bildirgec.org

bilim hakkında tüm yazılar

Fizik

imaj1036 | 03 July 2012 10:15

Fizik, maddenin yapısal özelliklerinin dışında kalan özelliklerini inceleyen doğa bilimidir. Yunanca’da “doğa” anlamına gelir.

Fizik bilimi kuramlar sayesinde ilerler ve kuramlar (teoriler) her doğa biliminde olduğu gibi fizikte de hipotez oluşturma, deney ve gözlemden sonra kurulur.

Özellikle klasik fizikte deney ile gözlemin çok büyük önemi vardır. O zamanlar genel olarak insanlar doğrudan algılayıp kavrayabileceği konular üzerine yoğunlaştığı için Arşimet‘in hamamda taşın batmayıp yüzdüğünü fark ederek suyun kaldırma kuvvetini; Newton‘un ise başına elma düştüğünde yer çekimini bulması salt gözlem ile deneyin yüzlerce yıl klasik fiziğin gelişimine sağladığı katkıyı göstermektedir.

Ancak fiziğin tarihsel gelişimi içerisinde zaman içinde klasik fiziğin salt gözlem ve deneyle oluşturduğu kurallar pratikte geçersiz hale gelmeye başlamıştı.

Örneğin klasik fiziğe göre ısıtılan bir cisim zamanla sıcaklığı arttıkça dalga boyu sürekli olarak azalan bir ışıma gerçekleştirirdi. Ancak bu pratikte böyle olmazdı, ısıtılan cisim sıcaklığı arttıkça önce dalga boyu artan sonra azalan ışımalar gerçekleştirirdi.

yalan öldürmez, iyileştirir

admin | 04 January 2011 10:45

tıp dünyası hastalıklarla baş edebilme yeteneğini kullandığı farklı teknik ve iyileştirme yöntemleriyle geliştirmeye devam ederken alternatif tıpta her geçen gün etkisini arttırıyor.

Solucan Deliği(Wormhole)

cilo6 | 18 December 2010 13:02

Fizikçiler, her geçen gün yeni terimler ve yeni bilgilerle karşımıza çıkıyor. Uzayın derinliklerinde olup biten ilginç olayları teorik olarak bizlere sunarlar, evrenin derinliklerinde insan aklının alamayacağı bazı olayları açıklamaya çalışırlar.
Bu ilginç olaylardan bir tanesi de Wormhole-Solucan Deliği oluşumudur. Solucan Delikleri madde veya enerji haline dönüşen maddeyi bir evrenden bir başka evrene ulaştıran enerji delikleridir. Bir portakal düşünün ve bu portakalın üzerinde bulunan akıllı karınca, portakalın diğer tarafına geçmek için meyvenin yüzeyini yürüyerek geçmek zorundadır. Biz portakalı karşıdan karşıya delsek, akıllı karınca artık yüzeyi değil, açılan deliği kullanarak en kısa yoldan meyvenin diğer yüzüne geçer. Zamanı en iyi şekilde kullanarak amacına ulaşır. Uzayda da böyle Solucan Delikleri olduğu varsayımı var fakat bu henüz ispatlanmamış bir teori olarak yer almaktadır, ayrıca Kara Deliklerin(Black Hole) varlığından söz edilir.Kara Deliklerin varlığı ispatlanmıştır. Bu müthiş çekim alanları çevresinde ne varsa çeker, hatta ışık bile kaçamaz, adeta dipsiz bir kuyu gibi ne varsa yutar. Fakat yutulan madde, ışık veya enerjinin akıbeti belli değildir. Henüz Fizikçiler yutulan bu medde ve enerjinin nereye gittiği konusunda kesin birşey söyleyemiyorlar.
Kara Deliklerin nasıl oluştuğuna dair kısa bir bilgi vermek gerekirse bu dipsiz kuyuların ne olduğu hakkında fikir sahibi olabiliriz. Daha önce Güneş gibi fakat Güneşten 100 kat 1000 kat büyük olan yıldızlar, enerjilerini tamamen tüketip ömürlerini tamamladıkları zaman yıldızın kendi içinde oluşan yüksek çekimden dolayı önce bir daralma ve sonra akabinde büyük bir çöküşle dev yıldız Ay’dan daha küçük bir kütleye kadar sıkışır. Bu oluşan yeni kütlede öyle güçlü bir çekim oluşur ki artık atomlar birbirinin içine geçereler, yıldızı oluşturan atomlar arasında en küçük bir atomik mesafe kalmaz nerdeyse. Yüksek çekim gücünden dolayı Kara Delikler herhangi bir ışıma yapmazlar, varlıkları çevresindeki koyu karanlık alandan ve çevresindeki x-ışını salınımıyla anlaşılır. Eğer Kara Delik çevresinde aykırı bir oluşum varsa, bu da Kara Deliğin varlığını gösterir.
Fizikçiler çalışmalarına her geçen gün yeni bilgiler eklemektedir, bir gün bildiğimiz Fizik yasaları değişirse hiç şaşmayın.

Bilimin Sınırları

cilo6 | 17 December 2010 14:06

Hergün yeniliklerle, buluşlarla karşılaşıyoruz. Bazıları bize fenomen gibi geliyor, bazıları gerçeğe çok yakın. Ama bilinen bir gerçek var ki bilimin sınırlarının olmadığı. Bilimsel çalışmalar yapılırken önce düşünce olarak ortaya atılır, bir teori olarak tasarlanır, sonra çalışmalara başlanır. Kimi zaman teorilerde yanılgılar olabilir, bazı yanlışlık ve hatalar olabilir. Doğruları bulabilmenin yolu hatalardan geçer.
Newton yer çekimi yasalarını bulmadan önce bazı gözlemler yapmış ve hatta söylendiğine göre kafasına elma düşünce aklı başına gelmiş. Her ne şekilde olursa olsun bilim, deneme ve yanılgılar aracılığı ile sağlam temeller üzerine oturmuştur.
Son dönem Fizikçileri yani çağımız Fizikçileri yeni teorileri ispatlamak için büyük bir çalışma içerisindeler.Çözülmek istenen konular insan beynini karıştıran karmaşık konular. Kara delikler,solucan delikleri, zaman içerisinde yolculuk, anti-madde, negatif enerji ve bu konularla ilintili paradokslar. Bizim bildiğimiz Fizik kanunlarına göre dört boyutlu bir uzayda yaşıyoruz, cisimlerin boyutları (üç boyut) ve zaman dördüncü boyut.
Zamanın olmadığı yerde mekan yoktur,zamanın olduğu yerde hareket, enerji ve dönüşümler vardır.
Eğer bilinen Fizik kavramları ile Kuantum Fiziği yasaları bağdaştırılabilirse bilinen gerçeklerin bir kısmı değişecektir.
Klasik Fizik, bir atom altı taneciğin konumunu belirli bir zaman arlığında tanımlayabilir fakat Kuantum Mekaniğine göre bir atom altı taneciğin konumu kesin olarak belirlenemez, her yerde olabilir.
Bu tür düşünce ve teorilere bakılırsa bilimin geleceği hakkında söylenecek çok şeyler var demektir.

Geçmiş zaman olur ki

haytahayat | 27 November 2010 17:59

Yıllar sonra sevmediğim o kadar çok şeyi sevmeye başlamışım ki nasıl oldu neden oldu anlamadım. Yemelerden birçoğunu sevmez iken şimdi bir pırasa yemeğini severek yiyebiliyorum, sebzelerden rokayı ağzıma süremezken şimdi sofrada yokluğu can sıkıcı olabiliyor. Dere otu kokusuna bile tahammül edemezken şimdi ayrı bir keyif oldu. Tarkan’ı dinlemek rahatsız verici iken şimdi keyfin tarifi yok, Cem Yılmaz’ın gösterileri karın ağrısı yaparken sinirden şimdi ise gülmekten karın ağrısına sebep oluyor. Bu listeyi daha uzatıp giderim…
Yapacak bir işimin de olmayışından kaynaklı bu konu üzerinde araştırmaya başladım, araştırmalarım sonucunda birkaç sebep ortaya çıktı bunlardan bazıları şunlardır.
Yemeklerle ilgili olan açıklama vücudumun ihtiyaç duymamasından olabilirmiş, ben den büyük ve idol olarak aldığım birlerinin sevmediğim yemekleri sevmeyişi olabilirmiş, büyükle arasında ki konuşmalarda benim çocuk cinsin tekidir şunu sevmez bunu sevmez gibisinden konuşmalarla bunun bir halt olduğunu zannedip sevmemem olabilirmiş.
Popüler kişileri sevmeyişimin nedeni kıskançlık olabilirmiş, onlar yapabiliyor ben niye yapamıyorum, Halbuki ben onlardan daha uzunum gibi sebeplerden dolayı. Anlaşılan tek sebepte bu sanırım.

ASTROLOJİ BİLİMMİDİR ?..

kozmik frekans | 08 November 2010 15:18

Binlerce yıl öncesinden beri mistik düşünürlerin ve bilginlerin üzerinde çalıştığı ve eserlerinde geniş yer verdiği, günümüzde ise özellikle gelişmiş ülkelerde,ünüversitelerde öğrenimi yapılan,birçok devlet adamından,işadamına kadar herkesin itibar ettiği ASTROLOJİ’nin temelindeki bilimsel gerçekler neler olabilir?

Astroloji’nin ne olup,ne olmadığını anlıyabilmek için öncelikle KOZMİK IŞIN’ların hücreleri meydana getiren DNA ve RNA molekülleri üzerindeki etkisine bakmak gerekir.Çok güçlü enerjiye sahip kozmik ışın dalgaları saniyenin binde,biri kadar bir sürede ,bir DNA molekülüne çarpar ve parçalarsa,DNA dizilimini oluşturan bilgi kaybolur,ve kopan parça başka bir yere eklenerek yeni bir GEN yapısı oluşturur. Ve bu gen yepyeni bir özellik kazanarak ortaya çıkar.

tarih ilmi nedir?

reddear | 15 October 2010 13:49

Tarih nedir?..
En kısa tanımıyla toplumların geçmişidir…
Kısa bir tanımla toplumların mazisini inceleyen disiplindir…
Tarih disiplini, insanların ve toplumların yaşadığı dönemi değil, toplumların geçmişini inceler. Başka bir anlatımla; tarih bugünü değil, dünü inceler. Tarih, bugünkü zamanı değil, geçmiş zamanı inceler. Bugünkü zamanda olan biten toplumsal olaylar ve olgular sosyoloji disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır. Mazideki zaman diliminde olan biten toplumsal olaylar ve olgular, tarih disiplini tarafından araştırılır ve vargılara varılır.
Şu noktalara dikkat:*Tarih disiplini geçmişi incelerken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı gibi bakmamalıdır. Tarihin yorumu tarihsel şartlar dâhilinde yapılmalıdır. Somutlaştırırsak, tarihçi tarih bilgisini oluştururken ve tarih bilgisinin temeli olan geçmiş zamandaki olay ve olgulara bakarken ve bunları araştırırken bugünkü olaylara ve olgulara baktığı bakmamalıdır.*Tarih belgelere dayanarak araştırma yapılan bir disiplindir. Belgesiz ve bulgusuz tarih olmaz. Hayatın içine indirgersek, tarihçi, belgelerle araştırma yaparak tarih bilgisi oluşturur. Tarihçi belgelerden ve bulgulardan istifade ederek tarih bilgisini oluşturmalıdır.*Tarihi tarih yapan hayatın içinde devam eden, yaşanan olaylar değil; geçmişte olmuş, neticelenmiş olay ve olgulardır. Bugün yaşanan zaman sürecini veya devam eden ve tarihe karışan kısmını tarih olarak almamalıyız. Pratik yaşamda, tarihçi, geçmişte olmuş ve bitmiş olay ve olgularla meşgul olmalıdır.*Tarihi algılamak ve geçmiş hayattaki olay ve olguları anlamak için araya belli bir zaman aralığı girmelidir.*Tarih disiplininde ırkçı bir bakış açısıyla tarih incelenmemelidir. Her ulusun tarihi vardır, ama ulus üstünlüğünü savunan yaklaşımla tarihe bakılmaz. Bunun adına ırkçılık denir. Irkçılık yaparak nesnel olunmaz.*Tarih de tüm bilimler gibi genel-geçer ilmi yasalara ulaşmak zorundadır. Bilim nesne üzerinden yapılır. Nesne neye nesnenin gerçeği neyse onu ve o gerçekten çıkan doğruyu bulmaya çalışır. Tarih bilimi de genel-geçer ilmi yasa bulmaya çabalamalıdır. Bulması mümkün müdür? Orası tartışılır. Tarihin nesnesi de geçmişteki toplumlardır. Geçmişteki toplumlarda insanlardan oluşmaktadır. Tarihi araştıran kişi geçmişteki toplumlara ve insanlara karşı tarafsız olmalıdır.*Tarih, dini bir bakış açısıyla da incelenmemelidir. İnsanların inancı olabilir, inancı vardır veya yoktur, ama din ırkçılığı yaparak da tarih araştırılmaz. Sıfatı Müslüman diye, içki içene, içmedi diyerek netice çıkarmak zırvalamaktır, saçmalıktır, gevezelik yapmaktır. Malûm, zırva tevil götürmez. Fiili gerçek hayata aktarırsak, fiili gerçeklikteki tarihçi, tarih bilgisini oluştururken dinsel bakış açısı kullanmamalıdır. Tarihçi belli bir dini ön plana çıkarmamalıdır, hepsine karşı bitaraf olmalıdır.*Tarih geçmiş realiteyi ve geçmiş hakikati çıkarmak için nesnel olmak durumundadır. Nesnenin bilgisi, nesneden çıkan bilgi objektif bilgidir. Tarihin nesnesi geçmişteki toplumdur.
Geçmişteki neyse odur.*Tarih kolektif bir bütün olan toplumu ve bu toplumda öne çıkan kişileri araştırırken ön yargılardan arınmalıdır. Kimseye daha yakın veya uzak olmamalıdır. Başka bir ifadeyle araştırmada kişilere sempati veya antipati beslememelidir. Belge ve bulgular neyi gösteriyorsa onu ele almalıdır.*Tarih geçmişte yaşanmış karmaşık olay ve olguları tahlil etmektedir. Bu tahlilde ön yargılı ve yanlış bir biçimde kitap hazırlamak ve öğretmek veya öğrenilmesi istenilen bilgileri öğretmek hasılı resmi tarih öğretmek tarih disiplinini öğretmek değildir. Yanlış bilgi üzerinden doğru yorum yapılmaz. Bilgi, konumuz tarihsel bilgi olduğuna göre, tarihi bilgi, nötr/nesnel olacak.*Tarih disiplini, tıpkı diğer sosyal disiplinler gibi, ideolojilerden arındırılmalıdır. İdeolojinin bulaştığı tarih disiplininden tarafsız bilgi çıkmayacağı gibi, insanların doğruya ulaşmasını engellemektedir.
Güzel ve etkili bir sözü anlamaya çalışalım:
“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”(Atatürk)…Tarihi yazanlar tarih yazıcıları, tarihçiler, tarih araştırmacılarıdır. Tarihi yapanlar, geçmişteki insanlar, geçmişteki toplumlardır. Tarihi yapanlar, beşeriyetin kendisidir. Beşeriyetin mazisinde olan bitenleri hasılı hakikatleri tarih yazıcıları nesnel olarak değerlendirmek, ele almak zorundadır. Tarih yazıcısı, tarihi objektif olarak anlatmalıdır.

Bilimsel Bilgi

reddear | 12 October 2010 14:03

Bilimsel çalışma yapan kişilerin(bilim insanları) yaptıkları fiziksel ve somutsal gerçeklik üzerinden hakikate ya da doğruya ulaşmadır. Başka bir ifadeyle realiteden doğrular çıkarmak bilimin yegâne amacıdır. Bilimsel bilgi gerçeklikten şüphe etmez, gerçeklik bilimde tartışılmaz. Gerçeklik zamansal ve mekânsal olarak bilim insanları tarafından incelenir ve bilimsel bilgi oluşturulur. Doğrulukta gerçeklik üzerinden önerilen yansımalardır. Başka bir ifadeyle realiteden doğru önermeler çıkartılabilir. Bu doğru bilimin bulunduğu kategoriye göre mutlak, evrensel, değişmeyen ya da yerel, bulunduğu mekânda mutlak doğru şeklinde değişir. Bilimdeki gerçeklik algısı bu gerçekliğin kesin ya da mutlak tanım ve formüllerin varlığını olabildiğini düşündürür. Bir bilim dalı her şeyden önce gerçekliği tahlil eder. Gerçeklik algısı tahlililerin başlangıç noktası olmaktadır. Bir bilim alanıyla uğraşan insanlar bilimsel sonuca ulaşırken gerçeklik üzerinden hareket ederler. Bilim insanlarının kendilerini katmadan gerçeklik algısından sonuç ürettikleri söylenir. Bilimsel sonuca ulaşan ve bilimsel bilgi oluşturan insanlar tarafsız davranış sergilediklerini söyleme eğilimindedirler. Yani gerçeklik üzerindeki tahlilleri yansızdır.

Gelin hep beraber rahat edelim.

zarifce | 15 September 2010 15:54

“Bir canlı izin varsa şu toprakta, silinmez;
Ölsen seni sırtında taşır toprağın altı.
Ey gölgeden ümmid-i vefa eyleyen insan;
Kaç gün seni hatırlayacaktır şu karaltı.”

Evet Mehmet Akif’in dediği gibi insanoğlu dünyada öyle bir iz bırakmalı ki hem sahte hem gerçek dünyasında işine yarar bir ameli olsun. Peki, insan sonsuzluğa kadar hatırlanmak için nasıl bir iz bırakmalı? Şimdi biraz elimizdeki imkanları kullanarak ilmihal kitapları veya var ise en kolay olanı internet üzerinden bir araştırma yapalım. İnsanın hayırla anılması için arkasında hayırlı bir iş yani canlı bir iz bırakması gerekir. Nasıl olacak? İnançlı insan öldükten sonra hayırla anılmak için arkasında;
1- Sadaka-i cariye (devamlı kazandıran bir eser, köprü, cami okul gibi hayır) bırakanın,

2- Hayırlı bir evlat(ruhu için dua edip hayır hasenat yapan bir evlat) bırakanın ve