bildirgec.org

steven soderbergh hakkında tüm yazılar

Soderbergh’den “Haywire” (2011)

queennothing | 30 September 2011 18:35

Oceans’s Eleven – Twelve ve Thirteen serisinden tanıdığımız Oscar Ödüllü yapımcı/ yönetmen Steven Soderbergh‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Haywire“, 2011 senesinde çekildi. Senaryosu Lem Dobbs tarafından yazılan film, ülkemizde Oscar 2012’de vizyona girecek. Gina Carano, Ewan McGregor, Michael Fassbender, Michael Douglas, Antonio Banderas, Bill Paxton, Michael Angarano, Anthony Brandon Wong, Aaron Cohen, Maximino Arciniega, Tim Connolly ve Eddie J. Fernandez gibi isimlerin rol aldıkları 25 Milyon Dolarlık aksiyon geriliminin tanıtım videosunu buradan seyredebilirsiniz.

Sinemada Ortaklıklar

| 09 November 2010 16:15

Bir yönetmen için oyuncular önemlidir. Bu yüzden sürekli yetenekli oyuncular aranır film için. Yönetmen, oyuncuyla çalışır. Eğer oyuncunun oyunculuğundan ve karakterinden memnun kalırsa onu diğer projeleri için düşünmeye başlar. Hatta diğer projelerinde başkarakter için aklına gelecek ilk isim “o” oyuncu olur. Neden yönetmen, hep “onu” tercih ediyor? Cevabı bellidir aslında. Yönetmenin oyuncuyla kimyasının tutması ve diğerlerinde görmediği çok başka şeylerin “o” oyuncuda olması… Sinemada bir sürü ortaklık sözkonusu. Ben de bazılarına değinmeye çalışacağım burada. Genelde Hollywood ortaklıklarına değineceğim. İlerleyen zamanlarda yerli ortaklıklara da değinirim belki de.

*Robert De Niro-Martin Scorsese:

Sinemanın en verimli ortaklıklarıdır bu. De Niro ile Scorsese’nin kariyerleri aynı anda yükselişe girdi. İlk çektikleri (beraber) film olan Mean Streets’le ilgiyi topladılar. Sonraları Taxi Driver, Raging Bull, Cape Fear, King of Comedy, New York New York, Casino, Goodfellas’la ortaklıkları devam etti. Scorsese’nin başarısı De Niro’dan bağımsız değil. Aynı şekilde De Niro’nun başarısı Scorsese’den bağımsız değil. De Niro da Scorsese de en iyi işlerini beraber yaptılar ve bu zamanlarda hep yukarıdaki işlerle anılmaktalar.
Peki bu ortaklık bir kez daha devam edecek mi? Hepimiz yeni Scorsese-De Niro ortaklığını içeren bir filmi bekliyoruz. Olur mu, belli değil. Umarız ki olur. Ufukta bir proje var ama belirsizliğini koruyor. Peki bu ortaklık neden bitti? De Niro ile Scorsese’nin ortaklığının bitişinin nedenini bilmiyorum. Ama nedenin stüdyo olduğunu tahmin ediyorum. Stüdyolar bu ortaklıklardan sıkılmış ve bitirmiş olabilirler. Ama şimdi de bu ortaklığı gündeme getirip para kazanmayı düşünüyorlar. İronik!

De Niro-Scorsese
De Niro-Scorsese

34. Toronto Film Festivali

cevahirrr | 10 September 2009 12:30

Her sene Eylül ayında Kanada’nın Toronto kentinde başlayan Toronto Uluslarası Film Festivali (Toronto International Film FestivalTIFF)’nin bu yıl 34.sü düzenleniyor. Yarın başlayacak olan festival 19 Eylül’de sona erecek. Uluslarası alanda itibarı oldukça yüksek olan festivalde yüzlerce film çekişecek.

Bu yıl iki Türk filmi de festivalde yer alıyor. Bunlardan biri Aslı Özge‘nin yönettiği Köprüdekiler (Men on the Bridge), diğeri ise İsmail Necmi‘nin ilk uzun metrajlı filmi Bunu Gerçekten Yapmalı mıyım? (Should I Really Do It?)

'Aslı Özge'
‘Aslı Özge’

Festival Jon Amiel‘in Creation filmiyle açılacak. Colin Farrell‘ın başrolünde olduğu Neil Jordan imzalı Ondine, Steven Soderbergh‘in Matt Damon‘lı komedisi The Informant!, Scott Hicks‘in, Clive Owen‘nın yer aldığı The Boys Are Back filmi gibi birçok filmin ilk dünya gösterimleri Toronto Uluslarası Film Festivali‘nde yapılacak.

Festivalle ilgili daha fazla bilgi için sitesine başvurabilirsiniz.

Soderbergh’in yeni filmi ”The Informant”ın fragmanı yayınlandı

gorcun | 02 July 2009 16:02

The Informant
The Informant

Steven Soderbergh’in yeni filmi ”The Informant”ınfragmanı piyasaya sürüldü. Kurt Eichenwald’in 2000’lerde yayınlanan ve çok satan ”The Informant: A True Story” adlı kitabından uyarlanan filmde başrolü Matt Damon üstleniyor. Matt Damon şirketler arasında dönen kirli işleri ortaya çıkarmaya çalışan FBI ajanı Mark Whitacre’yi canlandırıyor. Fit görmeye alışık olduğumuz oyuncunun görünümünün rolü için ciddi anlamda değiştiği görülüyor. Filmin, konu olarak büyük şirketlere karşı tek başına mücadele veren Jeffrey Wigand’ın hikayesini anlatan ”The Insider (Köstebek)” filmine benzerliği göze çarpıyor. Ama ”The Informant”, ”The Insider”ın gerilimli atmosferinden çok kara komedi filmi olarak görülebilir. Filmin, Amerika’da 9 Ekim 2009’da vizyona çıkması planlanıyor. İşte, Soderbergh’in yeni filminin fragmanı.

Filminizi kaç yıldızlı istersiniz? : ”Ocean’s Eleven”

gorcun | 26 May 2009 09:53

Ocean's Eleven
Ocean’s Eleven

Hollywood’ un en ünlü ve başarılı starlarının toplandığı Ocean’s Eleven 2001 yılında Steven Soderbergh tarafından çekilmiş. Film 1960 yılında Lewis Milestone tarafından çekilmiş aynı adlı filmin uyarlamasıdır. 2001 yılında olduğu gibi 1960 yılında da dönemin en ünlü isimleri filmde rol almıştır.
Film Danny Ocean (George Clooney) liderliğinde yapılan kumarhane soygununu anlatıyor. Tabiiki filmin geçtiği yerde kumarhane cenneti olan Las Vegas’tır. Ocean şartlı tahliyeli olarak hapishaneden çıkar ve çıkar çıkmazda soygun planını uygulamak için harekete geçer. İlk olarak Rusty’ le (Brad Pitt) buluşur ve soygun için çeşitli yetenekleri olan 11 kişiden oluşan ekibi toplarlar.

Ekipteki kişilerin her biri kendi yeteneklerini sergileyerek kasaya ulaşmalarını sağlayacaklardır. Ekiptekileri ikna etmek başta kolay olmasada miktarın 150 milyon dolar olduğunu öğrendiklerinde hepsi planın bir parçası olmayı kabul ederler.

Ocean's Eleven
Ocean’s Eleven

Soyacakları kumarhaneler ise Terry Benedict’ in (Andy Garcia) sahip olduğu Bellagio, Mirage ve MGM Grand kumarhaneleridir.

Hangi Solaris?

Colpadan | 20 May 2009 09:58

Bir bilim kurgu klasiği olan Solaris, düş gücünün de ötesinde, hafızamızda yer alanların gerçeğe dönüştüğü ilginç bir deneyim yolculuğuna çıkartıyor bizi. Solaris denen okyanus gezegeninin yörüngesindeki uzay istasyonuna yapılan yolculuk, bu deneyimin başlangıcı oluyor. Yaşam, ölüm, gerçeklik, ölümsüzlük gibi birçok kavramı da beraberinde sorgulamaya iten konusuyla, aşkı, romantizmi, vicdani değerleri ve pişmanlığı beraberinde harmanlayan Solaris, bir felsefik bilimkurgu başyapıtı.

İlk olarak 1961 yılında Stanislaw Lem tarafından kaleme alınan romanında, Solaris gezegenine yapılan uzay seyahati ve bu gezegenin

okyanusu üstünde geçirilen sürenin, insan beyninin derinliklerine ulaşan analizin bir yansıması olarak nitelendiriliyor. Daha sonra The Mirror (Zerkalo), Stalker gibi filmlerin yönetmeni Andrei Tarkovsky imzalı 1972 yılı Rus yapımı Solaris (Solyaris) ile beyaz perdeye aktarılan roman son olarak yönetmenliğini Steven Soderbergh’ in üstlendiği, başrollerini George Clooney ve Natascha McElhone’ un paylaştıkları 2002 yılı American yapımı Solaris izleyicinin beğenisine sunuluyor.

Amerika’da bağımsız sinemanın kalesi: Sundance

ekimdusu | 21 January 2009 12:11

Sundance'ın akıllara kazınmış portresi
Sundance’ın akıllara kazınmış portresi

Herkes bilir sinema yedinci sanattır. Yani bir yerde sanatların sanatıdır. Onun bu karşıkonulmazlığı ve gücü, farklı açılardan, değişik biçimlerde dile getirilmiştir. Ancak günümüzde sinemada Amerika hakimiyetine kalmış koca bir dünya ve Hollywood hakimiyetine kalmış Amerika söz konusu. Tabii bağımsız sinemacılar hariç.

Bağımsız sinemada, yüksek bütçeli gişe filmleri, yıldızlaştırılmış isimler, stüdyolar yok. Sinemanın bağımsız yüzü daha çok farklılıkları ortaya koyan, kimi zaman yüksek sesle söylenmesi insanı rahatsız edecek cümleleri bağırandır. İşte bu yüzden bağımsız sinemayı en çok Amerika gibi bir ülkede yapmak zordur. Tabii Sundance Film festivali hariç.

Yönetmen, yani yöneten insan

Razielz | 16 May 2008 14:43

Film izlemeyi aklımızdan geçirdiğimiz zaman yapabileceklerimiz arasında : sinemaya gitmek, cd-dvd’den izlemek, internetten indirmek veya tv’den izlemek gibi seçenekler bulunmaktadır.
Evde otururken canımızın sıkıldığını hissettiğimizde televizyonu açıp, kanallar arasında zapping yaparken denk gelen herhangi bir filmi izleyebiliriz veya önceden tv dergilerinden gördüğümüz bir filmi bekleyip izleyebiliriz.
Evde tv’den film izlemek açıkçası benim yıllardır yapmadığım bir şey, çok severek izlediğim tv-dizilerini bile artık tv’den izlemiyorum. Reklam arası, tv’nin ses kalitesi, çevre şartları (çoluk çocuk, anne, baba, misafir) gibi engelleyici faktörlerden dolayı evimde film veya dizi izleyeceğim zaman bilgisayarıma yöneliyorum. Güzel bir ses sistemi, büyükçe bir monitor, kaliteli görüntü(DVD, HD) ve yüksek hızlı internet(veya cd-dvd’ler) yeterli oluyor.
Ama sanıyorum çoğunuzun bana katılacağı gibi film izlemenin en zevkli yeri sinemadır. Atmosfer, ses sistemi, dev ekran, patlamış mısır (içimde her ne kadar yiyenleri öldürme hissi doğursa da), bileti ikiye bölen eleman, fenerle yer gösteren eleman sinemada film izleme keyfini artırır. Aslında şimdiye kadar kısaca anlattıklarım çok farklı bir konu olarak yazılabilir, işlenebilir ama benim değinmek istediğim konu biraz daha öncesine dayanıyor.
Film izlemeye karar verdikten sonra ilk aşamayı geçmiş bulunmaktayız, ikinci aşamada ise (ki en önemli aşamadır kendileri) izleyeceğimiz filme karar vermek.
Karar verdikten sonrası malum ama filmi seçerken neye göre seçiyoruz?
Bazılarımız oyunculara göre, bazılarımız son çıkan filmleri, başkaları filmlerin ratinglerine bakarak seçerler. Peki siz hangisine göre izleyeceğiniz filmi seçiyorsunuz? Bu faktörlerin biri veya hepsi etkili olabilir tabi ama çok önemli başka bir faktörü daha eklemek istiyorum: Yönetmen.
Bazılarımız için en önemli etkenlerden biri olan yönetmen kriteri bazıları için hiçbir şey ifade etmeyebilir.

Özel bir kadın: Erin Brockovich

Piknik | 04 May 2008 10:36

Bu özel kadın başka, sevgili sinepil’ciler… 🙂 Julia Roberts’la özdeşleşen “Pretty Woman: Vivian” değil, yine Roberts’ın canlandırdığı gerçek bir kadın -gerçek bir hayat hikayesi-: Erin Brockovich. Hangi kadın O’nun gibi olmak istemez ki?! Altı yıl boyunca üç bebek baktıktan sonra (sayılarla arası pek iyidir, maşallah:) hayat şartlarının dayatmasıyla tekrar iş hayatına atılmak zorunda kalan; son derece zeki, ağzı iyi laf yapan, ikna kabiliyeti yüksek, tuttuğunu koparan, müthiş bir hafızaya sahip, güven veren ama tarzından ödün vermeyen, araştırmacı, mücadeleci, davasına inanan, üstelik güzel mi güzel, sevgi ve şevkat dolu bir anne… İşte filme ismini veren Erin Brockovich (Julia Roberts) tam da böyle bir hatun ama iki eksiği var: diplomasının olmaması ve tutkulu bir işkolik olması.

“Bu kadar meziyete sahipse kim takar diplomayı?” diye düşünmeden edemiyor insan doğrusu.:) O da öyle diyor zaten ve yanında ‘zorla’ işe başladığı deneyimli avukat Ed Masry (Albert Finney) ile birlikte A.B.D’nin hukuk tarihine geçecek bir çevreci davaya girişiyor. Davanın konusu ve Brockovich’in dava sürecinde yarattığı harikaları, filmi henüz izlemeyenlere bırakayım ama bu filmin gerçek bir hikayeye dayandığını bir daha vurgulamadan geçemeyeceğim.

Solaris Terlik

WeaponX-hafif | 08 March 2003 00:31

Terlik’le bir ilgimiz yok. Aslında mesela George Clooney’li bir film. Şu an oynayan 2 adet var zaten. Solaris, psiko-dram gibi. Steven Soderbergh ve James Cameron yönetmiş. Film pek parlak diyemem. Aslında konu pek karmaşık gözükebilir ama değil. Enteresan bir şekilde bu filmi seyrederken Event Horizon‘u seyreder gibi hissettim. Verdiğim linkte görüleceği üzere bu film Solyaris diye bir filmle ilişkilendirilmiş. Yani Solaris‘in 1972 model orijinal Rus versiyonu

Stanislaw Lem’in kitabından uyarlanan film, daha önce Rus yönetmen Andrei Tarkovsky tarafından 1972’de sinemaya Solyaris adıyla uyarlanmış. Hikâye aynı. Ve her zaman olduğu gibi, Holywood’un bir filmi tabîi ki yurtdışından arak (bkz. Birdcage, 12 Monkeys, Vanilla Sky akla ilk gelenler). Dedim ya Event Horizon‘u seyreder gibi oldum. James Sanford adlı bri eleştirmen de direkt olarak bu noktaya değinerek, Event Horizon’un da Torkovsky’nin filminin değişik bir versiyonu olduğunu vurgulamış.