bildirgec.org

antik hakkında tüm yazılar

Olimpiyat tarihine yolculuk

zvitamini | 03 August 2012 11:00

olimpiyat
olimpiyat

içinde bulunduğumuz günlerde 2012 LondraOlimpiyatlarıdevam etmekte, fakat ben sizi biraz eskilere götürmek istiyorum bu yazımda. Olimpiyatların tarihine bir yolculuk yaptığımızda karşımıza çıkan ve pek çok kimse tarafından bilinmeyen Olimpiyat hikayeleri ile olimpiyatların bugünlere nasıl geldiğini görelim.

Öncelikle ilkolimpiyatların ne zaman ve nerede yapıldığı hala bir muammadır. Tarihe yapılan yolculuklarda ve araştırmalarda birçok köy, kasaba, şehir hatta devlet efsaneleri ile karşılaşılmaktadır. Bu efsanelerden bir tanesi; Roma mitolojisinde Herkül, Yunan mitolojisinde ise Herakles olarak adlandırılan, Zeus ile Miken‘in kızı, Alkmene’nin oğluna aittir. Bu efsaneye göre Herakles; Antik Yunanistan’ın Olimpia kentinde olimpiyatlara benzer bir oyuna katılmış ve kazanmıştır. Kazandığı zafer sonrası bu tür oyunların her 4 yılda bir düzenlenmesini istemesi ile ilk olimpiyatların başladığı iddia edilmektedir. Başka bir mite baktığımızda ise; Tanrılar onuruna düzenlenen oyunlarla Tanrıların sevgisini kazanmak adına ilk olimpiyatların başladığı iddia edilmektedir. Bu mitler ve iddialar ne olursa olsun, tarihçilere ve araştırmacılara göre ilk olimpiyatların temelinde dinsel bir tören olduğu kesin bir dille ifade edilmektedir.

ilk modern olimpiyatlara geldiğimizde ise, 1896 yılında Yunanistan’ın Atina kentinde düzenlendiğini görmekteyiz.

disk atma
disk atma

Asıl ilginç olan noktalara bakarsak; olimpiyatlarda pek fazla bilinmeyen ve çok eskide kalmış şaşırtıcı şeyler olduğunu görebiliriz.

Eski zamanlarda olimpiyat oyunlarındaki karşılaşmalar tamamen bireye dayalı gerçekleşmekteydi. Bu yüzden olimpiyatlarda takım oyunu ve takımlar bulunmamaktaydı.

Antik Yunan kadınları

nazokiraze | 18 December 2009 10:45

Antik Yunan devrinde kadın tamamen babasının hükmüne bağlı bir yaşam sürerlerdi.

Atina’da üst düzey kadınların dışındaki kadınlar dışarıda yüzünü örterken ,şölenlere alınmazken Sparta’da kadınlar ile erkekler eşit haklara sahipti.Kızların da erkekler gibi eğitim alması sonradan Atina’da da uygulanmıştır. Sparta bu serbestliği yüzünden pek çok kere eleştirilmişti.

Kadınlar genellikle bol giysiler giyerler,mücevher ve kozmetik kullanırlardı.Yunan kadınlarının şıklık ölçüsü, yüzlerini beyazlatan pudralar, boyanan tırnaklar, sürülen esanslar ve enselerine yaptıkları topuzlardı. Galenadlı hekim Yunan kadınları sürsün diye yağlı krem yapan ilk kişidir.

DENİZ

teacher07 | 03 September 2009 14:50

Kuşluk vakti yazının sıcağı bastırmadan kaçmak, serin ormana yetişmek için acele ediyorlar. Anayoldan yeşil orman denizine saptıklarında heyecan doruktaydı. Yürekleri kıpır kıpırdı. Birlikte geçirecekleri bu temmuz gününün heyecan ve merakı içindeydiler. Elleri zaman zaman direksiyon üzerinde, zaman zaman da vites kolu üzerinde birleştiğinde içleri ısınıyor, titriyorlardı.

Köy kadınlarının “sığır sidiği” diye işledikleri nakışlara benzeyen, kıvrım kıvrım dağ yoluna saptıklarında, heyecan ve korku karışımı duygularla sarsıldılar. Yalçın kayalıklar, yemyeşil orman denizi arasında keskin virajlarla yol ilerliyor, bir türlü bitmek bilmiyor. Dönüp dolaşıp az önce geçtikleri yerlerin biraz üzerine geliyordu. Ayhan direksiyona, Funda koltuğa kenetlenmişti. Yükseklik korkum var, yeniyorum galiba dedi Funda. Ayhan’a da güveniyordu.

gidilesi yerler—yılancı burnu

nazokiraze | 21 January 2009 16:23

Yıllarca Kuşadasında yaşamış biri olarak zaten Kuşadasının genel olarak bilindigini varsayarak kendisini yazmak gereği duymadım. Ancak Neopolis olarak bilinen Kuşadası Yılancı Burnu’nu paylaşmak istedim. Adaya ilk adım attıgımda( orada oturanlar Kuşadasına ada der) ilk kaldıgım yer henüz açılmamış olan yapım aşamasında olan yakın arkadaşımın büyük bir oteliydi otel Yılancı Burnu’nda oldugu için Kuşadasın’da ilk görüp, bilip ögrendigim yerdir Yılancı Burnu. Genelde kafa dinlemek için girilir Yılancı Burnundan denize.

fışkıran tarih…Haleplibahçe

nazokiraze | 20 January 2009 12:34

Baba tarafım Şanlıurfa’lıdır. Siirt’ten Urfa’ya göç sonucu oralı sayılırız,arap asıllı babam tayfası üç kuşaktır İstanbul’dadır. Oraları bilmeyiz ancak küçüklügümden beri oraya gitmemiş olmak beni çok yaralar babamın da benim de hiç gitmemiş olmamızın verdiği merak mı? Yoksa gerçek anlamda tarihi içinde barındırdığı için mi ? bilinmez ezelden beri gitme isteğim başıma vurur.

Şanlıurfa’da kentsel dönüşüm projesi için kazı yapılırken bir şey bulundu. Bulunan şey mozaik parçalarıydı ve hemen yetkililere haber verildi, sonuç mükemmel ve şaşırtıcı iki metre aşagıda muhteşem bir buluntu çıktı memleketim olan Urfa’da Şubat ayı kış soğuklarında ortaya çıkan buluntu bir genç kız maskıydı.Milattan önce Seleukos medeniyeti tarafından kurulan antik Edessa Kenti bu maska Edessa Güzeli denilmesine sebeb oldu.Sonraları maskın devamı ortaya çıktı O dönem Roma’ya bağlı olan bu bölgenin eşi bulunmaz sanat eserleri Urfa’nın göbeginde günışıgındaydı artık.

ANTİKANIN KOKUSU…

| 18 December 2008 13:22

Dünyada farklı kültürler, gelenekler ve farklı coğrafyaların oluşturduğu form ve materyaller farklı dilleri konuşuyor olsa bile aynı evrensel amaca(insana) ulaşıyor.
Yüzyılların getirdiği estetik anlayışı ve birikimi günümüzde modernize edilerek, geçmiş ve bugünün harmanlanması ile yeni bir tasarım anlayışını doğurmuştur.
Fransız tasarımında; özgün ve önemli bir yeri olan XV. Louis sitili fazla kıvrımlı, şaşalı ve asimetrik formları ile Rokoko ve Barok tarzı, bugün çağdaş anlayış ile yerini düz, dik açılı ve sade formlara bırakmıştır.
Tasarımın babası olarak bilinen İtalyanlar, geçmişte ve günümüzde de sitillerini dünyaya kanıtlamışlardır. Lüks otomobilden tutun mobilya, moda ve endüstriyel ürünler gibi tasarımda geniş yelpazeye sahiptirler. Keskin ve rüya gibi formlarının, ironiyle fonksiyonelliğin karmaşıklığına rağmen şiir gibi tasarımlara imza atmışlardır. İtalyan estetiği, günümüzde dünyaya ulaşmış vazgeçilmez fonksiyonel tasarımlardır.

Hayat Bir Tiyatro…

toz66 | 14 June 2008 18:35

İnsanlar ne garip varlıklar… Yaşadığımız şu dünya, nede garip bir yer. İnsanlar nasıl da birbirlerinden farklı, ne tiyatro havası var şu dünyada . Herkesin farklı bir rolü var.

Kimi zengin, kimi fakir, kimi dünyalı, kimi dünyalıdan beter, kimi de sevdalı… Kimisi işçi, Kimisi bir beton ustası, Kimisi de bir tezgahtar. Düşünsenize,
Hayatımız da bir insan grubu bile olmasa, dünyanın düzeni nasılda değişir nasılda farklılaşır düzen bozulurdu. Çünkü, herkesin rolü o kadar güzel tanzim edilmiş ki. Herkes görevini biliyor, iyi veya kötü yapıyor. Hani derler ya ” benim hayatım tiyatro, bir orta oyunu zaten ” diye.

Bodoslama cızırtı,ilan reklam ve yorumu….. im, mim, bahçe, bohça

mengu yincge | 02 February 2008 04:04

hayat film gibi! değil. resimlerde çizildiği gibi hiç olmaz, şarkılarda seslenildiği, sazda tınladığı, sözde yazıldığı gibi de değil. hayat gibi değil.
sanat bir hayat biçimidir de hadi. olabilir. hayat bir sanat, gülerim. olmadı mı? Allah derim.varsa yoksa saygıyla eğilirim.değerli hayata hayatlara kana kana içerim. değmez mi değmez olana.değer.ne ise…
hayatı öteler sanat.bu başkadır. bir farkındalık, yaratma çabası, estetik, ilerleme.ne bilim insanı ne ilim alimi.öğrenme çabasında daha dünkü çocuk.çaba şimdide.bu ötelemek (b)aşka.güzele taşır.farkında olmak var.olunmazsa farkında ah eder miyim. Hayır.otururum kendi vayıma. çare ararım kendim senedimde. ne de çare sizlik.
davulcunun teki;
“ya dondur
ya yak
bırak yalakalar ısıtsın dünyayı”
der.deyişi sanat ahlakından. sığınak yaratma çabasıdır, güzel insana ve savaş sevginin yanındadır.yaşamaya da ancak sevgi ile katlanılır.kimse kolay olduğunu demedi, söylemedi.
sanat Antep fıstıklarının kabuğu üzerine “pkk”, “Kürdistan”, “?”, “yurt” yazıp kırmızıyla 95’de Londra sokaklarında eyleme geçti. kırmızı ojeye daldırılmış ince fırçalarla boyanmamış fıstıklar uzatıp boyası kurumuş fıstıkları ikram etti.(Moderayson bu az yukarıdaki bölüm sakıncalı ise çıkar allasen,izin verdim gitti).
derdi kanser olmadan yaşamak değil, olan olmuş, kansere rağmen y a ş a m a k t ı r.(hecele dilediğince bir bildiğince).
olanı görememek, görmezden gelmek feci körlük.ışığın yansıması sadece gözde mi?
hayat bensiz devam eder… mi? kerpiç taş çorbası olmaz mı?
“çeşmelerden bardağın
doldurmadan kor isen
bin yıl dahi beklesen
kendi dolası değil”
eski yeni mi? dolmaz dolar mı? olmaz olar mı? dökülmedim basmayın, serpildim toplayın…
bodoslama mim nehrine girmeyi bilirim bilmem
aynı nehir demem teknolojide nasıl yüzem
anlattı öğretti bana deja dönemeç derim viraja
tıkla bu bir yarayışlı linki güzel bir proje fikri
güzel nice güzeller de gelir beni üzer
vardır yok mudur vazgeçmiş vazgeçememiş
ır besteler besteciler şahıslar yöneten,filmler
hani tanıdıklar duyanlar mı duymayanlar
ben dersiniz sen istersiniz
kardeş desem
anamı ne belledin
dost desem
sermayesi kendinden
yoldaş desem
ölü toprağı sanırsen
ne desem
ben dersiniz
sen nasıl isterseniz
niye deme çünkü ele
ben işbu hal
hakka helal
bir de iste işte olsun helak
ya uymazsa …k
tekrar bil hikmet ise
kandım kanadım
salya sümük
kaka boku buladım
üstüne kustum yaladım
aaa………….zzz
ağzım süt kokuyo
daha
bah(a)
n
e
bakele
bir de bu:
Karşı çıkılamayacak bir cümle vardır ki, o da, bir kez olsun bir sözcük yazmamış veya söylememiş olan birinin de şair olabileceğidir. Bunun için önkoşul, az veya çok poetik davranmaya duyulan istektir. Mantığa uymayan jest bile mükemmel güzellikte bir eyleme, yani şiire yükselebilir. Güzellik burada çok geniş bir hareket alanına sahip bir kavram olarak ele alınmaktadır.
tamamı şurada
içtenim yollu bilme
esas gönüllüyüm dinle din-leme
bre dedim bir başağrısı, düşüncelere garkolunmuş, dedim bu ne yüce yaratan, ben miyim?ilahi… yücelere tükürüp göklere ve hemen koşup dağların en yüksek tepesine çıkasım var.ilk damlayı baştan yakalayacam.gecenin karanlık dul gelinini kapatsam,düşmesin tek bir damla ter, tükrük,karanlık kuytusunda saklanır, ayıp kayıp bir yük, sabaha kör ışık, hangi hesabı paklanır.
bırakırım aksın damlaya damlaya göl olur mu?
uslup stil tarz. şimdide. madly bir medley eyledi gönlüm. Tuuu!
Ahh ilanlar reklamlar. Hangi telefon ööle atıp yere düşmeden kız erkek koşup tutmalar.halla kuvvet.
Saygılar
(samimiyetim kusursa af ola,denge sizliğime verin)

Adınızı Hiyeroglifle Yazın

ecrivain | 23 July 2007 09:49

Eski Mısır’da yaşasaydınız adınızı nasıl yazardınız? Biliyorsunuz, bunun için hiyeroglif yazısı kullanmanız gerekirdi. Ama, Pennsylvania Üniversitesi Arkeoloji ve Antropoloji Müzesi‘nin şu sayfadaki ilginç uygulaması sayesinde adınızı bu dilde yazmak için hiyeroglif bilmenize hiç gerek yok! Yapmanız gereken tek şey adınızı girmeniz (Türkçe karakterler kullanmamalısınız) ve “inscribe” tuşuna basmanız. Ve ta taa… adınızın hiyeroglifle yazılmış karşılığı anında karşınızda..!