bildirgec.org

aşk hakkında tüm yazılar

Bu ne zavallılık kızlar !

pillibebekkuyuda | 16 September 2011 11:25

Bu fotoğraflar çok eskidi artık..

Bana ne bana ne beni al, Onu alma.

Kadın erkeğe son derece açık cümleler kuruyor, direk gözlerinin içine bakıyordu.

-Benim kadar gencini, güzelini, tahsilli ve başarılısını bulursan eğer, hemen evlen.

Kendine güven içindeki zavallılığa inanamamıştım bir müddet. Neydi bu güvenli bünyedeki eksik kalmış önemli yüz?

Erkek mevkii sahibi, maddi durumu iyi, idare edecek derecede yakışıklıydı..

Aşk Gibi

mavilikler | 12 September 2011 09:26

“Neden seninle konuşamıyoruz?”

Derginin sayfalarında kaybolmuş, onun varlığını unutmayı nihayet başarabilmişken can alıcı bir soruyla yine hayatının baş köşesine kuruluvermişti sevgili kardeşi. Sayfadan bakan aktör, deniz mavisi gözlerinden birini kırpar gibi geldi. Ben burdayım, korkma dercesine… Ama kardeşinin o çok iyi tanıdığı güzelim sesi hala zihninde akisler yapmaya devam ediyordu. Kendisine böyle doğrudan bir soru sormayalı epey bir zaman geçmiş olmalıydı. Birbirini görmeyen gözlerle, aynı odada saatler geçirmeleri ilk kez gerçekleşen bir durum değildi. Ama kardeşi nedense bir anda yabancılaşıvermişti bulunduğu konuma. Dışarıdan bir yerden bakmış ve gördükleri pek de hoşuna gitmemişti.

Kocaman Bir Nefes

mavilikler | 12 August 2011 16:13

Sarmaşıkların gölgesinde uykuyla uyanıklık arası… İçimde tüm sesler susmuş… Annem balkonun kapısında belirip bir tepsi uzatıyor. Üzerinde buz gibi limonata… Şimdi burada, bu koltukların, sehpaların ortasında hiç duyamadığım bir serinliği veriyor bana.

Gözerimi kapayınca o balkona gidebiliyorum. Yalnızlık ve sessizlik bir tür sihir yaratır. Gerçek olan şeylerle istediğin gibi oynayabilirsin. Kah kilometrelerce uzaktaki bir sahildesindir, kah küçücük, sevimli mi sevimli bir odada… Bu zihinsel yolculuklara kimse tanıklık etmediğinden elinde bez, büfenin tozunu alırken, gözlerini sımsıkı kapayabilirsin birden. Dalgaların okşayışını hissedersin ayaklarında. Bezi ve bu odadaki her şeyi çok ötelerde bırakarak…

TÖRE İNTİKAMI

witamin | 08 August 2011 17:04

Buralarda töre cinayetlerini televizyondaki haberlerden duyarız biz.Tüh tüh,vah vah…Bizde töre cinayeti olmaz. Bizde töre intikamı vardır. Ve intikam buralarda her zaman sıcak tutulması gereken bir büyük lokmadır.

Kocaya kaçan kızlardan bahsediyorum. Kaçan kız lanetlidir burada. 60 yaşına gelmiş bile olsa, ne zaman eskilerden birileriyle iki lafın belini kırmaya çalışsa, “hani sen kaçmıştın ya çok beddua etmişti anan,çok ağlamıştı” diyerek kolunu kanadını kırarlar kaçan kızın. Kimsenin niyeti öldürmek değil. Niyet; eski günleri yad etmek.

Adı Aşk Olmazdı

mavilikler | 08 August 2011 13:27

Sonuna dek tüketeceğim bu sefer. En küçük bir özlem duymayacak kadar bildik bir şeye dönüştüreceğim onu…

Yoksa hep içimde kalıyor bir şeyler. İnce bir sızı almış başını götürüyor beni de kendiyle birlikte bulunduğum yerden çok uzakta, gölgelerle dolu bir yere.

Hep aklımda aynı görüntüler ve seslerle o loş köşeden bedenimin bulunduğu yeri görmeye çalışıyorum. “Şimdi nerde?” diyorum. “O çekici gülümsemesi hangi yüzde dolanıyor şimdi kimbilir? Bir okşayış gibi usul usul…”

“Gönlünden ne koparsa çal bana…”

| 05 August 2011 10:56

Aşk uyumaya yüz tutmuşsa bırak uyusun…Orman gideceksin, izleyeceksin tavşanların çiftleşmesini ya da geyiklerin..İzleyeceksin ki aşkın tozunu silkelesin parlatsın onu..

Biz de öyle yaptık; yüzümüzü ormana döndük. “ Bakar mısın? Şu tavşancığa, erkek olmalı ya da dişi.. Adrese bakmadan nasıl da oynaşıyorlar birbirleri ile”
Bizi görünce kaçışıyorlar sağa sola “ Bakar mısın şunlara, ne kutsal saydıkları var, ne ihanetleri var ne kaprisleri ne de karşılaştırmalı hesapları!”
Irmak boyunca ilerliyoruz , ne ses var ne de bir kımıltı..
“Şeytan” ağlarına yakalanmış çırpınıştaki balıklar.. çete nefsinin günlük gıdası olmaya hazır!..
“ Bakar mısın? Onlar da doğdular bu hayata, bir eşeğin sırtındaki yük kadar çilelidir yaşadıkları, şu pislik ağların insafsızlığından çektikleri de cabası..”
Yüzümüz ormana dönük;
Kavaklar tepemizde el değmemiş tabiatın kokusu..Doruklarında hür ve fiyakalı kuşlar bilgeliğin tılsımını haykırıyorlar adeta…
Bir kuş tüyü kadar hafiflemiş, yeryüzünün hiç bitmeyecek, hınçlı ve hesaplı rezilliğine aldırmadan yuvamıza dönüyoruz…
Ateş böcekleri ışıldarken dört bir yanımızda, “ Gönlünden ne koparsa çal bana bana güzeller güzeli çal ki unutalım zehirli günleri” diyen doyamadığım aşkıma sımsıkı sarılıyorum…

ArkoMen ile Sevgiliyi Geri Kazan!

absnth | 26 July 2011 16:05

Arko Men Aslı ile Mert’in ayrı kalmasına dayanamayıp onları barıştırmak için bir uygulama hazırlamış. Uygulamada Aslı ile Mert’in barışmasını sağlayanlar Acer Aspire Netbook, Philips Mp3 Player ve Arko Men Duş Jelleri Seti ödüllerinden birini kazanma şansı yakalıyorlar.

Kendine güvenip ben bu işi yaparım diyenler, buyrun buraya !

Büyülü Gülüş

mavilikler | 23 July 2011 12:45

Bu kıpırtı… bir hoş ediyordu içini. Bir an rahat vermiyordu ona. Şu karpuzu yerken, sular ağzından akıyordu ya, öylesi bir iştahla saldırmak istiyordu bu yaşam denen zengin sofraya. Öyle çok çeşit vardı ki üzerinde, birine uzansan uzanamadıkların uzak bir rüya gibi sızlatıp duruyordu içini.

Her şey bu kadar dokunacak kadar yakınken sahip olamadıkların yaşamında kendilerine koca boşluklar açıyor, yerlerini başka bir şeyin doldurmasına izin vermiyordu. Keşke bu kadar güçlü olmasaydı! Hayatın kimi yanlarını görmezden gelmesini sağlayacak eksiklikler, imkansızlıklar kendisinde de var olabilseydi keşke!

Ambalaj

mavilikler | 16 July 2011 10:04

Bir şeyler çelişiyor birbiriyle. Ama bir arada yaşamalılar ille de. Bu yüzden bir uzlaşma gerek… Tarafların elden geldiğince az ödün vererek ortak paydada buluşması, ara ara yan yollara sapsalar da ana yoldan çok da uzaklaşmaması…

“Birkaç gün kalacağım yalnızca. Kız berbat halde… Biraz yanında olayım. Yine önceki haline dönmesinden korkuyorum.”

Bazen susuyorum kendiliğimden..

masumiyet suclusu | 10 July 2011 14:15

Sevgi, elimde avcumda ne varsa hepsi bu, aşkım sığmıyor kalbime, görüyorum ufalanıyor yavaş yavaş ellerinde ve bulutlar ağlamıyor artık, biliyorum yavaş yavaş kaçıyorlar benden. Yıldızlarım çıplak bırakıyor gökyüzümü, sahipsiz düşlere emanetim artık, söz ağızdan çıkıyor kalbe değmiyor yazık. Külfetti bana sensizliklerim, alışıyorum yavaş yavaş..
Ağırdan alıyor hayat, tane tane koparıyor seni benden. Haber yok çoktandır meleklerimden, belki inancımı sana mahkum ettiğimden, bazen susuyorum kendiliğimden, çığlıklarım sesimi bastırdığındanmıdır bilmem.. Misallere bağlıyorum kendimi, bambaşka bir gerçekle kırsan zincirlerimi, gücün yetmediğinden değil inan, yaprak mı dersin sonbaharda yıpranan? Kendimi bilmediğim yollara atsam, zaman geçip gitse beni, hayata sorular sorsam, cevaplar gelip bulsa beni..
Meth ettiğin sevgin, seninle kaybolup gidiyor, verdiğin her söz eriyor kış güneşinde, yetmiyor inan çabam geçmiş yetmiyor ve gözlerin kapandı, artık her yer karanık. Ben miyim erbabı bu yalnızlıkların, sensiz gecelerim gece değil günlerim sebepsiz, konuşur mu görse sevdiğini bir dilsiz, alışır mı yaprak kopmaya dalından, vazgeçebilir dersin kalp ya aşıksa doğuştan?
Başka ne bilir gönlüm sevmekten, gelemiyorum sözlerimi söylemekten, cümlelere küsmüş virgüllerim, durmak bilmiyorum derdimi dökerken, diner belki sancım sen de gelmesen görmezden. Kalbim parça parça, bir gülüşle tüm olur mu dersin? Sıcaklığın yakardı ya kalbimi, içimi ısıtsa kafidir artık. Beni yıkıp yıkıp bilmeden, geçip gittiğin yollara dökülürüm inceden, uzaklara gittikçe tükeniyorum senden, biter mi dersin bu aşk daha sevgin kalbime değmeden.
Senin gönlün hoş olsun, ben tükendiğim kadar kendimim zaten, bir kum saati gibi eksildikçe çoğalırım, zaman geçip gitsin sen kal isterken. Lüzum yok, istemem anlatma bahaneni, benim yalanlarım senin dilinden, kalbimi kandırırım söner nefretim. Hırçınlığımı koy bir kenara, işte ben o an sensizim, sevgimi çaldığın kadar sakinim, bilenir düşlerim sana arar saçlarını ellerim. Koş gel istedikçe uçurumlar ektin aramıza, düştükçe bağlandığım sana, kaç kaçabildiğin kadar, arkana bakıp beni göremediğin an sen yalnızsın..