bildirgec.org

2002 hakkında tüm yazılar

The Rules Of Attraction (2002)

turictanyel1 | 29 January 2009 18:05

2002yapımı film,’The Rules Of Attraction‘, Brett Easton Ellis’in aynı adlı romanından uyarlanmış. Bağımsız film sevenlerin asla kaçırmaması gereken bir film.

Wall Street te broker olan Amerikan Sapığı filminin müthiş karakteri Patrick Bateman in kardeşidir Sean Bateman.
Sean üniversitedeki uyuşturucu trafiğinden sorumludur aynı zamanda beraber olduğu kızların sayısını hatırlamayan, popüler biridir.
Toptancı Rupert Guest (Clifton Collins, Jr.), yüklü miktarda borçlanmıştır.Lauren‘ e aşıktır.
Ancak Lauren‘in oda arkadaşı Lara da Victo ‘dan hoşlanmaktadır.Bu karmaşık aşk çemberine, Lauren’le daha önce çıkmış olan ve Sean’den hoşlanan biseksüel Paul de girince işler içinden çıkılamaz ölçüde karmaşıklaşır.
Bu üç genç “End of the World” party (Dünyanın Sonu) adlı bir ev partisinde belki de hayatlarının en kötü gününü geçirirler. Uyuşturucu, seks, platonik aşk, tüketim, kısaca hayata dair her şeyi yaşarlar.

Tasogare Seibei (Alacakaranlık Samurayı)

menese | 29 December 2008 13:52

Ezelden beri çok katı kurallarla çerçevelenmiş olan samuraylık sistemi, 19. Yüzyılın sonlarına doğru, artık son demlerini yaşamaktadır..
Seibei Iguchi (Hiroyuki Sanada), bu sistemin işlediği son feodal köylerden birinde yaşayan; karısını kaybettiğinden, yaşlı ve hasta annesine ve de iki kızına tek başına bakmak zorunda olan, alt kademeden bir samuraydır..
Fakirlik içinde yaşayan, kendine güvensizliğinden dolayı da herkesin küçümsediği, kadınlara özgü olarak görülen işleri yapmaktan çekinmeyen, bu yüzden de, bilhassa bulunduğu ortam sebebiyle de tuhaf görülen bir adamdır o..

Mesai bitimi, her akşam alaca karanlıkta işten çıkıp, diğer samuraylar gibi kafa çekmeye gideceğine, dosdoğru evine gittiğinden, iş arkadaşları ona -biraz da alay etme amaçlı olarak- Tasogare Seibei (Alacakaranlık Samurayı) adını vermişlerdir..

los lunes al sol

schizophrenia13 | 26 December 2008 14:17

los lunes al sol
los lunes al sol

ispanya’nın sahil kasabası vigo’da, küresel ekonominin etkileri sonucu lüks konutlara kurban edilmesi uygun görülen bir arazide yeralan tersanenin birbirinden farklı 7 çalışanının işsiz kalmalarını ve yaşadıklarını anlatan bir film los lunes al sol.
başarılı bir kara mizah örneği olan los lunes al sol, bu 7 kişiyi ailevi ilişkilerini anlatırken bir parça da ekonomik göçü eşeliyor.
bu bol ödüllü filmin yönetmeni ise ispanyol loach olarak adlandırılan fernando león de aranoa‘nın goya‘da vatandaşı almodóvar‘a çelme takacak kadar başarılı olduğunu hatırlatmakta da fayda var.

Yılbaşı tebrik kartlarının evrimi. Son 10 yılda nereden nereye :)

mally328 | 22 December 2008 16:36

Yılbaşı kartları ile ilgili harika bir bildirisizi bekliyor
Yılbaşı kartları ile ilgili harika bir bildirisizi bekliyor

Yılbaşı kartları dostlarımızla yeni yılın heyecanını paylaştığımız hoş ve sevimli kartlardır. Ama her geçen yıl teknolojiyi, tasarımı, cix hayatı benimseyişimizde midir nedir yılbaşlarında gönderilen kartlarda büyük değişiklikler var. Eski kartları görünce tebessüm edeceğinize inanıyorum 🙂 Lafı uzatmadan 1999dan 2009 a uzanan seriyi sergiliyorum.

Artistik fontla dönemin son moda tasarımıyla yapılmış bir cart :)
Artistik fontla dönemin son moda tasarımıyla yapılmış bir cart 🙂
yapan kişi kimbilir ne kadar gurur duymuştur kimbilir zamanında :)
yapan kişi kimbilir ne kadar gurur duymuştur kimbilir zamanında 🙂

detaylı linki burada

The Gathering

queennothing | 09 September 2008 10:08

1995 yılında televizyon ekranlarında yayınlanan komedi filmi “The Last Englishman” dahil, bugüne kadar bir çok TV dizisi ve mini dizi senaryolarına imza atmış olan 1955 doğumlu senarist Anthony Horowitz’in yazdığı “The Gathering”, Brian Gilbert tarafından yönetildi.

Brian Gilbert
Brian Gilbert

İngiliz yönetmen Gilbert, 1997 yılında Oscar Wilde’ın hayatını anlatan film “Wilde”ın da yönetmenliğini yapmıştı fakat, 2002 yılında vizyona giren “The Gathering”, kariyerinin bir dönüm noktasıydı.

Başrolde yer alan Christina Ricci’nin performansı “Monster”ı, “Pumpkin”i, “Sleepy Hollow”u aratmayacak cinsten.

Geçirdiği trafik kazasından sonra hafızasını kaybeden bir genç kızı canlandıran Ricci, tam da ‘sorunlu, karışık ve çaresiz’ rollerin insanı.
Biyografisini okuyunca “Prozac Nation”daki ‘Elizabeth’ karakterine cuk oturacağından emin olan Erik Skjoldbjærg, sinemasevelerin güvenini boşa çıkarmamıştı.

İngiltere’nin kırsal bir kentinde geçen film, erkek arkadaşıyla tepeliğe çıkan genç bir kızın çukura düşmesiyle başlıyor. Gözlerini açtığında 1. yüzyıldan kalma yer altına gömülmüş bir kilisede olduğunu anlayacak; korkutucu heykeller ve bir ayin sonucu kurban edilmiş yaşlı adamın cedesiyle karşılaşacaktır.

Fazla büyük olmayan bu kasabada insanlar birbirini tanımaktadır. Şehrin dışında kalan büyük tarlaların ortasında bir villada yaşayan Marion ve Simon Kirkman, kasabanın geçmişinden bi’haber; kızları Emma ve annesinin ölümünden beri konuşmayan oğulları Michael’la huzurlu bir yaşam sürmektedir.

Hukkle – Hıçkırık

gungorayca | 21 July 2008 10:02

8. Avrupa Filmleri Festivali çerçevesinde gösterilen 2002 yapımı bir macar filmi.
Yaşlı bir adamın hıçkırıklarıyla başlayan, köydeki kadınların dayanışmasıyla bağlanan bir planı anlatan güzel bir film. Ortalığı saran ve birinden diğerine geçen hıçkırık film boyunca devam etmektedir. Yarı cinayet, yarı doğa belgeseli. Filmin en ilgi çekici ozelliklerinden biri filmde hemen hemen hic diyalogun bulunmamasi. Çeşitli ayrıntılar, günlük boğuşmalar, rutin ve suratında yaşlılığın derin izlerini taşıyan bir adamın hıçkırığıyla devam eden film, bunların arasına bir de cinayet iliştirilmesiyle, hıçkırık temalı sıradışı bir görsel bir şölen haline geliyor.

Oldukça kişisel ve çok özel bir film olan ‘Hıçkırık’ tüm sinemaseverler için hoş bir sürpriz. 2002 Toronto Film Festivali’nde büyük ilgi görmüştür.
2002-2003 Yıllarında çeşitli festivallerde 16 ödül aldı, 3 kere aday gösterildi. Detaylar

The House on Turk Street / No Good Deed

queennothing | 30 June 2008 17:50

Dashiel Hammett, 1894 yılında ABD’de (St. Mary’s County) dünyaya geldi. Polisiye tarzı kitaplar yazan Hammett’in hayatı boyunca yaptığı en verimli iş ‘dedektiflik’ oldu. Çünkü dedektiflik yaparken edindiği deneyimleri yazmasaydı ne 9 başarılı kitabı yazabilirdi; ne de her yıl başarılı bulunan polisiye yazarlarına “Hammett Ödülü” verilirdi.
2002 yılında Hammett’in “The House on Turk Street” adlı romanı New Yorklu yönetmen Bob Rafelson sayesinde sinemaya uyarlandı. Birebir uyarlamaktan ziyade Christopher Canaan ve Steve Barancik’in üzerinde yaptığı birkaç küçük değişimle ilk defa, Rusya’da her yıl düzenlenen Moscow Film Festivali’nde gösterilen film, Türkiye’de de büyük ilgi gördü. İlgi görmesinin nedenlerinden biri elbette ki filmin adı.

Türk siyasetiyle, kültürüyle; hatta Türkiye’yle uzaktan yakından alakası olmayan filmde “Türk” teriminin geçmesinin tek nedeni, ‘olayın geçtiği caddenin adı olması’.

Polis dedektifi Jack Friar, hırsızlık biriminde görev yapmaktadır. En büyük aşkı müziktir; çellosuyla müzik festivaline hazırlanmaktadır. Bir akşam, komşusunun ricası üzerine henüz reşit olmamış bir kızı aramaya koyulur ve yolu Türk Caddesi’ne düşer.

Dolls

exorientelux | 08 May 2008 09:48

“ Ah minel aşk’ın filme çekilmiş hali nasıl olabilir?“ sorusunun yanıtlarından biridir Dolls, ve de en güzellerinden biri. Evet, her şey aşktandır, her şey aşk yüzündendir. Son nefes feda edilir aşka, son bakış feda edilir, sevgilinin yollarında bir ömür beklenilir aşk uğruna.

Takeshi Kitano’nun senaryosunu yazıp yönettiği Dolls, üç ayrı hayatı, üç ayrı aşkı anlatıyor. Sevdiği genç başka biriyle evlenmeye kalkışınca intihara teşebbüs eden genç kız, sevdiği adamın birgün döneceği umuduyla yıllarca onu bekleyen bir kadın, ünlü bir şarkıcıya aşık olan genç bir adam. Üç hikaye de ne yazık ki mutlu sonla bitmez. Ama aşıklar bunu zaten göze almıştır. Kaybedilecek şey aşktan daha büyük değildir .

Minority Report – Azınlık Raporu

farumbey | 23 April 2008 14:15

Minority Report
Minority Report

Tom Cruise, başrolde oldugu ‘Minority Report’ ta oğlunu kaybetmiş bu sebeple eşinden ayrılmış, kendini haplara vermiş ama bütün bu olumsuzluklara rağmen ön-suç departmanında başarılı bir komiser ‘Chief John Anderton’ olarak karsımıza çıkıyor. Chief John Anderton ve arkadaşları ön-suç departmanında ‘kahinler’ sayesinde planlanan cinayetleri işlenmeden önce bilerek suçluları yakalamaktadırlar. Ancak birgün kahinlerden gelen bilgilerde kendisinin bir cinayet işlediğini görür, bu öngörünün hatalı oldugunu kendisine komplo kurulduğunu düşünerek, gerçeği ortaya çıkarmaya, kendini aklamaya karar verir. ‘Minority Report’ işte tamda bu noktada başlıyor.

Philip K. Dickin aynı adlı romanından sinemaya uyarlanan filmin yönetmenliğini efsanevi yönetmen Steven Spielberg, senaristliğini ise Scott Frank, Jon Cohenikilisi üstleniyor.