bildirgec.org

aşk hakkında tüm yazılar

Sen

Chat Noir 1 | 05 February 2011 12:03

Güneşin doğuşu insanı heyecanlandırıyordu,
Havanın kokusu bir huzur veriyordu,
Sabahın neşesi herkesi etkiliyordu,
Ama tek eksik sen yoktun.
Denizin kokusu anıları tazeliyordu,
Güneşin güzelliği herkesi büyülüyordu,
Sımsıcak kumlar, insanı ısıtıyordu,
Ama tek eksik sen yoktun.
Rüzgarın sesi bir melodi gibi geliyordu,
Yıldızlar ayı kıskandıracak kadar çok parlıyordu,
Gecenin sessizliği düşündürüyordu,
Ama tek eksik sen yoktun.

Güliz Ardilli / İstanbul / 1997

Aşkı Sevene Sorsan Över, Ayrılana Sorsan Söver !!!

Cali Kusu | 03 February 2011 17:57

Nasıl birşeydir bu anlamıyorumki. sussan içini yer konuşsan dilini… Düşünüyorumda bazen en güzeli uzak durmak. Aşk tehlikeli, koskaca bir kalbi yok edecek kadar etkili bir silah. Nükleer bir sancı gibi eritiyor girdiği kalbi. Sızlatıyor insanın içini… Aşk varya nefret edilesi bir duygu.

Aşk Tesadüfleri Sever (2011)

super hero | 03 February 2011 11:26

Bir aşk filminin konusu ne kadar farklı olabilir? Oğlanla kız birbirini sever, sonra birtakım engeller çıkar; sonra da ya kavuşurlar mutlu son olur, ya da kavuşamazlar hüzünlü son olur.

Birinden biri zengin, diğeri fakir, birinin ailesi despot, biri hasta, birinin zaten süren bir ilişkisi, hatta belki evliliği var, ikisi dünyanın farklı yerlerinde, birisi görev icabı uzak bir yere gitmek zorunda, biri şöyle, diğeri böyle… Ne kadar çeşitlendirmeye çalışırsanız çalışın, konusu bir şekilde tanıdık gelmeyecek bir aşk filmi var mıdır?

Sadece konusuna bakacak olursak, Aşk Tesadüfleri Sever filminin de bize yeni bir şey anlatmadığı hissine kapılırız. Belli bir yaşa gelmiş ve film seyretmeyi herkese, bu “kızla oğlan birbirini sevmiş” hikayesi şu ya da bu şekilde tanıdık gelecektir. Ancak, sinema, asıl olarak aynı hikayeyi farklı şekilde anlatabilme sanatıysa eğer, yönetmen Ömer Faruk Sorak bize Aşk Tesadüfleri Sever filmiyle bu sanatın nasıl yapılması gerektiğinin en usta örneklerinden birini veriyor. Konu itibariyle dibine kadar uzatılmış ağdalı sahnelere fazlasıyla müsait olsa da, daha çok televizyon dizilerinde gördüğümüz bu yaklaşımdan tamamen uzak durup, temposu hayli yüksek bir film sunmuş bize.

Öyle İçimdesin ki

mavilikler | 02 February 2011 11:58

Oraya dokunma sakın! Görmüyorsun sen… Ama çok derin bir yara var aslında orada. Biliyorum, o mesafeden bana ellerinle dokunamazsın. Ama kelimelerinle pekala yapabilirsin bunu. Görünmez yaraların en büyük düşmanıdır çünkü kelimeler…

Sana çocukluğumu hiç anlatmadım. Bu yüzden bilmiyorsun, içimdeki yarım kalmış o çocuğu. Senin için çocukluk, kahkaha ve oyundur sadece… Büyük olmaktan yorulduğunda, kaçıp kaçıp saklandığın içindeki o sıcacık sığınaktır.

Bu yüzden, sevdiğin kadına en çok ondan söz etmek istersin. O’nun gözlerinde beliren o gölgeye bir anlam veremez, kelimeleri gönlünce sıralarsın ard arda. Herbirinin bir ok olup yüreğine saplanışını hiç görmeden…

Aşkta Tüm Mesele Zamanlamadır; 2046 (2004)

dnz81 | 31 January 2011 12:47

2046’ya giden bütün yolcuların amacı aynıdır; kayıp hatıraları canlandırmak çünkü 2046’da hiçbir şey değişmez. Ancak hiç kimse bunun doğru olup olmadığını bilmez. Çünkü geri dönen hiç olmadı.

Uzakdoğu sineması veya Kar Wai Wong (yönetmen/senarist) denince akla gelen ilk filmlerdendir, 2046. Kar Wai Wong (My Blueberry Nights ile In the Mood for Love filmlerinin yönetmen/senaristi) ve Tony Leung Chiu Wai‘den (In the Mood for Love, Infernal Affairs ve Lust, Caution filmlerinin de başrol oyuncusu) melankolik bir başyapıt.

Mutluluğu Ürkütmemek

mavilikler | 30 January 2011 14:28

Mutluluğa da aynen böyle yapacağım. Güvercinlere ekmek verirken yaptığım gibi…

Ürkütmemek için hiç igilenmiyormuş görüneceğim. Yoksa o da uçup gider onlar gibi.

Bugün bu kararıma uyarak hemen harekete geçtim ve dışarıya çıkmadan önce, ilk kez kendime sormadım nasıl bir gün olacağını. Şu köşeyi dönünce her şeyle karşılaşmaya hazırdım.

Beklenti olmayınca, inanılmaz bir uyum baş gösteriyor içinle çevren arasında. Zihnindeki resimle kıyaslayıp durmuyorsun gördüklerini. Bu yüzden de hayal kırıklığı denen şey bir anda çıkıp gidiyor yaşamından.

LelleBelle (2010)

dnz81 | 25 January 2011 22:30

Hollanda yapımı bir tv filmi, LelleBelle.

Yönetmen, Mischa Kamp. Başrollerde Anna Raadsveld (Belle),
Benja Bruijning (Jesse) ve Charlie Dagelet (Yukshi) var.

Kısıtlı bir bütçesi olan bu özgün yapımda teenage Belle’nin cinselliğini keşfiyle keman çalma tutkusunun da olgunlaşmasına tanıklık ediyoruz.
Başarılı bir kemancı olmak isteyen Belle güzel sanatlar okuluna girebilmek için kasabadaki ailesinden ayrılarak büyük şehire gider.
Burada, şehir hayatının zorluklarını öğrenir.

Üniversiteliler için sağlam bir alternatif forum” hürriyet kampüs”

firsatus | 20 January 2011 22:04

hürriyet kampüs Öğrenci olarak çok farklı forumlara üyeyim fakat belli bir seviye göremedim,beklediğimi bulamıyorum yani,arkadaşımın önerisiyle tıkladım.gençlik haber sitesi olarak hazırlanmış ve zengin içerik oluşturmayı başarmışlar. üniversitelerimizden muhabirleri var öğrenciler içinden seçilmiş özellikle… Üniversite öğrencilerinin kampüslerinden haberleri bulabileceği zengin bir site yapmışlar.Forum bölümünde eğlenceli vakit geçirebileceğiniz bir site, kampus forum’da ziyaretçi için hemen hemen hiçbir kısıtlama görmedim. üniversite öğrencilerine göre tasarlanmış bir site olduğundan üniversitelerin kampüslerini ulaşılabilir yapmışlar,ayrıca video ve fotoğraf yükleme seçeneği sunulmuş.Forum bölümü benim daha çok hoşuma gitti. Forumda kendi üniversiten için başlık açabilir ve üniversiteden hiç tanıma imkanın olmayacağı insanları buradan bulabilirsiniz.

KİMSE OLMADIĞINDA

mavilikler | 11 January 2011 09:04

Bir masada karşıkarşıya oturmuş sohbet ederken seninle, çay fincanlarımızdan dumanlar tüterken…

Tüm dünya ikiye ayrılır: Masamız ve gerisi diye…

Yalnız ikimizin olmasından daha güzeldir aslında çevremizde birilerinin bulunması. Onların varlığı bir ayna olur, bizi daha çok vurgular birbirimize… Onlardan herhangi biri olmadığımızı duyumsarız.

Çünkü böyledir insan doğası… Aynalara ihtiyaç duyar. Benzerler arasında farklılığımızı yansıtan bu aynalarda kendimize ve birbirimize baktıkça daha bir güzelleşir gördüğümüz.