bildirgec.org

bad guy hakkında tüm yazılar

BAD GUY / AŞK; BEŞİNCİ ELEMENT

sahaf1976 | 09 July 2009 15:01

BAD GUY
BAD GUY

Maddenin üç halini bilen ve bu üç hali bilmekten ötürü benzersiz bir tatmin yaşayan bizler aşkın kaç halini biliriz? Sevgi şüphesiz ki öğrenilebilen ve kesinlikle bireyin içinde bulunduğu çağdan çağa küçük farklılıklar gösterebilen bir edimdir. Yıllarca dinlediğimiz masallardan, şarkılardan, hikâyelerden, okuduğumuz roman ve haberlerden, izlediğimiz diziler, oyunlar ve filmlerden, tanık olduğumuz ilişkilerden ve büyüklerimizin nasihatlerinden biriktire biriktire oluşan aşkı bir gün aniden geliverene kadına ya da adama koşulsuz veririz. Başka şansımız da yoktur hani…
Peki, ne kadar doğrudur bu aşk, ne kadar uygundur insan doğasına? Yoksa toplumun genel sağlığı ve doğruları uğruna kurban mı edilmiştir? İğdişlenmiş, sakatlamış olması ihtimali yok mudur? Bilmediğimiz bir hali var mıdır aşkın, bilmeye hazır mıyızdır acaba?

BAD GUY
BAD GUY

İşte bu cesur soruları sorabilen ve cevaplarıyla karşılaşmaktan korkmayacak izleyiciler için benzersiz bir film Bad Guy.
2001 yapımı bu film de yine Kim Ki Duk imzasıyla öne çıkıyor. Farklı sınıfları temsil eden bir pezevenk (Jae-hyeon Jo) ile bir genç kızın (Won Seo) arasındaki aşk ilişkisine oldukça rahatsız edici bir yaklaşımı var yönetmenin. Aşk ancak eşitler arasında yaşanabilecekse buyurun durumu eşitliyorum diyen Kim Ki Duk. Aşkın ve maddenin bilmediğimiz sularında yüzdürüyor bizi.

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (1)

sahaf1976 | 03 July 2009 09:58

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Organize İşler filminde Üzeyir karakterini filmdeki tüm karakterlerden daha fazla sevmemin nedeni Süpermen Samet ile aralarında geçen konuşmadır. “Üzeyir abi sen dilsiz değilsin. Niye hiç konuşmuyorsun?” diye sorar Samet. Yıllar geçmesine rağmen unutamadığım şu cümleyi söyler Üzeyir, “Bir ara çok konuştum, hiç faydasını görmedim. Bıraktım.”
Ne büyük bilgeliktir insanın bunun ayrımına varması. Küserek, acıyarak, kaçarak bir savunma biçiminde değil anlayarak, sindirerek tercih edilmiş bir suskunluk. Konuşan Türkiye’nin kısacık bir zamanda, ağzı olan konuştuğu için, Labarba yapan Türkiye’ye dönüşmüş olmasının ilacı belki de suskunları anlayabilmek, susmayı öğrenebilmektir. Evde, okulda, vapurda, sokakta, tiyatroda, bağıra bağıra ve sanki dünyanın en müreffeh ülkesinin imtiyazlı vatandaşlarıymışız gibi kahkahalarla konuşmamızın altında yatan o toplumsal hastalığı teşhis ve tedavi etmek zorundayız. Akıl sağlığımız biz söz sıkarak zamanı öldürmekle meşgulken ellerimizin arasından kayıp gidiyor oysa. 3. sayfaların cinnet ve cinayet haberleriyle doğru orantılı bir gürültü toplumu oluyoruz. Susan Türkiye istediğimden değil elbet, boş konuşan Türkiye’den yorulduğumdan…

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Suskunluğu tercih etmiş, hiçbir yere bağlı olmayan, gittiği her yerde hep misafir, hep sürgün olan birinin en kolay yaptığı şeydir resim çekmek. Fotoğraf makinesiyle değil zihniyle çeker resimlerini. Dilini, kültürünü bilmediği sokaklarda gezerken sesleri, sözleri değil resimleri toplar cebine. Konuşarak tüketmez içindekileri. Egolarını, hırslarını, korkularını da ehlileştirmiştir o, bu sayede mümkündür susabilmek.

20 Aralık 1960’ta Güney Kore’de bir taşra köyünde dünyaya gelen Kim Ki-Duk işte bu susan ama biriktiren insanlardan oldu. Çocukluğunun oldukça haşarı geçtiği biliniyor. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Seul’e taşınmış olmasıyla büyük şehir kavramıyla tanışmış oldu. Ailesinin ekonomik olarak güçsüz olması sebebiyle kısa sürede meslek sahibi olması gereken Kim Ki-Duk büyük şehirde tarım eğitimi verilen bir okula gönderildi fakat onu bu okula yönlendiren ekonomik sorunlar büyüyerek devam ettiği için okulu tamamlayamayarak ayrıldı.