bildirgec.org

ateş hakkında tüm yazılar

Milletim

24black mamba24 | 19 December 2009 18:51

Bir nazar eyledim halkın haline,
Ol Nur’i Muhammed düştü aklıma,
Bende ulaşsaydım senin vaktine,
Ya Resulullah nurun şifa her derde,
Gönül cennet ister durduğu yerde,
Ararım nurunu semada ve yerde,
Ne evlat ne hasret ateşi söner,
Yürekteki ateşi su söndüremez,
Hayatın ızdırabı tuz gibidir,
Ne azdır ne çoktur onun tadı hep aynıdır,
Mübüvetin delili ilmin mucizesidir,
Büyüklük sırrına eren su ummandadır,
Aşk ateşi ile yanana su ne yapsın,
Ölümü hatırlamak ataşini söndürür,
Günaha giren ve tutuşan hemen tevbe etsin.

Merak edilen 25 soru!

yokumdiyor | 10 August 2009 15:49

Dünyaca ünlü BBC Focus bilim dergisi, yıllarca merak edilen bu 25 soruyu uzmanlar ve araştırmalar doğrultusunda yanıtladı.

1.Solaklar daha mı zeki?
Sanılanın aksine, yapılan araştırmalara göre solaklar sağ elini kullananlardan yaratıcı ya da zeki deil.

2.Kaşınmak ne demek?
Kaşınmak böcek ısırılmasına karşı bir savunma olan, cildin küçük bir uyarılmasıdır.

3.Ateşimiz çıktığında neden üşüyoruz?
Kişi terlemeden ya da kan basıncı yükselmeden, vücudunun ısısı yükseldiği için, üşüme hissi olur.

4.Soğan doğrarken neden ağlıyoruz?
Soğan doğrarken havaya gözlerde kaşıntı yapan lachrymatoryfactor enzimi yayılıyor. Göz de kendini korumak için yaşarıyor.

ÇÖL GÜRUHUNUN YEŞİLLE İMTİHANI

il mare | 03 August 2009 16:01

işte aynen böyle:mangal içinki kömürün yeşili ateşe boyadığını göstermekten sakınca görmeyen bir reklam,uygunsuz yerde pikniğe devam!
işte aynen böyle:mangal içinki kömürün yeşili ateşe boyadığını göstermekten sakınca görmeyen bir reklam,uygunsuz yerde pikniğe devam!

Yeşile çok daha farklı bakıyorum artık…
Onların aldıkları nefesin farkında olup ilgi alakaya da muhtaç olduklarını göz ardı etmememe rağmen,hiç bu kadar insancıllaştırmamıştım onları.

Öldüklerini gördüm,öldüm…

Bir orman yangınına ilk şahitliğimi gerçekleştirdim geçen gün. Piknik heyecanıyla çıktığımız yolda,tam da piknik alanımızın ortasında uzaktan bizi selamlayan ateşin küstah sırıtışı, ateşe kinimizi ön plana çıkarttı önce. Alana yaklaşıp,her zamanki gibi kendine izleyecek bir şey bulabilen kuru kalabalığın arasına karışıp da yok olan birşeylerin çıtırtılarının kulaklarımda her yankılanışı,o gün benim de sonum oldu sanki…Ateşin galibiyetini ilan edercesine bir yerden bir yere sıçrayışına duyduğum kin yerini gözyaşlarımla birlikte koca bir şevkate bıraktı,bir derin üzüntüye,yalnız bir insana besleyebileceğimi sandığım o güne dek…

Gözlüğün Geçmişine Yolculuk ve Camın Hikayesi

nacak | 05 June 2009 09:04

Gözlüğün olmadığı dönemlerde görme sorunu olan insanların nasıl sorunlarla karşılaştıklarını hiç düşündünüz mü? Hele de göz numaraları çok yüksek olan insanların. Evden çıkmayıp, sosyal hayata karışmamış olmaları ihtimal dahilinde. Tabii eğer soruna başka türlü bir çözüm bulamadılarsa. Ben yine de bir şekilde bu soruna da çözüm bulmuşlardır diye düşünüyorum. Geçmiş çağları araştırınca, o devir insanlarının beyinlerinin daha fazla bölümünü kullandıkları belli. Teknolojik aletlerin de olmadığını düşünürsek hele ki internet gibi her aradığını insanın önüne anında çıkaran ve beyin yormak zorunda bırakmayan bir icadı düşününce başka çareleri olmadığını anlamamak da mümkün değil zaten. Tek çözüm sorunlara çare üretmek.

Antik çağ insanlarının optik camlar hakkında bilgileri olduğu biliniyor. Girit’te yapılan kazılarda M.Ö 1000 yılına ait büyüteç bulunmuş. Gözlüğü ilk bulan kişinin kim olduğu ise muammasını koruyor. Bilinmeyen bu şahsa teşekkür mü etmek gerek yoksa kızmak mı gerek bilemiyorum. Zira gözlük icad edilmeseydi belki lazer ameliyatlara çok daha önceden başlanabilirdi. Bu da garip bir yaklaşım oldu galiba.

Gözlüğü bulan kişi bilinmese de Venedik’te yaşamış birisi olduğu düşünülüyor. Zira ortaçağda Venedik cam üretimiyle çok ünlenmişti. 13. yy’a doğru unutulup giden renksiz cam yapma tekniğini Venedikli cam ustaları yeniden canlandırmıştı.

Çöl ve Kum

plakton | 13 March 2009 23:30

(*-Cevapsız kalmışlara...)
(*-Cevapsız kalmışlara…)

Nice zaman önce geçmiş kervanın, silik izlerini takip ederek geldim bu Han’a… Elimdeki kahverengine çalan yaprakları ve önceki okuyana ait, önemli paragraflarına notlar düşülmüş, içindeki yazılanlara inat, üç bilemedin beş solukta okuna bilecek bir kitapla. Son yolcunun bıraktığı izler, devrilmiş tabure ve tozlu masanın üzerinden gülümsüyor, gelmemden rahatsız olan şimdiki konuklar örümcekler ve fareler iyice uzağıma sinip hoşnutsuz gözlerle seyre koyuluyor… Neresi olduğunu sorma bana. Biliyor muyum sanıyorsun? Hiç bir şey bilmiyorum aslında. Neden bu çölde olduğumu, kaç zaman olduğunu yâda kaç yaşam daha göreceğimi mesela… Bilmiyorum. Bilmekte istemiyorum nasılsa…

Ah! Unuttum… Zamanın koyuluğuna, ağdalaşmış günlere ver unutkanlığımı, kusuruma bakma. Sana da “Merhaba” Dediğin gibi. Gitmedim aslında. Buralarda gibiyim. Belki de değilim. Yeni bir “ad” vermişler sana. Ben beğenmedim. Ama “Merhaba”n iyi geldi. Bunu rahatlıkla söyleye bilirim. Başka şeylerde söyleye bilirim sana. Bunca geçen zamanda merak ettiklerin, yâda sadece benim fikirlerim…

bir garip volkan…

nazokiraze | 13 January 2009 10:04

Yanardaglar pek çok insanın ilgisini çeken konulardan biridir. Üzerine filmler yapılmıştır. Dünyanın belli başlı volkanlarını hepimiz biliriz burda bahsedecegim fazla bilinmeyen ama volkanologlar tarafından en çok incelenen, püskürttügü lavların anında soğuyarak kristalize oluşu sebebiyle dünyanın en sıradışı yanardağı olan Ol Doinyo Lengai yanardağını anlatacagım.

Tanzanya sınırları içerisinde yer alan bir yanardağ var adı Ol Doinyo Lengai, bu sıradışı yanardağı digerlerinden ayıran bir özellik var , buradan püsüren lavlar anında kristale dönüşüyor. Bu da burayı dünyanın en ilginç yanardağı haline getiriyor.Ülke olarak ta yüzden fazla kabileden oluşan yüzden fazla dilin konuşuldugu ilginç ülke Tanzanya’da bulunması volkanı daha da araştırılası hale getiriyor.

Vazgeçme Kızım…

| 22 December 2008 13:28

Vazgeçme rüyalardan,
Orada saklı asıl olan,
Var olduğunun bilmecesi,
Sevginin, aşkın sesi ve yüreğinin ateşi.
Kambur olmuş canavarlar,
Bak sana nelerle kükrüyor.
Haykırıyorlar taa derinden,
İçinin kabarmasını.
Söyle ona sakladığın aşkı,
Haykır ona ve korkma.
Korkma, seni sana anlatandan.
Vazgeçme sakın,
Ne rüyandan,
Ne de aşklarından,
Ve asıl olan insanlığından…

Erkeklerin şeytanla imtihanı

nebilim | 06 December 2008 15:15

Birçok gazete ve tv haberine de konu olmuştur; ateşle oynayan çocuk evi yaktı, samanlığı yaktı vs.
Kendi çocukluğumu hatırlıyorum; bir zaman evdeki çekyatın arkasında gizli gizli kibriti yakıp seyrederken çekyatın arkasındaki bezin bir ucunun tutuştuğunu ve bez tamamen yanana kadar zor söndürdüğümü hatırlarım. Annem temizlik yaparken farketmiş bir şekilde kapanmıştı olay. Yine çocukluğumda yaz tatilinde köyde derede balık tutarken ne için yaktığımızı hatırlamıyorum bir tarlayı tutuşturmuştuk da elbiselerimizi ıslatıp alevleri döverek ancak söndürebilmiştik. Ta köyden bile yanık tarla belli oluyordu tabi o olaydan da bir şekilde yırttık kalmadı üzerimize. Sonrasında sokakta bulduğumuz kağıtları, kaldırım kenarlarında biriken kavak pamukçuklarını ne bulursak yakıyorduk. Şehrin ortasında, bakkalın deposundan meyve kasalarını yürütür, sokak ortasında yakarak üzerinden atlardık.

Teröre Yeni Darbe Nöbetçi Robot: İMTAKS

tuncelik81 | 02 November 2008 15:05

Tamamıyla Türk tasarımı ve yapımı Olan, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu (MKEK), Yüksel Holding ile işbirliğiyle yeni bir “robot nöbetçi” sistemi geliştirildi. İMTAKS adı verilen sistem yaklaşanı tespit ediyor, operatörü uyarıyor ve üzerindeki silah sayesinde gerekirse ateş edebiliyor.Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş. Yönetim Kurulu üyesi Hayri Esen’ in Hürriyet Gazetesi’ne verdiği açıklamada, İMTAKS’ın bir silah olmadığını, içine silah konulan bir sistem olduğunu ve bu sistemi kullanarak Birlikleri ilk ateşlerde koruma altına alarak şehit sayısında azalma olacağını umduklarını belirtti.

Bu haber ile ilgili daha detaylı bilgi almak istiyorsanız burayıtıklayınız.