bildirgec.org

fransa hakkında tüm yazılar

12 Harika Fransızca Kısa Animasyon Filmi

LeBron | 12 May 2009 13:29

Kısa animasyon filmleri çok güzel ve ilgi çekicidir. Bu konuda Fransa‘da bulunan animasyon okulları da çok popülerdir.

Aşağıda fransız yapımı birbirinden güzel kısa animasyon filmlerine ulaşabilirsiniz.

Herhangi bir sıralaması bulunmuyor. Bütün animasyonlar birbirinden güzel.

1 – Oktapodi (Gobelins)

Bir şef yardımcısı ve iki ahtapotun komik hayatları konu ediliyor.

Bu harika animasyon oscar akademi ödüllerinde kısa film kategorisinde (animasyon) aday gösterildi.

İzleyin

2 – Hugh (esma)

Montpellier animasyon okulu 3 küçük çocuk ve şamanizm ile ilgili bir konuyu anlatıyor.

İzleyin

satırlı jeanne

nazokiraze | 07 April 2009 10:34

Paris’e 70-80 kilometre uzaklıkta doğup büyüyen, bir kız vardı, babası kasap olan bu kız Jeanne Laisné isimli bir vatanseverdi. Tarihe geçen adıyla Jeanne Hachette(satırlı Jeanne).

Kral XI. Louis ile Dük Charles arasında süreni Fransa savaşı adeta halka kan kusturuyordu ve Charles Jeanne’in yaşadığı kasabaya dogru yaklaşmaktadır. Beraber toplanarak Charles’ın adamlarına karşı canları pahasına savaşan kasabalılar içinde bir genç kız ön sıradadır, bu kız kasabın kızı satırlı Jeanne’dır.Elinde babasının satırıyla ordan oraya saldırıp, Burgonya’lı adamın elinden sancagı kaparak, adamı öldürerek o mücadelenin kahramanı olur.Bayragı kaptırmayan Jeanne tarihe geçer.(doğumu 14 kasım 1456)

Hangi lider,ne kadar maaş alıyor?

oguzsicimli | 06 April 2009 18:02

Times dünyanın yüksek maaş alan siyasi liderlerini sıralayarak yayınladı;sizde merak ediyormusunuz?beraber bakalım isterseniz gerçekten ilginç o kadar para diyecek söz yok.

Lee Hsien Loong - Singapur: Yıllık maaş: 2.47 milyon dolar
Lee Hsien Loong – Singapur: Yıllık maaş: 2.47 milyon dolar
Donald Tsang Yum-Kuen - Hong Kong: Yıllık maaş: 516 bin dolar
Donald Tsang Yum-Kuen – Hong Kong: Yıllık maaş: 516 bin dolar
Barack Obama - ABD: Yıllık maaş: 400 bin dolar
Barack Obama – ABD: Yıllık maaş: 400 bin dolar
Brian Cowen - İrlanda: Yıllık maaş: 341 bin dolar
Brian Cowen – İrlanda: Yıllık maaş: 341 bin dolar
Angela Merkel - Almanya: Yıllık maaş: 303 bin dolar
Angela Merkel – Almanya: Yıllık maaş: 303 bin dolar
Nicolas Sarkozy - Fransa: Yıllık maaş: 318 bin dolar
Nicolas Sarkozy – Fransa: Yıllık maaş: 318 bin dolar

Times‘ın ilk 10 sıralamasından 6 tanesini bunlar.

bir bardak Akdeniz

kumsacli | 27 March 2009 10:07

Zamanın İnanılmaz serüveninde gözden kaçırdığımız med-cezirler dünyadan öyle büyük parçacıklar koparırlar ki göğe yükselirkene milyonlarca yıldız arasına karışırlar. Yıldızlar bu kopuşun ardından döktükleri gözyaşları bir deniz oluşturur. Günümüze kadar akıp gelen bu miras; denizlerin incisi, balıkların gözdesi, mavinin gerçek sahibi Akdeniz’dir.
Mavi payından paydasına düşen kıyılarında Akdeniz, hayallerde canlandırılanlar kadar renkli. Serin ve dalgasız alacakaranlık suları, göz kamaştıran sıcağı, yalın ayak serilen pıtırlı kumları ve daha sıralayamadığımız şölende ne saklı?
“Adem ile Havva” temasını belirleyip çalmaya başladığımızda kulağımıza fısıldanan sesler Akdeniz’le gelir -varoldukları kıyılar olarak da bilinir -Tarih senarosunda Akdeniz uzun yıllar boyunca ulaşılmaz, gizemli, kapalı bir dünya olarak kaldı insanlığa. İlk çağdan beri ticari amaçlar, kültürel temaslar, siyasal çalkantılar Avrupa, Asya, Afrika kıtalarının çanağında Akdeniz de oluşmaya başladı. Akdeniz mavisinden mahrum kalmamak adına birçok ulus-devlet bu bölgenin ele geçirilmesi ve buraya hakim olabilmek büyük istilalar yaşanmıştır. Fenikelilerden Truvalılara, Kartacalılardan Romalılara bu kıyılar yaşanmışlıklara seyir etmiştir. Akdeniz’ Akdeniz olarak yaşayan iki güçlü deniz devleti vardı. Bunlardan biri Fenikeliler; diğeri ise Girit’teki Minos devleti idi. Doğu-Batı yönünde ilerleyen akımlar Akdeniz havzasını güçlü bir sömürgeleştirme merkezine çevirdi. Akdeniz ile uğrak yerlerin deniz yolculuğu Yunan adalarında çanak-çömlek, şarap, zeytinyağı; Mısır ve İtalya’dan tahıl; Anadolu’dan kereste, demir ile baş gösterdi. İlk Akdeniz çıkarması Romalılar tarafından yapılmıştır. Akdeniz havzasında yerini alarak bölgenin kültürünü ve dilini benimsemiştir her egemenliğin altına aldığı uygarlıklar gibi. Ayrıca Roma tarihinde, “Akdeniz bir roma gölüdür” olarak geçmektedir. Türk tarihlerinde ise, Selçukluların Akdeniz yakınlarına büyük bir devlet kurma girişiminde bulunması ve göçebeliklerini bu verimli topraklara kaydırdırmasıyla, “Akdeniz bir Türk gölüdür” sözü vardır. Coğrafi keşiflerle birlikte çözüm aradıkları ticaret yolları alternatiflere zafer bayrağı açarken eski önemini kısa süre ile kaybetti. Fakat yinede İspanya ile Fransa, Fransa ile Büyük Britanya (İngiltere), Haçlı seferleri ile Hristiyanlar ve Müslümanlar aynı sahneyi paylaştılar Akdeniz’in parlak güneşinde çatışmaları fişekleyerek. Osmanlı döneminde Süveyş kanalının açılmasıyla itibarını güçlendiren Akdeniz, dünyanın en işlek ve ehemmiyetli bir deniz yolu oldu. Haçlı seferleri ile namına nam katarak Avrupa devletlerinden Fransa ve İngiltere’nin gözdesi olup çıktı. Mesafeler azalınca Hindistan’ın ticari insiyatifinden daha çok yararlanmak için birbirlerini saf dışı etmeye başladılar. Bu sırada araya Rusya faktörü eklendi. Bu duruma ortak etmek istemediklerinden Rusya’yı sur gibi engellemek istediler. İtalya’nın ne eksik kalır yanı mı var? İtalya da Oniki ada ve Trablusgarp’ı alarak bu ilerleyişte bende varım diyenlerden olmuştur. Tüm bu gelişmelere paralel Sanayi Devrimi ile ticaretin canlanmasını hız kazanır ve Birinci Dünya Savaşına kadar süregelen bu anlayış İkinci Dünya Savaşı ile ABD’nin söz hakkı doğmaya başlar. Ama sömürgecilikten kurtulma girişimleri, Sanayi devrimi ile ortaya atılan realist fikirler sonrası doğan Kapitalizm ve Uluslararası yaşanan iktisadi bunalımlar ile Akdeniz’in güncelliği alt sıralara düşer.
Bir göç ağı gibi, ticaret ve etkileşim bu denizi Batı ve Doğu arasında bir bağ haline getirmiştir. Daha da önemlisi başka hiçbir deniz Akdeniz kadar çalkantılı, serüven dolu, yazılı tarihin binlerce yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip değildir Kıtalar, insanlar, fabrikalar, şehirler tarafından kuşatılmış bile olsa, nefes kesici güzellikleri sayesinde ehlileştirilmemiş bir çekiciliğe sahibi olarak modern dünyamız içinde hep bir gizem barındıracaktır.

Hiroşima Sevgilim: MARGUERITE DURAS

queennothing | 26 March 2009 12:39

Birinci Dünya Savaşı, başlangıç sinyallerini verirken Çinhindi’ne (Hindiçin) atanan öğretmen çift, savaşın resmi olarak başladığı 1914 yılında üçüncü çocukları Marguerite‘ye sahip oldu. Yeni doğan Marguerite ve diğer iki oğlan çocuğu Paulo ve Pierre ile gönüllü olarak yaşadıkları Vietnam‘ın en büyük şehri Hi Şo Ming (Saygon) komşularından Gia Dinh‘te matematik öğretmeni baba ve Fransızca öğretmeni anne, çocuklarının; özellikle Marguerite‘nin uyum sorunlarıyla baş etmek zorunda kalacaktı.

Hastalıklı gibi görünen beyaz teni, siyah saçları ve mavi gözleriyle bir ‘yabancı’ olaran Marguerite, diğer çocuklar gibi davranmayı, onların dilinde şarkı söylemeyi, hatta düzenli olarak kiliseye gidip dua etmeyi öğrense de, O’nda hep çok sevdiği babasının bile ulaşamadığı ‘dokunulmaz bir yabancılık‘ olacaktı.
Yokluk, yoklukla gelen açlık, korku ve kanla bulanan savaşın en çirkin sahneleriyle yüzyüze kalan Marguerite‘nin, annesiyle kurduğu ‘normal‘ ilişkisi, babasıyla düzenlediği piyano geceleri ve sevmeye başladığı dış görünüşü; 10. yaşına geldiğinde babasını dizanteriden kaybetmesini, içinde sakladığı bir ‘trajedi‘ olarak nitelendirmesine engel olamayacaktı.
Babasız kalan üç çocukla Fransa‘ya dönen anne, ailesinin de desteğiyle, çocuklarına bakabilmek için öğretmenlik yapmaya Paris‘te devam eder. 2 yıl Fransa‘da kaldıktan sonra 1928 yılında Kamboçya‘ya tayini çıkan anne, çocuklarıyla birlikte ailesinin yanından ayrılır.

Dünyanın En Ünlü Kütüphaneleri

turkman | 12 March 2009 11:38

Ülkemizde kitap okuma oranının ne kadar yüksek olduğu hepimizin malumu. Kişi başına düşen kitap okuma oranlarını da bir kenara bıraksak, kütüphaneye gitme alışkanlığı neredeyse taban yapmış durumda. Buna karşın ülkemizde her ne kadar muazzam büyüklükte kütüphane olmasa da, değerli kütüphanelerimiz mevcut elbette. Ama yine de bu, ülkemizdeki kütüphanelerin de incelenmeye değer olmadıklarını göstermez. O yüzden onları da belki başka bir yazıda ele alabiliriz. Ama şimdi dünyada hem kapladığı alan hem içerdiği kitap sayısı hem de içinde barındırdığı koruma altındaki değerli kitap sayısı olarak öne çıkan, kendi seçtiğim dört kütüphaneyi tanımaya ne dersiniz?

Bakire kraliçe

admin | 07 March 2009 18:24

Son okuduğum Boleyn Kızı‘nın devamı niteliğinde olan Kraliçenin Soytarısı (Philippa Gregory), Tudor Hanedanlığı‘nın içyüzünü ortaya sermekte. İngiliz tarihine ışık tutan bu romanda, Kanlı Mary olarak anılan 1. Mary ve Prenses Elizabeth’in iktidar savaşı konu ediliyor. Koyu Katolik inancıyla, babasının Protestan hale getirdigi ülkeyi tekrar dine döndürmek uğruna, Protestanları engizisyon mahkemelerinde yargılatıp diri diri yaktıran Mary’den sonra tahta geçen ve evlenmediği için tarihe Bakire Elizabeth olarak geçen 1. Elizabeth, İngiltere Kralı VIII. Henry’yi baştan çıkaran, onu İspanya Kraliçesi Aragonlu Catherine’in elinden alan, kralın Katolik inancını reddetmesini sağlayan, daha sonra ensest ilişkiye girdiği iddiasıyla idam edilen Anne Boleyn’in kızıdır.

Haddinden fazla beyaz tenli oldugu için öldüğünde, lanetli sayılıp cellata teslim edilen, ancak annesi tarafından kurtarılan Elizabeth, üvey ablası Kanlı Mary gibi saraydan uzakta, hakettiği yaşam tarzından uzak şekilde büyüdü.