bildirgec.org

anı hakkında tüm yazılar

Dilin Yozlaşması

mcen | 25 January 2009 10:43

Dil, bir toplumun kültürünü ve karakterini yansıtan en önemli varlıktır.
Dilimiz gelecek nesillere aktaracağımız koca bir miras. Ancak bunun bilinçsizliği dili yozlaştırmamıza neden oldu. Lâf arasına sokuşturduğumuz yabancı kelimeler ve düşüncelerimizi kısa yoldan nasıl anlatırız fikri , dilimizin basitleşmesine yol açtı. Üstüne üstlük bir de mantıksızlık eklenince, dilin yok olmasındaki tehlike farkında olmadan had safhaya ulaşıverdi.
Geçenlerde çarşıda gezerken bunun birkaç tane örneğine rastladım. Vatandaş gitmiş üçüncü sınıf lokantasının ismini “Lokanta Restaurant” koymuş. Daha bir havası olsun diye koyduğu açıkça belli ama mantıklı düşünülmediği de ortada.
Üniversite bittikten sonra alanda uzmanlaşmak adına “yüksek lisans” yapılır. Ancak ben bunun “mastır yapmak” olarak adlandırılmasına karşıyım. Bir de bunu Türkçe bir kelimeymiş gibi “master” yerine “mastır” olarak yazmak mantığın sınırını zorluyor.”Master” ‘ ın kelime anlamı “uzman” veya “usta” dır. Şimdi kelimeleri yan yana getirelim. “Usta yapmak”, “uzman yapmak” . Hiçbir anlam taşımadığı açıkça ortada.
Başka bir yozlaşma etkisini internet üzerinden hissediyoruz. Sanal sohbet ortamlarında kullanılan kısaltmaları anlamak için kafa yormak gerekiyor. Öyle kısaltmalar var ki beş-on dakikada zor çözebiliyorsunuz. Bu işin abartısı ama bunun böyle olduğunu da biliyoruz. Ancak geçen yıllarda bir sohbet odası yöneticileri dili iyi kullanım adına önemli bir adım attı. Eğer, üye Türkçe yazım kurallarına uymaz ise sistemden uzaklaştırılıyor. Bu da kullanıcıyı dili iyi kullanıma itiyor ve dilin gelişim ve korunumunda önemli bir adom oluyor.
Son olarak şunu söylemek gerekirse dilimizin korunumu , milletimizin irade ve vicdanına bağlıdır.Unutmayalım ki dil, toplumun kültürünü oluşturan ve onu ayakta tutan CANLI bir varlıktır.

kayınvalidemin sandığı

nazokiraze | 24 December 2008 10:28

Şimdi zaman değişti hiçbirşey eskisi gibi değil ne kadınlar kadın ne kızlar kız… Kadınların hepsi herşeyi otomatik yapıyor
-Ne yaptın hayatım nasılsın?
-ay sorma çamaşır yıkadım, bulaşık, yemek

Dügmeye basmayı bile kaydadeger işten sayan yeni nesil kadınlarıyız. Odun taşımayı, su kaynatmayı, halı yıkamayı, yorgan kaplamayı bilmeyiz biz. Bilenin de kıymetini hiç bilmeyiz.

Evlenirken çeyizler bile değişti, nerde dantel takımları, kanaviçeler, yatak takımları, raf örtüleri, saten yorganlar, yün yataklar, havlu kenarları…

Futbolun Ekşi Sözlüğü:macanilari.com

ricet | 18 December 2008 17:34

Maç anılarınızı, bilgilerinizi paylaşabileceğiniz bir site var: bu. sitede Türkiye’deki futbol ligleri, kupalar, Avrupa Şampiyonası, Dünya Kupası ile ilgili bol sayıda maç bilgisi ve kullanıcılar tarafından yazılmış anılar mevcut. İçeriğe dalıp gitmek pek olası.

İyiki varsın…

sandyclaws | 17 December 2008 08:51

Kuvvetli bir rüzgar elindeki su faturasını uçurunca uykudan uyandı yaşlı balıkçı.Hemen sandalyesinden kalktı faturayı yakaladı.Faturadaki tutar yine komikti.Gerçi yalnız biri için normaldi.Hava kapanmıştı.Yağmur yağacak diye düşündü.Hemen sandalyesini katlayıp içeri girdi.Gök gürüldemeye başlamıştı.

Yağmuru seviyordu.Kendisinin eski oda dediği odaya geldi.Bu sefer bu odanın penceresinden izleyecekti yağmuru.Eski anılarıyla beraber.O odada çocukluğundan kalma oyuncakları,biriktirdiği kartları,defterleri vardı.O oda geçmişinde hatırlamak istediği tek şeydi.O bunları düşünürken yağmur çiselemeye başlamıştı.Katladığı sandalyesini açıp pencerenin önüne oturdu,perdeyi sonuna kadar açtı.

Yalnız Kötü İnsanlar Korksun…

| 04 December 2008 15:23

Otobüsteyim, İstanbul’dan dönüyorum, bir yandan dışarıyı seyrederken diğer yandan televizyondaki haberleri izliyorum. Tanrım, Türkiye yine çok karışık; terör, doğu, kargaşa derken İstanbul’da tek başına yaşayan 82 yaşında bir amca ekrana çıkıyor. Bu amcamın çocukları onu bir Ukraynalı bakıcıya bırakmış. Amca ön cephe ve ikinci katta oturuyormuş. Bu şerefsiz Ukraynalı bakıcı, amcanın kafasına zigon sehpayı kırarcasına vururken, neyse ki açık pencereden ve gelen seslerden komşuları yetişmiş, çocuklarına haber gitmiş ve hastaneye kaldırmışlar, ak saçlı amcamı… O amcamın gözlerindeki şaşkınlık benim gözlerimle birleşti.
Eh dünya işte bu kadar kötü ve psikopat misafirlerinde var. Bunu anlamak mümkün değil; senin baban (kötü bir insan dahi olsa) o senin atan. Ne olursa olsun bakıcı tutacak kadar paran varsa kardeşim, kendi evinde gözünün önünde (sen bakamıyorsan) baktırsana…
Sevgili babacığım 78 yaşında vefat etti, yaşasaydı şu anda tam tamına 82 yaşında(televizyonda şaşkın gözlerle bakan amca kadar) olacaktı. Neyse, Ankara’ya yetişmek üzereyiz yarım saat kaldı… Haberler devam ediyor fakat ben 2005 yılının haziran ayındayım.

Anı Yakamak adına çekilmiş fotoğraflar

mglass | 25 November 2008 16:52

bu fotoğraflar raslantı değil, sadece zamanlama mükemmel…

anı yakalamak 01
anı yakalamak 01

Gölgenin gözleri…

anı yakalamak 02
anı yakalamak 02

Çiçekten etek..

anı yakalamak 03
anı yakalamak 03

Kankalar…

anı yakalamak 04
anı yakalamak 04

Uzun ince bir yol sigaramın dumanında tüten…

anı yakalamak 05
anı yakalamak 05

Bu da farklı bir bakış…

anı yakalamak 06
anı yakalamak 06

F-16 …

anı yakalamak 07
anı yakalamak 07

Toprak kusan genç…

anı yakalamak 08
anı yakalamak 08

Devam edecek…

Büyüklere saygı, birde böylesi varmış…

sbaskentli | 19 November 2008 14:04

Büyüklere saygı toplumumuzun var oluşundan bu yana karakteristik özellik olarak genlerinde taşıdığı bir yaşam biçimidir.

Dünya ve hatta o çok methettiğimiz avrupa bile bizden çok sonraları bu saygıyı gerektiği ve hak ettiği şekilde yaşlılarına verebilmiştir.

Ancak yaşanmış küçük bir hikayeyi anlatıp yorumu sizler bırakıyorum.

Şehir İstanbulMekan tipik bir istanbul minibüsü

Sabah mesai telaşının yeni atlatıldığı bir zaman dilimindeyiz. Dolmuşda oturacak yerler dolmuş artık ayak yolcu almaya başlamış. Buraya kadar her şey normal.

DEDECİĞİME …

deelalim | 12 November 2008 17:38

Yıl 1980,batıkaradenizde küçük bir kentte,yaşama merhaba dedim.Küçük yerlerde yaşayanlar bilirler,insanlar birbirlerinin seceresini bilir,alışverişe yada herhengi bir işinizi takip etmek için kentin merkezine indiğinizde,esnafından,şoförüne hemen hemen herkesi tanırdınız,o yıllarda,..çok uzun zaman oldu gidemedim,gitmekte içimden gelmiyor açıkçası,hayatımın en güzel anılarını ve dostlukları bıraktıgım o kente anılarıma ihanet olur diye gidemiyorum.Herşeyin hızla şekil degiştirdiği bu düzende,oradaki degişimi ve kirlenişi görmekten kaçıyorum aslında.Size çok sevdiğim bu kentle ilgili anılarımı,o kentin kozmopolit yapısını,bu yapının içinde yer alan insanların ,nasıl tek beden ve tek yumruk oldugunu ileride yazarak sizlerle paylaşmak isterim.Bu gün yıllar önce beni,sevgi ve itinayla büyüten,birlikte oldugumuz her an bana insan sevgisini ve paylaşımın önemini anlatan dedeciğimle yaşadıgım bir anıyı sizlere aktarmak istedim..Dedem yaşadığımız minik kente,doguanadoludan tek başına akrabalarının yanına iş bulmak amacıyla 13 yaşında gelmiş,çalışkanlığı,hümanistliği ve hatipliğiyle,( zekiliğini belirtmeden geçemiyecegim),kent yönetiminde aktif görevler almış,kent iyileştirme projelerinde çalışmış,emekçi ,salt kendi için değil,çevresindeki herkes için yaşamayı ilke edinmiş biriydi.Din,dil,ırk gözetmeden herkesi kucaklayabilmişti ….O gün alışverişe çıkmıştık,birlikte yapmaktan keyif aldıgım şeylerin başında gelirdi.Çarşı adı verilen tek alışveriş merkezi,ne ararsan kolayca bulabilirdik,toplam iki kilometrelik bir alana konuçlanmış,magazalar,balık ve sebze hali falan.Ana cadde üzerinde karşılıklı magazalar vardı birbirinin dibinde.Ben büyük bir gururla dedemin koluna girmiş onunla şakalaşarak yürüyor ve tanıdıklarla hoş sohbetler ediyorduk,tam girmemiz gereken magazanın önüne gelmiştik,ki dedem karşıya geçelim yavrum ,dedi.Nedenini anlayamamış,ama dedecim geldik işte ya derken ,dedem beni kolunda karşı kaldırıma getirmişti bile,ben şaşkın şaşkın suratına bakarken,karşıdan Galip geliyordu,benden pazartesi vereceğim diye borç para aldı,iki hafta geçti veremedi beni görüp utanmasın dedi… Galip utanmasın diye yolunu değiştirmişti.Ben o yaşlarda başımda kavak yelleri estiği için konunun üstünde hiç durmamış,ha bu işler demekki böyle oluyor diye düşünüp,geçiştirmiştim…

öğretmen anım

erdalmihci | 05 November 2008 12:53

YIL 1980 VE BEN DOĞDUĞUM VE YAŞADIĞIM YER OLAN ERZURUM’DA HENÜZ ÖĞRETMENLİĞE BAŞLADIĞIM YILDI.BRANŞIM MATEMATİK OLDUĞU İÇİN MALÜM YAZILI YAPMALIYDIM.YAZILI GÜNÜNÜ ÖĞRENCİLERİMLE KARARLAŞTIRDIKTAN SONRA, YAZILI GÜNÜ YAZILI KAĞITLARINI ÖĞRENCİLERİME DAĞITTIM .ÇOK DİKKATLİ CEVAPLANDIRMALARINI SIKICA TEMBİH ETTİKTEN SONRA YAZILIYI BAŞLATTIM.SINIFIN GENELİNE BAKTIM HEMEN HEMEN HERKES CEVAPLANDIRMAYA ÇALIŞIYOR.YALNIZ EN ÖNDE DUVAR KENARINDA OTURAN BİR KIZ ÖĞRENCİM BENİM DİKKATİMİ FAZLASIYLA ÇEKMİŞTİ.