Ölüm, döş, düş, tut, tutsak, yok, hayal; hepsi bu kadar işte, hepsi bu kadar.Varoluş gerçeği yokluşa giderken. Yine yine anladığım birşey var ki Avatar’ı seyrederken varoluşun yolu yokolmayı göze almaktan geçiyor usul usul üstadım, usuna yatsa da yatmasa da bu böyle…Her düş baharlara kalmazmış. Kimilerinin bahar olurmuş, kimileri sadece baharlara bakarmış, kimileri seyretmek dahi istemezmiş, kimileri sadece izleyenmiş, kimileri sadece izleyen. Sahnede burası cehennem de üstad. Kimileri cennet de diyor. Ben de dedim. Yeni yıla girdiğim gece sonraki gün ve gece cennetin yeryüzüne inişiydi. Uslu ve dingindi ortalık. Hayal olamayacak kadar gerçekti. İnandım. Oradaydım. Bendim. An be an deneyimleyen özne. Ahh! Okyanus, ahh yıldızlar… Bu hayat ve ben, yorulmak bilmez sorular. İşte ben, uslanmaz haylaz.Bir kadın müziğin içinde şarkı söylüyor, biliyorum ki; heykellerinden kendini oluşturan Tanrının çocuğu o, üreten, yaratan; işte oyunun içinde oyuncu, deneyimlemeye meyilli- gönüllü, hayatın içinde, kendini oluşturan varlık. Çığlıklarım içimde patladığından kadının sesini açığıyorum, kendime eş anlam yaratma mücadelesi ve deli coşkusu benimki.Karlı bir sabahta uyanmışken, yaz günü içinde bir coşku duyarsın ya, kumsalda denize koşarken küçük taşlar ayağını yakar sonra ulaştığında denize – Tanrının en güzel armağanı – köpüklerle oynarsın çocukluk günlerine dönüp ya da kimsenin olmadığı bir koydasındır; sessizliği dinlersin. Sadece deniz sadece ağaçlar sadece sessizlik sadece varlık vardır. Kafanı dinlediğin bir andır işte o. Zaten o küçük anları da geçemez. Lakin vardır, oradadır. İşte bu soğuk, karlı sabahı tanımlarken başka tanımlara ihtiyacım var: Hani biriyle tanışmışsındır, içinde pır pır. Sana en çok yakışan ve kendini en çok sen hissettiğin kıyafetini giyersin. Ona giderken adımların yavaş gelir, ışınlanmak istersin. Kalbinin biraz yavaş atmasını dilersin çünkü bu hareketlerini, bakışlarını, sözlerini de etkilemektedir.Öyle günler/ anlar vardır ki; coşkun kalbine sığmaz. Sen kocaman bir okyanussundur, kocaman bir güneşsindir. Tanrının yarattığı kocaman kalbi ve kocaman hisleri olan bir varlıksındır. Dünyayı farklı gördüğün, benliğine sığdıramadığın anlar vardır. Ne dışa vurabilrisin ne içe. Öylece kalakalırsın. Oysa aynı sen değilsindir. Aynı olamazsın da zaten. Öyle ki, içinden bir nehir geçer, hikayeler anlatır; kimse bilmez…