Istanbul a kis tatili icin yeni geldim. Bu sehirde kis olmasina bayiliyorum ama hava cok cok kirli oluyo. Hava disinda her sey guzel. Evler sicak, white chocolate mocha lar yakinda. Sacimi da kestirdim, burada cok daha iyi kesiyolar. Havalar cok sogumamis. Sicak bi iklimden geldigim icin dort bin gozle kar bekliyorum, Strokes kulagimda karda yuricegim gunleri hayal ediyorum. Bi de wow dinlemek de guzel olur. Burda da cok guzel bi Cinerama konseri olmus, biraz icerledim ama daha cok wedding presnt calmis o yuzden napalim. Ben vaktinde gormustum, cok da uzulmedim. Onun disinda kisin gece hayati nasi olur, oyle bi sey var mi pek bilemiyorum. Simdilik dinleniyorum, hastalik gecsin diye bekliyorum, daha spora da devam edemedim 1-2 gundur, biraz dinlenim de. Daha once live journal a yazmistim bi seyler, sonra icimden gelmemistim pek yazmak, orda daha cok okumak zevkli oluyo, burasiyla ise paslasmaya devam edicegimi tahmin ediyorum. Cunku Amerika ya gidersem, burayi gene ozlicegimden kesin buraya yazmak yakinlastiricak. Bakalim simdilik basladik, simdi bi bardak su icicem, susadim. Bi de beni buraya yazmaya iten, karanlik, depresyon ve korkular hakkinda, gun isigini bekleme konusunda okdugum bi gunluktu. Amerika da cok cekiyorum karanliktan bu konularda, ama dogrusunu soylemek gerekirse bu kis tatiline kadar istanbul da da baya cekiyodum. Duygusal olaylar ve karmasalar disinda, sigarayi birakip, her gun spor yapmam ve kendim icin bi seyler yapip, beklemek yerine harekete gecip kendime guvenmeye calismak cok etkili oldu. Lutfen bir kizin sizi karanliktan kurtarmasi icin dua etmeyin. Cunku o kiz sizi kurtarinca sonra o gidince ya da gidicek gibi olunca daha fazla karanliga cokuyosunuz. Baskalarina baglanmadan once, kendinize baglanin. Kime hitap ettigimi bilmiyorum ama Amerika da karanlik cokmesi falan co kotuydu, ben de o yuzden tam karanlik cokerken 7 30 da falan kosuyodum disarda guzel oluyodu, sonra karanlik falan azaliyodu etkisi. Zaten geceleri yalniz olup, hem televziyon hem bilgisayar falan acik, evde bos bos gezinmekten yapicak o kadar sey var ki. Mesela en azindan kutuphaneye falan gitmek. Simdi araba da alicam, heralde daha da az gomulurum o karanliga. Hakkaten de yurt disinda tek olmak, cok cok cok cok zor ve her seyi o kadar karisik yapiyo ki, bu ana kadar bir cok seyin farkina varamamistim. Neyse, diger yurt disinda okuyanlarla paylasmak isterim. Istanbul rahat ama yukariya bi hissiyat koymak istesem huzurlu koyardim, ama bi sure sonra sikici olucak biliyorum, amerika dayken o hissiyat lar ise huzurlu ve sikicidan cok, neseli, sinirli, mutlu, heyecanli, uzgun, cok uzgun, bitmis, korkmus, kafasi karismis vs.. gibi degisiyo. Yani ozgurlugum oluyo ama elimden de huzur guven gidiyo, ama hayat boyle. Ozellikle ozgurluk icin her zaman bi sey odeniyo mutlaka. Kurtulmak icin gun saydiginiz aileniz ve ev ortami meger o kadar rahatlik veren bi yermis ki ve uzaklasmak da o kadar zorlastiriyomus ki hayati. ama tabi bunlari kabullenmek de o kadar vakit aliyomus ki. Ama getirdigi olgunluk hic bi seyle karsilastirilmaz. Uzuntu, karmasiklik olmadan zaten insan ilerliyemiyo, buyuyemiyo, kendini genisletmiyo. O yuzden artik eskisi gibi isyan etmiyorum dusunduklerime, hissettiklerime ya da basima gelenlere. Sonuna kadar savasmak en dogrusu. Evet su icicektim ben. iyi geceler.
yorumlar
Sayın Garnizon Komutanım, Belediye Başkanım, daire müdürü arkadaşlarım, Karaman’m bağrından yetişmiş şairlerimiz, sevgili panelistler, saygıdeğer öğretmenlerim; bugün sizlerle birlikte, Dil Bayramımız ve Yunus Emremizi anma toplantısı itibariyle tertiplenen “Dünya Dilleri Arasında Türkçemizin Yeri” paneline katılan panelistlerimizin çok güzel değerlendirmeleriyle buluşacağız, tartışacağız ve bir sonuç bildirisini, Türkçemizin devlet dil! oluşunun merkezi Karamanımızda, bütün Türk dünyasına yayımlayacağız.Dünyada en çok konuşulan beş dilden biri olan Türkçemiz, Türklerin eski ve zengin kültürünün aktığı bir nehir gibi, yaklaşık 11 milyon kilometrekarelik bir alana yayılmış; doğuda Moğolistan ve Çin, batıda Sırbistan, kuzeyde Sibirya ve Kazan, güneyde Bağdat’a kadar uzanmıştır. Bu coğrafya içerisinde, Türkçeyle anlaşabilen Türkçeyle konuşabilen 7 tanesi Türk devleti olan 23 ayrı devlet vardır.Kökleri Orta Asya’ya dayanan ve tarihsel gelişim içerisinde güçlü özellikleriyle benliğini korumasını bilen Türkçemiz, lehçe farklılıkları ve etkisinde kaldıkları kültürlerin yarattığı olumsuzluklara rağmen, Çince, Hintçe, ingilizce ve Ispanyolcadan sonra, dünyada en çok konuşulan bir lisandır.Toplumları ayakta tutan, ulusları parçalanıp yok olmaktan kurtaran duygu, düşünce inanç ve kültür birliğidir. Bu birliği sağlayan ve gelecek kuşaklara aktaran dildir. Milli birliğin ve beraberliğin sağlanması için dilimizi korumalı ve doğru kullanmalıyız. eh bunu biliyorsak hala ne diye gavurca kelimelerle desteklenen bozuk bir türkçe konuşma gayreti içindeyiz. daha çok sen içindesin: kafir, putperest sana diyorum amelya sana.
a- birtakim nedenlerle türkceyi ‘iyi’ bilmeyenler, bu nedenle ‘iyi’ konusup yazamayanlarb- türkçeyi ‘iyi’ bilip, olanaklarini zorlayanlarc- türkçeyi ‘iyi’ bilip, zaman zaman sirinlik olsun, laf olsun torba dolsun ya da, hadi bi laf edelim de gülelim diye soysuzlastiranlarç- türkçeyi ‘iyi-kötü’ bilip, israrla ve ozellikle yabanci bir dilden terimler, sözcükler sokusturmayi marifet sananlar varbana en itici geleni, ‘ç’ sikki. ya sizinki?not: sarkaç’in ‘kafir’, ‘putperest’ nitelemeleri en hafif deyimle ürpertici…
İlk gelenin klişe arkadaşımız olacağı tarafımdan öngörülmüştü. kendisi türk kahvaltısı tarifi yaparken bile ecnebi kelimelerden faydalanınca tarafımdan fark edilen zatı şahanedir(ben çılbırı tercih ederim, bol tereyağlı ve pul biberli). kullanılan yoldaş kelimesi eski komünist günlerimi hatırlattığından yanına yaklaşıp kendisine kafa atmadan önce şu soruların cevaplarını bekleyeceğim: nasıl yani soruları: “Turkiye’nin onemini farkli duzlemlerde de algilamistir ve senin gibi simdiye kadar garantiye aldigin cogu seyin kiymetini daha iyi bilir”, “vataninin kiymetini anlatiyor”, “Gurbetten gelmis insan kiymetlidir, senin gormedigini gorur, bilmedigini ogrenir”, “Uzuldum bu kirici cevaplarina”.Sayın hiçkimse çok şık yazmış, ürpertisinin devamını sağlamak amacıyla; amelya, hey bre zındık, münafık; eveeet sen gavur dölü, sen sen!MadHatter ise sitemizin bir diğer emekçişi olarak karşımıza çıkmış. Ne tarafa saldırdığı belli olmayan bir tip. Hele amerika da zorluk çeken vatandaş tarifi tam bir hedef şaşırması. Oysa hedef gayet belli, haydi bakalım sniperlar ele, tokmaklar bele ve oturgaçlı götürgeçler kendisinin malum yerine.iklim miyim ki ılıman falan olayım, hiç değilimdir.
Ne yazik ki bu anlayisla 25 yil onceye gidiyoruz. Halbuki ilerleyebilsek ne guzel olurdu. Insan, nasil isterse kendini ifade eder. Ifade ettigi dil ve yol ise hic bir zaman o insanin ne dusundugunu, ne istedigini, neye deger verdigini gostermez. Senin gibi ruh hastalari bilsin ki, dil bir aractir amac diildir. Beynimiz, Noam Chomsky nin ifade ettigine uygun bi sekilde, dile onceden ayarlidir. (ingilizce karsiligi, CUNKU ingilizce ogrenmistim bunu “human brain is prewired for language”). Simdi insan kendini, etrafindakileri, olanlari dille ifade eder. Ama yilin 8-9 ayi Amerika da olunca, insan boyle ifade ediyo. Ruyalari ingilizce oluyo, her yer ingilizce oluyo. Ama bu demek diil ki, sayin ruh hastasi, insan vatanini sevmiyo, ya da vatan haini. Bu sadece cevre degismesi. Ben Turkiye de yasasam, gene boyle kelimeler kullansam, demek kdiil ki gene vatan hainiyim. Demek ki bol bol Ingilizce TV izleyip, sinema izliyip, muzik dinliuyorum bunlar uzerine konusuyorum. Ve bu demek diil ki, ben vatanimi sevmiyorum.Simdi yani kullandigin dile gore bir insanin vatanini sevip sevmedigi, deger verip vermedigi anlasiliyosa o salakligin takendisidir. Hic bir alakasi yoktur uzaktan yakindan hic bi seyler. Dil bir aracla, gorduklerini yasadiklarini ifade edersin. Ben, aman her seyi Turkce konusim, vatanimi cok seviyorum diye dusunemem. Cunku bu, yani cunku bile demeye gerek yok, o kadar sacma ki, ben sadece kendimi ifade etmek, anlatmak, anlamak, dusunmek, dusundurmek, hissetmek, yazmak, yasamak istiyorum. Dilin bu duygularla hic bir alakasi yok. Dil sadece ustune insa ettiginiz bir taban, ogrendiginiz, hayati yasadiginiz, her seye bir anlam veren, ifade yetenegi veren bir arac. Ne alakasi var vatan sevgisi, ya da insan sevgisi ya da insan duygulariyla. Ben anlamiyorum bir insan nasi Turkce yi biri dogru kullanmadi diye bunlari yakistirir, bu ne bicim bi duygudur.Yabanci kelimeler kullandik diye, Turkce de, Turkiye de is yok, en guzeli Bati falan mi diyoruz. Hayir yani sen oyle dusunuyosun ama alakasi yok. Turkiye nin degerini cok iyi anliyorum, her yerin iyisi kotusu vardir, ve cok iyi anlyiorum cunku baska yerleri gordum, yasadim ve hic bi zaman on yargiyla yaklasmadim. On yargi, korkakliktir.Bu konuda yazicak oyle sey var ki, bu soylenenler o kadar salakca ki. Dedigim gibi dil bi arac, dil, kendimizi, duygularimizi, her seyi ifade etmenin yolu ve onu nasi kullandigimizin, ozellikle de hangi dilde kullandigimizin, bizim ne hissettigimizle, neye inandigimizla hic bir alakasi yok. O yuzden denenler cok bos.Ve lutfen, boyle sacma sapan seylerle ugrasmayalim, dil, din falan diye oturup bi hayati yemeyelim, bi birakin biraz rahat olun, neler var, dille hic bi sekilde ifade edilemeyen neler var, o zaman anliyosun ki insanlar bombos islerle bi omur boyu ugrasmaya cok megilli.Hayat o kadar guzel, buyuk, zor, SINIRSIZ ki, Turkiye de o kadar ozel bi yer ki, dunyanin her bi yerinden o kadar farkli ki, insanlar boyle seylerle kendi potansiyellerini harcicaklarina, nelere gelebilirler. Biliyorum genel konustum ama Turkiye avrupadan da, balkanlardan da, amerikadadan, guney amarikadadan, avusturyadan, arap ulkeleri ve uzak dogudan da farkli bi yer. Diger her ulkenin insanin ornekleri var, ama su yurdumzuda yasanan, yasayanlarin bi ornegi yok. bunu cok kalpten soyluyorum, asla da turk un turkten baska dostu yok ya da en iyis turk falan demiyorum, alakasi yok, sadece cok farkliyiz, bu hem iyi hem kotu. zaten bu dunya halinde, bu yuzyilda, turk un turkten baska dostu yok, turkiye, din ve dil milliyetciligi yapmak insanin dunyadan ve en onemlisi gotunden haberi olmadiginin en onemli gostergesidir.
bahsedilen konuyu bu kadar kıçından anlayabilirdiniz. bakın size türkçe bile yazılsa anlamıyormuşsunuz. dil belli kuralları olan ve kültürlerin gelişimine lokomotif olan bir araç. ve dil yine kendi içinde kurallarına bağlı olarak da gelişen, genişleyebilen bir olgu. mesela ingilizce’de de bir yığın farsça kelime vardır hatta o kadar fazladır ki farsça ve ingilizce’nin aynı dil kökeninden olduğu bile söylenir. keza arapça’dan yine ingilizce’ye geçmiş, fransızca’dan türkçe’ye geçmiş kelimeler de vardır. ama dikkat edersiniz ki bu kelimeler kullanılırken belli kurallara bağlı kalınır. nasıl ek alacakları bile belirlenmiştir. bilmediğiniz, yazamadığınız dil hakkında nasıl bu kadar emin konuşabiliyorsunuz anlamıyorum. türkçe’nin yetersizliği konusunda ne kadar çalıştınız. halihazırda bunca yıldır devam eden ve adına türk edebiyatı diyebildiğimiz birşey var. yüzlerce şair, yüzlerce yazar var ve hepsi de dertlerini gayet türkçe anlatabilmişler. beceremiyorsanız bunu söyleyin.
hakkinda yazilanlari söyle bir gözden geçirdim. uygun bir zamanda, konuyla ilgili birkaç söz daha etmeliyim sanirim. bu arada, o güne kadar sunu belirtmek isterim: insanlar neden bu kadar sinirli? neden küfreder gibi yaziyor?dogruyu söyledigimizi düsünmek, hakaretler savurmamizi gerektirmiyor diye düsünüyorum. ..
burda karşı çıkılan ne farkında bile değilsiniz. daha açık anlatayım. günlük konuşmalarında, kendi dilinde karşılıkları olmasına rağmen, bol bol yabancı kelime kullananların (bkz. “ben mailleri check ettim”) züppe olduğunu düşünüyorum. bunun kalıpları aşma, duvarları yıkmayla da hiçbir alakası yok, bu düpedüz eşşeklik.
bir Zaga programi hatirasidirm:cok degerli bir manken ablamiz (allah su chistmas gununde basimizdan eksik etmesin)i: anlindan opulesi izleyicim: benim icin 20 yasindan kucuk herkes teenage`dir.i: Do you speak Turkish?m: Ayip ayip ilk once sen Turkiye`de Turkce konusmalisin ………………………………..hosgeldin memleketimize………………………………..burda da birseyler yazilmis cizilmis
Dil konusu bence insanın kendine gösterdiği özenin aynasıdır. Aynı şekilde karşısında ki kişiye verdiği önemdir. (toplumsal açılımına da uyduğunu düşünüyorum)Elbette bu hali ile kişiye kalmış birşeydir ama insanın kendisine bu önem gösterilip gösterilmediğini sorgulamasında bir sakınca görmüyorum.Ama bu demek değildir ki. Yok arkadaşım konuşulması gerektiği gibi konuşmayacaksan hiç konuşma diyebilirsin. Sen istemezsen dinlemeyebilirsin. Etrafında olmasını istediğin insanları elbette seçme hakkın var. Ama onları toplumdan men etmek sana düşmez. Bu yırtık pırtık pis bir kot giyen birine sokağa çıkmayı men etmeye benzer. İstemiyorsan beraber gezmezsin olur biter.Ayrıca dil konusunda bu kadar hassas olan arkadaşları öncelikle star gazetesinin show tv’nin ismini değiştirmeyi denemelerini tavsiye ederim. Allah muhafaza yarın öbür gün kendi çocuklarının bu yabancı kelime entegresini toplumun genel yönelimi olarak düşünmeleri olasılığı var.Ek olarak meyve ve balık isimlerinin dahi hangi dillerden aldığının incelenmesinde Türkçe’nin oluşumu ile ilgili fikir edinilmesi açısından fayda var.Star ve Show tv’yi hariç tutarak bunu söylüyorum tabii ki. Sapla samanı ayırmak lazım show şov diye okunur yazılır. Show diye yazıp şov diye okumak düpedüz ahmaklıktır. Dilin kendi vatanında bile böyle bir erozyon varsa yurtdışındakileri mazur görmek gerekir.Yurtdışındakiler için de hepten boş vermek yerine arada sırada http://www.tdk.gov.tr adresindeki sözlüğe ve imla kılavuzuna göz atmalarını salık veririm. Birde arada bir de Radikal yazarı Hakkı Devrim’in ‘Dil Yâresi’ bölümünü okumakta fayda var. Eğer benim gibi kendinizden rahatsızlık duyuyorsanız tabii ki bu önerilerim.
sormak istiyorum, kim yapmis bu anketi nasi yapmislar? anket konusu : en cok hangi vatandan isnanlar kulturunu, degerlerini yitirdi yurt disina gidince.cevap : turkler (bunu bir kac ahkam once biri yazisina yazmisti?bi kere boyle bi anket yapilamaz. Hic bir sekilde mantikli bir sekilde uygulayamazsiniz, ne sorucaksiniz, ” hey, vatandas, kaybettin mi kimligi” diceksiniz?. Diyelim yapildi, ikincisi, sayin gerizekali, ya da kim yazdiysa bunu unuttum ismini, avrupa daki turklerin yuzde 98 i hala dunyanin en turk insanlari. yani turkler hic kimligini yitirmiyo aslinda, ben hatta yurt disina gittim mi genelde turkler daha predictable diger dunya vatandaslarina gore. hepsi turk, turk, ne demek turkler kaybediyomus da unutuyomus da.aman, predictable yazdim, hakkaten kimligimi yitirdim, igrenc biriyim, yurt disina gittim, hemen unuttum turkiye yi, hic bi turk sair yazar okumadim, hic bi guzel turkiye gormedim, vatanimin degerlerine sahip cikmadim.halbuki sadece aklima o kelime geldi ve yazdim. bu kadar basit mi, evet basit.bi de bu basitligin yaninda su var. turkish pizza diyenler genelde turistler icin diyolar. turistlere daha cekici. simdi turistik bolgeleri birakalim da ingilizce bi kelime turkiye de kullanilirsa etrafta, agzina giriyo insanlarin. bu demek diil ki, turkcenin guzelligini degerini unutuyolar, hayir sadece o kelime kullaniliyo. bu kadar genellemeye hic gerek yok. kafamizi calistiralim. o zaman yabanci muzik dinlemeyelim, yabanci sinema izlemeyelim, yabanci kitap okumayalim. cunku yabanci dilde, ve dilimize karisabilirler.yani o kadar basitlik yapiyosunuz ki yani sizde oyle bi onyargi ve uzuntuyle gordugum batiya karsi bi eziklik var ki, biri yabanci kelime kullanirsa sanki o insan batiyi daha cok sevip, daa cok deger veriyo anlamina geliyo. demek ki sizde boyle bi egilim ya da korku, korku desek daha dogru, var ki bu haldesiniz. korkabiliriz cunku batidaki bazi seyler cekici tabi ki, ama turkiye de bizim icin cekici olan seylerle karsilastigimizla hic de cekici diiller o kadar. o yuzden korkmaniza gerek yok. kimsenin de yurt disina gidip, ya da burada olup turk degerlerini asagiladigi yok. dil, dil, dil diye ne yazik ki bi yere varamicaksiniz.bi de lutfen klasik klasik sen nazim hikmet, peyami safa okudun mu falan demeyin. uzuluyorum, cunku bi egitim almis oldugunuz belli ama hala sunu okudun mu sunu biliyo musun mantigiyla bi seylere varmaya calisiyosunuz. ama bilseniz ki onlari okuyup da turkce nin degerini bilmeyen, onlari okumayip turkcenin degerini bilen cok. nazim hikmet okumamistimdir, dolu freud, marx okumusumdur, peyami safa ya dokunmamisimdir, ama forcaud hayraniyimdir. gene, bu demek diildir ki, ben turk dilini ve kulturlerini kucuk goruyorum ya da bile bile ingilicze kullanip dilimin degerini bilmiyorum.yazdikca, ne kadar sacma sapan dusundugunuzu anliyorum, simdi durmam lazim yani o kadar basit ki bu denenler, yazilanlar, bu yaziyi yazmama bile ne gerek var yani neyi anlamiyosunuz anlamadim.
Sevgili Clicia, senin yazdiklarina benzer seyleri ben de baskalarina degisik ortamlarda soylemistim. O yuzden yazdiklarini kolaylikla process edebiliyorum. Yalniz soyle bir seyi fark ettim, surada soyle demissin:“esen (gentle) ruzgarla hareket etmesi, evim, yuvam, kokusuna hasret oldugum, toprak olacagim topragimin imajlarini conjure-up ediyor (hayallerini aklima getiriyor demek bana o anlami vermiyor cunku kelimeler bu insanin kafasindaki o kutsal ortami canladiramiyor!!!)YETMIYOR ISTE”Yabanci dilde kelime kullanmayi Turkce’nin yetersizligine baglamissin sanirim. Oysaki oncelikle kisinin kendi Ingilizce ve Turkce seviyesinin yeterliligiyle ilgili bir durum bu. Eger ki Turkcemizde bazi insani duygulari ifade edecek kelime kesinlikle yok diyorsan ve de iste bu yuzden bizlerin bilgisi genisledikce Turkce’nin sinirlarina tosladigini dusunuyorsan, direkman seni TDK’a alalim derim. Iste tam uzmanlik gerektiren zor bir konu. Bu ayrima kelime bazinda varmak biz faniler icin kolay degil. Sen varmissin coktan :))Turkce yazilara Ingilizce kelimeler serpistirilmesini cok yadirgamam. Yalniz cok bilinen seyleri, kast-i olarak ingilizce’ye daha yakinim aramizda klas-kalas farki var diye sunarsan, tepki duyarim (Bunu yaptiginizi soylemiyorum). Ornegim Ajda Pekkan’dir. Ajda hanim Turkce’yi Ingilizce ohh, ahhh, opsss seklinde sasirma, dusunme nidalariyla konusan; peynir gibi basit kelimelere uzak dusmus bir Turk vatandasimizdir. Kendisini oldugu gibi kabul ettik tabii ki.Yine de calakalem yazilmis seylerin uzerinden bir kere gecilirse iclerindeki cogu yabanci kelimenin atilabilecegini dusunuyorum.Hurmet ederim, :)all the best,
Mumkunse yabanci ulkede bulunan Yunanli kardeslerimizin Ingilizce konusmalarina bir bakin derim. Yunanli biraderlerimiz nedense ve de inatla Ingilizceyi Yunan aksaniyla konusmaya diretirler. Company kelimesini Kompani diye soylerler, ok. deyisleri bile biraz farklidir. Bizler ise aksan yaparak donme amacindayizdir. Tek aksayan aksanimiz olsa bari…Degisik ulkelerden gelen insanlarin bir arada bulundugu ortamlarda, ortalamaya (vasata) enjekte olmaya en cok niyetli sahislar toplulugu benim gorebildigim kadariyla Turkler oluyor. Yunanlilar Yunanli kimligini gururla tasirken, ilmin ve bilmin ve eski Yunanin-Romanin yaptiklarindan ovunc duyarken, bizler gavur sanilinca Italyan-Ispanyol zannedilince seviniriz (icten icten canim).Iste bu ahval ve serait altinda zorlama aninda terk edilecek ilk saflarin Turkce kelimeler olmasi bana sasirtici gelmemektedir. Bilmem sacmaliyor muyum ?Kapagi yurt disina atmak icin cabalayanlarin iktidara gelebilecek cogunluga eristigi su guzelim ulkemizde benim bu konuya sasirmami bekleyiniz reca ederim ve de ettim bile…hurmet++
julia’nin ilk yazisiyla, tartisma basladiktan sonra yazdiklari arasinda, ‘türkçe’ adina belirgin bir düzelme oldugunu gördüm, sevindirici tabii… sinirlenince türkçe’ye biraz daha fazla sariliyoruz galiba. bu arada, benim julian’la ya da bir baskasiyla derdim yok, dil polisligi, bekciligi gibi bir görev de atfetmedim kendime hiç, ancak gördüklerim/okuduklarim karsisinda dayanamadim, ‘dostça’ bir uyarida bulunmak istedim, o kadar. bugüne kadar yazilanlardan herkes bir pay çikarmistir sanirim. fakat, sunu bekliyorum/arzuluyorum: türkçe’ye biraz özen.”erisir menzil-î maksûduna âheste giden / tiz-î reftâr olanin payine dâmen dolasir”not: bu dizelerden birsey anlamadiniz mi? üzüldüm…peki, bundan sonra, hepimizin anlayabilecegi ortak bir ‘dil’ , yani ‘türkçe’ kullanmaya özen gösterecegim.
derdimi indian rope trick arkadaşım anlamış ve hatta anlatmaya çalışmış.konuyu ele alışımdaki espriyi anlamamış olan, umarım dikkatsizliklerinden ama korkarım ki henüz evrimlerini tamamlayamamış arkadaşlarım ise daldan dala atlayarak tarafıma gereksiz ithamlarda bulunmuş. anlaşılan o ki; rahatsız olduğum konuyu basitçe anlatmaya çalışmalıymışım.1 – türkiye birçok milletin bir arada yaşadığı bir ülke. cumhuriyetle birlikte, ülkemizde dil birliğini sağlayarak ülke bilincini yerleştirmek amacıyla ortak bir dil oturtulmaya çalışılmış. bu yeni dil bu ülkedeki lazın kürtle, ermeninin rumla, rumun kürtle, türkün arnavutla, çerkezin arapla anlaşmasını sağlamış. şu an hala birbirimizi cumhuriyetle yaşamımıza giren bu dille anlıyoruz. kökü var mıdır, nereden gelir, hangi dillerden etkilenmiştir bunlar çok tartışılır önemli olan şu anda kullandığımız dili doğru olarak kullanıp birbirimizle anlaşabilmemizi devam ettirmektir.2 – hemen tarihimizdeki divan edebiyatı zamanını örnek verelim: sadece saray çevresinin anlayabileceği eserler verilen bu edebiyat şekli, zamanında belli bir ciks kesim de büyük sükse yapmış fakat evet fakat halkla arasında büyük uçurumlar doğurmuştur. yukarıdaki gibi birçok ahkamla başlayan bu dil ayrışması giderek gavurca bilenlerin farklı anlaşmasını, gavurca bilmeyenlerin onları anlamamasını ve nitekim kopukluğu hatta tiksinmeyi getirecektir. hadi diyelim ki divan edebiyatı bir sanattı peki ya yukarıdaki yazı ve benzeri yazılar nedir? sözcükleri yutmak gerekli gereksiz gavurca kelimeleri ahkama dahil etmek(a ben gavurca bilen bokum demekle eşdeğer) sadece ve sadece bozulan bir dilin müsvetteleridir.uzun yazmayı sevmem. dil konusunda uzman değilim. doğru türkçe ile yazamadığımdan birçok kere pataklanmışımdır ve uyarılmışımdır ki bu uyarılara aldırarak türkçemi düzeltmeye çalışmaktayım. umarım siz de benim gibi doğru dürüst kendi dilimizi öğrenmeye çalışırsınız da kendi ülkemizde başka bir dile ihtiyaç duymadan anlaşmaya devam edebiliriz.bu arada burada girdiğim ahkamlarla vatan sevgisini sınadığımı düşünmek bir yanılgıdır, ben sadece dildeki yozlaşmadan rahatsızım. gavurca bilmek suç değildir, hatta iki üç dil bilmek bir marifettir ve gerektiğinde kullanmak dinimizce gayet caizdir.(babama ve bir demet kırmızı sterling gülüne)
neden buradaki isimler çogunlukla yabanci dilden? dil konusundaki yaklasimini begendigim, (zaman zaman ‘sert’ buldugum deyisleri dost sohbetlerinde tartisma konusu olabilir, ayri konu, üzerinde durmayacagim) saud…(bak iste aklima gelmiyor ismin devami) bile yabanci isim kullaniyor, neden?..