Düşünüyorum da, galiba, tam da başka hiçbir şey düşünmeden denizi hissetme şerefine ulaşmışken ben, her dalganın her damlasıyla konuşup anlaşabiliyor,tuzlarını yüzüme sürünebiliyorken yok sayarak gözlerimdeki yaraları, zamanında döktüklerim yerine yunusların burunlarına elimi uzatıp inciler kapabiliyorken ve her kaptığımdan değerli olmayı öğreniyorken; upuzun,daracık,çok haneli soğuk bir apartman gibi belirdin önümde.Kocaman bir alanda minicik bir yer kaplıyordun aslında ama; ben tam da o minik noktada idim.Kolumu kaldırmaya,mavilerimi soldurmaya hiç takatim yokken,en ufak bir yer değiştirme her bir tonu siyaha boyayacakken,yani en sabitlenmişliğimi bulduğunda sen; sen yer değiştirdin,titredin,unutulmuşluğunu sildin.Daha önce kimbilir nelerin önünü tıkadığın bir yerlerden gelip bu sefer benim önüme kondun,gözlerimi tıkadın,en görmek istediğim anda manzaramı kapadın.Geldin ve önüme kondun,mavikondum oldun.Sen uçamazdın,kanatların olamazdı bilirim zaten,ve uçamazdın,fazla özgürlük üflenmemişti kulağına adın konuluyorken;ama benim kanatlarım vardı,hem de ikimizi de fezaya yollardı,anlamazdın sen.Geldin ama kırık oldukları zamana rastladın.Kırık olduğunu,uçamayacağımı,önüme konan senden geçip başka bir maviye konamayacağımı bildiğin için konmadın mı?Bu çarpıklık oyununu bilerek oynamadın mı? Kalp çarpıntım olup kendimden bildiğim çarpıklığı ellerinle üstüme kondurmadın mı?Ben, beraberinde can verecek masum o kadar hissi umursamaksızın, birileri gelip bu yasal olmayan yapılaşmayı yerle bir edecek diye beklerken ve aslında işe koyulmak için en çok kendimden umutluyken, sen ilginç bir şekilde hala orada kalakaldın. Epey zaman geçti, sıvaların döküldü,camın çerçeven kalmadı,benim yemediğim kadar vurgun yedin,zeminin çürüdü gitti; ama hala ayaktasın,sanki daha dik.İnanılmaz. Ayakta olman da değil inanılmaz olan,benim önümde ayaktasın,durgun mavimin tam önünde,bu durgunluğu asiliğe teşvik edercesine.Ben kalkıp gidemedim ya, uçuyorum taklidi yapıp kaz sürüsüne katıldım ya…O daha da inanılmaz.Boynumda bir kazayağı sembolü var şimdi,üç çizgi duruyor,doğum,yaşam ve ölümü simgeleyen.Ben her gün ve an be an bu şehirde güneşin tüm renklerine şahit oluyorken,her doğumda,yaşamda ve ölümde kanatlarımı suya değdiriyorken,bir ad fısıldanırken bir bebeğin kulağına bir ezan sırasında,kanat çırpınışlarım ve kanatlarımın çırpınışları artıyorken ama daha çok acıyorken bir daha doğmayacağımı idrak ettiğim her su damlası ile…Biliyorum ki senin umrunda değil gene.Sen, kapanan manzaram da olsa; görebildiğim için yarattığın çarpıklığı,şüketmemi söylersin gene.Kanatlar uçmak için değil dersin,onlar tutsaklığın emareleri.Onlar kapanan ve kapatılan manzaraların ölü perdeleri…Sen gelirsin,Konarsın,Çok kez gidersin belki ama benden yitmezsin.