bildirgec.org

ben kingsley hakkında tüm yazılar

Ölüm ve Bakire; Death and the Maiden (1994)

queennothing | 03 December 2011 21:32

Fransız yönetmen Roman Polanski‘nin yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Death and the Maiden“, 1994 senesinde gösterime girdi. Senaryosu Ariel Dorfman’ın oyunundan uyarlanan filmde üç defa Oscar adayı olan Amerikan aktris Sigourney Weaver, Oscar Ödüllü İngiliz aktör Ben Kingsley ve İngiliz aktör Stuart Wilson rol alıyor. Ülkemizde 1996 senesinde “Ölüm ve Bakire” adıyla gösterime giren psikolojik gerilim filmi, 12 Milyon Dolarlık bütçeyle tamamlandı. Özellikle Weaver performansı ile beğeni toplayan yapım, Polanski’nin en iyi filmlerinden biri. Ayrıca bkz; Schubert’in eseri.

Sonu Tahmin Edilemeyen Filmler

pozitron | 20 April 2011 17:24

İzlediğim filmler arasında, sonunu tahmin edemediğim filmleri paylaşmak istedim. İzlemek isteyenler olabileceği için, bunların arasında en beğendiğim filmleri kısaca anlatmak istiyorum.

ORPHAN (EVDEKİ DÜŞMAN)

ORPHAN (2009) ABD, Almanya, Fransa, Kanada
ORPHAN (2009) ABD, Almanya, Fransa, Kanada

Film, şimdiye kadar izlediğim filmler arasında, sonuna en çok şaşırdığım filmdi. Filmi izlerken sonunun bu şekilde biteceğini tahmin etmek çok zor. Konusuna gelince; Kate (Vera Farmiga) ve John (Peter Sarsgaard), doğmamış çocuklarının ölümü nedeniyle sorunlar yaşamaktadır. Bu sorunları aşmak için bir çocuk evlat edinmeye karar verirler. Gittikleri yetimhanede Esther (Isabella Fhurman) adındaki küçük bir kız onları çok etkiler ve onu yanlarına almaya karar verirler. Ama filmin afişinde de yazdığı gibi Esther’de bir sorun vardır. Zamanla Kate, Esther’in sevimli maskesi’nin altındaki gerçeği görür. Eşine ve çevresindekilere onun gerçek yüzünü göstermeye çalışır. Eğer izlemediyseniz gerçekten tavsiye edeceğim bir film.

Oliver Twist (2005)

queennothing | 17 January 2011 13:13

Fransa’da dünyaya gelen yönetmen Roman Polanski‘nin çektiği sinema filmi “Oliver Twist“, edebiyatın güçlü kalemlerinden Charles Dickens’in aynı adı taşıyan romanından uyarlandı. Ronald Howard tarafından sinemaya uygun bir senaryo haline getirilen film, 2005 senesinde vizyona girdi. Filmde ‘Oliver Twist’ karakterini genç oyuncu Barney Clark canlandırırken Ian McNeice, Jeremy Swift, Richard Durden ve Michael Heath gibi isimler de yer alıyor.

Yetimhanede dünyaya gelen Oliver Twist, bir aile tarafından çıraklık yapması için alınır ve küçük çocuk burada yaşamaya başlar. Bir zaman sonra bu evden kaçan Oliver’in edebiyata olan yetenek ve düşkünlüğü, bir adam tarafından hayatı boyunca sahip olamayacağı nimetlerle donatılmasına yarar ve küçük çocuk bambaşka bir dünyaya adım atar.

House of Sand and Fog

2 2243 | 14 December 2010 09:43

Bu film, başarılı bir romandan sinemaya uyarlanmış bir dram, büyük bir romandır; Andre Dubus III‘ün çok sayıda insanı küçük hikâye çerçevesine sokmaya çalıştığı ve hiçbiri hakkında fazla bilgi vermediği.

Vadim Perelman bu hikâyede kendilerinden bahsettiği bir aile veya merkezî şahıs arasında organik bir münasebet kurmamıştır. Onları birleştiren, aynı evde tesadüfen bir araya gelmiş olmalarıdır. Asıl birleştirici faktör, senaristin kendisi, onlara karşı duyduğu ilgi, sevgi ve acıma hissidir. Hikâyeci duygu, düşünce veya fiilî hareketleriyle hikâyesinde bahsettiği bütün insanların hayatına karışır.

Sinema sanatı bir “zaman sanatı”dır. Onda her şey bir oluş, akış, sona eriş ve yeniden başlayıştır. Bu aynı zamanda bir “bakış tarzı”dır.

Hayatta olduğu gibi filmde de hiçbir şey statik değildir. Her şey geçen zamanın içinde yer alır. Andre Dubus III da hikâyesinde insanları geçen zaman içinde ele alıyor. “Geçen zaman” bir bakıma “kader” demektir.

Zaman, bu insanların hayatında “değişiklikler” yapıyor, zamanın akışı ve insanların hayatında vukua gelen değişiklikler. İnsanların başlarından geçenler; hüzün, sevinç veya acıma duygusudur.

Yönetmen filmde bize bazı insanları tanıtmakla kalmıyor; onlar vasıtasıyla acıma, sevme, sempati gibi duygular da telkin ediyor. Hikâyede önemli olan hususlardan biri “şahıslar arası münasebet”tir. Duyguların hemen hepsi bu münasebetten doğuyor. İnsanların kaderlerini de bu münasebetler tayin ediyor.

8 Dalda Oscar Ödüllü Bir Biyografi: Gandhi

768 | 22 February 2010 15:16

20. yüzyılın ilk yarısında, İngiliz sömürgesi altındaki Hindistan’da Mahatma Gandhi bağımsızlık mücadelesi için Pasif Direniş‘i örgütlüyordu.

Gandhi’yi usta oyuncu Ben Kingsley‘in canlandırdığı ve Richard Attenborough tarafından 1982’de çekilen film, en iyi biyografilerden biri kabul ediliyor. 11 dalda Oscar’a aday gösterilen film; en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi erkek oyuncu, en iyi sanat yönetmeni, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi kostüm, en iyi kurgu ve en iyi senaryo olmak üzere tam 8 dalda Oscar aldı.

Yaklaşık 300.000 kişinin yer aldığı cenaze sahnesiyle de, “bir film sahnesinde yer alan en kalabalık insan sayısı rekorunu” da elinde bulunduran bu eser; umudun, iyiliğin ve inancın gücünü seyirciye var gücüyle hissettiriyor.

Shutter Island (Zindan Adası)

agustos | 10 February 2010 14:32

Martin Scorsese’nin yönettiği film Dennis Lehane’ın aynı isimli romanından (2003) uyarlanmış.

1954 yılında Massachusetts’te bir adada, suç işlemiş akıl hastalarının tedavi gördüğü hastanede kilit altındaki kadın katilin ortadan kaybolması üzerine polis müderleri Teddy Daniels (Leonardo DiCaprio) ve Chuck Aule (Mark Ruffalo) adaya gider ve soruşturmaya başlarlar. Ancak olaylar geliştikçe Teddy, adadan canlı ayrılmanın neredeyse imkanısız olduğu fikrine kapılır.

Schindler’s List (1993)

queennothing | 02 February 2010 09:46

Amerikan sinemacı Steven Spielberg‘in yönetmenliğini yaptığı 1993 çıkışlı sinema filmi “Schindler’s List” (Schindler’in Listesi), Avustralyalı yazar Thomas Keneally‘nin romanından uyarlandı. 7 farklı dalda Oscar Ödülü’ne layık görülen film, 5 farklı dalda da Oscar’a aday gösterildi. İngiliz aktör Liam Neeson‘un başrolünde yer aldığı yapımda iki defa Oscar’a aday gösterilen aktör Ralph Fiennes, Oscar Ödüllü İngiliz aktör Ben Kingsley, Embeth Davidtz ve Caroline Goodall rol alıyor. 22 Milyon Dolar’lık bir bütçeyle tamamlanan yapım, Sinema Tarihi’nde ‘En Başarılı Filmler’ arasında yer alıyor.

Oskar Schindler, vasıfsız olmasına rağmen iş kurmak için Almanya’ya gelmiştir ve sahip olduğu yeteneği sayesinde kısa sürede bir fabrikatör olacaktır. Ancak Schindler’in yeteneği, II. Dünya Savaşı’nın Almaya için en zorlayıcı dönemine denk gelmiştir. Adolf Hitler’in Almanya’sı, ülkedeki tüm Yahudileri toplama kampına göndermektedir ve buna ne para ne de insani hisler engel olabilmektedir. Schindler’in fabrikasında çalışan Yahudiler ise, her ne kadar farkında olmasalar da genç fabrikatörün gözetimi altındadır.

Prince of Persia: Sands of Time’ın Trailer’ı yayınlandı!

majesty s infinity | 17 December 2009 12:32


Prince of Persia : The Sands of Time
‘ın çekildiği haberini almıştık. Daha önce ilki 1989 yılında yapılmış olmak üzere altı tane bilgisayar oyunu bulunan ve bunların büyük bir çoğunluğunda büyük başarı yakalayan Prince of Persia yapımı en sonunda beyazperde içinde hazırlaklara başlamıştı.

Jake Gyllenhaal‘ın Prince Dastan’ı, Gemma Arterton‘ın Tamina’yı, Ben Kingsley‘in Nizam’ı oynadığı filmin trailerı ise izleyicilerin şimdiden ilgisini çekmeyi başarıyor. Çok iyi efektlere, mekan ve model tasarımına sahip olduğu sezilen filmin oyunculuk açısından da bir hayli başarılı olduğu ilk bakışta anlaşılıyor.

“Prince of Persia: Sands of Time”ın ilk posteri ve tüm detayları

queennothing | 27 July 2009 17:26

New Yorklu Jordan Mechner‘in 1989 yılında dünyaya sunduğu “Prince of Persia“, üzerinden yıllar geçmesine rağmen, hala oyunseverlerin gözde video-oyunlarından biri. “Prince of Persia“nın, 1942, İngiltere doğumlu, BAFTA Ödüllü sinemacı Mike Newell tarafından sinemaya aktarılacağı haberi, daha önce Sinepil’de duyurulmuştu. “Donnie Brasco“, “Four Weddings and a Funeral“, “Pushing Tin“, “Mona Lisa Smile” ve büyük ölçüde adının duyulmasını sağlayan “Harry Potter and the Goblet of Fire” gibi başarılı yapımların yönetmenliğini yapan Newell, “Prince Of Persia: The Sands of Time” projesi için “CSI: NY“, “CSI: Miami“, “Without a Trace“, “Cold Case“, “CSI: Crime Scene Investigation” gibi başarılı diziler başta olmak üzere; “Con Air“, “Flashdance“, “Top Gun“, “Black Hawk Down“, “Deja Vu“, “King Arthur” ve “Pirates of the Caribbean (Karayip Korsanları) Serisi: 1, 2 ve 3“nin yapımcılığını üstlenen, 1945, Amerika doğumlu Jerry Bruckheimer ile anlaştı. Newell ve Bruckheimer, başarılarının tesadüfe dayanmadığını zaten kanıtlamışken, 28 Mayıs 2010 tarihinde vizyona girecek olan “Prince of Persia: Sands of Time” hakkında sorulan soruları yanıtlayıp, hem oyunun vefalı tutkunlarını, hem de fantastik / macera sinemasına ilgi duyanları, sabırsız bir bekleyişe sürükleyen yeni bilgiler paylaştılar.
Bruckheimer;”Daha önce çok fazla video – oyunu oynamadım, hatta oyun dünyasına yabancı olduğumu söyleyebilirim. Ancak, Prince Of Persia‘yı oynadıktan sonra, yıllardan beri bu kadar sevilmesinin nedenini anladım. Oyunun geçtiği zaman ve dünya, ilgiyi hep yükseklerde tutacak türden. Egzotik, gizemli, tarihi bir görsellik. Ben, her zaman beğeniyle izleyebileceğim projelerin arkasında yer almak isterim, bu film de onlardan biri.”

Filmde, ‘Prince Dastan’ karakterini canlandıran isimse, Los Angeles doğumlu aktör Jake Gyllenhaal. Daha önce “Proof“, “The Day After Tomorrow“, “Zodiac” gibi başarılı yapımlarda yer alan; rol aldığı “Brokeback Mountain” adlı yapımda ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ dalında Oscar’a aday olan Jake, sinemaseverlerin en çok “Donnie Darko” adlı bilim-kurgu yapımından aşina olduğu bir aktör. Filmde, ‘Prens Dastan’ı canlandıracak olan Jake, ilk defa büyük bir aksiyon yapımında başrol oynayacak. Karaktere uygun bir hale gelebilmek için aylarca egzersiz yapan Jake, film için oldukça heyecanlı görünüyor;
“Fantastik / aksiyon yapımlarını seyretmeyi çok severim. Bunlardan birinde yer almak da, benim için oldukça gurur verici. Canlandırdığım karakter, alaycı, huysuz, kendine fazlasıyla güven duyan ve çok iyi kılıç kullanan bir prens. Dastan’a, Afacan Dennis ve biraz da Indiana Jones havası vermeye çalıştık.”

Jake’in ‘Prens Dastan’ karakterini canlandırması için, vücudunu forma sokması gerekmiş. 6 aylık bir çalışma sonucu, nadiren dublör kullanarak çekilen sahneler sonucunda Jake, oldukça eğlenmiş;
“Role alışabilmem için 6 ay boyunca türlü egzersizler yaptım. Dastan’ın zırhına, 10 kilo ağırlıkla koşu yaparken; iki eliyle kılıç kullanma yeteneğine, boks yaparak; kılıçla koşmasına ise, koşu yaparken elimde uzun cisimler taşıyarak alıştım.”

Sneakers/Şifreciler (Kıymeti Bilinmeyenler-3)

safranist | 04 March 2009 16:26

Sneakers
Sneakers

Bazı filmler birçok türü içinde barındırdığını iddia eder; fakat bunları birleştireyim derken çoğu kez bazı yönlerinin çok sırıttığını veya hepsini yapayım derken hiçbirini yapamadıklarını görürüz. Ama bazıları da vardır ki birkaç türü öyle güzel harmanlar ki izlerken çok keyif alırsınız. İşte Sneakers/Şifreciler tam da böyle bir film. Yönetmen aksiyon, macera, gerilim ve gizemi bir hikayede da öyle güzel damıtıyor ki hafiften hayran kalıp sıkılmadan izliyorsunuz,komedi ve romantizmi de lezzetli ‘bir pastanın kreması gibi’ tatmayı es geçmeden.

Aceleci girizgahımızdan sonra filmin gidişatına ve konusuna süratle değinecek olursak, Açılış sahnesinde yıllar öncesine gidiyoruz. bazı zenginlerin hesaplarına girip robinhoodculuk oynarlarken Marty ve Cosmo’nun (dışarıdan posta kartları üzerindeki yağlı boya bir tabloya benzeyen) mekanına polis baskın yapıyor ; fakat Marty polis gelmeden hemen önce yiyecek almaya çıktığı için yakalanmaktan kurtuluyor ve iki kafadar birbirinden kopuyor; Fakat bu bir daha karşılaşmayacakları anlamına gelmiyor tabii ki. Hemen sonra günümüze geliyoruz. Özel şirketlerin güvenliklerini test eden Martin(Marty) Bishop liderliğindeki geçmişiyle küs bir grup hackerla karşılaşıyoruz.