bildirgec.org

1957 hakkında tüm yazılar

Il grido (1957)

queennothing | 10 May 2011 09:12

1912 ile 2007 tarihleri arasında yaşamış olan usta yönetmen Michelangelo Antonioni, İtalyan Sineması’nın önemli yönetmenleri arasında yer alır. Otuzdan fazla filme imza atan ve iki defa Oscar’a aday gösterilen yönetmenin çektiği sinema filmi “Il Grido” (Çığlık), 1957 senesinde gösterime girdi. Antonioni’nin taslağından Ennio De Concini ve Elio Bartolini tarafından senaryolaştırılan yapımda 1965 senesinde hayatını kaybeden aktör Steve Cochran, 2006 senesinde hayatını kaybeden İtalyan aktris Alida Valli, Betsy Blair, Gabriella Pallotta, Lynn Shaw, Dorian Gray ve Mirna Girardi rol alıyor. Locarno Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Yönetmen Ödülü’nü kazanan film, Antonioni’nin en iyileri arasında yer alıyor. Senelerdir yasak ilişki yaşayan Aldo ile Irma’nın aralarındaki engelin kalkmasıyla ilişkilerinin de bitmesini ve bu zorunlu ayrılığa Aldo’nun verdiği tepkileri; aşkı ve tutkuyu anlatan “Il Grido”, muhteşem bir Yeni Gerçekçilik örneği.

Beklenmeyen Şahit; Witness for the Prosecution (1957)

pozitron | 15 April 2011 11:46

Witness for the Prosecution 1957
Witness for the Prosecution 1957

Polisiye romanların usta yazarı Agatha Christie’nin, 1925 yılında yazdığı kısa hikayeden uyarlanmış bir başyapıttır Witness for the Prosecution. Bu film, sinema tarihinin en iyi uyarlama senaryolarından biri olarak kabul edilir. Londra’lı avukat Sir Wilfrid Robarts (Charles Laughton) kalp krizi geçirmiştir, bir süre meslek hayatına ara verip dinlenmesi gerekir. Ancak bu sırada cinayetle suçlanan genç bir adam (Tyrone Power) Sir Robarts’dan yardım ister. Hastalığı ne kadar ağır da olsa avukat, ilginç bulduğu bu davayı kabul eder. Müvekkili Vole, zengin bir dulu öldürmekle suçlanmaktadır ve işin en ilginç yanı karısı Christie’nin, savunma için değil, savcılık için tanıklık yapacak olmasıdır. Mahkeme ilerledikçe olaylar daha da ilginç bir hal almaya başlayacaktır.Filmin geneli mahkeme salonunda geçse de gerek kurgusu, gerek oyuncuların olağanüstü performansları filmi bir başyapıt haline getirmiş. Filmde yer yer geriye dönüşler var. Ve filmin sürpriz finali de son vuruşu yapıyor. Şimdiye kadar yapılmış mahkeme filmleri içinde en iyi 10 film arasında 6. sırada. İzleyicilerinden filmin sonunu arkadaşlarına anlatmamaları istenmiş, zaten vizyona girdiği zaman tanıtım sloganı “Böyle bir gerilim ancak elli yılda bir görülür” şeklinde olmuş.

An Affair to Remember (1957)

queennothing | 14 April 2011 10:09

1896 senesinde Amerika’da dünyaya gelen yönetmen Leo McCarey, kariyeri boyunca 100’den fazla yapıma imza attı. Üç Oscar sahibi olan McCarey, amfizeme yenik düşmeden evvel, 1957 senesinde çektiği sinema filmi “An Affair to Remember“, En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Müzik ve En İyi Ses dalları olmak üzere toplam dört dalda Oscar’a aday gösterildi. 1939 çıkışlı “Love Affair“in uyarlaması olan filmde 1986 senesinde kaybettiğimiz İngiliz aktör Cary Grant ile 2007 senesinde kaybettiğimiz aktris Deborah Kerr‘in başrollerini paylaşırlarken Richard Denning, Robert Q. Lewis, Cathleen Nesbitt, Charles Watts ve Fortunio Bonanova da yer alıyor.

Le notti di Cabiria (1957)

queennothing | 09 April 2011 18:54

İtalyan Sineması’nın usta yönetmenlerinden Federico Fellini‘nin yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Le notti di Cabiria” (Türkçe’de “Cabiria’nın Geceleri”), 1957 senesinde vizyona girdi. Fellini’nin eşi güzel aktris Giulietta Masina‘nın başrolünde yer aldığı filmde Fransız aktör François Périer, İtalyan aktris Franca Marzi ve Dorian Gray gibi isimler rol alıyor. En İyi Yabancı Film dalında Oscar Ödülü kazanan “Le notti di Cabiria“, BAFTA’ya da adaylığını koyarken Cannes Film Festivali’nde En İyi Aktris ve OCIC Özel Ödülü’ne layık bulundu.

Hayatını bedeniyle kazanan Cabiria, çocuksu bir kadındır. Aptallığa varan saflığı yüzünden kanmaya mahkum olan genç kadın, erkekler tarafından sürekli dolandırılsa da hayallerini küçültmek şöyle dursun; gerçek aşkı bulacağına Tanrı’ya inandığı gibi inanmaktadır.

Hepburn ile şahane bir macera; Funny Face (1957)

queennothing | 09 February 2011 10:17

Singin’ In The Rain’in yönetmeni 1924 doğumlu sinemacı Stanley Donen‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Funny Face“, 1957 senesinde vizyona girdi. Senaryosunu Leonard Gershe’nin yazdığı müzikal komedi, En İyi Kostüm Tasarımı, En İyi Set Dekorasyonu, En İyi Senaryo ve En İyi Düzenleme dallarında Oscar’a, Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye aday gösterildi. Filmde 63 yaşında (1993’te) hayatını kaybeden aktris Audrey Hepburn ile sinemanın usta isimlerinden Fred Astaire rol alıyor.

Love in the Afternoon (1957)

queennothing | 15 November 2010 10:19

6 Oscar Ödüllü yönetmen Billy Wilder‘in yönetmenliğini yaptığı sinema filmi “Love In The Afternoon” (Öğleden Sonra Aşk), 1957 senesinde (ülkemizde 1959) vizyona girdi. Filmde Amerikan aktör Gary Cooper ve Belçikalı aktris Audrey Hepburn başrolleri paylaşıyor.
Claude Chavasse, eşini aldatan eşler, birbirlerini dolandıran kardeşler, mirasyediler veyahut salt kimlik belirlemek için para karşılığı hafiyelik yapan bir adamdır. Claude’nin kızı Ariane ise, henüz gençlik çağlarını yaşamakta olan, aklı beş karış havada, aşka hevesli ve hayata karşı pek meraklı bir kızdır. Çello eğitimi alan genç Ariane, bir akşamüstü babasına gelen müşterinin sözlerine kulak misafiri olur ve genç kız, kendini hayatını kurtardığı çapkın bir milyarderin kollarında, hem de sırılsıklam aşık bulur.

Wild Strawberries (1957)

queennothing | 22 June 2010 12:19

Senaryosu ve yönetmenliği İsveçli yönetmen Ingmar Bergman‘a ait olan etkileyici bir psikolojik drama filmi “Wild Strawberries” (Yaban Çilekleri); orjinal adıyla “Smultronstället”, 1957 senesinde vizyona girdi. İsveçli aktör Victor Sjöström, İsveçli aktris Ingrid Thulin, Bergman’ın kadrolu oyuncularından Bibi Andersson ve Max von Sydow‘un rol aldığı film, ‘En İyi Senaryo’ dalında Oscar’a aday gösterildi.
‘Fahri’ unvanını alacak olan Doktor Isak Borg, ömrünün yarısını birlikte geçirdiği emektarı, ‘eş’ gibi gördüğü yardımcısıyla birlikte yaşayan, biraz huysuz, biraz bencil; kurallarıyla kendine hükmeden yaşlı bir adamdır. Bir süredir oğlu ve geliniyle yaşayan Doktor, o akşam kendisi için düzenlenecek törene gitme planını bozar ve arabasını alıp, küçük bir gezintiye çıkmaya karar verir. Gelinini de yanına alan Doktor, yolda, yaşadığı 78 senenin hesabını, iyisiyle kötüsüyle ortaya dökecek ve tanıştığı yeni insanlar sayesinde ‘bencil’ yüzünü, ‘huysuz’ tavırlarını ve ‘müdahale eden’ halini tanıyacaktır.

12 Angry Men (1957)

queennothing | 29 September 2009 16:17

2002 yılında hayatını kaybeden New Yorklu senarist Reginald Rose‘nin senaryosunu yazdığı (aynı zamanda onun hikayesinden uyarlandı), daha önce TV dizilerinden deneyimli olan Philadelphialı yönetmen Sidney Lumet‘in ilk sinema filmi yönetmenliği deneyimi olan ve Dünya Sinema Tarihi’nde büyük bir değer taşıyan “12 Angry Men” (12 Kızgın Adam), yapılmış ilk ve en iyi psikolojik/suç filmlerinden biri. ‘En İyi Senaryo’, ‘En İyi Yönetmen’ ve ‘En İyi Görüntü’ dalında Oscar adayı olan film, bir kaç kısa sahnenin dışında tek bir mekanda çekildi.

18 yaşındaki bir genç, ‘babasını öldürmek’ suçundan yargılanmaktadır. Yasa gereği, 12 kişiden oluşan jüri tartışma odasına kapanıp, gencin suçlu ya da suçsuz olduğuna dair kanıtları toplayacak, bir karar varacaklardır. Üyeler, verilecek kararın baştan ‘istisnasız’ olup, verilecek kararın 12 kşinin de onaylayacağına, yani üyelerden bir kişinin bile farklı bir düşüncede olmamasını gerektiğine karar verip toplantıya başlarlar.

Paths of Glory (1957)

queennothing | 07 August 2009 15:00

İtalyan senarist / yazar Humphrey Cobb‘un “Paths Of Glory” adlı romanından uyarlanan, sinema dehası Stanley Kubrick‘in yönetmenliğini yaptığı “Paths Of Glory“, Almanlarla savaş içerisinde olan Fransız askerlerinin psikolojisini ve savaşın Fransa tarafını yöneten generallerin taktiklerini ve disiplin anlayışlarını anlatan, başarılı bir savaş filmi.
George Broulard, bir Fransız generalidir. Almanlarla çarpışan askerlerine, Ant Tepesi’ni (Ant Hill) işgal emri verir. Alman askerleriyle savaşa giren Fransız askerleri ise, psikolojik olarak çarpışmaya hazır olmalarına rağmen, Almanlar’ın öldürücü güçlerine tanık olunca, geri çekilirler. Siperini terkedip, Alman sınırına yaklaşan her Fransız askeri, cansız bedeniyle geri dönmektedir ve birliklerinin yokolduğunu gören yüzlerce asker, siperini terketmez.
Durumu uzaktan izleyen General Mireau, askerlerin siperlerinde kalmasını ‘korkaklık’ olarak görür ve durumu sindiremez. Alman kurşunlarından kaçan birliklere ceza vermek ve diğer askerlere ‘ibret’ olması için, kendi askerlerine ‘ateş emri’ verir. Yani, General Mireau, siperinde kalan askerlerine ceza vermek için ateş eettirecektir. Emri telefonla yapan General, reddedilir. Verdiği emrin yerine getirilmemesi, General Mireau’nun onurunu zedeler ve ‘korkak’ askerlerden 100 tanesini idam etme kararı alır.

Det Sjunde Inseglet

deadcall | 29 May 2008 09:36

Det Sjunde Inseglet

Yedinci Mühür, usta yönetmen Ingmar Bergman‘nın 1957 yapımı bir klasiğidir. Başrollerini Gunnar Björnstrand (Jöns) ve Bengt Ekerot (Death) paylaşmaktadır. Filmde haçlı seferlerinden dönmekte olan Jöns’ün karşısına ölüm çıkıcaktır. Jöns hayat ve tanrı kavramını sorgulayan biri olduğundan ölmek için çok erkendir. Jöns, Ölüm’ü stranç oynamaya davet eder. Ve yolculukları boyunca yaşadıkları olaylardan, hayat ve tanrı kavramlarını sorgular. Siyah beyaz olan bu film‘de Max von Sydow‘da Antonius Block rolünde karşımıza çıkıyor.
Ölüm, sanat, hurafeler, savaş, din ve hayat kavramlarını sorgulayan bu filmde herkezin kendi görüşünü çıkarması mümkün. Eski bir film olmasına rağmen değindiği konular her zaman güncel olan konular ve çok çağdaş bakış açılarıyla irdelenmiş. İçine şeytan girdiği düşünülen kız yakılmadan önce Jöns’ün kızla olan dialogu hafızalardan silinmeyecektir.
Benim görüşüm; hiç bir teknolojiyle yakalanamıyacak atmosferi, felsefenin dibine inmiş sözlerleri ve yönetmenliğiyle tam bir şaheser. Çok ağır konulara deyinmesine rağmen film kesinlikle akıcı. Sadece bazı cümlelerden sonra düşünmeye kalkarsanız filmin birazını kaçırıyorsunuz. Ama sıkılmadan defalarca izlenebilecek bir film olduğu için bu eksiği de ortadan kalkıyor. Kesinlikle herkezin izlemesi gereken bir film. İzleyecek olanlara tavsiyem filme tam anlamıyla odaklanmaları.