bildirgec.org

asker hakkında tüm yazılar

askerlik anıları

viarectaa | 19 August 2008 13:34

Askerde insana hayatı öğretiyor derler ya bence yalan insana sabrı ve çaresizliği öğretiyor bence.Konuşmasını bilmeyen bir adam bile size emir verebiliyor hakaretler edebiliyor.Bişey desen askerlik bitmez ölür müsün öldürür müsün tarzında yani. Devrecilik desen ona keza sivilde bir iş bilmez adam sizde birkaç ay önce geldi diye aslan kesilir.Size emirler verir sadece şunun için katlanırsınız bir nebze alt devreler gelsede işi onlara yığsam diye. siz ezildiniz ya başkasını da ezmek için fırsat gelmiştir.

askerde ilk gün

viarectaa | 18 August 2008 16:55

Askerliğimi iskenderunda yaptım. Bana önceden demişlerdi , askerde ilk gün sağda solda gezme hemen teslim ol gezme diye.Ben tabi dinlemedim önce bir gezelim ne var ne yok dedim kendime.Akşam saat 8 de birliğe teslim oldum. O da ne binlerce insan kayıt işlemleri için sıra bekliyor.Aynı koyun sürüsü gibiydik ya valla akşam saat 3 te işlemler bitti. Ne yatacak yer var ne de yatak mecbur yere yatak serdik öyle uyuduk ilk gün.Sabah 5 te uyandırdılar 2 saatlik uyguyla bütün günüm geçti. Askere gidecek arkadaşlar ne kadar erken teslim olursanız o kadar iyi. Bir an önce yeriniz belli olur ona göre.

Savaşlardaki Kötü Adamlar…

kisiseldusunce | 13 August 2008 20:26

12.08.08 – 16.07Bugün msn den bir arkadaşımın yolladığı haberin yorumlanma tarzı inanılmaz rahatsız etti beni. Gelen ileti şöyleydi.Bu sabah Erzincan’da vatanımızı korumak için devriye gezen askerlerimize hain bir saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu 9 askerimiz Allah huzurunda görev yaptıkları vatan topraklarında şehit düştü. Eğer içinde bir parça bile PKK’ya nefretin varsa bu mesajı herkese yolla. Unutma Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez!!! Unutmayın, biz Türkler her zaman üstünüz, üstteyiz…Anlamsız bir savaşta insanların birbirlerini öldürmesi, hayatlarını anlamsız yere kaybetmeleri, din ve milliyetçilik denen olgularla kahramanlık ve onur verici olarak gösteriliyor.Vatan sadece adı önemli olmayan bir devlet tarafından yönetilen bir alandır. Adının Türkiye, Amerika, İngiltere, Fransa olması ne derece önemlidir? Çok önemli olsa bu etiketleriniz olmadan yaşayamamanız gerekiyor ama çok basit, ya Türk olarak değil de Amerikan olarak doğsaydınız? Ya da Kürt bir ailenin çocuğu olsaydınız?Ne olurdu açıklayayım… Türkiye’de doğdun ve küçüklüğünden beri aklına “Sen Türksün, Yücesin, Üstünsün” düşünceleri yerleştirildi. Sana hep başka ırklardan üstün olduğun söylendi. Düşünmene izin verilmedi ve sen de düşünemeden kabul ettin bu etiketi. Büyüdün ve daha farklı düşünceler çıktı karşına. Kürtler üzerine yoğunlaştırıldın. Onlar kötü adamlardı. Başlarda sadece kötü adam olduklarını biliyordun. Kötü adam oldukları fikri değişmez bir olgu olarak aklında yer ettikten sonra konuşmaya devam ettiler. Onların neden kötü adam olduklarını anlattılar. Aslında hepsi saçma sapan anlamsız bir savaştı ama sen bu fikri geri çeviremeyecek kadar kabul etmiştin onların kötü adam olduklarını. O an da karşına bir Kürt çıksa öldürmekten tereddüt etmezdin.Ailen seni seviyordu, sen iyi bir insandın bir karıncayı bile incitmezdin. Herkes seni seviyordu, sevilen bir insandın. Ama Kürtler, ah o Kürtler hepsi iğrenç aşağılık insanlardı ve nefret ediyordun onlardan.Sıra Kürt bir çocukta… Doğdu ve Türklerin kötü adam oldukları söylendi ona da. Hiçbir şey düşünmedi, sadece Türkler Kötüdür diyebildi. Aynı şekilde saçma sebepler, Türklerin kötü adam olduğu tamamen kabul ettirildikten sonra söylendi ve o da bu sebepleri mantıklı gördü.İyi bir çocuktu o da. Doğduğunda hiçbir şey bilmeyen zamanla etrafındakiler tarafından Türk düşmanlığıyla yetiştirilen iyi bir çocuktu. Normalde bir karıncayı bile incitmez etrafındakiler tarafından sevilirdi.Ve çocukların ikisi de zamanla büyüdü. Türk olan askere, Kürt olansa dağlara yollandı kendilerine seçme hakkı verilmeden. Aslında gözlerinden gitmek istedikleri okunuyordu ama istemelerinin nedeni kendi hür iradeleri değildi. İnandırılmışlardı, yaptıkları şeyin iyi olduğuna, onur verici olduğuna.Oralara gidenlerin hepsi böyle büyümüş, annelerinin birer yavrusuydu ve aslında kötü bir düşünceleri yoktu, akıllarına sokulan Türk-Kürt düşmanlığından başka.Aradan biraz zaman geçti ve iki çocuğun da annesinin yüreği yandı. Sadece annelerinin değil etrafında o çocukları tanıyan bir çok insan üzüldü. İki çocuğun da yakınları diğer çocuğa ve ailelerine lanet ettiler. Ama lanet edilmesi gereken çocuklar değil, o çocuklara bu düşmanlığı empoze edenlerdi. Liderlerdi, başkanlardı hatta aileler yani kendileriydi…Tanımadıkları insanlardan nefret ettiler ve kendilerine hiçbir faydası dokunmayacağı halde büyük bir mutlulukla çocuklarını o insanları öldürtmeye gönderdiler. Öldürülmesini istedikleri insanları tanımıyorlar. Ne kadar iyi insanlar olduklarını bilmiyorlar. Tek bildikleri Türk/Kürt oldukları ve kötü oldukları ama neden kötü olduklarını bile bilmiyorlardı.

İnanılması Güç Robot Askerler

turk52 | 06 August 2008 15:00

Rise
Rise

Teknoloji her alanda olduğu gibi askeri alanda da gelişmeye devam ediyor. Amerikalılar bu anlamda inanılması güç ve gelişmiş yeteneklere sahip robotlar yapmışlar. Bu robotlar düz duvara tırmanıyor, suyun altında ilerliyor, kar buz demeden kilolarca ağırlıkta yükleri kilometrelerce uzağa taşıyor, ot,

Rhex
Rhex

ağaç, yağmur, kayalık, dik arazi demeden durmaksızın ilerliyor. Denemelerde silahsız olarak test edilen robotlar oldukça başarılı ve mükemmel. Boston Dynamics tarafından geliştirilen robotlar bigdog, rhex, littledog ve rise olmak üzere 4 robottan oluşmakta. (littledog daha önce şurada da tanıtılmıştı)

Dost’a uğurlar..

Dejavuu88 | 03 August 2008 15:30

En kötü kitapta bile öğrenilecek bir cümle var derler. O büyülü bir dünya; gölge ararken güneşle yıkanır, kendini kaybetmişken başka bir “sen” bulursun. Ve gel gör ki bir kitap nelere kadirdir..

İşte hafif ailesinden ilk arkadaşım, candostum, sevgili kalemdaşım, sırdaşım ile de bir kitap tavsiyesi ve alışverişiyle başlamıştı dialoğumuz.

“gidişler ve dönmeyişler üzerine..” şol mesaj kutumuza bırakılan destek ve moral verici mesajlarla dostluğunu hep hissettirmişti zaten.

yarım kilo cep teleofonu,özel üretim.

ex choice | 17 July 2008 19:04

tetra t-pad
tetra t-pad

işte asker “>telefonu.savaşta kullanabileceğiniz,kırılmaz cep telonu tetra t-pad.fiyatının 2600 dolar olması yüksek gelebilir.ama “>özellikleri açısından normal.çünkü üretiminde kullanılan malzemeler oldukça özel.su geçirmez,kırılmaz,parçalanmaz,aşırı sıcaklara dayanıklı ve daha bitmedi işte diğer özellikleri;
*dokunmatik ekran
*gps
*wi-fi
*bluetooth
*intel xscale işlemci(400 mhz), 64 ram
*640×480,4” ekran
*windows ce.net 4.2 işletim sistemi

birgün Türkiye’de de olacak mı?

pasacocugu | 06 July 2008 22:40

bir kadın bakan, sadece savunma bakanı çıkıyor ve genelkurmay başkanıyla hava, deniz ve kara kuvvetleri komutanlarını emekliye ayırıyor. bu olay üzerine kimse sesini çıkarmıyor.peki soruyorum şimdi böyle bir olay Türkiye’de olsaydı ne olurdu?
ilk sorumun Tüekiye şartlarına göre saçma ve masaldan daha hayalperest bir düşünce olduğunun farkındayım; onun için o soruyu sorulmamış kabül edin lütfen. ikinci sorum birgün Türkiye’de de üst rütbeli bir general bir sivil tarafından görevden alınacak ya da emekli edilecek duruma gelecek mi? zannetmiyorum, zaten üst rütbeli askerlerle de bir sorunum yok, sadece demokrasi ülkemize gelecek mi diye merak ettim de.

öylesine…

321ksd | 06 July 2008 17:30

öyle garip bir zaman.
öyle garip bir zemin.
vatani vazife yapmaya gelmiş olmakla vatani vazife adına yaptığın işlerle yüzleşmek insanı bir anlamda iki yüzlüleştiriryor.
bazen kendimi esir kampında bazen se dikdatör bir sahibin uşağı olarak hissediyorum.
yaşına, başına, karakterine bakmadan gösterdiğin eşi benzeri görülmemiş saygı seronomileri aslında içe doğru nasıl bir saygısızlaşmaya doğru sürüklendiğini görmek belki de “tepki” kelimesinin gerçek manada nasıl birşey olduğunu bize öğretiyor.
her yerden, her tipten, her kültürden farklı insanın bir potada eritilmeye çalışıldığını görüncede potanın niye bu kadar sert olduğunu idrak ediyorsun.
façacısıyla, oğlancısıyla, temizlik hastasıyla, tuvalette cinsel dürtülerini tatmin edeniyle, her gece “estağfirullah” çekeniyle, sövgünün edebiyatının tüm inceliklerini sergileyenleriyle böyle garip bir mekan askerlik.
not: çarşı iznindeyim ve yazacak pek vaktim yok. askerlik bittikten sonra acemilik boyunca tuttuğum anılarımı paylaşıcağım.