bildirgec.org

2006 hakkında tüm yazılar

Sihirbaz mı Hokkabaz mı?

toz66 | 20 May 2008 17:49

Bir sihirbazın hikayesi… İşlerinde ve hayatında başarılı olmaya çalışan ama her defasında sonucunu hüsranla bitiren bir sihirbaz. Babasının deyimiyle “HOKKABAZ…” Filmin ana karakteri İskender (Cem Yılmaz) çocukluk arkadaşı olan Maradona (Tuna ORHAN) ile birlikte gözlükten kurtulmak için gözlerine lazer yaptırmaya karar verirler. Yanlız lazer yaptırmaları için bir tek engel vardır. O da herkesin derdi olan PARADIR… Bu derdi aşmak için öncelikle Beyoğlu’ndaki bir barda çalışan İskender ve Maradona, buradaki yaşadıkları talihsizliklerden sonra bardan atılmışlar ve çözümü eski arabalarıyla birlikte turne yapmakta bulmuşlardır. Turne için gerekli olan karavan ise babasının yaşadığı karavanın takendisidir. Eski bir subay olan babası Sait Tünaydın’ın (Mazhar Alanson) karavanı vermek için tek bir şartı vardır. O da turneye Çanakkale’den başlamaktır. Babasının dediği olur, İskender ve Maradona turnelerine Çanakkal’den başlar. Turnelerdeki ilginç gelişmelerin anlatıldığı Hokkabaz filmi yayınlandığı dönemde büyük bir sükse ile başlamış ama beklenen başarıyı gösterememişti.
Normalde ses sanatçısı olmasına rağmen Mazhar Alanson’un muhteşem oyunculuğuyla, Cem Yılmaz’ın rolün içine kendini vererek Gora’daki müstehcenliğini bir tarafa bırakmasıyla ve Özlem Tekin’in abartılı oyunculuğuyla (rock’cılığından olsa gerek) Hokkabaz, güzel bir Türk komedisi…

Şöhret / El Cantante (eleştiri)

menese | 09 May 2008 18:37

Yönetmenliğini Leon Ichaso’ nun yaptığı film, yetmişli yıllarda efsane düzeyine yükselmiş Porto Riko’ lu Salsa şarkıcısı Hector Lavoe‘ nin dramalaştırılmış biyografisinden oluşan, -haliyle müzikli- bir yaşam hikayesi sunuyor. Film boyunca gerçekliği bize pek yansıtılamasa da, bir yandan ‘acıların çocuğu’ vurgusu yapılan, öte yandan tamamen ‘şeyinin keyfinde’ bir adam olduğu da -ibretle- gösterilen şarkıcıyı ve sevgili karısı Puchi’ yi, müzik dünyasının meşhur karı-kocalarından Marc Anthony ve Jennifer Lopez canlandırıyorlar.Sıfırdan başlayıp büyük bir şöhreti yakalayan bir adamın, ‘köyden indim büyük şehre’ temalı, müzik, gurbet, başarı, para, hırs, av, avcı, aşk, şöhret, libido taşması, ihanet, alkol, uyuşturucu, AİDS ve çöküş minvalinde süre giden bu hikayesini bize, -film içinde film tekniği kullanılarak- bir röportaj çekimi sırasında karısı anlatıyor.Hatta bütün film boyunca -kocası ve onun çevresi dahil- herkese bağırıp çağırması yetmiyormuş gibi -kocayı gömmüş bir dul olarak- o söyleşide soru soranları dahi fırçalamayı, ihmal etmeden..

Arthur and the Minimoys

akinal | 08 May 2008 18:53

2006 yapımı daha çok animasyon içerikli bir film. Yönetmeni ve senaristi Luc Besson. Filmin özeti kısaca şöyle 10 yaşındaki sevimli arthur’un dedesi 4 sene önce kaybolmuştur. Anneannesiyle arthur birlikte yaşamaktadır. Annesi ve babası arthurla ilgilenmemektedir. Dedesinin hatıraları arasında afrikalı bir kabileden bahseden bir kitap vardır ve bu kitapta gizli bir hazineden bahsedilmektedir. Bir gece inanılmaz olaylar gerçekleşir ve arthur küçülerek yeraltına girer orada minimoylarla tanışır, dedesinin kötü bir böcek tarafından esir alındığını öğrenir. minimoyların prensesiyle arthur dedesini kurtarmaya gider ve başarılı olur. Eski hallerine geri dönmüş şekilde dedesiyle yeniden yeryüzüne çıkarlar. Bu arada hazinenin yerini de bulmuştur. Ve de prensese aşık olmuştur. Evlerini hacize gelen kişiye hazinenin bir kısmıyla ödeme yaparlar ve mutlu bir şekilde yaşarlar. film bence 5 üzerinden 5 mutlaka izleyin.

Düşüş ‘The Fall’ – Eleştiri

pillidarko | 06 May 2008 12:30

Bazı filmlerin her karesi bir tablo gibidir ve bu sahnelerin içinde derin anlamlar gizlidir. Bu tarz filmlerde görüntüler diyaloğun yerine geçerek seyirciyle konuşur, asıl anlatılmak istenen oralarda saklıdır. İşte The Fallböyle filmlerden değil 🙂 Gibisi fazla tüm sahneleri birer tabloama bu tabloların içinde bir anlam gizli değil. Sadece dayanılmaz renk kontrastları, perspektifleriyle izleyiciyi etkileyen birer fotoğraf gibiler.
The Cell filmiyle üne kavuşan Tarsem Singhyönetmen koltuğunda oturduğundan buna şaşmamak gerek aslında.

Film adı üzerinde düşüş (The Fall) temasıyla bezenmiş. Ailesiyle birlikte portakal toplayarak geçinen küçük Meksikalı kızımız Alexandria ağaçtan düşüp kolunu kırmıştır. Aşk acısı çekmekte olan intihara meyilli bir dublörde, köprüden atlama sahnesinde yaralanmıştır ve onunla aynı hastanede kalmaktadır. Bu iki insan arasında ilginç bir ilişki oluşur. Dublör Roy intihar etmesi için gereken hapları sağlamak için küçük Alexandria’yı kullanmaya karar verir. Bunun için de çocukların en sevdiği şeyi, masalları kullanır. Alexandria’ya anlattığı masalın sonu yaklaştıkça filmdeki hikayenin sonu da yaklaşır.

2007’nin vahşi yaşam fotoğrafları birincileri açıklandı

odo | 12 November 2007 21:56

national geographic‘te 2007’nin en iyi vahşi yaşam fotoğrafları açıklanmış.

bu Jackson Pollock fotoğrafı 78 ülkeden 32bin amatör ve profesyonel fotoğrafçının oyuyla birinci olmuş.
bu Jackson Pollock fotoğrafı 78 ülkeden 32bin amatör ve profesyonel fotoğrafçının oyuyla birinci olmuş.

“kendi doğal ortamlarında hayvanlar” birincisi. Paul Nicklen. Kanada.
Amos Nachoum
“hayvan davranışı” briincisi. Amos Nachoum

“vahşi yerler” birincisi. Robert Knight. yer: antarktika yakınları.

“genç vahşi yaşam fotoğrafçısı ödülü”. Briton Patrick. 11 yaşında.

İlgilenenler için, ayrıca;
2006’nın en iyi vahşi yaşam fotoğrafları
2005’in en iyi vahşi yatam fotoğrafları
2007’nin en iyi dağ fotoğrafları

Amiglobe 2006 Online Dünya Atlası

matasoy | 19 October 2007 21:43

Amiglobe 2006
Amiglobe 2006

Amiglobe 2006 kullanabileceğiniz çok güzel bir sanal atlastır.

Düz yada küresel görünümle ülkelerin özelliklerinden tutunda marşına kadar herşeyi hakkında bilgi edinebilirsiniz.

İçinde çok ilginç istatistikler de bulunmakta.
Ayrıca şehirlerin resimleri ve istatistikleride bulunmakta.

Aynı GoogleEarth gibi resimlerini internetten güncellemekte. İlçelerin bile nüfusları hakkında bilgi vermekte.

Şu anda şu satte güneşin nerede olduğunu harita üstünde gece modunda göstermekte.

yasanilasi sehirler !

| 10 April 2007 19:51

businessweekonline yayinladigi su haberde dunyada uzerinde yasanilabilecek/yasanilmasi gereken sehirler siralanmis.oldukca uzun olan bu listenin tepesinde isvicre, 2006 yilinda oldugu gibi zurih ve cenevre sehirleriyle yerini koruyor.genel itibariyle avrupa ve amerika(usa,kanada) kitasindaki ulkelerin meydana getirdigi listede asya ve afrika ulkelerindeki sehirler kendilerine cok zor yer bulabiliyorlar.
bu arastirmanin sonuclarini iceren detayli listeye suradan ulasabilirsiniz.
bu arastirmanin sonuclarina goz atarken sizi kotu bir supriz karsilayacak cunku dunya capinda bilinen sehrimiz istanbul gecen yila gore 13 sira birden gerileyerek 121.inci sirada kendisine yer bulabilmis.