bildirgec.org

akıl hakkında tüm yazılar

Ben Akıllı Biriyim…

| 14 March 2007 00:56

Ben çok akıllı biriyim. Şuan bu yazıyı okuyorum ve inanılmaz Akıllıyım. O kadar Akıllıyım ki bu yazıyı sonuna kadar okuyacağım. Bu yazıyı yazan adamda akıllı ama ben daha akıllıyım.Bu yazıyı sonuna kadar okuyup ne kadar akıllı olduğumu bir kez daha fark edip mutlu olduğumu hissedeceğim. Bir yazıda insanın akıllı olduğunu okuması ne güzel bir şey. Evet rahat uyuyabilirim çünkü biliyorum çok akıllıyım..

Tüm akıllılara sevgilerle…

vandal’mı estetik’mi?

koza 68 | 02 March 2007 16:24

Fikir ve sanat hayatını hukuk zeminine oturtan kanun 2004 yılında yürürlüğe girdi. Kanun etkin bir biçimde ,fikir ve sanat ürünlerini “özel ve uzman “ mahkemeler yoluyla teminat altına almayı hedefliyor…

Ödüllü yönetmen, Ömer Kızıltan’ın çekimlerini yaptığı “yaralı yürek” filmi Urfa’da ki çekimler sırasında saldırıya uğruyor…
Yönetmen , filmde bölgedeki kadına yönelik şiddeti ve töre cinayetlerini sorguluyor…
Amaç; Şiddeti güçlü imgelerle sinema diline çevirmek,sanata dönüştürmek…

Hiç beklenmedik bir şey oluyor ve film seti basılıyor…
Vandal kafası,ortalığı kasıp kavuruyor,yönetmeni dövüyor!
Saldırı nazilerin kristal gecelerini andırıyor…
Kimin yaptığı umurumda bile değil, ülkücü, türkücü, dinci…Her kimse
!
Beni dehşete düşüren, belediye başkanı ve ticaret odası başkanının da film setini yağmalayan bu gaddar düşünceye çanak tutmalarıdır…Bu çok vahim ve düşündürücüdür…

20Q

semazem | 30 January 2007 10:05

Eski bir oyuncaktır ama zamazing’de bulamadım. Aklınızdan bir şey tutuyorsunuz. Sonra bu alet size 20 adet soru soruyor. ( canlı mı, yenir mi, düz mü vb.) Sorulara “evet”, “hayır” ya da “belki” diye cevap veriyorsunuz. Ve bu alet sizin aklınızdan ne tuttuğunuzu buluyor. Acayip bozuluyorsunuz, söylemedi demeyin.

Ha aklınızdan “kapı” tutup, yenir mi diye sorduğunda “ben yerim kardeşim” diyip evet cevabı verirseniz bulamıyor tabi ama bu sizi kesinlikle tatmin etmiyor.

NEFS

z gezmen | 14 January 2007 14:39

Bedenimiz nefs’imiz için araçtır,nefs’in ana kumanda merkezi beyindir.
Belirli bir cismani şekli yoktur,gördüğümüz de, tat aldığımız da,gülüp
ağladığımızda,acı ve zevk duygularını yaşıyan ”nefs’imizdir”.
Biz nefs’in esiriyiz,nefs biziz,insanın kendisi istemedikçe şeytan hiç
bir kimseyi doğru yolundan çıkaramaz.Biz Allah katında şeytan’dan
ve cinlerden üstün yaratıldık.Yapmış olduğumuz her taşkınlık ve kötü_
lüğü bedenimize yaptıran nefs’imizdir.
Allah katında ilk defa biz nefs olarak yaratılırız,orada o nefs’e oyun se_
çenekleri sunulur(Dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden başka
bir şey değildir,En’am-32.ayet)kız ya da erkek olarak doğuşunun be_
lirlenmesi bu nefs’ten istenir.
Allah katında her şeyin yazılı olduğu bir ana kitap vardır,bu kitap’a (Lev_
hi Mahfuz)denir.Levhi mahfuz’un içinden kendin için bir zaman birimi
seçersin yaşam kader’ini tayin etmiş olursun.
Kurallara göre tüm bu berzah aleminde yaşadıklarını unutup sıfırdan
başlıyacaksındır,oyun halinde iken sana hazırlanan tuzaklara bilgin ol_
madan katlanacaksın ve doğru yoldan çıkman için her türlü hile yaşa_
mında sana uygulanacaktır.
Bu oyun seneryoları Kuran’ı Kerim’in indirilmesinden sonrası için ge_
çerlidir.Oyun sahalarımızın tüm evrelerinin yazılı olduğu ana kitapta
zaman tersine işliyordu,orda doğum topraktan oluyordu(Adem)gibi
bedenimizin ana rahminde doğup toprağa girmesi,kıyamette ise
topraktan doğması gerekiyordu,bu yüzden doğum anneden gerçekle_
şiyordu.
Toprağı düşünün,tohum için mi? vardır,deniz balık için midir?,çamur so_
lucan için midir?bunların hepsi bir birini tamamlar.Bedenimiz nefs’imiz
için vardır,dünya ise bedenimiz içindir.Bunca yaratılan düzen içindeki
sistem sonrasında ise nefs için ya mükafat ya da ceza vardır.
Gözlerimiz ışığın yansımasını algılar,dünya sihirbazın ilizyon sahnesi_
ne benzer,Güneş doğmaz ama doğar gibi görürüz,Ay’dan yansıyan
ışığı nur sanırız,ama o güneşin ışığıdır.Dünya büyük bir hapisanedir
bizler kendimizi özgür sanırız.Kendimizi tanımadan varlığımızı savu_
nuruz.Nefs’in kendisini algılama yeteneği yoktur,bedenin sinir uçları
beynin algılama noktaları onun kullandığı ögelerdir.
Dinimizde nefs’i terbiye etme,onun aşırı isteklerine karşı gelme ve sa_
bır öğretileri vardır.Nefs’in kullandığı araç bilincimizdir,güdüsel bilinç,
Akıl nefs değildir,nefs ”aklın öğrencisidir”çoğu zaman onu dizginleyen
yanlışlıklar yapmasını engelliyen dogru yola çeviren aklımızdır.
Akıl=Allah’ın bize hayat veren ruh’un ismidir.
Nefs=Bu dünya evresinde verilen yaşam süresi içinde ”akıl” kılavu_zuyla eğitilmeye çalışan yaramaz çocuktur.
Aklımızda evrenin tüm kozmik bilgileri mevcuttur,uyanıkken hayal kur_
ma yeteneğimiz onun eseridir.Zaman kavramı onun nezlinde yoktur,
o bize Allah’tan emanettir bizleri yaşatandır.
Sözün kısası bu bedeninizin içinde büyüyen bir nefs ruhu var mükafat
onun, ceza da onun, o sizsiniz,nefs ölümü tattığında hatırlamadığınız
her şeyi hatırlayacaksınız o güne hazır olun!!.

Mıcır ve Emniyet kemeri

semazem | 04 January 2007 15:13

Bir milletvekili, geçirdiği kazada hayatunı kaybetti.
Kazanın sebebi : mıcır
Ölüm sebebi : emniyet kemeri bağlanmamış

Bu “mıcır” denilen ilkel yaklaşımdan ne zaman kurtulacağız acaba ? Bir zamanlar bu tip hatalardan ders alırdık biz. Şimdi artık o da kalmadı. Her sene mıcırdan dünya kadar kaza oluyor, adam ölüyor daha hala yollara mıcır döküyor. Kim döküyor hala bu mıcırı ?

Peki ya neden şu emniyet kemerini takmaz insanlar ?

Bu “bana bi şey olmaz” yaklaşımından kim ne hayır görmüş şimdiye kadar ?

Hadi bakalım, var mı bu sorulara cevabı olan ?

At Ski

semazem | 07 December 2006 09:34

Burada, insanoğlunun yaratıcılığı ve aklın sınır tanımazlığı üzerine muhteşem bir haber var.

Kelebeğe dikkat.

İnsan Manzaraları : Google Sağlığa Zararlı mı ?

semazem | 16 November 2006 13:26

Efendiiim, bugünkü konumuz “İnternet tarayıcı programında açılış sayfasını Google yapıp, her dakika birilerine bir şey soran insanlar”.

Başlık yeterince açık olmasına rağmen, ben yine de gevezelik hakkımı kullanarak ayrıntılandırmak isterim.

Sanıyorum bir çoğumuz ofis adı verilebilecek ve birden fazla kişinin oturduğu ( çalıştığı) ortamlarda çalışıyoruz. Ve yine sanıyorum ki bu birden fazla kişi birden fazla masada oturuyor ve her masada da oturana ait bir bilgisayar mevcut. Ve utanmadan sanmaya devam ederek hala sanıyorum ki ( bazı kurumlarda patron/yöneticinin paranoyaklığıyla orantılı olarak sınırlanmış olsa da) her bilgisayarın bir de internet bağlantısı bulunuyor.

aklımı kaybettim hükümsüzdür

| 07 October 2006 12:14

aklını kaybetmek bir lükstür zengin işidir işiniz gücünüz yoksa hergün 12 saat boyunca iş yerinde yoruluyorsanız sadece uyumaya vaktiniz varsa benim gibi böyle gereksiz meseleler üzerine yazı yazıp veyahut bu yazıyı okuma gibi bir istek duymassınız beri yandan internette sürf yapacağınıza bir pazar günü öğleye kadar uyur sonra hangi arkadaşla görüşebilirim diye düşünürsünüz veyahut duş mu alsam kitap mı okusam diye eğer birde sevgiliniz varsa işer daha da içler acısı her gün işten sonra görüşüp onu dinlersiniz işte ne yaptığı hakkında hergün rutinleşir ve bir gün kemal sunal filmlerinden de hatırlayabileceğimiz gibi karıştırabiliriz aklımızı ama bu biraz garip oldu çok çalışan insanların aklını kaybetmesinden bahsetmiş oldum sanırım ben ne yapıp edip aklımı kaybetmeliyim yoksa gerçekten kaybolacak kendi…

“ZEKA” ve “KIVRAK ZEKA” (1)

Talat Turgay | 14 September 2006 08:24

Bizde çok yaygın olan bir inanış vardır. Kurnazlık daima zeka ile karıştırılır. Oysa ikisi çok farklıdır. Bu bakımdan da her ikisinin gelişim yönleri de farklıdır. Kurnazlık “Üç Kağıtcılık” ile yarenlik ederken kıvrak zeka “Pratik Çözüm” ile kol kola gezerek flört eder. “Kurnazlık”ın gen’lerle, dna’larla falan alakası yoktur. Tamamen görsel ve sonradan edinilen bir yetenektir. Biz şimdi ekolümüze uygun olmayan “Kurnazlık”ı bir kenara bırakıp “Zeka” ile ilgilenelim.

Zeka”nın bir de “Kıvrak” versiyonu vardır. Yani zeki olmak başka bir şey, kıvrak zekaya sahip olmak başka bir şeydir. Bu konu, Avrupa ülkelerinde yetişme tarzından dolayı çok şaşırtıcı örnekler yaratmıştır. Zeka, Avrupa’da bulunamayan bir nimet değil. Milyonlarca Avrupalıda mevcut. Ancak ne hikmetse “Kıvrak Zeka” için pek o kadar yüksek rakam veremiyoruz. Hatta “Zeka” bile Avrupa’nın batısına doğru gittikçe azalıyor, güneyine doğru indikçe artıyor ve güney Avrupada en doruğa ulaşıyor. Ama yine de Türkiye’deki “Kıvrak Zeka” ile yarışması olanaksız. Daha da iddialı konuşursak yan kulvarda bile koşamaz, ancak tribünden seyredebilir.

Sözünü ettiğimiz kıtada zeki insanlar biraz mekanik düşünüyor gibi geliyor bana… Bizi şaşırtmakta güçlük bile çekiyorlar ve yaratıcılıkları da o derece sınırlı oluyor. Neden Avrupalılar zeka gerektiren işlerde başarılı oluyor da kıvrak zeka gerektiren basit işlerde çuvallıyorlar? Elbette bütün bunların bir açıklaması var ama önce şu “Kıvrak Zeka” dediğimiz her neysenin nasıl bir şey olduğuna bakalım.

Akıllara zarar puzzle. Bedlam Cube!

2a | 25 August 2006 17:52

Bedlam Cube, İngiliz yapboz geliştiricisi Bruce Bedlam tarafından yaratıldı.

Bedlam Cube’ün amacı 13 adet birbirinden farklı geometrik şekli tekrardan kutunun içine koymaktan ibaret.

Kulağa kolay geliyor değil mi? Fakat iş hiçte göründüğü gibi değil. Saatlerinizi, günlerinizi ve hatta aylarınızı alabilecek birşey bu.

Korkmaya gerek yok. İyi haber de verelim. Toplam 19.186 adet çözüm yolu var.

Şu an internette estore ve weblebi ‘de satılıyor.