceğime çünkü bu ses saki her yanımı sarıyor. nasıl ki bahar gelirken her yanımızı bir telaş alır aynen öyle oluyor. kelebeklerin kozadan çıkma telaşı, yaprakların açmak için verdiği telaş, güneşin biraz daha ısıtmak , toprağın bünyesindekileri yetiştirme yelaşı,…vs. ve ses etrafını sardıkça bende telaşlanmaya başlıyorum ve ses giderek yükselerek şunları söylüyor.”bazen de bir çağlayan” diye bir bağırma duyuyorum. bu bağrışlar içerisinde…ve sonra anlıyorum ki bu sesler benim yüreğimden gelen kelimelermiş. olanları düşündükten son ra şu şekilde tamamlıyorum söylenenleri:
bahar akşamalarının güneşi gibisin,
bazen sıcaklığı ile her şeyi yakan,
bazen suskunluğu ile sert rüzgara karşı koyan…
bazen de bir çağlayan.
sen içimdeki birisin,
gibisi fazla bahar akşamlarının güneşisin
.”