bildirgec.org

2004 hakkında tüm yazılar

Paris’i hiç böyle gördünüz mü? : ”Banlieue 13 (Banliyo 13)”

gorcun | 16 June 2009 16:43

Banlieue 13
Banlieue 13

2004 yılında Pierre Morel tarafından çekilen Banlieue 13, 2010 Fransa’sında geçen bol aksiyonlu başarılı bir Fransız filmidir. Paris getto mahallerinden Banliyö 13 diye anılan yerinde bulunduğu bölge artan aşırı suç olayları dolayısıyla duvarla kapatılır. Hastane, okul ve polis merkezi gibi birçok sosyal imkanında işlemediği bölge suçluların yaşadığı bir hapishaneye dönüşmüştür. Hakimiyeti elinde bulunduran acımasız suç patronu Taha (Bibi Naceri), yüksek miktarda uyuşturucuyu elinde bulunduran Leito’ya (David Belle) ulaşmak için kız kardeşi Lola’yı (Dany Verissimo) kaçırır.
Güçlü, çevik ve son derece zeki olan Leito, bölgede yaşama ayak uydurmuş ama kötülüklerin karşısında olan biridir. Taha’ya ulaşan Leito tüm kanıtlarıyla Taha’nın suçluluğunu ispatlasada olaylar aleyhine gelişir hapise atılır ve kızkardeşinide Taha’ya kaptırır.

Banlieue 13
Banlieue 13

Match Point (2005)

queennothing | 14 June 2009 15:04

Sinema dehası Woody Allen‘dan 2005 yapımı bir film; “Match Point“. Daha önce birçok filmde rol alan, son zamanlarda, özellikle The Tudors” dizisiyle tanıdığımız İrlandalı aktör Jonathan Rhys Meyers ve başarılı aktris Scarlett Johansson‘un başrollerini paylaştığı yapım, yine bir Allen klasiği olarak, ‘kadın – erkek ilişkileri’ni irdeliyor.
Chris Wilton, usta bir tenis oyuncusudur. Bu profesyonelliğini, özel ders vererek kullanan Chris, mütevazı bir ev kiralamış, kendi halinde yaşamaktadır.
Özel ders öğrencilerinden Tom Hewett ile yakın arkadaş olan genç adam, Tom’un kızkardeşi Chloe ile tanışır.
Chloe, Chris’ten hoşlanır ve onunla görüşmek ister. Chris, Chloe kadar hisli değilse de, genç kadına karşı ilgisiz kalmaz ve ikili, bir süre vakit geçirdikten sonra, ilişkiye başlar.

Öte yandan, Tom’un nişanlısı Nola ile tanışan Chris, Nola’nın çekici güzelliğine karşı kayıtsız kalamaz ve ikili arasında tuhaf diyaloglar gelişir.
Chloe ile nişanlanma kararı alan Chris, Hewett Ailesi’nin yanına taşınır.

Terminator 3: Rise of the Machines (2004)

queennothing | 14 June 2009 12:38

Bilim-kurgu sinemasına yepyeni bir boyut kazandıran, 1984 yapımı “The Terminator” ve devamı 1991 yapımı “Terminator 2: Judgment Day“den sonra diğer devam filmi “Terminator 3: Rise of the Machines“, 2003 yılında vizyona girdi. Amerikalı yönetmen Jonathan Mostow tarafından çekilen, James Cameron (Terminator Serisi’nin yaratıcısı), Gale Anne Hurd, John D. Brancato, Michael Ferris, Tedi Sarafian tarafından senaryosunun oluşturulduğu filmde, Arnold Schwarzenegger, Nick Stahl, Claire Danes, Kristanna Loken ve David Andrews rol alıyor.
Makinaların varlığını yavaş yavaş unutan John Connor, annesi Sarah Connor’ın, onun için istediği ‘savaşçı’ kişi olmak yerine evsiz ve işsiz bir hap bağımlısı olmuştur. John, yıllar önce kansere yenik düşen annesi Sarah Connor’ın, Skynet’i durduğunu sanarken, bulduğu yerde uyuyan, umursamaz ve bağımlı benliğinin düşündüğü en son şey ‘sibernetik organizmalar’dı. Bir gece, uyuşmak için bir veteriner kliğine giren John, ilaç içer ve orda sızar. Ancak, gecenin ilerleyen saatlerinde acil durum vakasıyla kliğine gelen Doktor Kate, Connor’ın kendisine tuttuğu silahı çevik bir hareketle etkisiz hale getirir ve onu kafese kilitler. Polisi aramak için dışarı çıkan Kate, kiliniğe kedisini getiren kadının kanlar içindeki bedenini görür. Diğer odaya baktığında, her tarafı dağıtmakta olan, ifadesiz suratı, mekanik vücut hareketleriyle, insanüstü güce sahip bir kadın görür; bu, John Connor’ı yok etmek için, gelecekten gönderilen kadın görünümlü bir ‘sibernetik organizma’dır ve Connor’ı aramaktadır. Bu güçlü mekaniğe karşı, Connor’ı korumak için gelecekten gönderilen organizma da, kadim dostu ‘Terminator’dür.

Sideways (2004)

queennothing | 12 June 2009 13:17

Rex Pickett‘in romanından uyarlanan, Alexander Payne‘nin yönetmenliğini üstlendiği “Sideways“, ‘En İyi Yönetmen’, ‘En İyi Görüntü Yönetmeni’, ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ve ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ dalında Oscar Ödülü adayı olurken, ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar kazandı.
Miles, 2 sene önce eşi Victoria’dan boşandığı halde, bekarlığı hala kabullenememiş, ilerde birgün, eski eşiyle tekrar biraraya geleceğine inanan, uysal, tekdüze ve evcimen bir adamdır. Amatör bir yazar olan Miles, yazdığı romanın müsveddesini gönderdiği yayınevinden haber beklemektedir. Ayrıca Miles, gerçek bir şarapseverdir ve hemen her tür şarabı ayırdedebilecek kadar profesyoneldir.
Miles’in arkadaşı Jack ise, evlenme hazırlıklarının son raddesine gelmiştir ve imzayı atmasına bir hafta kala, Miles ile, hergünü kadınlarla geçecek bir ‘bekarlığa veda haftası’ geçirmeyi planlamaktadır. Kadınlardan uzak duran, içine kapanık Miles, arkadaşı Jack’in aksine, bütün haftayı türlü yerlerde, gezerek geçirmeyi planlamıştır.
Jack’i sürekli yemek yediği lokantaya götüren Miles, Jack’in kuruntu ve abartmaları sayesinde, lokantada çalışan garson Maya’nın kendisinden hoşlandığını farkeder. Maya, gerçekten Miles’den hoşlanıyordur, ama Miles, kadınlardan uzak durduğu gibi, kendi benliğine de uzaktır ve bu ilgiye karşı kayıtsız kalır.

Bir Hollywood Destanı : ”Troy (Truva)”

gorcun | 02 June 2009 14:11

Troy
Troy

Efsanevi Truva Savaşını anlatan Troy (Truva) büyük prodüksiyonla 2004 yılında Wolfgang Petersen tarafından çekildi. Homeros’ un İlyada destanından uyarlanan filmde savaş Antik Yunan’ da Truva Prensi Paris’ le Sparta Kraliçesi Helen’in aşkını bahane ederek Kral Agamemnon’ un Truva’ ya saldırmasıyla çıkar. Paris’ in, Helen’ i Truva topraklarına götürmesi kocası Menelaus’ u çıldırtır. Bunu bir fırsat olarak gören Kral Agamemnon Antik Yunan’ ın tüm ordularını toplayıp 1000 gemiye 50.000 asker doldurarak tarihin gördüğü en büyük savaşlardan birinin çıkmasına neden olur.

Yunanlıların ordusunda zamanın en büyük savaşçılarından biri olan Aşil’ debulunmaktadır. Truva, büyük savaşa Kral Priam ve cesur savaşçı Prens Hektor önderliğinde ordusuyla karşı koymak için beklemektedir. Tarih boyunca Truva’ yı ele geçiremeyen ordulara karşı bu kezde yenik düşmeye niyetleri yoktur. Binlerce insanın öleceği bu savaşta ya tarih tekkerrür edecek yada Truva düşecek ve tarihin akışı sonsuza kadar değişecektir.

Troy
Troy

Kıyamet Yakın : ”Resident Evil: Apocalypse (Ölümcül Deney 2 : Kıyamet)”

gorcun | 01 June 2009 14:20

Resident Evil : Apocalypse
Resident Evil : Apocalypse

Resident Eviloyununun ilk filmden 2 yıl sonra çekilen devamı Resident Evil: Apocalypse (Ölümcül Deney: Kıyamet) 2004 yılında sinemalara geldi. İlk filmin yönetmeni Paul W. Anderson ikinci filmin senaryosunu yazmış, yönetmenliğini ise Alexander Witt yapmış. Bilindiği üzere ilk filmde Umbrella Şirketi’ nin yol açtığı virüs felaketi Umbrella’ nın gizli sığınaklarından Raccoon City’ ye yayılmıştı.
İkinci filmde alan genişliyor ve tüm şehir virüslü insanlarla doluyor. Kahramanımız Alice (Milla Jovovich), Umbrella Şirketi tarafından yapılan deneyler sonucu insanüstü güçlerle donatılmıştır. Alice’ le birlikte virüsten etkilenmeyen bir kısım insanda onunla birlikte mücadeleye girerler. Bu insanların arasında Umbrellanın özel ekibi S.T.A.R.S’ ın (Special Tactics and Rescue Service) bir üyesi olan Jill Valentine (Sienna Guillory) ve bu ekibin lideri olan Carlos Oliveira (Oded Fehr) gibi donanımlı kişilerde bulunmaktadır.

Resident Evil : Apocalypse
Resident Evil : Apocalypse

Bu grup bir yandan tüm şehre yayılmış virüslü yaratıklarla uğraşırken bir yandanda Umbrella’nın yarattığı ikinci felaket olan Nemesis’le (Matthew G. Taylor) mücadele etmek zorunda kalırlar. Bu cehennemden kurtuluşlarının tek yolu ise Umbrella’ya bağlı bilimadamı Doktor Ashford’ a (Jared Harris) güvenmek ve kızını (Sophie Vavasseur) ona sağ olarak ulaştırmaktır.
İlk filmden daha aksiyonlu, daha hızlı, daha fantastik olan ikincisi oyunun hayranları içinde bolca süpriz barındırıyor. Oyundan bir karakterin olmadığı ilk filmden sonra bu filmde oyunun baş karakteri Jill Valentine’ la karşılaşıyoruz. İkinci oyunun atmosferinde başlayan film oyunun 3. serisinde çıkan Nemesis karakterinide karşımıza bu filmde çıkartıyor. Onun dışında yine oyunda bir süre karakter olarak kullanılan küçük kız etkeni önemli bir noktada karşımıza çıkıyor.

Yeni bir katil doğuyor : ”Saw (Testere)”

gorcun | 27 May 2009 15:19

Saw
Saw

2004 yılında ortaya çıkan bir film, gerilim-korku sinemasına yeni bir soluk getirdi. Asya kökenli Avustralyalı yönetmen James Wan’ ın yönettiği ve yine James Wan-Leigh Whannell ikilisinin senaryosunu yazdığı Saw (Testere) filmi ilk olarak Sundance Film Festivali’ nde gösterime sunuldu.
Aynı sene içinde sinemalara gelen film başından sonuna kadar süren gerilimli atmosferi, merak uyandırıcı gelişmeleri ve süpriz finaliyle gerilim severlerin tatmin olmasını sağlıyordu. Saw (Testere), iki yabancının karanlık, eski, kirli banyo tarzı büyük bir odada uyanmalarıyla başlar.
Hareket etmeye çalıştıklarında farkederlerki ikiside ayak bileklerinden zincirlerle bağlanmışlardır. Ve ortada kanlar içinde kafasından vurulmuş bir elinde tabanca bir elinde kasetçalar olan bir adam vardır. Bu hale nasıl geldiklerini ve kurtulmanın yollarını ararken kaset bulurlar.

Saw
Saw

Ortadaki adamdan kasetçaları alıp kaseti dinlediklerinde onları alıkoyanın kendi kurallarına uymaları halinde kurtulacaklarını söyleyen psikopat bir katilin olduğunu anlarlar.

Million Dollar Baby

queennothing | 06 May 2009 15:50

Western filmlerinin efsane ismi San Fransiscolu aktör Clint Eastwood, 2008 yılında yönetmenliği ve başrolünü üstlendiği “Gran Torino“dan sonra ‘oyunculuğu bıraktığını’ açıklamıştı.
“Gran Torino”dan önce, yine yönetmenliğini yaptığı, 2004 yapımı “Million Dollar Baby“de, Morgan Freeman ve Hilary Swank da, Eastwood‘a eşlik etmekte.
30’larında olan Maggie, bir restoranda garsonluk yaparak geçimini sağlayan, sadece kendine bakmakla yükümlü; tek tutkusu ‘boks‘ olan genç bir kadındır.
3 yıldır kendi çapında spor yaparak vücut geliştiren ve dayanıklılığını arttıran Maggie, ringlerin en iyi antrenörü olan Frankie Dunn‘den ders alabilmek için Frankie‘nin spor salonuna yazılır.

Kendisini eğitmesi için yılmadan hergün spor salonuna gelip saatlerce çalışan Maggie, Frankie‘nin ‘ben kızları eğitmem’ gibi söylemlerine aldırmadan çalışmaya devam eder.
Aynı salonda yönetici olarak çalışan eski boksör Eddie, Frankie‘nin katılığına karşın Maggie‘ye yardım eli uzatan tek kişi olur.

Cem Yılmaz evreninde bir gezegen : ”G.O.R.A”

gorcun | 04 May 2009 15:12

G.O.R.A
G.O.R.A

Cem Yılmaz sineması ‘nın ilk örneği olan G.O.R.Afilmi 2004 yılında Cem Yılmaz tarafından yazılıp Ömer Faruk Sorak tarafından çekildi. 5 yıl önce sinemalara gelen bu uzay macerası aslında Cem Yılmaz hayranlarının alışkın olduğu espri ve şakalarının çoğunu içeriyordu. Şovlarında yaptığı uzayla ilgili esprilerden, tiye aldığı insan tiplerine kadar hepsi filmde yer alıyordu.

Film Arif (Cem Yılmaz) adlı karakterin turizm alanında faaliyet gösteren bir tüccarken uzaylılar tarafından G.O.R.A gezegenine kaçırılıp oradan dünyaya dönmek için verdiği mücadelede yaşadıklarını anlatır. Gezegenin etkili isimlerinden Komutan Logar’la girdiği mücadelede birde aşk macerası olan Arif’e kaçırılmış bir Türk olan Bob Marley Faruk(Rasim Öztekin) ve 216adında bir robot (Ozan Güven) yardım ederler. Film Cem Yılmaz’ın mizahına yakışır şekilde absürd ve komik karakterlerle doludur.

G.O.R.A
G.O.R.A

Bob Marley Faruk başlı başına ayrı bir film olabilecek bir karakterken bunun yanısıra yine Cem Yılmaz’ın canlandırdığı erotik film yönetmeni Erşan Kuneri (ünlü aktör Sean Connery ‘nin isminden gelen), Komutan Logar ‘da filmde yer alan ilginç karakterler olarak görülebilir. Arif ‘in aşık olduğu kız Ceku rolünde Özge Özberk, Logar ‘ın yardımcısı Kuna rolünde Şafak Sezer, Garavel rolünde Özkan Uğur , Cezmi Baskın , İdil Fırat, Erdal Tosun gibi daha bir çok ünlü ve başarılı oyuncuda filmde yer alıyor.

Gegen Die Wand (Duvara Karşı)

gorcun | 22 April 2009 17:06

Gegen Die Wand
Gegen Die Wand

Gegen Die Wand (Duvara Karşı) son dönemin en önemli genç yönetmenlerinden Fatih Akın ‘ın 2004yılında çektiği filminin ismi. Berlin Film Festivalinde Altın Ayı ödülünüde kazanmış olan film, yönetmenin de içinde bulunduğu Almanya’da yaşayan Türklerin kendi içlerinde sıkıntılarının ve arada kalmışlıklarının bir göstergesi olan başarılı bir dram olarak karşımıza çıkıyor. Ne Türk ne Alman kimliğinde yaşayamayan karakterler filmde boy gösteriyor.