bildirgec.org

fransa hakkında tüm yazılar

dumas ve üç silahşörler

massay | 02 October 2009 16:45

Alexandre Dumas, “Üç Silahşörler” in yazarı.
Dumas deyince üç silahşör, macera ve “ Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için.”sözü akla gelir.
Dumas, 1802 yılında Fransa’da doğar. Annesi, Fransız sömürgesi Santa Domingo’lu bir zenci, babası melezdir. Zira Dumas’ta bu sebeplerden esmer tene sahiptir. Bu durum çocukluğu ve gençliğinde kendisi ve ailesiyle alay edilmesine, aşağılanmasına, ırkçı saldırılara maruz kalmasına sebep olmuştur. Dumas, bu yıllarda babasının melez olmasına rağmen Fransız ordusunda generalliğe kadar yükselmesiyle teselli bulur. Babasının esmerliğine karşın açmış olduğu savaşı kazanması, ileride ünlü olacağını bilen Dumas’ın, “ Beyaz olsaydım, savaşçı olamazdım” cümlesindeki özgüvenin alt yapısını oluşturur.
Taşrada eğitimini bitirip, Paris’te hukuk öğrenimi görür. Noter kâtipliği yapar. Akabinde, geleceğin Fransa Kralı olacak Dük Louis Phillipe’nin hizmetine girer.
Edebiyata ilk adımı oyun yazarı olarak atar. Oyunları büyük beğeni toplar. Sonra, kendisinin tarihsel roman olarak adlandırdığı, ancak aşk ve maceranın içine tarihi kattığı romanlarını yazmaya başlar. Bu romanlar, oyunlarından daha çok beğenilir.

homofobi

icetea | 09 September 2009 14:33

it's not me, it's you adlı albümünkapağı
it’s not me, it’s you adlı albümünkapağı

lily allen, londra doğumlu deyim yerindeyse ingilterenin nil karaibrahimgil’i. ‘f*ck you’ şarkısıyla ismini heralde tüm dünyaya duyuruyor.

fransızlarda şarkının sözlerine uygun olarak homofobik insanların için video hazırlamışlar gayclic (+18) önderliğinde. oldukça matrak bir videoolmuş. youtube’dan izlemeyebilenler buraya tıklasın.

iPhone’un Satışları Değil, Kendisi Patladı!

sangarius | 01 September 2009 12:23

iPhone infilak etti
Dikkat, iPhone Patlayabilir!

belçikalı 15 yaşındaki salvator’un, gizemli iPhone patlamalarının son kurbanı olması Fransa’nın ve Avrupa Komisyonu‘nun tüketici ilişkileri izleyicilerinin gözünden kaçmadı. Detaylar fazla geniş olmasa da yerel haberlere yansıyan raporlarda “genç arama yapmak için iPhone‘u eline almış ve iPhone elinde patlamış” denildi. Patlama çok ciddi yaralanmalara yol açmasa da Salvator birkaç gün baş ağrısı çekmiş ve Apple tarafından ücretsiz bir yedek ünite vaat edilen gencin eline hala Apple‘dan yeni bir telefon ulaşmamış.

iPhone infilak etti
iPhone infilak etti

Bu ve benzeri gizemli olaylar aslında yeni değil. Ülkemizde henüz böyle vakalarla karşılaşılmasa da Amerika’da, İngiltere’de ve Fransa’da benzer olaylar yaşanmış. iPhone cihazları patlayan çok sayıda insan olduğu söylenmekte. Fransa’da tüketici işleri ve sahtekarlığa bakan kurum DGCCRF, tüketiciler açısından büyük önem ve tehlike arz eden bu olayların soruşturmalarına başlamış. Bu güne kadar 26 milyon iPhone ve 200 milyon iPod satan Apple, durum hakkında Fransa’yı bilgilendirmiş ama hasarlı telefonları yakından incelediğinde açıklama yapmaktan kaçınmış. Apple, Daha sonradan Fransa’daki ve Avrupa’daki müşterilerine cevap verme gereği hissederek “dış basınçtan dolayı cihazın ekranının parçalanabildiğini” söylemiş.

Un Homme Perdu

chatapat | 25 August 2009 17:17

Un Homme Perdu adında çok güzel bir fransız film var. bu filmin Türkçe altyazısını nereye baktıysam bulamadım. bana bu konuda yardımcı olur musunuz?

İdamlık kadınlar

nazokiraze | 20 July 2009 17:26

İdam insanlık kadar eski bir cezalandırma biçimi, kimine göre caydırıcı bir cezakimine göre meşrulaştırılmış bir cinayet . İşledikleri suçlardan dolayı olduğu kadar yapmadıkları şeylerden dolayı asılanlar, hatta sırf bir fikri savunuyorlar yada suçlu birini tanıyorlar diye infaz edilenlerle doludur tarih. Hatta pek çok kişi idam edildikten sonra kahraman ilan edilmiştir. İdam kadın erkek, hatta ülkemiz darbelerinde çocuk bile ayırt etmeksizin kim olursa olsun affetmemiştir.

İdam edilen kadınlar içinde en ünlüsü kuşkusuz daha küçük yaşta engizisyonun pençesinde yok olan ve yıllarca sonra azize ilan edilen efsanevi halk kahramanı Jeanne d’Arc , eşi Kral 8. Henry tarafından uğruna o kadar fedakarlık yapıldıktan sonra başı kesilen Anne Boleyn, Fransız İhtilali mağduru Maria Antoinette ve 1. Dünya Savaşında casusluk yaptığı gerekçesiyle kurşuna dizilen Mata Hari‘dir, ancak tarih adı az yada çok duyulmuş pek çok kadının idamıyla doludur.

Tarihe lakaplarıyla geçtiler –Birinci yazı

nazokiraze | 16 July 2009 12:59

Charles Martel Çekiç Charles ismi takıldıgında tarih 10 elim 732 yılını gösteriyordu, Karolenj adlı Fransa, İtalya, Almanya gibi ülkelerde yıllarca yönetimi ellerinde bulunduran soylu bir aileden gelen saray bakanı Charles Martel ,732 de Müslümanları Puvatya Savaşında yendiği ve müslüman tehditini ortadan kaldırdığı , Avrupa’yı islamdan kurtardığı için bu lakabı almıştır.

Feldmareşal Erwin Rommel nam-ı diğer Çöl Tilkisi ,Nazi Almanya’sında en üstün hizmet madalyası olarak bilinen Demir Haç’a sahip bir komutandır.Kuzey Afrika’da tank taarruzlarıyla Çöl Tilkisi lakabına layık görülmüştür.1944 yılında Hitler’e suikastgirişiminde bulunan Albay Claus von Stauffenburg ile alakası olduğu zannedilerek cezalandırılmasına karar verildi. Kendisine yapılan Hitler suikastı tekliflerini geri çevirmesine ragmen , bu olayla yakın yada uzak ilgisi olan herkes gibi o da ölümü haketmişti.

Napolyon’un korktuğu kadın: Madame de Stael

nazokiraze | 09 July 2009 09:39

Tarih 18. yüzyılı gösterdiği dönem Fransa İhtilal döneminde bir kadının adıyla çalkalanmaktadır, bu kadın Napolyon’un kendine rakip olarak gördüğü kurallara uymaz, giyinmekten, zerafetten bihaber, aklından geçeni hemen karşısındakinin yüzüne söyleyen patavatsız bir hanımefendidir.

Bu hanım küçüklüğünde dahi yaşıtları gibi oyunlar oynamamış sürekli büyüklerin sohbetlerine iştirak etmiş anormal bir çocuktur, büyüyünce de normal gibi görünmemektedir.(gerçek adı:Anne-Louise-Germaine Necker)

KIM KI –DUK / İKİYE AYRILMIŞ BİR ÜLKENİN TEK VE KOCAMAN KALBİ (1)

sahaf1976 | 03 July 2009 09:58

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Organize İşler filminde Üzeyir karakterini filmdeki tüm karakterlerden daha fazla sevmemin nedeni Süpermen Samet ile aralarında geçen konuşmadır. “Üzeyir abi sen dilsiz değilsin. Niye hiç konuşmuyorsun?” diye sorar Samet. Yıllar geçmesine rağmen unutamadığım şu cümleyi söyler Üzeyir, “Bir ara çok konuştum, hiç faydasını görmedim. Bıraktım.”
Ne büyük bilgeliktir insanın bunun ayrımına varması. Küserek, acıyarak, kaçarak bir savunma biçiminde değil anlayarak, sindirerek tercih edilmiş bir suskunluk. Konuşan Türkiye’nin kısacık bir zamanda, ağzı olan konuştuğu için, Labarba yapan Türkiye’ye dönüşmüş olmasının ilacı belki de suskunları anlayabilmek, susmayı öğrenebilmektir. Evde, okulda, vapurda, sokakta, tiyatroda, bağıra bağıra ve sanki dünyanın en müreffeh ülkesinin imtiyazlı vatandaşlarıymışız gibi kahkahalarla konuşmamızın altında yatan o toplumsal hastalığı teşhis ve tedavi etmek zorundayız. Akıl sağlığımız biz söz sıkarak zamanı öldürmekle meşgulken ellerimizin arasından kayıp gidiyor oysa. 3. sayfaların cinnet ve cinayet haberleriyle doğru orantılı bir gürültü toplumu oluyoruz. Susan Türkiye istediğimden değil elbet, boş konuşan Türkiye’den yorulduğumdan…

KIM KI_DUK
KIM KI_DUK

Suskunluğu tercih etmiş, hiçbir yere bağlı olmayan, gittiği her yerde hep misafir, hep sürgün olan birinin en kolay yaptığı şeydir resim çekmek. Fotoğraf makinesiyle değil zihniyle çeker resimlerini. Dilini, kültürünü bilmediği sokaklarda gezerken sesleri, sözleri değil resimleri toplar cebine. Konuşarak tüketmez içindekileri. Egolarını, hırslarını, korkularını da ehlileştirmiştir o, bu sayede mümkündür susabilmek.

20 Aralık 1960’ta Güney Kore’de bir taşra köyünde dünyaya gelen Kim Ki-Duk işte bu susan ama biriktiren insanlardan oldu. Çocukluğunun oldukça haşarı geçtiği biliniyor. Dokuz yaşındayken ailesiyle birlikte Seul’e taşınmış olmasıyla büyük şehir kavramıyla tanışmış oldu. Ailesinin ekonomik olarak güçsüz olması sebebiyle kısa sürede meslek sahibi olması gereken Kim Ki-Duk büyük şehirde tarım eğitimi verilen bir okula gönderildi fakat onu bu okula yönlendiren ekonomik sorunlar büyüyerek devam ettiği için okulu tamamlayamayarak ayrıldı.