bildirgec.org

baba hakkında tüm yazılar

İrem

buddhala | 20 July 2008 15:30

O kız ki, sesi karanlık bir odada kendi gölgesini arayan bir mum alevi… bakışları duman, sönmekte olan bir sigara…

İrem diye üç kez fısıldadılar kulağına, dünyaya hoş gelmişti. Mutluluk, çoğu duygudan sonra ortaya çıkardı o zamanlar. Belli bir karışımı yoktu ama olmazsa olmazları vardı. Güven belki dedesinin ismiydi. Güven duyamıyoruz diye yaratıyorduk, bizi yaratandan en büyük farkımız buydu. Bazıları kelime, bazıları nota, bazıları ikisini, bazen ikisi de yeterli değil güven tazelemek için… başımızı kaç farklı göğse dayadık ki? Güven değişken olabiliyordu hem başkalarında arıyorduk hem de eskisini arayabiliyorduk. Bizler, yaratınca birşeyleri acayip mutlu oluyorduk. İrem de öyleydi, belki Cennet değildi ama yaratan için sığınaktı, yaratan büyütecekti hatta çoğu kişi onu büyütmek isteyecekti, onu olabildiğince mükemmel yetiştirmek isteyecekti çoğu kişi… İrem’ e değecekti, İrem değerini bilene kadar…

Yokartıkbaba!

ufakufak | 19 July 2008 10:30

aldığımız haz ne didaktik şiirde
ahkâm kestirme bana baki
baba bana donanma al
donyağı suratlı gecelerde
dandini bana dandini yabay
hayatta inanmam
aaaa!
yok artık baba!

Karagözlüm,dünyalar güzelim,bahtı karalım

07ebru | 29 June 2008 10:40

Annesi ve 6 aylık bebeği uyuyakalmıştı.Soba tütmeye başladı ama ikisi de uyanamıyordu.Neden sonra kendine gelmiş olmalı ki cansız bedeni dış kapının önünde bulundu.Ne hikmetse bebek yaşıyordu.

Babanın ciğeri yanıyordu severek evlendiği göz bebeğini yitirmiş 6 aylık kızı ile kalakalmıştı,bebeğine sarıldı ama bebek meme istiyordu.İstemeden sütten kestiler başka çare yoktu.Doyamamıştı ne annesine ,ne annesinin sütüne ne de kokusuna…

Geceleri uyuyamıyor çok ağlıyordu annesini arıyordu onu susturmak için annesinin tülbendini verdiler eline onu emerek uyumaya alışmıştı.

Ya bu çocuk sizin olsaydı?

07ebru | 29 June 2008 10:34

Ya bu çocuk sizin olsaydı?
Ya bu çocuk sizin olsaydı?

Engelli Çocuk Sahibi Olmak

Anne 8 aylık hamile doktorlar bebeğinin down sendromlu olduğunu ve karar vermesi gerektiğini söylüyor. 21 kromozomlu bir çocuk dünyaya getirecek ve tüm hayatını ona göre idame ettirecek.
Anne baba şaşkın,birlikte karar veriyorlar.
Bu bebek doğacak!
Bebek dünyaya geldiğinde ne hikmetse down sendromu taşımadığı anlaşılıyor.
Anne babanın sınavı bu işte!
Peki ya sonucu farklı yaşayan aileler işte asıl travmayı onlar yaşıyor.Çocuğun tedavi görmesi lazım ancak bu tedaviye önce aile ile başlanıyor çünkü engelli çocuğa en yakın olan ve sürekli yaşamını onunla paylaşan aile olduğundan aileye düşen iş yükü çok fazla özellikle de anne en ağır şekli ile yaşıyor.
Eşler birbirini suçluyor “sen şöyle yaptın da ondan böyle oldu” ya da “şöyle şöyle yapsaydın böyle olmazdı” gibi,bu sürekler tüm ailelerde yaşanıyor.
Suçlama devresinden sonra suçluluk duygusu başlıyor “neden ben” ,”neden benim çocuğum”,”hangi günahımın bedeli” bu süreç bitince sıra geliyor sorgulama evresine down sendromu olanların yaş limitinin 30 olduğunu öğrenen anne baba bu kez “daha uzun yaşayamaz mı?”,“tedavi olması için hangi doktora,hangi hocaya gitmeliyim?”Down sendromu olan ve 30 yaşı geçiren nadir örnekler vardır.Otuz yaşına geldiklerinde saçları dökülmüş,beyazlamış,derisi sarkmış bir yaşlı görünümünde olarak yaşamları sonlanır.Kelebeğe biçilen ömürden biraz daha fazlası biçilmiştir.
Milyonlarca insan varken akraba evliliği yapmanın sonuçlarından biridir.Tek neden aile evliliği değildir tabii ki.Kalıtım yolu da önemli bir unsurdur.
Konu ile ilgili detaylı açıklamalar vardır.

BEN MAHKUMA MAHKUM

usttire | 24 June 2008 11:36

...

Anam toprak
Anam ecele mahkum
Babam hapiste ben yanında
Babam mahkum
Ben mahkuma mahkum
Yakışmadı baba bu sana
Benim kaderime yakışmadığı gibi…
Anam masum
Babam haksız
Bense kayıp…

SEN HALA EN BÜYÜKSÜN BABA!

toz66 | 20 June 2008 12:00

Baba… Baba sevgisi, şefkati ve içtenliği… Küçüklüğümü aklıma getirdiğimde, hep en güçlünün, en iyinin ve en bilginin, babam olduğunu düşünmüştüm… En iyisi, en yakışıklısı, ve benim için en değerli olanı her zaman babamdı… Düşünsenize, benimle bilek güreşi yapar ve her defasında onu yenerdim. Fakat başka birisiyle güreştiği zamansa, her seferinde babam yenerdi. Yani bana karşı dünyadaki en cesaretsiz kişi oluverirdi, çünkü o benim babamdı ve ben onun oğluydum. O benim babam…. İlk bisikletimi alan ve bana “hadi bakalım, sür de görelim” diyen. İlk boyama kitabımı alıp, bana renkleri öğretmek ve sevdirmek için; “ne kadarda rengarenk ve güzeller demi?” Sorusunu soran. Ve ilk hikaye kitabımı aldığında bana “eğer bu seriyi bitirirsen, sana daha ne kitaplar alacağım “deyip sözünde duran ve 18 yaşındaki birine, şimdiden küçük bir kütüphane bırakan, eskilerin öğretmeni, şimdilerin, emekli bilgini, eskiden ve hala en büyük babam benim… Hani derler ya “ben hastalandığımda babam sabahlara kadar başımda bekler..” diye. Benim babam, başımda beklemezdi . Hasta olduğum günlerde beraber uyurduk, ben güvende olayım diye…
Hele o küçükken gece korkuları; onlar yok mu? Gece korktuğumda, gittiğim iki yer vardı. Birincisi, babaannemin yanı, ikincisi ise babamın yanıydı… Laf aramızda, en çok babamın yanını severdim. Çünkü koskocaman elleri ve kolları beni daha iyi korur diye düşünürdüm gecenin karanlığından… O benim babam… Çünkü, o en büyük sevgilere layık, eskiden ve hala o benim en büyüyüm, kocamanım ve en güçlüm…

Pera Müzesi babalara ücretsiz

nzright | 14 June 2008 17:05

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi Babalar Günü dolayısıyla, 15 Haziran 2008 Pazar tüm gün tüm babalara ücretsiz!

Normal
Giriş Ücretleri:
(10 Mayıs 2006’dan itibaren geçerli olan fiyatlardır)

Tam : 7 YTL
Grup : 5 YTL (10 kişi ve üstü)
İndirimli : 3 YTL (12 yaş üstü öğrenciler,öğretim görevlileri, 60 yaş ve üstüziyaretçiler)
Ücretsiz : Engelliler ve her engelliye refakateden bir kişi, 12 yaş ve altı çocuklar
Audio Guide : 2 YTL1 YTL (Gruplara – en az 10 adetalınması koşuluyla)

The Godfather’dan Unutulmaz Replikler

chikusho | 13 June 2008 10:06

The Godfather (1972)
The Godfather (1972)

Imdb okuyucularının oylarıyla belirlenen En İyi 250 Film Listesi‘nde uzun zamandır en iyi film ünvanını kimseye kaptırmayan ve Baba serisinin ilk filmi olan The Godfather’dan unutulmayan diyaloglar;

[kendi kendine konuşarak söyleyeceklerinin provasını yapar]

Luca Brasi: Don Corleone, kızının düğününe beni de çağırman benim için büyük bir şeref. Umarım ilk çocukları erkek gibi erkek olur.
——————————-
Calo: Sicilya’da, kadınlar tabancadan bile tehlikelidir.
——————————
Don Corleone: Ailenle vakit geçiriyor musun? Güzel. Ailesiyle vakit geçirmeyen bir adam asla gerçek bir adam olamaz.
—————————–
Don Corleone: Ona reddedemeyeceği bir teklif yapacağım.
—————————–
Clemenza: Tamam, diyelim ki ikisini de vurdun. Sonra ne yapacaksın?
Micheal: Oturup yemeğimi bitireceğim.

Böyle “Baba” Görülmedi – The Godfather 1

toz66 | 03 June 2008 11:06

The Godfather
The Godfather

Onlar, sinema tarihinin büyük babaları… En büyük baba ise Don Vito Corleone ( Marlon Brando)… New York‘un en güçlü ailesi ise İtalyan Corleone ailesidir. Aile göçten sonra sıkı bir şekilde birbirine bağlanmış, güçlenmiş, kendilerine göre iyi bir aile; başkalarına göre ise büyük bir mafya olmuştur. New York’taki güçlü çevreler Corleone ailesi ile birlikte uyuşturucu işine girmek istemişlerdir. Bu teklifi reddeden Don Vito Corleone, çevresine düşman toplamış ve bu düşmanlık kendisine suikast düzenlenecek kadar ciddileşmiştir. Yaşanan düşmanlıklar sonunda yıpranan Büyük Corleone, yerine veliaht olarak soğuk kanlı 2. Dünya Savaşı’nın Kahramanı, en küçük oğlu Michael ( Al Pacino) tayin eder. Mafyalık işleriyle alakası olmayan Michael bir anda kendisini çatışmaların ve intikamın içinde bulur…

İçim acıyor suslara !!!!

kelebeklerozgurdur | 29 May 2008 14:58

Pembe elbisesini giymiş, uzun siyah saçlarını annesine ördürmekteydi…
Evin içinde alışılmışın dışında bir koşuşturma hakimdi.Annesi, mutfakta babasının en sevdiği yemekleri pişirmekteydi kalktığından bu yana. Kendinden 3 yaş buyuk abisi ve 2 yaş küçük erkek kardeşi annesinin bir türlü bitmeyen istekleri için ev ile bakkal arasında ha bire mekik dokumaktaydı
_”aliii” diye seslendi annesi camdan bahçedeki buyuk oğluna.”Kuş üzümü unutmuşum. Halil efendiden alıver hemen”.Ali ok gibi fırladı yerinden 2 dakika sonra kuş üzümünü mutfağa bırakırke, tencerelerin kapaklarını teker teker kaldırıp içindekilere baktı.
tarhana çorbası, güveç, elde açılmış ıspanaklı börek gözlerinin parlamasına neden oldu..Annesi sütlacı kaselere boşalttıktan sonra dolmayı hazırlamaya koyulacaktı, kuş üzümü istediğine göre..Saate baktı 3 olmuştu..Babasının gelmesine birkaç saat vardı demekki…