Pencereden vuran güneşle beraber zamanı heceliyorum. Belki bu bir bilmecedir, kim bilir. Birkaç gün öncesine kadardır bakakaldığım, şaşırdığım onca şeyin hüznünü sarmalayıp büyütüyorum kendimi farkına varmadan. Lakin hüzün hala var ve susuyorum dolu dizgin bir yalnızlık içinde.

Saçlarımın kızıllığından olsa gerek güneşe çıplak gözle bakabilenlerdenim. Uzun tellerde sızması zor oluyor diye yağmur altında ıslanamayanlardanım. Ya da yanımda hep şemsiye taşıyorum acaba bu olabilir mi sebebi. Bilmiyorum.

Kaç kişilik bir yalnızlık yaşıyorsun bilmiyorum. Sadece bir tanesi özlediğin sana benziyor bunun farkındayım. Uzakta durup olan bitenleri izliyorsun o halinle. Sessiz sedasız hiç yerinden kıpramadan. Onlar gitse de sen gitmiyorsun. Vaz geçsede vaz geçmiyorsun duruşundan. Yaramazlıklarına karışmıyor, döküp saçmalarını toplamıyorsun. Sadece izliyorsun. Konuşmuyor ve söylemiyorsun… düşüp tökezledikleri zaman yanlarına gelmelerine izin veriyor yaralarını sıvazlıyorsun ve iyileştiriyorsun. Temiz tutmaya çalıştığın, onlara hiç dokundurmadığın kalbinle. Bazen seni de acıtmak isteseler de izin vermiyorsun. Akşama sen uyuyorsun lakin sabaha onlar uyanıyor. Bu yüzden ben yapmadım diyebiliyor ve bütün günahların sebebini onlara yıkabiliyorsun. Çünkü sen gerçekten hiçbir şey yapmıyorsun. Kaç kişilik bir yalnızlığı yaşıyorsun bilmiyorum. Sadece yeni yeni çözüyorum her şeyi. Farkı yeni fark ediyorum.