bildirgec.org

bahar hakkında tüm yazılar

mart ayı

nazokiraze | 18 March 2010 11:38

Eski Roma’da takvimin başladığı ay olan Mart ayı takvim reformuna kadar hep yılın ilk ayı olarak kaldı, sonrasında yine de uzun süre yılın Mart ile başlaması geleneğine devam edildi.

Mart kapıdan baktırır kazma kürek yaktırır şeklinde atasözü ,mart geldi , bahar dallarım açtı diye orana burana incecik şeyler giyme, üşütürsün küllüm olursun, havalar her an buz gibi olabilir ,donarsın demek istemiştir. Bilmem neremize Mart karı yağdı lafı bu ayın soğuğunun ve karının ne kadar zalim olduğunu açıklayan engin bir bilgidir bizlere.

bahar gelmeden bahar yazısı

nazokiraze | 09 March 2010 12:32

“Damlardaki kar, saçaklardaki buz
Kanı kaynayan suya dar geliyor.
Haberin var mı, oluklardan sonsuz
Akan su sesinde bahar geliyor”
Cahit Sıtkı Tarancı

Mart’ın kapıdan baktırıp olmadık yerlerimizi dondurduğu şu soğuk havaya ve bir haftadır ciğerlerime inen boğaz enfeksiyonundan tam anlamıyla kurtulmamış olmama rağmen hatta kışı çok çok sevmeme rağmen yine de baharın gelişinin yaklaşması içimi kıpır kıpır ediyor.

Evelikdenilen ot çeşidi genellikle yapraklarının ve sapının tuzlanması şeklinde yenir, baharda tüketilen bu bitki çorbalara konur.Aslında bahar gelince yenilebilir otların çoğu kendini göstermeye başlar.Genellikle benim gibi kış günü eve domates, biber,patlıcan gibi yaz besinlerini sokmayan kurufasülye, kapuska,karnabahar , nohut türü yiyeceklerden sıkılanlar için bahar yeni bir dönemdemektir.Enginar, çilek, can eriği insanı o biçim heyecanlandırıyor.(baharda ot yemeli)

hayat böceği 7 –kışın güzelliği

taha3045 | 20 July 2009 09:00

Hava Alanya’nın havasından daha soğuk, insanın içini titretecek kadar sertti, dize kadar kar yağmış olan bu memlekette üzerinde kot pantalon ve hırkadan başka bir şey olmadığı için tir tir titriyordu sabahın köründe otobüsten inen heyecanlı kadın, ancak içi sıcacıktı ilk kez üşüdüğüne üzülmüyor, aylardır ilk kez umut doluydu.Evden kaçtığından beri otogarda tanıştıgı o 30 lu yaşlardaki yazıhane sahibi yakışıklıyla otelde 2 gün geçirdiği günü düşündü , adam ona gel seni memlekete götürüyüm demişti, işi bitince kızı nasıl da defetmişti.

Merzifon’da oturan Zafer’in kuzeni büyük bir aileye gelin gitmişti ve Zafer’in yaşındaydı, direk onun evine gittiler . Side’de birinin yanında yatacak yer ayarladıkları zaman onların ettikleri yardımı yüze vururcasına yaptıkları hareketler, sabah olsun hemen defolup gidin, ikincisi olmasın bu kalışın der gibisinden takındıkları tavırlar böceği öylesine alıştırmıştı ki, burada da korkuyordu, nasıl karşılanacaklardı diye.

hayat böceği 6 -bahara doğru

taha3045 | 16 July 2009 09:47

Bahar’a az kala( Alanya civarında sezonun açılmasının yaklaşmasından bahsediyor, yoksa aynı dönem henüz pek çok yerde kış yaşanıyor) Alanya yollarında kapatılmış bekçisiz bungalowlara girip yatıldı, ayaküstü sevişildi, banyo yapılmadan oradan oraya gidildi.

Birkaç sene önve Tuncay’ın komilik yaptıgı restaurantın aşçısına rastladılar ne güzel bu gece takılacak yer bulunmuştu. Akşam olunca aşçı ve garsonların kış bitene kadar memleketlerine gitmek yerine kalmayı tercih ettikleri barakada soba sıcacık yanıyor, kapının önünde mangalda köfteler pişiyordu, böcek aylardır yarı aç yarı tok geçen hamileliğinin ilk aylarında böylesi bir ziyafete hayır diyemezdi, bu kalabalıkta tek kadın hatta genç kız oldugunu (henüz 16 sındaydı) bile umursamıyordu, zaten yanında dolaşan karnındaki bebeğin babasının onu sakınmak ve korumak namına hiç bir çekincesi de yoktu, küçük kadın günü kurtarmaya bakar olmuştu. Tıka basa yiyip barakada herkes buldugu yere uzandı, genç kadın zaferin omuzuna uzandı ve uyuyakaldı, rüyasında oradaki adamların Zafer’i öldürüp kendisine saldırdıgını gördü ve sıçrayarak uyandı.

BİR GÜNLÜĞÜNE SU OLMAK

admin | 04 July 2009 11:34

Eşlik eden şarkıya, yazmaya ara verip eşlik etmek ile, şarkının ilhamında yazmaya devam etmek arasında gidip geliyorum.İyisi mi birkere dinleyeyim,tadayım,öyle devam ederim..Tamam,iyiyim şimdi…

Değişik olduğu günler nadirdir insanın hayatında aslında…Bir gün her gün olduğundan farklı olup bunu farkettiği zaman keyfine diyecek yoktur.Bu farkındalık öylesine güzeldir ki,öylesine kendini bulmuşluk hissi verir ki ister acı çekiyor ol ister kahkahalar atmak gelsin içinden,tek ortak bir ifade vardır,evde,sokakta orda burda,izini bıraktığın her noktada bir güzel tebessümdür tek karşılık.Bir tebessüm hiç bu kadar kendini bilmemiştir,ne için gülümsediğinin hiç bu kadar farkında değilsindir,hiç bir gün bu kadar iyi tanımamışsın kendini,hiç bu kadar bütünleşmemişsindir kendinle…Her zamanki olağan, telaşlı ve çelişkili halin gidiverir yerini sağlam,neyi dinlediğini bilen,huzurlu bir beyine bırakır.Çok değişiktir bu his çokk… Vücudunun her hareketinin her zerresinin anlamını bilirsin o gün,elini istemsizce neden masaya koyduğunu bile ya da neden o tarafa baktığını ya da ne biliyim,o aklından geçen saliselik düşüncenin özünü idrak ederek yerini bir yenisine bırakırsın..Çok değişiktir o gün,çok safsındır o gün,o kadar şeffafsındır ki baktığın değdiğin her yere, gülümseyen gözlerinden yukarılara o kristal sesli yıldızlardan saçtığını görebilirsin adeta,içindeki o güzel şeyin baktığın her yere saçıldığını falan… Çok,çok az defa bulur böyle günler insanı… Ve çok az defa anlar insan her yaptığının anlamını..Geçmişte söylediği bir sözü nasıl algıladığına ve algılandığına,geçmişteki kararlarının, hareketlerinin ne anlama geldiğine ve gelmesi gerektiğine,doğru muydu yanlış mıydı diye kararsızlığa düşmeden çok çok az defa anlam verir.Çok zamanlar aklına gelen ya da şöyle bir gözden geçirilen bir karenin her ayrıntısı binbir soru ile tekrardan anlamlandırılırken kimi zaman tarifsiz bir acı ya da acıyı azaltan öfke ile bir yandakiyle kıyaslanamaz tabessüm vesilesiyle;çok az zamanlar anlarsın o karenin ne anlam ifade ettiğini,her zerresinin,her bir gözbebeğindeki bakışın ne anlatmak istediğini…En güzeli de ne bir kararsızlık gelir bulur seni,ne bir çelişki ne de bir öfke…Her şey silinip yerini koca bir tebessüme bırakır…Kutsallıkla dolar tüm ruh,sanki tüm şeytanların önünde diz çöktüğü,gene de affedici bir meleksindir,senden iyisi yoktur,gözleri senden güzel parlayan yoktur,senden yücesi ve kendine tapanı….Çok güzel hissedilirrr çokkk… Çok azdır böyle zamanlar ama… Böyle duru olunan zamanlarr….Bir gün de olsa farklı olmak güzeldir…Bu günün arefesinde tüm boğazlarda biriken acılar,ne çok soğuk ne de sıcak o tam kıvamındaKİ muazzam su ile yıkanır giderr,bu günün arefesinde içte bir yerlerde biriken kahkahalar,çok da anlam verilemeyen mutluluk zerrecikleri, yerini öylesine anlamlı bir hüzne bırakır kii… Bir gün öncesinden öylesine farklı yapar ki…Hüzne de anlamsız mutluluklara da öylesine bir anlam yükler ki…Bu ruh tazelenmesi henüz açan bir bahar tomurcuğunu bile geride bırakır.

depresyon

FEYZAN | 13 May 2009 12:51

33 yaşındaydım ve kızım henüz minicikti. Şimdi ki gibi bahar gelmişti. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Bunun ne olduğunu bilmediğimden, bahar yorgunluğuna yoruyordum.
Annemde otururken, kalbimin çarptığını ve çok çabuk yorulduğumu anlattım.Teyzem de oradaydı ve beni şaşkınlıkla dinledikten sonra, bu yaşta ne yorgunluğu, ne çürük gençlersiniz siz dedi. Sonra fark ettim ki, kalbim normalden hızlı çarpmıyor, ben yıllardan sonra onun çarptığını duyuyorum. Derken, boğazımın sıkıldığının hissetmeye başladım. Guatr olduğuma karar verdim.Annem beni kendi doktoruna götürdü.Adam beni muayene ettikten sonra, hiçbir şeyim olmadığını ve sadece sıkılmış olabileceğimi, hafif bir hap vereceğini söyledi.Çok şaşırdım.Kendimi çok güçlü zanneder, akranlarıma akıllar verirdim.Dirayetli olmak gerektiğini, arkadaşlarla, dostlarla konuşa konuşa sıkıntılarımızı yeneceğimizi söylerdim
Tanıdığımız bir psikiyatrist vardı, onu aradım. Doktorun bana söylediklerini anlattım, o da gel konuşalım dedi. Konuştuk ben hislerimi anlattım.İçimde derin bir sıkıntı olduğunu, boğazımda düğümlendiğini, onu dışarı atamadığımı, kalbimin sesini duyduğumu, onu sakinleştirmek istermişçesine, elimi kalbimin üstünde tuttuğumu anlattım.Doktor
da bana depresyon geçirdiğimi ve her 5 kadından birinin ömründe bir kez depresyon geçirdiğini, 3 ay kadar bir hap içerek bunu atlatabileceğimi söyledi.

çiçekli böcekli

nazokiraze | 30 April 2009 07:22

Tasarımcılar tam bahar gibi içimizi ısıtacak tasarımlarını çoktan yaptılar ,hele çok zaman geçirilen evler için çiçekli,çimenli,renkli baharımsı şeyler.

lavabo fırçası (mayaskitchen)
lavabo fırçası (mayaskitchen)

Bu fırçayla kim lavabosunu temizlemek istemez sanki bahçeden yeni koparılmış bir çiçek, insan bu fırçayla mutfak temizlemeye bayılır, tıpkı diger fotograftaki fırçayla tuvalet fırçalamak gibi.Fırçaların devamı burada.

piknikteyiz

nazokiraze | 28 April 2009 14:08

Bahar geldi herkes evlerden dışarılara atmaya başladı kendini, kene,pire demeden piknik alanları dolduruldu. Piknik sezonu başlarken hoş piknik çantalarıyla karşılayalım dedik.

robert opie collection.
robert opie collection.

9sn.net
9sn.net

Yurdum insanı üşenmez taşır piknik tüpünü,mangalı hatta yatagı yorganı, koskacaman damacanayı.Ne yasak dinler ne başka birşey, yıkar tüm tabuları.

style files com
style files com

Pikniksever cefakar halkımız bardagı çanagın dışında kilimini bile taşımasın diye tasarlanan çantayı kalabalık ailelere öneriyorum. İki sevgili halinde piknik yapan romantik piknikçiler , iki gönül bir olmuş,samanlık seyran olmuş misali heryere kurarlar nasıl olsa piknik ortamını, yeterki gönüller bir olsun ,değil mi ama?
Hadi bakalım kolay gelsin, şimdi sıra sarmaları sarmaya, börekleri açmaya geldi.

bahar yorgunluğu

Yavuz AYKUT | 24 April 2009 22:25

bahar yorgunluğu diye birşey var ki beni iki yıldır vuruyor. insanın baharı yaşıyası kalmıyor.
nasıl oluyor bu bahar yorgunluğu ;
genel olarak baharın gün saatlerine ayak uyduramama soğuktan sıcağa geçiş ve benzeri güzel olaylara ayak uyduramaması ve bu olayların insan üzerinde aşırı beklenti ve aşırı enerji yüklemesi. birde insanın benim gibi yapamadıkları varsa ve bunu yapmaya elverişli değilse bu psikolojik rahatsızlık kaçınılmaz oluyor. örneğin ben 2 yıl önce çapraz bağlardan ameliyat oldum ve futbol aşığıydım yani artık oynayamıyorum. bahardaki güzel havalar benim oynama isteğimi kabartıyor ama bedensel olarak yetersiz kaldığımı ve yapamayacağımı beyin söylüyor yani beyinde çatışma oluyor.

ölü bir adam

taha3045 | 13 April 2009 15:52

Adını bilmediğim bir kafetaryadayım, girerken adına sanına bakmak aklıma gelmedi, tek başıma oturmayı severim böyle ama ille masada oyalanmam gerekiyor, etrafı izlemek çok salakça geliyor bana, sanki kadın kız görmeye gelmiş hıyarlar yada çiftlere bakıp iç geçiren aşk fakiri adamlar gibi görünmek istemiyorum. O yüzden kahvemi içerken ya dergi falan okurum yada bilgisayarımla içiçe geçerim.

Bugün de burada yazayım dedim, bir bahar günü,olması gereken dışarda olmak, yeşilliklerle yeşerip, güneşle ısınmak . Ama hala insanlar alışveriş merkezlerinin kasvetine hapsolmakta kararlı, buna bende dahilim. Bahar havasının tadını çıkarmak dururken gelmiş burada kahve içiyorum.