bildirgec.org

almanya hakkında tüm yazılar

Kanserle Oyun Oynayan Bilim Adamı: Sigmund Freud

admin | 30 January 2010 13:36

Sigmund Freud
Sigmund Freud

Doktor Sigmund Freud, tesadüfen ziyaretine gelen özel doktoru Felix Deutsch‘a, ağzındaki küçük şişi gösterdi. Kendince pek önemli değildi bu şiş, ama son zamanlarda onu oldukça rahatsız etmeye başlamıştı. Deutsch, sağ tarafta, damak ile çenenin birleştiği yerdeki şişkinliğin kanser olabileceğini düşündüğünde, elinde olmayarak sarardı, heycanlandı, ne diyeceğini şaşırdı.

Bu olay 1923 yılı Nisan ayında meydana geliyordu. Psikanalizin kurucusu Dr. Freud bu tarihten sonra 1939 yılı Eylül ayına değin yaşadı; 16 yıldan fazla bu hastalıkla korkunç bir savaş verdi. Kendisi ve yapıtlarını mahvedecek her türlü zorluklara, tehditlere, sevdiklerini kaybetmesine, hatta Nazi rejimi yüzünden memleketinden kovulmasına karşın, hiç durmadan çalıştı, ara sıra dayanılmayacak kadar ağır olan ağrılarına rağmen pes etmeden çalıştı.

dünyada şark sergileri

taha3045 | 05 January 2010 17:02

18.000 tane fotograftan oluşan koleksiyon yıllarca dikkat çekmeden Hamburg Etnografya Müzesi‘nde bekledi, geçtigimiz yıllarda başlayan çalışmalar meyvesini verdi ve “Deve Sırtında Fotoğraf Makinesiyle”adlı çalışma ortaya çıktı.1864-1970 yılları arasında İslam dünyası insanlarının çeşitli fotoğraflarının çekilmesiyle oluşturulan koleksiyon Afrika’dan Çin’e,Afganistan’a, Kazakistan’a kadar çok geniş yelpazeyi kapsamakta.Sergi 31 Aralık 2009 tarihine kadar açıktı ve yedi yüz sayfadan oluşan birde fotograf albümü mevcut

Avrupalı gezginler tarafından çekilen fotograflar çeken kişilerin fantezi dünyalarını da yansıtıyor.

Bauhaus Etkisi (1919-1933)

vivian darkbloom | 25 December 2009 10:07

BAU + HAUS

Bauhaus 1919 yılında Walter Gropius taradından Weimar’da kurulumuş; zanaatla tasarımı, teknolojiyle sanatı birleştirmeyi amaç edinmiş ve var olduğu dönem sonrasında bile tüm dünyadaki sanat ve mimarlık akımlarını etkilemeyi başarmış bir mimarlık ve güzel sanatlar okuluydu. Aslında ilk açıldığında bir mimarlık bölümü olmamasına rağmen, adından niyetini belli ediyordu. Almancada inşaat anlamına gelen Bau ve ev anlamındaki Haus sözcüklerinin bileşiminden oluşan Bauhaus tamlaması, inşaat evinden -ya da inşaathaneden- ziyade “inşaat okulu” olarak dilimize çevrilebilir. Gropius’a göre bina, tüm sanatların birleştiği en yüksek noktaydı.

Walter Gropius (1883-1969)
Walter Gropius (1883-1969)

Kurucusu olan Walter Gropius’tan başka, Mies Van der Rohe, Wasilly Kandinsky, Paul Klee gibi şu an dünya çapında sayılan isimleri de bünyesinde bulunduran bu okulun tarihine bakmadan önce, neden Weimar gibi ufak bir şehirde kurulduğunu anlamak adına Almanya tarihine bakmak iyi olabilir.

I.Dünya Savaşı’nda yenilen Almanya, 1919 yılında Waimar’da toplanan yeni meclis tarafından anayasası oluşturularak yeniden kuruldu. O dönemde hala Alman İmparatorluğu olarak anılır ancak şu an tarihçiler bu dönemden Weimar Dönemi, o zamanki devletten de Weimar Cumhuriyeti olarak söz eder. 1933 yılında Nazilerin iktidara gelmesine kadar bu dönem sürdü. O tarihlerde bölgede, Dükün kurduğu bir güzel sanatlar okulu vardı; başında da Art Nouveau tarzında eserler veren mimar Henry van de Velde. Kendisinden Belçikalı olması sebebiyle istife etmesi istenince o da yerine birkaç isimle birlikte Walter Gropius’u önerdi. Savaş sebebiyle gerçekleşen gecikmenin ardından okul 1919’da kuruldu. Tabii tüm bunlar Weimar’ın kültürel tarihi hakkında pek bir şey söylemez. Zira Weimar, Goethe’den Bach’a, Lizst’ten Schiller’e birçok önemli isme ev sahipliğini yapmış bir kenttir de aynı zamanda. Bauhaus da bu mirasın üstüne daha fazlasını ekler ve Weimar 1999 Avrupa kültür başkenti olarak onurlandırılır.

Almanya Vizesi ‘ne sevinelim mi?

webking | 15 December 2009 15:30

Almanya
Mmm.. Bi düşüneyim..

Almanya bizimle birlikte 1. dünya savaşında bulunmuş ama bizden önce savaşmayı bırakmış, eski bir müttefik devlet olarak şu anda bir de yabancı (özellikle de Türk) düşmanlığı ile yine ön planda. Bu ülke zamanında kendi yaralarını sarmak amacıylaTürk işçilere ihtiyacından bir çok insanımızı ithal etmiş ancak bunlara, ta o zamandan başlayarak sadece para vermiş, bunun dışında hiç bir şey katmamış ve tersine sömürmüş bir millettir. Günümüzde bile Türk insanı, bu ülkede ya itilmiş, ya da mecburiyet ve korku karşısında kendini teslim edip asimile olmuş durumdadır. Ülke gayet ürkütücü atmosferi ve robot benzeri ruhsuz insanlardan oluşmasına rağmen, robotların mükemmel yaptıkları üretimi ile ekonomik gücü elde etmiş ve hükmedici hale gelebilmiştir. Diğer taraftan benzer badirelerden geçmiş olan ülkemiz, kendi iç çatışmalarıyla uğraşmaktan muasır medeniyet seviyesini günümüzde dahi yakalayamamış olmanın ve hala “gelişmekte olan” ülke olmanın acılarını çekmektedir.
Almanya zaten alışık olduğu bu dışlamayı ülke boyutunda, Avrupa Birliği seviyesinde de her defasında tekrarlamaktadır. Bunun içindir ki, Almanya’nın başı çektiği AB’de sürekli çifte standartlara ve kötülemelere maruz kalmaktayız. Anlaşılamayan şudur ki, ülkemiz sadece ekonomik koşulları iyileştirmek için bu birliğe üye olmaya iyi niyet göstererek çabalarken, AB ve özellikle Almanya tamamen kendi yarattığı ve körüklediği Türk düşmanlığının boyutlarını genişletmeye çalışmakta ve bir zamanlar kendi saflarında savaşmış bir ülkeye haksızlığı bir adım daha ilerletmekte hiç bir sakınca görmememektedir.
Bu tip politikalarla her defasında yıpratılmak istenen ülkemiz, Almanya vizesi uygulamasının işadamlarına ve parası olan veya para getiren sektörlere açılacağı duyumu ile bile heyecanlanabilmiştir. Yani düşünün ki bir ülke bizim istediğimiz ekonomik iyileştirmeye karşı çıkıp, tam tersine bizim ekonomik anlamda iyi olan kişi ve kuruluşlarımızı da sömürmek için bu tip bir uygulamaya gidiyor ve biz buna seviniyoruz.. Çok ilginç!!
Yakın zamana kadar Almanya konsolosluğu önündeki uzun kuyrukları, orada yatan ve her gördüğümde içimin acıdığı insanlarımız göz önünde bulundurduğumda, bizi her bulduğu fırsatta Türk topraklarında bile süründürmeyi başaran bu ülke ve buna benzer düşüncede olan diğer ülkeler ile neden hala birleşmek isteyelim diye düşünmekten ise kendimi alamıyorum. Atatürk’ün yüzümüzü batıya dönelim derken eminim “her ne pahasına olursa olsun” diye düşündüğünü de hiç sanmıyorum.

İlham verici Görsel Tasarımlar

angelsdemos | 03 December 2009 12:14

Web tasarım gelişen bir sektör. Basit tasarımlar yerine daha görsel tasarımlar gelmeye başladı. Tasarımcılar flash‘tan yükleme hızı konusunda kaçınırlarken html ve css de yeterli gelmiyor. Bu günlerde jQuery ve görsel tasarımlar önde. Almaya ise birçok dev bilişim şirketini bulunduran bir ülke. Örneğin Rapidshare, mmogame gibi. Bugünlerde Alman tasarımcılar görselliğe önem vermişler gibi görünüyor. Aşağıdaki tasarımların benzerlerini kendiniz yapabilir ve tasarım yeteneğinizi arttırabilirsiniz;

My Lane

AT.LANT.IS

aka-aki

Avrupa’da TÜRK imajı

massay | 24 November 2009 13:38

Avrupa Birliği’nin tarih itibariyle oluşumunu hatırlamakta yarar görüyorum:

2. Dünya savaşının bitimini takip eden kalkınma döneminde Avrupa’da ihtiyari oluşan işbirliği düşüncesi, başlangıçta Doğu-Batı arasındaki mevcut anlaşmazlıklardan dolayı olumsuz etkilenir.

Yıl 1948.
EEC ( Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü ) kurulur.

Yıl 1949.
Avrupa Konseyi kurulur.
Bu iki platformun kurulmasının ortak nedeni, Doğu bloku ülkelerinin karşı çıktığı Marshall Planı nı uygulamaktır.

yemekli hikayeler

nazokiraze | 13 November 2009 09:40

Abdigör Köftesi Doğubeyazıt dışında pek yapılmaz ve köfte çeşitleri içinde en zahmetlilerden biri olarak bilinir. Köftenin hikayesi ise şöyle: İshak Paşa’nın babası Çolak Abdi Paşa ete çok düşkün bir adamdır, ancak mide rahatsızlığından dolayı doktorlar kendisine eti yasaklar. Midesine et ne kadar yasaksa et yeme isteği bir o kadar da çoğalır Abdi Paşa’nın.

Aşçılar bu durumda Paşa’nın hazmı kolay bir köfte geliştirirler ve adını Abdigör köftesi koyarlar. Köftenin sırrı etinde yatıyor, taşa koyulup tahta tokmakla vurula vurula terbiye edildigi için hazmı çok kolaydır. Ülkemizin en büyük köftesiolarak bilinen köfte (tanesi 250-300 gram) gerçekten çok büyük zahmetle yapılır. Yeni kesilmiş et tam bir saat boyunca hem dövülür hem bıçakla karıştırılır.(etin yeni kesilmiş olması çok önemli, et daha sıcakken dövülmeye başlanıyor) Bu köfte suda veya fırında pişiriliyor.

Berlin’de yer alan Sosis Müzesi sosis severleri buluşturmaya devam ediyor. 60 yıldır Alman toplumunun sevdiği yiyecekler arasında liste başı durumda.Özellikle köri sosla hazırlanan sosis Almanyada yılda 800 milyon porsiyon satılıyor.

15. Türkiye – Almanya Film Festivali

queennothing | 06 October 2009 13:05

Türkiye – Almanya arasındaki kültürel köprüyü sinema yoluyla güçlendirmeyi amaçlayan “Türkiye / Almanya Film Festivali“, 2010 yılında 15. yaşını kutluyor. 4 – 14 Mart tarihleri arasında gerçekleşecek olan festivalin jürisi hakkında henüz açıklama yapılmazken, festivale katılmayı bekleyen sinemacılar için üç kategori açıldı; ‘En Başarılı Uzun Metraj Film’ kategorisi (son başvuru 15 Aralık), ‘En Başarılı Kısa Metraj Film’ kategorisi (son başvuru 1 Kasım) ve ‘En Başarılı Belgesel Film’ kategorisi (son başvuru 1 Kasım). Festivalin gerçekleşeceği salonlara buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca, 2009 yılında gerçekleşen festival hakkındaki incelemelere ve fotoğraflara da buradan ulaşabilirsiniz.