bildirgec.org

ayvalık hakkında tüm yazılar

Ayvalık Özel ..

bkiziltug | 09 October 2010 12:12

Denizin, rüzgarın, güneşin, ayın ve yıldızların mükemmel uyuştuğu bir yerdir aslında Ayvalık .
Kimi insanlar tatil için gelirler buraya, kimileri ise emeklilik hayallerini gerçekleştirmek için. Her insanın hayali değilmidir aslında emeklilik , balığa gitmek , sakin sessiz ve huzurlu bir yere yerleşip hayatının geri kalanını orada yaşamak… Hatta ve hatta anıları derleyip bir kitap oluşturmak.
İşte Ayvalık, tüm bunların açık adresi.
Evinizde apartman sahipleri kızarmı acaba? demeden kedi köpek gibi hayvanları özürce besleyebildiğiniz , her şeyin elinizin altında olduğu , en uzak yerin bile merkeze yakın olduğu ve yaz kış kuşların cıvıl cıvıl öttüğü ayrıcalıklı bir yaşam.
Buram buram tarih kokan sokaklarıyla her hücrenize işleyen taş yolları, size adeta burada kalmanızı fısıldar.
Tarihi Türk ve Rum evleri, içinize işleyen görkemiyle her sabah sizlere nefis bir göz ziyafeti sunar. Her yerin özel olduğu bu kasabada ;
Çamlık, Armutçuk , Cunda ve adalar gibi bir dolu gezilesi tarihi ve turistik yer ve tabiki capcanlı tabiyatı sizi kucaklamaya hazır.
Eğer hasta yatağınızda yatmıyorsanız yada çok önemli bir işiniz yoksa , haftasonu kaçamağı ve ardından kocaman bir yaz tatili için ideal .
Ayvalık doğal, Ayvalık güzel …
İşte bu yüzden Ayvalık ÖZEL!

tatil dönüşü ortalığı karıştırmak lazım

taha3045 | 23 July 2010 13:47

Malumunuz epeydir yoktum, hiç diyen oldu mu acaba bir Taha 3045 vardı ne haltlar etmekte, nerelerde acaba diye:)

Uzun çok uzun bir tatilin ardından aranızdayın sevgili Hafif ahalisi (ne de bayılırsınız ya bana)

Öncelikle tatilimi herşeyden uzak ama herşeye yakın olmak felsefesi ile yapmaya başladım, laptopumu almadım, cep telefonumu almadım (bir Telekom kartı alarak ara sıra arayacaklarımı kısa ve öz olarak aradım) eşim ile bir Köroğlu bir ayvaz çıktık yollara.

Cunda Adası ilk durağımızdı, gitmeyenlerin mutlaka gitmesi gerektiği konusunda gerçekten ısrarcıyım.O ne güzellik , o ne harika yemekler, denizi şahane anlata anlata bitiremeyeceğim.İstifno denen otu ilk kez tattım ve beğendim.İnsan orada hafif ve lezzetli yemekleri yerken ruhunun dinlendiğini hissediyor ve galiba gittiği yere bünye ve midesi de uyum sağlıyor, o denizin, o mehtabın,yeşilliklerin ortasında önüme içli köfte, ezme falan gelseydi heralde midem altüst olurdu, oysa Mardin gezimde ağzım sulanarak en acılı, etli yemekleri nasıl beklediğimi hatırlıyorum.Lokma tatlısını unutmayalım.

Fofo & Engin

semazem | 05 October 2009 15:59

Ali Bey Adası’nın bilmem kaç yıllık sokaklarından birinde, sokak taşlarının düzensizliğinden dört ayağı aynı yüksekliğe basamadığı için her harekette sallanan tahta bir sandalye ve dengedaşı bir masada, bilumum deniz ürünleri, bir kaç meze ve tabi ki rakı eşliğinde oturmuş; müziğin güzelliği ve kalitesiyle yaşları arasındaki inanılmaz tezattan hafif hayrete düşmüş bir halde, içiyor ve 3 genç sazdan fasıl dinliyoruz. Yeri geliyor katılıyorum müziğe, şarkılara eşlik ediyorum; yeri geliyor bir kedinin balık bekleyen bakışlarını görmezden geliyorum, yeri geliyor masada ritim tutuyor parmaklarım; yeri gelsin gelmesin bir rüzgar ortalığı biraz karıştırıyor veya sıcak ekmek geliyor masaya… Ve yeri her dem bâki yar hemen yanı başımda, gecenin her anına mutlaka elim tenine değiyor.

izmir-istanbul VII

kahramancayirli | 14 August 2009 12:31

Çanakkale’de uyandığım zaman iki sözcük vardı aklımda: Troia ve Assos. İkisinin hayaliyle apar topar çıktık Çanakkale’den.
Eski taşlar, yerleşkeler, kalıntılar ilgi alanınız dahilindeyse, Troia’da çok mutlu olursunuz, öneririm. Kocaman at, fotoğraflar çektiriyor insanlar,…

troiavakfi.com adresinden alınmıştır.
troiavakfi.com adresinden alınmıştır.

Troia’da fazla kalmadık, bünye deniz istiyordu çünkü, Assos için acele ettik. Ezine’yi geçtik bol peynirli, Ayvacık’ta durduk biraz. Parkta oynadık, çocuklu bir teyze garip garip baktı, hatta kocası geldi sonra. Kaydırağın plastik girişine sığmadım, salıncağa sığdım neyse ki. Ayvacık’ı tuhaf bir biçimde Muğla’nın Kavaklıdere ilçesine benzettim sanırım (6-9 yaş arası burada yaşadım), Ayvacık’ı kendime müthiş yakın hissettim, Ayvacık’tan gitmek istemedim. Kan çekti sanki.

izmir-istanbul I

kahramancayirli | 03 August 2009 18:36

foca.bel.tr adresinden
foca.bel.tr adresinden

Motor binmek, apayrı. İmiş. Onca vakit korktum, uzak durdum. Şimdi onunla yatıp kalkıyorum. İnsanın gözü, eli, ayağı. Oluyor. Otomobildir, otobüstür .. hiçbiriyle kıyaslamam. O virüsü aldım artık. Ölene kadar iki tekerin üstünde. Devam.
Çıkış noktası: İzmir-Karşıyaka. Sabahın dördü. Karanlık, serin, ıssız ve güzel. İnsan üç gün sürecek bir motor seyahatine şort-tshirt çıkar mı? Ben çıktım. Saat sekize yaklaşırken Foça göründü. Cumartesi sabahı. Kimseler yok, tek tük. Yağlı ballı güzel kahvaltı. Denize nerede gireceğini bilemiyor insan. “Neyse artık Yenifoça’da gireriz” Foça, kıymetli, sakin, sessiz ve mavi epey. Foça’yı çok sevdim ve çok beğendim. Az biraz Datça’yı andırdı bana.

TOST

| 22 June 2007 18:26

Tost benim için en lezzetli kurtarıcıdır. Evde yemek yokken, annem de yokken, canım birşey istemezsen hemen tosta sarılırım. Bayılırım her çeşit tosta. Çikolata,tost ve su… Bunlarla bir sene yaşayabilirim herhalde.
Geç uyanıp, işe veya okula geç kaldığımda da çok büyük yardımcıdır tost. Ne istersen doldur içine, at tost makinasina. Tost manyaklığım yüzünden bir sürü tost çeşidi öğrendim. Kendim keşfettim bazılarını da . Yalnız dün internette tostlara bakarken başkalarının da keşfetmiş olduğunu gördüm. Olsun ben yine de ilk benim keşfettiğimi düşüneceğim.
İlk başlarda sucuklu-kaşarlı, kaşarlı veya peynirli çeşitleriyle idare ediyordum.Sonra sıkıldım hep aynı çeşitleri yemekten. Kaşarlı ve domatesli tost denedim. Muhteşem oldu. Çeşitlerimin arasına onu da ekledim. Başka birgün canım çok tatlı birşeyler istiyordu. Aynı zamanda acıkmıştım da. Yemek yersem tatlıya yer kalmaz diyerek, nutellalı tost denedim. O da çok güzel oldu. Ama nutellalı tost her ekmekle iyi gitmiyor. Yumuşak, büyük tost ekmeği lazım. Bir tane tost ekmeğine nutella sürün ve bir köşesinden diğer köşesine katlayıp üçgen yapın. Güzel görünümlü çikolatalı tostunuzu afiyetle mideye indirebilirsiniz.

Bu beş tost çeşidiyle bir süre idare ettim. Sonra arkadaş İstanbul’ da bir tostçu biliyormuş. O kadar övdü ki, abartılı geldi bana. Yok canım, bir tost niye onun anlattığı kadar inanılmaz olsun ki, diye düşündüm. İstanbul’a gelişimde gittik beraber. Aman Yarabbim… Hakikaten ne kadar güzel bir tosttu o öyle. Orda yenilmesi gereken çeşidi, sucuklu-kaşarlı ve ketçaplı olanıydı. Ben ilk başta klasikleşip sade kaşarlı istedim. Arkadaşta az önce söylediğimden… Kaşarlı normal evde yaptıklarımız gibiydi. İkincisini sucuklu-kaşarlı-ketçaplı olarak yedim. Ve hayatımda yediğim en güzel tost olduğuna karar verdim. İncecikti. Sucuklar geniş ve ince inceydi. Kaşar erimişti. Offff… Mükemmeldi. Bir daha bir daha gittik oraya. Tam bir ekmek tost yediğimi biliyorum. Tek kötü yanı, koca bir ekmek tost yedikten sonra iki gün boyunca sarmısak kokmamdı. Ama değerdi cidden.
Sonra ben de evde denedim ketçaplı yapmayı. Fena olmadı da. Ama oranın ki gibi değildi. Başka türlerini denedim. Hollanda peynirli,mozarella-domatesli, salatalık-biber-peynirli, beyaz-peynir domatesli, reçelli…

Son olarak sizler için benimde şimdiye kadar denemediğim bir tost tarifi buldum.Mantarlı tost…
Ayvalık tostu diye birşey de var. Hiç denemedim. Fakat çok lezzetli göründüğünü söyleyebilirim.

Kısacası tost neli olursa olsun seve seve yerim…