bildirgec.org

acı hakkında tüm yazılar

Duruyorum hala bıraktığın o beton kaldırımlarda…

atalay ahmet | 12 April 2010 13:28

Sen misin beni böyle seven?
Yerle göğün birleşmesi kadar imkansız.

Yoksa sen misin benden böyle nefret eden?
Doğmamış acıları bende var edip,
Sonra canım yansın diye,
Canımı almadan çekip giden.

Peki ben nasıl bilebilirdim?
Beni belli belirsiz bir duyguyla dolu,
Umutlar, hayaller ve dualarla bezediğini,

Güya gelecek diye bekletip,
Nam salmış bir sevda ile bir başıma,
Buralarda ve her yerde sensizliğe hapsedip,
Sonra yok oluşları sırtıma yükleyeceğini,

DOSTLARIMA

orece | 02 April 2010 15:54

Ben tüm gidenlerin ardından yas tutarken neden onlar beni kaybettiklerinin farkında bile olmuyorlar neden ben onlar için ağlarken onlar kırdıklarının bile anlamıyorlar. Sonrada hiç birşey olmamış gibi geri dönüyorlar gülerek o suratlarında en sevimli ifadelerinle. Neden ben hep affeden oluyorum hiç affedilmiyorum, neden kendime kıza kıza acı çekeceğimi bile bile tekrar kaldığı yerden buyrun gelin diyorum. Acı çekmekten zevk mi alıyorum sırtımdan bıçaklanmak arkamdan kuyumun kazılması hayellerimin başkaları tarafından yapılması onları karşıdan seyretmek mutlumu ediyor beni. yook çok acı veriyor enerjimi kesiyor canımı acıtıyor ve derin yaralar bırakıyor… Ama yapamıyorum affetmeden yapamıyorum onların acısına koşmadan duramıyorum yardım etmessem vijdan azabı çekiyorum. hemde hiç umurlarında oladığımı bile bile….

Ruhun Dehlizlerinde Onsuzluk Kartpostalları…

astral | 22 March 2010 10:47

Bazen bir telefon, şeytan misali işkence yapar insana. Bunu anlatan zamanlar olurmuş.

Aşk, ayrılık ve sindirememek üçgeninde bir dostun isyanında kendini bulursun ansızın. O ağlar benim içimden yaşlar dökülür, bilmem nereye… O sızlanır, benim sızlanamadığım ne kadar zaman oldu hatırlamıyorum.

Her şeyden uzak, dertten uzak keyifli bir Pazar içindi her şey, her şey Umuyordum açıkçası. Aşk bitince, biter miydi her şey. Silinir miydi bir silgi gibi. Öyle kolayca devam edilir miydi hayata. Bunları düşünmek istemediğim bir pazardı ama yanıtları alacaktım o an için bunu bilmiyordum…

ekme

astral | 21 March 2010 12:00

Yıllar önceydi. Hiç de içim acımamıştı. Gayet mutluydum. Ardımda birini üzdüğümün ne farkındaydım belki de ne de umrumdu…

Şimdi içimin acıdığı anlar var. Derdim derdi değil. Bunun ötesi de var. Kendi eğlencesini aralıksız anlatıyor, ben kederden ölürken… ‘Bunların beni üzeceğini hiç düşünmüyor mu?’ diyorum… Sonra ‘Neye, neden üzülsün ki?’ diye ekliyorum, yine kendim… ‘Ben umursamış mıydım?’ Gayet de keyifli yıllardı.

Evde acayip bir kavga kopuyordu. Bu sefer kesin ayrılacaklar dediğimiz zamanlardı. Çektim gittim, yıllarca. O, o evde yalnız kaldı. Derdim mi oldu, dert mi edindim bunu? O zaman on beş yaşındaydı en fazla. Konuşacağı birincil insandım ve çekip gidecek kadar da umarsızdım.

AŞKI YAĞMURLARA SAKLA!!!

il mare | 18 March 2010 09:27

Bu şarkıyı söylememek için, bir uyarı yazısıdır:

Biriyle bir şey yaşayacaksan eğer, mevsimleri getireceksin ilk aklına. Birini,ucundaki ayrılığı aklına getirecek kadar çok seviyorsan eğer,hesabını yapacaksın,onla olan vakitlerini olabildiğince az mevsime yayacaksın, ve mümkünse en soğuğuna… Bir ilkbaharda kimseyi sevmemelisin birkere… Cennet köşelerden biryerlerden rüzgarın ödünç getirdiği kokuları,her bahar yalnız duyumsayacaksın…Bu güzelliği sadece kendi başınayken tadacaksın,kendini bu yalnızlığa alıştıracaksın,en güzeli böylesiymiş gibi benimseyeceksin…Aksini yaparsan kurtulamazsın,aksini yaparsan yalnız kalmaya katlanamazsın ve en kötüsü hep yalnız kalmak istersin.Ya onla içine çektiğin kokuları,katlanılmaz da olsa yalnız yaşamak istersin ya da zaten başka hiç kimseyle…

Baharlar çok tehlikelidir aşk meşk işlerinde… Yaz da bir nevi öyle,bahardan nasibini almış ağaçlar,dağlardan gelen kokular,parıldayan maviler…Yazın da yalnız olmaya bakacaksın,olmazsan çünkü,birdahaki yazın da onla olmak zorunda…Ya olmazsa,giderse? O zaman işte, birliktelikten aldığın tadın çok uzaklarda olmasının getirdiği yalnız olma zorunluluğu çekilmez olur, bir başkası ise dayanılmaz…

küstah aşk…

astral | 15 March 2010 13:33

hayatıma çıkan en iyi şeysin…

(Oldukça iç bayıcı olduğundan önceden haber veriyorum. Arabesk, bilindik, sıradan, acı içeren, edebi dili az bir aşk yazısı okumak isteyenler içindir sadece…)

En büyük küstah içimizde bulunuyor. Bedenimizin içinde, sol tarafta… En rahat tavrı ve huzur içeren haliyle… Küstah olan bunca aşkı isteyen kalbimiz. Aşk, unuttuğumuz bir kelime. Ne demekti, dilimize pelesenk ettiğimiz; her fırsatta sen ‘bu’sun dediğimiz, son tirene beş kala ortadan kaybolduğumuz…

Hiç şaşırtıcı değil. Yalancı, ‘Ben yalancıyım’ demez. Demek ki, her şey normal.

hüzün..

Leb i Nar | 08 March 2010 16:38

yüreğim hayli karanlık bu gece. ne tarafa baksam çıkmaz bir sokakla karşı karşıya kalıyorum. ne aklım çözebiliyor soruları nede yüreğim cevap verebiliyor bu anlamsızlığa. öyle yoğun bir duygu tüneline girdim ki çıkışı hem yakın hem uzak. bazen ışığını görüyorum gündüzün, bazen karanlık oluveriyor her yer gece gibi ve keskin bir rüzgar esiyor karanlığın içinden canımı alacak gibi ama gidiyor usulca beni bana bırakarak daha var diyor, savaşmalısın! savaşmalı mıyım! diyorum içimden. kavga ediyorum peşinden onunla, biliyorum duymuyor beni umursamıyor da. ne anlamsız diyorum gittiği tarafa bakarak ve yine kaçıyorum kendimden. düşüncelerimde ölmekten korkuyorum onların yoğunluğunda ezileceğimi hissederek. ve bir ses daha geliyor kulağıma işe yaramaz diyor alaycı bir tavırla. irkiliyorum birden, soğumuş yüreğimde bir acı beliriveriyor beni rahat bırak diyor oda. sanki bütün hücrelerim benden kaçmak istercesine ağıtlar yakıyor bana bağlı olmaktan. sanki isyan cümleleri duvardan duvara vurup gelip bana çarpıyor bırak bizi rahat bırak diyorlar .. sinirleniyorum tamam diyorum, tamam tamam!! ama nasıl? yine cevabı belli olmayan bir soruyla karşı karşıya kalıyorum.. susuyorum kendime, yalnızlığıma küsüyorum.. dışarda yağmur hüzün kokuyor ve ben benden kaçan bedenime sarılıyorum bir kez daha kayboluyorum gecenin karanlığında …

külleri de söyler miydi ” Aşk Aşk” diye…

kharis | 03 March 2010 16:19

bir çocuk gibi
korkuyorum dikenden
en çok da gül’den
tuttuğumda kanatıyor ama nefesim kesiliyor
çocuk gibi canım yanıyor
ağlıyorum her defasında
hem cemre düşmüş gönlüme
hem kışları yaşamaktayım kendi yüreğimde.
hem filizlenen dallarım var
hem üşüyorum.
bilindik buzdan kaleler mi
toprağın ilk yeşermesi mi bilmiyorum
ama
paketinin içinden ilk defa çıkan bembeyaz bir seccade gibi eğilmek secde etmek istiyor bir yanı yüreğimin
bir yanı da bembeyaz yeri kalmayan müsvedde bir defter gibi yakmak istiyor
belkide yakılmak…
külleri de söyler miydi aşk aşk diye ??
küllerim de söyler miydi aşk aşk diye??

GÖLGELER AÇIK VERİYOR (5)

astral | 28 February 2010 20:19

Adam hala kapının ardında, öyle durmaktaydı, ayakta. Kapanan kapının ardından baka kalmıştı öylesine hareketsiz…

Öylesine sımsıkı sarılıp sonra kaybettiği sıcaklıklarını düşünüyordu. Hareket edemedi. Kaldı öyle, kapı kapandı ve hala bir adam vardı kapının ardından bakan…

Giden yolculuklarını düşünüyordu belli ki… Ya da yolculuklarının nereye varacağını… İçinde ki acıları dindirmek için acil bir kadeh şarap mı almalıydı?