dün öğlen, işyerinden bi hatunla yemeğe çıktım. elinde poşet vardı ve bana uzattı. pışşık yapıp almadım poşeti. bi anda suratı değişti, dudağı aşşa doğru sarktı ve şöyle dedi:
ama ben şimdiye kadar hiç kendi çantamı taşımadım ki!
az önce masama çay döktüm, kazayla. bu vesileyle masayı temizledim, mouse’da ıslanmıştı, onuda bi güzel sildim. klavyeye gelmediğine sevindim, sonra dökülenin ayran olmadığına dahada sevindim. mutlu oldum bi anda.
yorumlar
poşet çay deyince aklıma geldi; dün Japon sanatçı Rieko Seto’nun sergisine gittim..(tünelin aşağısında galata mevlevihanesinin karşısında yanlış hatırlamıyosam galip dede sokakta) çayların poşetlerinden ve kağıtlarından elbise, çanta.. yapmış.. çok hoşuma gitti.. yaratıcılık.. ayrıca kapıyı da kendisi açıyor ve geldiğiniz için size sürekli teşekkür ediyor.. bence gidin görün;)burada da galeriyle ilgili bi link var!
nerede var?
dur şöyle yapıyım en sağlıklısı;)
http://www.zaman.com.tr/2002/06/28/kultur/h5.htm
Poşet taşımaktan nefret ederim.
Hatta daha da genelliyim.
Elimde birşey taşımaktan nefret ederim.
Unutma ihtimalim o kadar yüksektir ki.
Bu yüzden üniversiteyi bitiremedim.
ne alaka diyim? (beklenen soru)
Poset değil aslında elimde bişey taşımak sorun.
Ne olursa olsun.
Mesela kitap defter dosya.
Haa onları götürmeyince okulda biraz zorlanıyorsun.
Hatta…
ama çalışan bayanların çoğunlukla elinde mutlaka poşetleri olur. çantalarına sığmayan eşyaları ona koyarlar. mesela ben iş yeri üniformalarımı her pazartesi o hiç taşımayı sevmediğim poşetlerle taşırım.
mini etekli bayanlar metroda, o ellerindeki poşetler ilen bacaklarını örterler. bende bu yüzden hiç sevmem poşetleri.
arkası yarın gibi yazıyorsun sen de.. Şimdi ”hatta ne?” demem gerekiyor tabi bu blogun sazanı olarak ama demicem, sen anlatmak istersen biz de okuruz arkadaşım 🙂
İlkinde yazdım aslında.
Hatta defter kitap götürmezsen okul bitmiyormuş.