bildirgec.org

arkadaş hakkında tüm yazılar

Ben Ne için(lere)…

| 11 February 2009 19:59

Kapı aralığında kalmış istekler, denize ulaşamamış hedefler, ertelenen duygular ve aman boş verler… Ne için? Her şey ne için?
Güneşin her güne yeniden misafir oluşu, mehtap ve deniz; bu güzellikler ne için? Yaşadığını sanmak mı? Yoksa yaşamak mı?
Ne için arkadaş? Sorular senin için mi? Yoksa benim için mi? Söyle aradığın aşkı buldun mu? Ne için buldun? Seviştin mi dorukta, ne için? Bulabildin mi tüm sorularının cevabını, ne için?
Böyle soruları eminim arkadaş çevreniz de veya başka çevreler de sormuş veya duymuşsunuzdur…
Sabahın dördü ve bu saate kadar dayanılmaz sorularla; dört arkadaş, inanılmaz bir çıkmazın içine sokuyoruz birbirimizi. Yaş 25’ti o gece ve yığınla sorularla uğraşıyorduk.
Birden aklıma gelmedi, geçmişteki o gece. Yine, o arkadaşlarla bir aradayız bu akşam. İnanılmaz bir şekilde aynı sorular dönüyor ağızlarda ve hiç bıkmadan cevaplanıyor, aynı repliklerle. Kaderden tutun da ölüm, aşk ve neler…

telefon ve sapığı

nazokiraze | 06 February 2009 15:16

Yeni yetmelik zamanlarımızda yaptıgımız , şimdi asla yapmayacagımız, niye yaptıgımızı da anlamadıgımız pek çok şey vardır.(aslında bazen bir gün önce yaptıgımız birşeyden bile pişman oluruz o başka) Hatta hatırlayınca kendimize bazen güler bazen kızarız, kendi çocuklarımız yaparsa kızarız. Bunlardan biri telefon sapıklıgıdır. Ya bu telefon şakası ne beter birşeydir, yapmak zevkli ama kendisine yapılınca çok kötüdür. Ergen dönemde yaptıgımız bu abudik gubudik telefon sapıklıkları yıllar geçipte bana denk gelince ortalıgı kıyamete çevirmiştim. Şimdi anlıyorum olayın rahatsız ediciligini.

O dönem cep telefonu olmadıgı , olsa da yaygın olmadıgı , ev telefonlarının numara neyin göstertme gibi maharetlerinin kol gezmedigi, pirelerin berber, develerin tellal oldugu dönemlerden biriydi. Kuzenimin abisinin sevgilisi eşyalı evde oturuyordu, evsahibiyle kavga ettigi için evden taşınacaktı, bizde kıza fena halde dadandıgımız için evden çıktıgımız pek yoktu ve evsahibinden intikam almak isteyen kız nasıl zarar veririm diye düşünüyordu, eşya atsa kırsa şikayet neyin eder hırsız muamelesi yapabilirdi. Kavga nedeni de depoziti geri vermeme durumu gibi birşey oldugu için dedik telefonla heryeri arayalım, …üpne faturayı ödesin depozitle( inşallah hakkını helal eder öte tarafta). Zaten ben onlardan 3-4 yaş küçüktüm ben küçügüm onlarda da akıl yok demek ki.

arkadaşınızın nerede olduğunu görün, kendi yerinizi paylaşın

haltun | 05 February 2009 14:49

Google Latitude bizlere o an nerede bulunduğumuzu paylaşma, arkadaş ve sevdiklerimizin nerede olduğunu görme imkanı tanıyor. Bu uygulamayı ister cep telefonumuzdan ister bilgisayardan kullanma imkanı sunuyor.

Hemen aklımıza gizlilik konusu geliyor onu da bizim yerimize google düşünmüş böyle bir uygulama için bulunduğumuz yeri gösteren durum bilgilerini değiştirmemizi bize bırakmış. yani aslında italya’dasınız ama bunu amerika’daymış gibi gösteribileceksiniz.

Gece…

linet | 24 January 2009 13:04

Yatağıma uzandım sabahın ikisi ve dudaklarımda bir sırıtış ile yatıyorum. Öyle yorgunum ki, bir haftadır bu gece için uğraşıyorum, yaklaşık yüz kişi ile iletişim kurdum, mail, telefon.. Ve sonunda 60 kişi ile bu organizasyonu yapmayı başardım.

İlk maili attığım gün geri dönen kişi sayısı sadece beş idi, ama hiç umutsuzluğa kapılmadım. Onbeş senelik çalışma arkadaşım, dostum, sırdaşım emekli olacaktı. Ona süpriz bir gece düzenlemek istedim. Ve bu hummalı çalışma işte o zaman başladı. Şimdi ise gece bitmiş ve ben uzun zamandır olmadığım kadar mutluyum, hala sırıtıyorum.

Dağ çileği tadında…

sandyclaws | 18 December 2008 09:48

Nasıl anlatacaktı kendisini ona? Ne demeliydi tam olarak? Hangi süper kahraman ilgilenirdi bununla? Bilemedi. Dağ çileklerini yerlerken cesaret gelmişti birden. Hep ona kurduğu hayali diyalogları bir anda söylemek istedi kız oracıkta. Kendini güçsüz hissetti. Halbuki dağ çileği satan amca dememiş miydi bunlar kuvvet yapar diye.

Bankta yanyana oturmuş gelip geçenlere bakıyorlardı. O gün ikiside pek konuşmuyordu. Erkek çilek poşetini banka koyup birden ayağa kalktı.

-Gel benimle, dedi.

Elinden tuttu kızın, ilerdeki 1ytl atıp oyuncak yakalamaya çalışan makinanın önüne götürdi koşarak. Cebinde bozuk para arıyordu, buldu sonunda makinaya attı. Hızlı bir şekilde kolu hareket ettiriyordu, metal kıskaçın yerini ayarladıktan sonra ordaki düğmeye bastı ama oyuncağı alamadı.Bir daha denedi, yine hızlıca bozuk para çıkardı, düğmeye bastı, yine almayı beceremedi.Birkaç kez daha böyle denedi. Kız hiçbir şey demiyordu, öylece onu izliyordu, hangi oyuncağı almaya çalıştığına bakıyordu. Sonunda oyuncağı aldı erkek. Kucağında kalpler olan küçük bir köpek peluştu. Oyuncağı makinadan alınca yine kızın elinden tutarak onu bu sefer sakız makinasının önüne götürdü, peluşu kızın eline bıraktı.

YILMAZ GÜNEY: “Vatanından Çok Uzakta, Sürgünde Ölen Sinemacı”

| 05 December 2008 11:17

Akdeniz’in şirin bir köyünde (Yenice/Adana) Pütün soyadı ile dünyaya gelen Yılmaz Güney (1937-1984), sefalet içinde büyüdü. Köy hayatından kurtulup üniversitede iktisat fakültesinde okumayı başardı. Genç yaşta devlet yönetimi ile çekişmelere katıldı. Güney, 1958 yılında “Üç Bilinmeyenlerin Eşitsizlik Sistemleri” adlı öyküsü yüzünden komünizm propagandası yapmakla suçlandı ve 1961 yılında yargılanarak, 18 ay hapis ve 6 ay sürgün cezasına çarptırıldı. Bu hüküm ile yönetmen yardımcılığı, senaryo yazarlığı ve başrol oyunculuğuna kadar geldiği sinema kariyeri yarım kaldı.

Yılmaz Güney, yüzden fazla macera filminde oynadı. “Türk Sinemasının Çirkin Kralı” lakabı ile sevildi.
1966 yılında senaryosunu yazıp aynı zamanda oynadığı, Lütfi Akad’ın yönetiminde çekilen “Hudutların Kanunu” adlı filmi, Güney’in sinema kariyerinde dönüm noktası oldu. Film, büyük beğeni topladı.

İP

| 22 November 2008 13:19

Bazen en kalınından, bir boyunda ilmek oldun, bazen alacalı bir potinin deliklerinde bağ. Çocukluğumda belimde kemer niyetine. Babaannemin parmağında ise hatırlatmak adına bir dirhem. Bir çuvala bağ oldun, şişlere takıldın köyümde, eldiven olarak girdin parmaklarıma.

Ailesi Hollanda’dan kesin dönüş yapmıştı Fazilet’in. Yıllarca çalıştıktan sonra dönmüşler memleketlerine. Bizim sınıfta okuyordu. Ne defteri bizimkine benziyordu ne de rengarenk boyaları. Bizim defterlerimiz küçük, onun ki boy boydu. Kalemtraşı eve benziyor, silgisi değişik kokuyordu. Sırtına geçirdiği kaban ancak hayal ettiklerimizdendi.En çok sırtına taktığı çantası ilgimizi çekmişti.Okula gelirken çantasını sırtına alıyor ellerini de cebine sokuyordu.

Eski arkadaşlarımız

sudenayay | 03 November 2008 16:42

Eski okul arkadaşlarımızı, yurt arkadaşlarımızı, iş arkadaşlarımızı kısaca bir dönem arkadaş olup da birdenbire izini kaybettiğimiz arkadaşlarımızı ya araştırıp kendi başımıza yada çevremizdekilerden yardım görerek bulabiliriz. Birde internet aracılığıyla da bulma şansımız var. Sitenin adı mezun bul olsa da her türlü kaybettiğimiz arkadaşlarımızı önce siteye ücretsiz üye olduktan sonra bulmamıza yardımcı oluyor. Burdan

köpekler insan yüzündeki duyguları algılayabiliyorlarmış

biradamiste | 31 October 2008 16:31

kaynak : http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Australian_Shepherd_puppy_red_merle.jpg
http://en.wikipedia.org/wiki/Image:Australian_Shepherd_puppy_red_merle.jpg

İnsanların sadık dostları olarak bilinen köpeklerin neden insanlarla yakın ilişki kurabildikleri belki de insan yüzündeki duyguları anlayabilme yeteneklerinden kaynaklanıyordur.
Araştırmalara göre insan yüzüne bakan köpekler gözlerini sol tarafa yani yüzümüzün sağ tarafına çeviriyorlarmış. Bunun nedeni olarak ise insanın yüzünün sağ tarafının duyguları daha iyi belli etmesi olduğu düşünülüyormuş.
Lincoln üniversitesinde yapılan araştırmalara göre bu “bakışın sola kayması” sadece insan yüzlerinde oluyormuş, şöyle ki: Dr Kun Guo liderliğindeki ekip 17 köpeğe insan yüzleri, diğer köpek yüzleri ve cansız nesneleri göstermişler; ama sadece insan yüzü resimlerinde “sola kayış” görülmüş.

Kaynak: http://www.telegraph.co.uk/earth/main.jhtml?xml=/earth/2008/10/29/scidogs129.xml

Arkadaşım Kleptoman………

buklet[pilli_silinen_hesap] | 22 October 2008 09:35

“ARKADAŞIM KLEPTOMAN”KISA FİLM SENARYO ÖYKÜSÜYazan:Buklet

Yeşim ve Beril 25 yaşlarında,çok iyi birer arkadaştır.

Yeşim’in Evi:Yeşim ile Beril evde beş çaylarını yudumlar iken bir yandan sohbet etmektedirler.Yeşim,masada duran çantasını alır ve içinden birkaç fotoğraf çıkartır ve arkadaşına gösterir.Bu sırada Beril’in çayı bitmiştir.Yeşim,çay tazelemek için,fincanları alır ve mutfağa gider.Beril,Yeşim’in yokluğundan istifade,önünde duran ve Yeşim’e ait çantayı karıştırır.Yeşim,çayları getirir ve kapıda donakalır.
Çünkü,en sevdiği arkadaşı cüzdanından para almaktadır. Yeşim,Beril’in parayı kendi çantasına yerleştirmesine seyirci kalır.
Çayları servis ederken,gördükleri karşısında şok olan Yeşim,koltuğa oturur.
Yeşim,”Şimdi aklıma geldi…Anneme uğramam lazım,istersen yarın görüşürüz” der.
Beril,”Tamam o zaman,ben gideyim,sende hazırlan” der ve ayağa kalkar.Yeşim,Beril’i uğurladıktan sonra,kapadığı kapıya yaslanır ve kendi kendine konuşur.
Yeşim,”İnanamıyorum,en yakın arkadaşım bir kleptoman,demek ki şimdiye kadar hep kaybettiğimi düşündüğüm şeyler,Beril’de olmalı…Tanrım ne kadar üzücü.”
Yeşim,salona girer ve koltuğa oturur,hala inanamamaktadır.
Yüzünü,avuçları arasına alır ve sesli düşünür.
Yeşim,”Ailesine söylemeliyim,tedavi olmalı.”